32
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1885
Okunma
Sözü geçmezdi evde genç kızın ve o bunu bilirdi. Annesi gibi olmak istememiş ama yaşadığı toplumda annesinden farklı olamayacağını kavramıştı bu yaşında. Kaderinin kendisine çizdiği yolu kabul etmek istememiş ama alnına yazılanları da silmeyi nasıl başaracağını da bilmiyordu. Önünde ona yol gösteren hiç kimse yoktu. Annesi en büyük örnek olması gerekirken, o babasına karşı gelmemesini tembihliyordu her defasında. “ Babana karşı gelemezsin kızım” diyordu durmadan.
Kız mengeneye sıkışmış gibiydi. Adım atacak hiçbir yolu olmadığını görmenin acısı bin kat daha artmıştı yüreğinde. Henüz on iki yaşındaydı ve on sekiz yaşına gelene kadar ailesine bağımlı yaşaması gerektiğini öğrenmişti kitaplardan. Gizli gizli okuyordu kitapları. Okula göndermişti babası İlk Okulu bitirmiş şimdi ortaokula gitmek istiyordu. Okul kayıtları başlamış ve babasının onu okula kayıt yaptırmadığını gördüğünde annesine sormuştu “ Anne ben ortaokula gitmeyecek miyim” diye. Annesi çaresiz gözlerle kızına bakıyor “ daha kayıtların bitmesine var, babanla konuşalım sonra kaydını yaptırırız “ diyordu.
Günler geçiyor ama babasından kayıt yaptırma konusunda ses çıkmıyordu. Bir iki gün kalmıştı kayıtların bitmesine ve hala annesi konuşmamıştı babası ile. Ya da konuşmuştu da babasının verdiği cevabı söylememişti kızına. O akşam yeniden annesine sormaya karar verdi. “Anne babamla konuştun mu, kayıtların bitmesine iki gün kaldı” dedi. Annesi “ Bu akşam tekrar konuşacağım kızım” dedi. Demek annesi konuşmuştu daha önce babasıyla ve verdiği cevap “ Hayır” olduğu için annesi tekrar konuşacaktı. O an kızın yüreğinde volkanlar patladı. Demek babası okula göndermeyecekti. Oysa kız okuyup doktor olmak , annesini bu kölelikten kurtarmak istiyordu.
Gecenin karanlığı çökmüştü eve ve babası gelmişti. Yüzü gülüyordu bu akşam. Babasının yüzünde gülümseme varsa babası ile kendisi de konuşabilirdi. Birden güven geldi içine. Hemen yemek masasına oturdular. Çünkü babası eve geldiğinde eğer sofra hazır değilse her yanı kırıp dökerdi ve bunu bildiği için annesi, babası gelmeden sofrayı hazır eder ve geldiği anda hep birlikte sofraya otururlardı. Yemeklerini yediler. Kız ve annesi sofrayı toplarken baba başköşeye oturmuş TV izliyordu. Kız işini bitirdi odaya geldi. Babasının yüzünde hala gülümseme vardı. “ Baba” dedi kız. Baba diye seslendiğinde sesi korkulu çıkmıştı. Babası” efendim” dedi. Kız “Baba sizinle konuşabilir miyim”. “ Anneni çağır bana” dedi babası. Kız hemen odadan çıktı annesini çağırdı. Annesi ile birlikte kendi de geldi odaya. Kızına baktı adam” sen dışarı çık kardeşlerini alda annenle yalnız konuşacağım” dedi.
Kız iki kardeşini alıp kapıdan dışarı çıktı.
Kadın eşinin yanına oturmuş, eşinin kendisine kızını okula kayıt yaptır demesini bekliyordu. Ama baba “ Yarın akşam kızı istemeye geliyorlar. Ben çocuğun babası ile konuştum tamam dedim. İyi para verdiler. Onun sayesinde borçlar bitecek birkaç dönüm arazi ve bir dükkân alacağız. Bundan sonra rahat edeceğiz”
Kadın şok olmuştu. Eşinin dediklerini doğru mu anlamıştı. Hemen eli ile kolunu çimdikledi. Hayal görmüyordu ve bu bir rüya değildi. Kadın şaşkınlık dolu gözlerle kocasına baktı. “ Ne dedin anlamadım” dedi eşine. “ Sağır mısın kadın, öyle öküzün trene baktığı gibi ne bakarsın yüzüme. Yarın akşam kızı istemeye gelecekler ve bende verdim. Ona göre hazırlık yap”
Kadın olduğu yerde döndü. Kızı henüz on iki yaşındaydı ve o bir çocuktu. Bu yaşta onu nasıl evlendirebilirdi babası. Kızının kaderi de kendi kaderi gibi mi olacaktı. Onu da babası on iki yaşında evlendirmişti kendinden 14 yaş büyük bu adam ile ve o zaman annesi sessiz kalmış kızının kendinden on dört yaş büyük bir adamla evlenmesine engel olamamıştı. Şimdi aynı kaderi kendi kızı yaşıyordu ve buna mani olabilecek tek kişi kendisi idi. Peki nasıl yapacaktı bunu. Köy yerinde yaşıyordu. Ona sahip çıkabilecek hiç kimsesi yoktu. Elinde işi de yoktu ki çocuklarını alıp gitse buralardan. Bir lokma ekmeğe muhtaç olurlardı şehir yerlerinde. Nasıl yapacaktı ve kızının kaderini nasıl değiştirecekti.
Bir anda düşünmüştü bunları. Ve birden” hayır” dedi. “ Hayır, kızımız daha çok küçük ve o okuyacak” dedi kadın. Adam karısının ağzından çıkan sözleri anlamamış gibi bakıyordu karısına. İlk defa karısı kendisine “ hayır” diyordu. Nerden bulmuştu bu cesareti. Adam “ Ne dedin sen anlamadım bir daha söyle bakalım” Kadın eğik duran belini dikleştirmiş. Gözlerini eşinin üstüne dikmiş yüzündeki ve gözlerindeki korkuyu silmiş, oturduğu yerden kalkıp eşinin karşısına dikilmişti.
“Hayır dedim hayır. Kızım okuyacak ve doktor olacak, onun okumasına sen bile mani olamazsın dedim”
Kocası ilk defa karısının gözlerinde korku denen o ürkütücü duyguyu görmemişti ve ilk defa karısının kendisine bu kadar kararlı hayır deyişine şahit oluyordu. Ama adamın da geri adım atacak hali yoktu. Kızını para karşılığında satacak, ondan gelen gelir ile geleceğini garanti altına alacaktı. Ve bu düşüncesinden de asla geri adım atmayacaktı.
Türkan DİNÇER
Devam edecek