- 4781 Okunma
- 35 Yorum
- 0 Beğeni
Darwin Ve Kürt Açılımı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle hoş geçin. Sen kendine kaldıkça, bir habbesin, bir zerresin fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin! Bütün insanlarda aynı ruh vardır, ama hepsinde de aynı yağ bulunmaktadır. Dünya da çeşitli diller, çeşitli lügatler var, fakat hepsinin da anlamı birdir, çeşitli kaplara konan sular, kaplar birleşirler, bir su hâlinde akarlar. Tevhidin ne demek olduğunu anlar da, birliğe erersen, gönülden sözü, mânâsız düşünceleri söküp atarsan, can, mânâ gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler’’ Mevlana
Darwin’in ortaya attığı temel düşünce, dünyanın tek bir an’da yaratılmadığı,var olan canlıların, kendisinden önce gelen, daha ilkel bir türden evrimleştiği üzerineydi.Bu da adına doğal seleksiyon denilen,mutasyon veya rastlantılara bağlı olarak çalışan,kalıtsal özellikleri de bir tür denetim altında tutan bir mekanik düzenek sayesinde gerçekleşiyordu..İnsan da ,diğer bütün canlılarda olduğu gibi bu mekanik düzenek sonucu oluşmuştu...
Bu düşünce biçimi zaman içinde büyük bir çoğunluğu oluşturan topluluklar arasında lanetlenmeye, hakarete kadar varan fikir beyanlarıyla çürütülmeye hatta linç girişimlerine varan eylemlere sahne olmuştur.Oysa sonuç itibariyle bu bir düşünce biçimiydi. Herkesin inandığının aksine kendi mantığına gelen bir tezle bir takım varsayımlarda bulunmak hakkıydı…ki insanlık doğru ya da yanlışı seçme özgürlüğüne sahipken ve hangi fikre tabi olacağını ya da red etme kanaatini elinde bulundururken şiddetle sadece yok etmeyi seçiyordu.
İnsanlık tarihi, bütün görkemine karşın, çekilen onca acının ve akıtılan onca kan ve gözyaşının da tarihidir aslında.Her yeni düşünce,çağına göre değişen baskılarla karşılaşmış ,sindirilmek istenmiş,yok edilmeye çalışılmıştır.Bunun neticesinde fikirleri,fiilleri toplumun ön gördüğü kurallar dışına çıkmış bireyler çoğu zaman bu baskılardan nasibini almışlardır…
Darwin’e göre beş bin yıllık bir tarihe sahip olduğu halde varlığı inkar edilen ve zaman içinde çeşitli toplumların sömürü, yozlaşma ve kültür linçlerinden nasibini alarak farklı coğrafyalara dağılan orta doğunun en eski halklarından olan Kürtlerin hortlayarak uyandığını ve büyük bir evrim geçirerek farklı bir süreç yarattığını bunun da teorisini güçlendirdiğini açıkça ifade etmektedir.
Sümer dilinde ‘’kurti’’yani dağın halkı anlamına gelen bir takım tarihsel belgeler ortaya konsa da aslında bu konuda ki gerçek sonuç;
çok ileri bir zekanın öncüleri olarak görülen bir takım insanların öne sürdüğü bu insanların, karda yürürken ayaklarından kart-kurt sesleri gelince bunlara kürt denildiği fikri tarihe daha çok ışık tutmaktadır!
hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan bu topluluğun dili hakkında ilginç rivayetlerin olduğu da bir gerçektir…Bir topluluk halinde yaşamayı beceremeyen bu toplum bireylerinin, zaman içinde istilasına uğradığı güçlü devletlerin dillerinden oluşan karma bir dil kullandığı söylense de(örneğin.Farsça,Arapça.Rusça .Fransızca,İtalyanca hatta Papua yeni ginece)
gerçekte Kürtlerin kullandığı dilin kuş dili olduğu kuzey kutbundan ,himalaya’lardan ,ekvatordan gelen çeşitli kuş sürülerinin çıkardığı farklı seslerden şimdiki konuşulan dilin oluştuğu daha aydınlatıcı bir bilgi olarak kabul edilebilir!
