- 610 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İSTİRİDYEDEN ÇIKAN İNCİNİN SONU
Yazdığı son hikaye değildi ama en başıydı yaşanacakların. Karanlık bir nehrin içinde çırpınan bir kadın telaşlı yorgun, üzgün sabırlı ama dalgın gözlerle bakıyordu hayata, varlığının bile farkında olmadan.Hayat bir yorgan çekmişti üzerine paslı küf kokulu. Belki de şunu söylemek daha doğru olacaktı, denizin dibinde , istiridye kabuğu ve içinde henüz keşfedilmemiş bir inciydi .Bir deniz adamı uzandı bir şişe ve istiridye, alıp kopardı dipteki yosunlardan. .İstiridyeyi açıverdi kırarak. İnci , heyecanlı ve üşüyordu , bu ışıkta neydi.Alışkın değildi karaya, hatta hayatın karanlık yüzüne.Aynı batıktan birde şişe çıkardı genç adam inciyi de, açınca tıpayı içine atıverdi.Birden aşk fışkırdı sağa sola. İnciyi beğendi, sadece cebine koyup sıkılınca da denize atmak için. Oysa o bir inciydi nihayetinde bilmeden olanları aşık bile olmuştu deniz adamına. Lakin aşk böceği vardı şişede de, mahzende yıllarca saklanıp denize fırlatılmış içinde bir koza.Kozanın kendiydi aşk.kendi çabasıyla ipekten örülüp gizlenen tırtıldı . Bir gün ömür biçileceği bir duygu için ördü, ibrişim ipeğini ve saklandı çıkmayı bekleyerek.Kocaman düşler, önce bir kozaya sonrada bir şişeye saklanıp denizin dibinde bekledi.Hikayeler duydu Ferhat’lar Şirin’ler,Yunus ve aşkı,neden vuslatta barışmadıklarını anlamıyordu ,aşk nefrete sevgiye dönüşmediyse ne olmuştu ?Kimliği belirsiz bir duygu.Adam şişeyi eline aldı içinde inci tanesi ve koza ,aman ne oldu birden şişe düştü elinden!..Küçük tırtıl kozayı yırtıp uçmaya çalıştı.Kırılan camlar acıttı.O zaman anladı Yunus’u .Yıllarca beklemek sevileni, gelmesinden umut keserek, geldiğinde tam kelebek olacakken kırılan cam kırığının acısını, demek buydu sevmek. Öldürse de kin beslememek.Özgürdü….Lakin, bir aşkın külleriyle boca edilip tüm Akdeniz kıyılarına savrulan limoni çamlara bir daha uçamayacağını bilerek…Çünkü aşk iki kişilikti…