Rehin hayatlar_19
**Çatlıycam şimdi!...**
Oğuz’un amcakızı Cevriye abla, benim Nevin’i daha önceden tanıdığıma neden bu kadar şaşırdı anlayamadım. Her şeyi bilip te bunu bilmemesi mümkün değil. Ya da bilmezlikten geliyor.
_”Sen madem Oğuz’u tanıyorsun, Nevin’i tanıyorsun, bizi de tanıdığına göre ne demeye burada oturuyorsunuz?. Kalk kalk, topla eşyalarını yemeği birlikte yiyeceğiz.” Deyip bizim piknik sepetini aldığı gibi gitti.
_” Cevriye abla önce Ekrem’e sorayım da öyle, yapma lütfen. Bak sizinde misafirleriniz var, Ekrem alkol falan içecek olur rahatsız etmeyelim sizi.” Dediysem de dinlemedi.
_”Kız onlar misafir mi sayılır? Kırk yıllık akrabam, üstelik sizin de arkadaşlarınızmış. Niyazi abin benden azcık yüz bulsa O da içecek. Zavallım, arabadaki rakı şişesini koklayıp koklayıp geri geliyor.
Uçurumun kenarında oturan Ekrem gilin yanına gittiğimde benim geldiğimin farkında bile değillerdi. Üçü birden yere oturup, kıvırdıkları dizlerinin üzerine çenelerini dayamışlar havai fişek atılmış da ışıkları şehrin üzerine yayılmış gibi görünen manzarayı seyrediyorlardı ama, dikkatli baktığım da onların burada olmadığını fark ettim. Bakıyorlar ama görmüyorlar, konuşuyorlar ama ses yok.
Tepelerinde epeyce dikeldikten sonra bende Ekrem’in yanı başına oturup, çenemi dayamak için dizlerimi kıvırdım. Eeeee, bakanların göz zevki adına görüntüyü bozmamak lazım. Gökyüzünden yere inen yıldızları seyretmeye başladığım da; Denizli’nin büyük şehir olma çabasının boşuna olmadığını, yakın merkez köylerin ve ilçelerin mahalle gibi göründüğü tepeden bakılınca daha iyi anlaşılıyor. Her tarafını tam olarak göremediğim halde Denizli bana çok büyük göründü. Hiç görmediğim İstanbul’u hayal ettim ama hiçbir yere sığdıramadım. Ekrem, Neriman ve Oğuz’un düşündükleriyle benim düşündüklerimin hiçbir alakası yoktur tabi ki, çünkü; Transa geçmiş gibi görünüyorlardı.
Fark edilmek isteyen şımarık ve yaramaz çocukların;’Bende buradayım!’ diyerek; büyüklerinin sözünü kestiği gibi. Usulca Ekrem’in elini tuttuğumda geldiğimi fark edip bana doğru döndüğü zaman, yüzünde öyle güzel bir gülümseme ve bir o kadar da anlamlı bakışları vardı ki; Hemen oracıkta,” Her şeyi unutmaya hazırım” dememe fırsat vermeden hemen başını çevirdi.
Çok derinlerden gelen üzüntü, hasret ve pişmanlık kokan bir ses tonuyla Neriman konuşmaya başladı.
_”On sekiz yıl oldu Amerika’ya gideli. Ne sesini duydum ne de selamını aldım. Facebook adresini buldum, davet gönderiyorum ama kabul etmiyor.”
İçimden,”Vay be!” dedim. Neriman gibi güçlü, ne istediğini bilen ve ona ulaşmak için gözünü karartıp;”Aşk gurur’un, gurur da aşk’ın düşmanıdır. Amaca giden her yol mubahtır.”Diyen birinin yıllarca aşk acısı çekebileceğini kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. “Orhan sebep oldu hep. Allah kahretsin ya!..”dediğinde Ekrem ile göz göze gelerek söylediklerinden hiçbir şey anlamadığımızı,”Ne diyor bu?”der gibi bakıştığımızda Oğuz da başını uzatarak bize bakıp,”siz bir şey anladınız mı?”anlamında göz kırptı.
Neriman’ı, çektiği, benim bilmediğim bir aşk türü acısından kurtarabilmek için laf olsun diye konuşmaya başladım.