Zaten edebiyat denilen şey sadece üstün ırklara ve zeki olduğunu varsayan insanlara aittir... Her topluluğun buna iştirak etmesi temel bir düşünce teşkil etmemektedir. Bu anlamda Kürtlerin herhangi bir şair yazar edebiyatçı ya da tarihçi yetiştirmesi söz konusu değildir. Fuzuli, nesimi, Ahmede xane,Cegerxvin bunlar zaten yunan kökenli olup İran’a mülteci olarak kaçan insanlardır. Bunların tarihteki yerlerini kabul etmek oldukça yanlıştır!
Tarih konusuna gelince, binlerce yıldır göçebe bir yaşam süren Kürtlerin iz bırakacak kadar herhangi bir coğrafyada konaklamadıkları için tarihçiler tarafından takip edilememiş ve kültürlerine ait herhangi bir bulguya rastlanamamıştır. Zaten Hakkari’yi İngilizlerden uzaylılar, Kars’ı Ruslardan cinler diğer şehirlerinde melekler tarafından kurtarıldığı rivayeti de yaygındır.
Dört bir yanı yeşil ormanlarla, mavi denizler ve petrol yataklarıyla çevrili bu kara parçasını gözüne kestiren bu toplum bireyleri bütün baskılara ve işgallere rağmen direnerek zaman içinde bu topraklarda hak iddia edecek duruma gelmişlerdir!
Hal böyle iken ve üzerinde nefes alıp verecek bir coğrafya bulmuşken Kürtlerin şimdi insan temel hak ve özgürlüklerinden bahsetmesi, eşit koşullar, farklı kimlik arayışları, dil ve kültür propagandaları yapmaları affedilemez bir unsur olmalıdır. Bu durum etik ahlakla bağdaşmadığı gibi cezalandırılması gereken bir durumdur.Altında yaşadığı bayrağın askeri, işçisi, emekçisi, çiftçisi, kölesi gibi bütün sıfatları bünyesinde barındırırken bir de bunların yasalarda yer almasını istemek sadece nankörlükle nitelendirilebilecek bir düşüncedir!
Binlerce yıldır birlikte yaşam süren ve zaman içinde bölünemez bir ivme kazanan Türk ve Kürt halkının geldiği süreçte geçmişte bir takım yanlışların yapılmasıyla kaos haline gelen bu anlamsız kavganın ve kirli savaşın bitmesi için bütün barış kapıları açılmışken, hala birilerinin buna çomak sokması anlaşılır bir durum değildir.
insan hayatı boyunca en çok çekindiği korktuğu düşünceyi kafasında saplantı haline getirir ve aklının bir köşesinde daima pimi çekilen bir bomba gibi tutar.’’vatan bölünmez’’ nutuklarının her gösteride tekrar edilmesi bu korkuya delalet olduğu gibi kendine güvensizliğin de göstergesidir. Bu ülkede hiçbir insan bölmek ya da bölünmek istemez. Zaten buna uygun tek bir koşul bile yaratmak asırlar sürecektir. Birlikte yaşam sürdüğünüz, alış veriş yaptığınız, sohbet ettiğiniz insanın sadece size benzemesini, sizin düşüncelerinizi paylaşmasını ve sizin yürüdüğünüz yolda ilerlemesini istemek sadece tektip bireycilik kavramını geliştirir ve sizin bütün zenginliklerinizi öldürür. Bırakalım bir insan yaşadığı ülkede Kürtçe’de mutlu olabilmeli, Lazca’da olabilmeli istediği hangi dil ve kültürse o yaşam biçimiyle mutlu olabilme özgürlüğünü bulabilmelidir. Bu asla ne toplum ne yaşam sürdüğü ülke için bir tehlike olarak algılanmamalıdır.