_”Bakın bakın! Karşıyaka-Sevindik köprülü kavşağını görüyor musunuz? Arabalar köprünün altına girdiğinde kaybolan ışıkları tıpkı yıldız kayması gibi görünüyor.”dediğimde, Oğuz;
_”Sen az önce arka arkaya kayan üç tane yıldızı görmeliydin.”
_”Bu, kayan üç yıldız siz olmayasınız?” Bu sefer Ekrem söze girdi.
_”Doğru söylüyor. Neriman da gördü bende gördüm. Üç taneydiler, arka arkaya yere düştüler sanki.”
_”Birer dilek tutsaydınız bari. Yıldız kayarken gördüğünde dilek tuttun mu gerçekleşirmiş. Öyle derler.”Üçü birden,”tuttuk” deyince; “İyi. Gerçekleşinceye kadar da kimseye söylemeyin.” Bu da benim uydurmam tabi..
Neriman içinde ki dert küpünü tamamen boşaltmak ister gibi konuşmaya devam etti.
_”Bir insan, bütün bağlarını kopartarak yurdunu, yuvasını nasıl terk eder anlayamıyorum. Yurt dışına gidilmez değil gidilir de… Bu kadar da taş kalpli olunmaz ya. Orhan o kadar çok baskı yaptı ki; Gitmek zorunda kaldı ya da işine öyle geldi bilemiyorum. Tüm olup bitenlere bir günah keçisi lazımdı, yalan söylemeyi beceremeyen sivri dilim sayesinde de o keçi ben oldum. Kayınvalidem de benimle küsmek için bahane arıyordu herhalde, şimdi o da rahatladı ben de. Aman!.. Boş verin. Nerden aklıma geldi şimdi durup dururken.” Ekrem’e dönüp,”Sakın senin siparişi unuttum deme, tek tek saçlarını yolarım.”
_”Sen ne sipariş etmiştin ki?”
Neriman, ağlıyor numarası yaparak başını Oğuz’un omzuna koyduğunda sitem sırası Ekrem’e geldi.
_”Öyle olsun… Bir şişe Villa Doluca’ya sattın beni. Ağlayacak omuzu da buldun… Villa da villa olsa canım yanmaz.
_”Asıl sen beni sattın. Kıyamadın demi üç-beş kuruşa.”
Neriman Ekrem’e laf yetiştirmek için başını Oğuz’un omzundan çektiğinde Oğuz;
_”Bana müsaade. Kavganız bitince haberim olsun” deyip giderken Neriman bu seferde Oğuz’a takıldı,
_”O almadıysa ben alırım diyemedin kaçıyorsun demi? Cebinizde akrep mi besliyorsunuz ne?”
_”Aşkosun! Bir şişe şarabın lafı mı olur. Borcum olsun. Nevin uzanmıştı, sırtı falan ağrımıştır gidip azcık oturtayım sonra yanınıza gelirim.”
_”Yanınıza gelirim diyor ama maalesef Cevriye abla bizim sepeti alıp gitti. Ekrem’e sorup öyle gelelim götürme şimdi dediysem de bırakmadı. Sizin fikrinizi sormaya gelmiştim, baktım pek bir derinlere dalmışsınız seslenmeden ben de oturdum. Ama bana sorarsanız ayrı oturalım derim.” Neriman;
_”Bence de ayrı oturalım. Tanımadığım kişilerin yanında rahat edemezsem kalkalım da diyemem.”
_”Siz bilirsiniz, benim için fark etmez.”
İzmir’de hem çalışıp hem okurken bir buçuk yıl kadar çalıştığım hastanenin lojmanında kaldım. Daha sonra Neriman ve Orhan’ın oturduğu binada oturan Nevin’in ısrarı ile onun yanına taşındım. Neriman’ın adını da Nevin’in sürekli,’Neriman ablaya gidiyorum, Neriman abladan geliyorum.’demesinin sayesinde duymuştum ama kızı Sırma’nın birinci doğum gününe kadar tanışma fırsatım olmamıştı. Nevin ile çok daha sık görüşüyorlardı. “boşuna kira ödeme bari, git onlarda otur” diyordum.
Sırma’ya doğum günü yapacakları gün benim nöbete gitmem gerekiyordu, o yüzden daha kimse gelmeden Nevin ile birlikte inip yarım saat kadar oturup hediyesini verip nöbete gitmiştim. Neriman’ın benim hakkımdaki düşüncesini- Binanın soğuk hava deposu- çok sonra kendisinden öğrenmiş ve yanıldığını söylemişti.
Ekrem serdiğim kilimin üzerine arabadaki minderleri getirirken Neriman ile Nevin’i görmek için Cevriye ablagilin oturduğu yere doğru yürüyorduk.
_”Seni Nevin’in sayesinde tanıdım ama Onu senin kadar sevemesem de başına gelenlere çok üzüldüm. Çıkarlarına ters düşmediğin, senden iyisi, senden güzeli yok dediğin sürece Nevin den iyisi yoktur.”
Yanlarına vardığımızda Nevin sırtını Oğuz’a dayamış yarı oturur bir vaziyette yatıyordu. Loş ışıkta bile yüzü mermer gibi beyaz görünüyordu. Gözlerinin altı halka halka morarmış ve çökmüştü. Parmakları ise dokunmayın kırılırım der gibi incecikti. Saçları da dökülmüş olacak ki; Başına küçücük üçgen bir eşarp bağlamış. Kim derdi ki; Nevin’in tarak bile zor giren saçları bir gün dökülecek… Pırasa gibi dümdüz kalın telli saçlarına şekil veremez lastikli bir tokayla ensesinden toplardı. Hep dalgalı saçlara özenirdi.
_”İyi akşamlar.” Deyip Neriman ile Nevin’in yanına oturunca, Neriman Nevin’in sol elini avuçlarının içine alıp,”Nevinciğim nasılsın?” dediğinde bir müddet ikimize bakıp başıyla iyiyim işareti yapınca Neriman,” İyisin iyi. Maşallah pikniğe bile gelmişsin bak.”
Ben ne diyeceğimi, nasıl söze gireceğimi bilemiyordum. Böyle bir durumda; bir zamanlar çok samimi olup aynı evi paylaştığım, sonra da aramızdan kara kedi geçmiş gibi cevaplayamadığım bir sürü neden? Ve nasılları düşünerek küs geçirdiğimiz onca yıldan sonra üstelikte sağlıkcı olması nedeniyle hastalığını en ince ayrıntılarına kadar bilen birine ne denir? Nasıl davranılır? Ne deyip de moral verilir bilemiyordum.
Nevin bütün gücünü toparlayarak dudaklarındaki zoraki bir gülümsemeyle ,”İyiyim. Temiz hava iyi geldi ama sanki biraz üşür gibi oldum deyince; Kendisi hakkında sırf teselli olsun ya da konuşmuş olmak için konuşmaktansa havadan sudan bahsetmek bana daha mantıklı geldi.
_”Evet. Burası yüksek olduğu için biraz fazla esiyor ve şehrin sıcağından kaçıp gelmenin psikolojisi ile de insan üşüttüğünün farkına bile varmıyor.” Oh be… Nihayet konuşabildim. Oğuz’un yüzüne bakarak,”Kalın bir örtü getirseydiniz bari… Yoksa eğer bizde var, getireyim mi?” diye Nevin’e baktığımda Cevriye abla çoktan arabadan örtü getirip Nevin’in omuzlarını örtmeye başlamıştı bile.
Ben gözlerimi kaçırmak istedikçe sürekli Nevin ile göz göze geliyorduk. Sürekli ağlayacakmış gibi bakıyordu ama ağlamaya bile hali yoktu. Neden birbirimizi gördükçe acı çekiyoruz? diye sormak istesem de cevap verebilecek gücü olmadığını düşündüğümden mi yoksa vereceği cevabı duymak istemeyişimden mi bilemiyorum tam sormayı düşündüğüm an vazgeçiyordum.
_”Nevinciğim Orhan abinle konuştuktan sonra birkaç gün daha burada kalmayı ve yarın sana gelmeyi düşünüyordum ama bu gün görüştüğümüze göre yarın değil de ertesi gün gelirim belki.”dediğinde Nevin;
_”Beklerim. Çokta sevinirim.” Deyip gözlerini bana çevirerek,”Sende gel.”der gibi baktığında;”Tamam, ben de geleceğim.” Diye başımı sallayarak cevap verdiğimde sanki gülümsemişti ya da bana öyle geldi.
Bize müsaade diyerek ayağa kalktığımızda Cevriye ablaya dönerek;
_”Sizi rahatsız etmeyelim. Yemekten sonra ya siz bizim yanımıza ya da biz sizin yanınıza gelir çaylarımızı birlikte içeriz. Neriman yoldan geldi biraz uzansın.”deyip piknik sepetimizi alarak,”Görüşürüz” diyerek Ekrem’in yanına geri döndüğümüzde sofra bezini kilimin üzerine serip yiyecek paketlerinin bazılarını açmış bizi bekliyordu.
_”Aaaa! Hani almadıydın. Eşek sıpası!... Utanmadın mı benimle dalga geçmeye?”
Aslında Neriman’ın rakıyla, şarapla pek arası yoktur. Sırf Ekrem’e takılmak için İyi mi? Kötü mü? Olduğunu bile bilmeden aklına gelen ilk markayı söyleyiverdi. Ekrem,”kırmızı mı? Pembe mi? Beyaz mı?”diye sorduğunda da ,”Aaaa! Her rengi var mı?”deyince gülmekten yerlere yatmıştık.
_”Sen ne dedin de ben yapmadım? Ya da ne istedin de almadım?”
_”Haklısın. Bir dediğimi iki etmediniz, doğruya doğru… Hakkınızı nasıl öderim bilmiyorum.”
_”Ödenecek bir hak varsa eğer, O, bizim sana geçen hakkımız değil, senin bize geçen hakkındır. Sana ettiğimiz nazı, eziyeti hiç birimiz anamıza, babamıza yapmamışızdır.”
_”Neyse. Hak değirmende olur. Benim kimseden alacak bir hakkım yok, vereceğim varsa da Allah yardımcım olsun nerde? Nasıl? Öderim bilmiyorum. Sizi bilmem ama ben çok acıktım, hem de kurt gibi kurt!”
Biz Nevin’le konuşurken, Ekrem kebapları paslanmaz çelik çay tepsisine koyup tüplü mangalda ısıtmak için hazırlamış. Semavere de çay suyunu koyup hazır etmiş. Haktan, hukuktan bahsedilince, evden çıkmadan önce Neriman’ın anlattığı okul anılarının son cümlesi kafamı kurcalıyordu hala. Yemekten önce mi sorsam? Yoksa sonra mı sorsam? Derken ağzımdan çıkıverdi.
_”Ekrem… Oğuz ile sen, Neriman gile sürekli neden gidiyordunuz?”
_”Ben gidince sürekli beni mi çekiştirdiniz?” Neriman kendini suçlu gibi hissedince hemen savunmaya geçti.
_”Yok canım ne çekiştirmesi. Hani bir gün Orhan seni bize yemeğe çağırmışta, sizin arkanızdan çorap söküğü gibi on üç, on dört kişi daha gelip ve her gelenin,”Gelen bir!... Çorbaya bir bardak daha su koy !”dediği ve imamın abdest suyuna benzemiş bu diyerek döküp Nevin’in bize yemek hazırladığı gün aklıma geldi nergis’e onu anlatmıştım.” Ben hemen söze girip;
_”Ama Oğuz ile senin asıl amacınız yemek değilmiş tabi.”
_”Neymiş asıl amacımız? Eziyet etmek miymiş? Söyleyin de ben de bileyim.” Neriman işi şakaya vurdurup;
_”Ekrem!... Açtırma bayramlık ağzımı. Kaşınıp durma. Kalp bakayım sen şu kebapları ısıt.”
_”Offf!.. İmalı imalı bakışacağınıza,siz ikiniz şu olup bitenleri bir güzel ta başımdan doğru dürüst anlatsanız ya!...
Ta ortadan ikiye çatlayacağım şimdi!...”
(devamı var)
nerimanK
YORUMLAR
Çamlığın tepesinde yanar bir ışık
Sırma saçlar omuzunda dolaşık
Cefa çekmelerden usanmaz aşık
Vefasız sevgiliden bıkdım usandım
Elinize ve yüreğinize sağlık ..
Çamlığın tepesinde yanar bir ışık
Sırma saçlar omuzunda dolaşık
Cefa çekmelerden usanmaz aşık
Vefasız sevgiliden bıkdım usandım
Elinize ve yüreğinize sağlık ..
Çamlığın tepesinde yanar bir ışık
Sırma saçlar omuzunda dolaşık
Cefa çekmelerden usanmaz aşık
Vefasız sevgiliden bıkdım usandım
Elinize ve yüreğinize sağlık ..