Farklı kültürde ve etnik kökende insanları bünyenizde barındırıyorsunuz ve bunu bir aile kavramı içinde taşımayarak şefkat, merhamet ve insani duygulardan uzak bir tutum izleyip hükmettiğiniz bireylere üvey evlat muamelesi yaparsanız yakın zamanda bir isyanla karşılaşmamanız mümkün değildir. İnsan yaradılış itibariyle zayıf ve gördüğü her düzeni kendi egosu etrafında şekillendirmek için iradesine ve açlığına yenilmeye müsait bir yapıdadır. En büyük güce itaat etme gibi vasıflar da zaman içinde farklı eğilimler göstererek istenmeyen boyutlara dönüşebilir. Haksızlık karşısında direniş, sevgi karşısında eğilim göstermek içgüdüsel bir davranış biçimi ve genel bir karakteristik özelliktir.
parmağı kanayan birinin canı yanarken bir başkasının yarasını tedavi etmeyi düşünmesi oldukça güçtür, ancak zaman içinde aynı fiili yaşayan birinin acısını anlayabilmesi çok daha kolaydır. Çocuğunu bin bir emekle büyütüp belli bir yaşa getiren bir ebeveynin zaman içinde ani bir ölümle kaybetmesi kolay kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi tesellisi de mümkün değildir. Bunu örtbas etmenin tek yolu bayrak yahut ülke fedakarlığını ön ayak edip kapatabilme çabası olabilir. Bunun dışında insan zayıf yapısıyla kendini yaratana isyan edecek sözcükleri bile keşfetmekte zorlanmayabilir. Zaman içinde inancını, psikolojisini ve yaşam perspektiflerine uyan her olumlu nesneyi olumsuz kriterler içinde düşünerek kendisiyle uyumlu olmayan davranışlar sergileyebilir.
Bütün bu acıları yaşayan bireylerin aynı acıya muzdarip bir başkasını anlayamaması anlaşılır olmamakla beraber toplumun dayatmacı, gelenekçi ve baskıcı rolü bunu en iyi şekilde sağlayıp mantığın, aklın ve gerçeğin doğru yolda işlevini yok etmektedir.
İnsan karşısındakinin duygularını, acısını, sevincini, hissettiği kadar insandır. Kör, topal ve bütün uzuvlarını yitirmiş bir duygu karmaşasından doğan sabit fikir ve beyanlarla yol göstericiliğine soyunmak sadece şeytana avukatlık yapmaktan öte bir düşünce biçimi değildir.
Günümüzde önümüze çıkan en çıplak gerçeğe gelirsek ve sadece tv başına geçilen zamanlarda yahut bir kahvehane köşesinde birilerinin övgüsünü ya da yergisini kazanmak, tahrik unsuru oluşturmak, kendisine en yakın insana hükmedip egemen olma duygusunu ön plana çıkarmak, vaaz verip karşısındakinden saygı beklemek bizi kahramanlaştırıldığına inanılan en güçlü duygu göründüğü müddetçe bu anlamsız didişmeler ve kan kayıpları artarak devam edecektir.
Kim neyi açıyor ya da nereye açılıyor bilinmez. Lakin yaşamın bütün nehirlerinin kapağını açıp son hızla aktığı bir gerçektir. ölümün soğuk yüzü er geç herkesin yakasına yapışıp doğduktan sonra kendine yeni kılıflar yeni suretler bulan nazik bedeni kolayca alacaktır. Herkes kendi yaptığının hesabını günahları ve sevaplarıyla mutlaka ödeyecektir. Dünyaya amaçsız geldiğini düşünenler bu zaman diliminde Darwin’in ortaya attığı mantıktan uzak, düşünemeyen o maymun kılığına girmek için çırpınacaklardır.
Milyonlarla ifade edilen bir halkın kaderinin her insanın yorumuna ve düşünce yapısına göre şekillendirilmeye çalışılması ne acıdır...
‘’Gel, gel, daha yakın gel, bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen, bensin, ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir?
Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor?
Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücut halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız’’ Mevlana
Faik Danışman
YORUMLAR
tebessümle bir o kadar zevkle okudum bu yazıyı öncelikle kutlarım.evet arkadaşım ilk evlenip bir orta anadolu şehrine gitmiştim malatyalı olduğumu duyan biri! sizlere kuyruklu kürt diyorlar dedi.Glümsedim sadece bizim kuyruğumuz varsa sizin kuyruğunuz dinazoru geçmeli dedim..
evet malesef kendi içimizde ayrımcılık tohumları işleyen bir takım kendiniz bilmezler var ama ben bunu takmıyorum
keşke herkes gidip görse tanısa oradaki insanın yüreğinin yüceliğini keşfetseler hem onlar;
derken bir fıkra geldi aklıma; Alman'ın biri Türk dili üzerine bir Bilim adamımızla paylaşımda bulunuyor.Alman diliniz çok zevkli bir dil ama bazı şeyleri anlamkta güçlük çekiyorum diyor.Nedir diye sorunca bizim Türk Alman açıklıyor kırmızı mırmızı yemek memek,laf maf gibi açıklayınca Türk bilim adamı açıklıyor siz onlara bakmayın yok dilimizde bu gibi takıntılar onu söyleyenler çocuk mocuk diyor.
neyse kıssadan hisse bize bizi bilen gerek...kürt açılımı dilerim bir gün gerçek olur ve o bölge ile kardeşin kardeşle her türlü sıkıntısı diner ne sıkıntıları abartmak ne görmezden gelmek ikisi de yanlış olur fikrindeyim saygılar güzel kaleme Şahan hocanın programını izlemek bir kapı daha açtı.çok güzel bir kalem tanıdım esen kalın
merhabalar, hangi ülkede yaşıyorsanız o ülkenin kanunlarına iştirak etmek zorundasınız.bir çoğunluk ben daha fazla ayrıcalık isterim vermezseniz dış güçlerden yardım alıp bunu bir şekilde dikta etme çabası içine girerim ve bu hususta kan dökmekten dahi çekinmem diyorsa sonuç olarakta ülke tarafından bir problem haline getirebiliyorsa ve çözüm yolları aranmaya başlanılıyorsa ülke başlı başına bölünme yoluna sapmış demektir.bugün kürt yarın lazlar başka gün ermeniler,çerkezler aleviler.var mı böyle birşey.yanlış olan şu anarşist olana kimlik vermek.onlar kürttür yerine onlar vatanhainidir denmeli ki kürtlerde bu şekilde yaralanmasın.özüne inemeyen insanoğlu bunu başarmış olsaydı tarihin en başına dönseydi karşsındaki her insanı kardeşi olarak görür ve tek bir damla kan akıtmaya çalışmazdı yaşadığı dünya da.açılım nedir diye sorsanız cevabım bilmiyorum öğrenmekte istemiyorum başında geçen kelime yüzünden.karşıyım bir birey ve bu ülkenin çocuğu olarak.kimsenin özgürlüğüne engel olmayan düşüncem hürdür ve yoruma da açmıyorum. Saygılar.
Bazıları bir şeyler yapar, bazıları da hazır yapılanı elde etmeye çalışır.
Üreten, ortaya koyan daha asildir.
-----
Gelişim içerden olur, dışardan müdahale ile olmaz.
Çocuğun kolu zamanla büyür, dışardan asılırsanız kırılır.
Toplumun doğal gelişim seyrine yapılan her müdahale bir sonraki nesle sorun olarak miras kalır.
Toplumun doğal seyrine müdahale edilmemeli derim.
Saygılar.
Konu her ne olursa olsun. Bu ülkede Türk ve Kürtlerin kardeş olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
Yorumlarda siyasi imgeleri tartışmak site kurallarımıza aykırıdır. Siyasiler yeteri kadar televizyonlarda tartışıyorlar ve konu çözümemi yoksa tamamen çözümsüzlüğe mi sürükleniyor kimse bilemez.
Hep derim. Artık Türk'ü, Kürt'ü, Lazı, Ermenisi kalmadı. En doğudaki gencimiz en batıdaki biriyle evleniyorsa artık hepimiz akraba sayılırız. Kaçımızın ailesinde Kürt yok? Kaçımızın ailesinde Türk yok? Yada diğerleri.
Konunun kapanması adına sitedeki kuralı hatırlatma gereği hissediyorum.
"15-)Yapılan yorumlarda, konu her ne olursa olsun, üyeler arası isim vererek eleştiri yapılması, düzeysiz tartışmalara girilmesi, konunun kişiselleştirilerek, kişisel ve grupsal tartışma zeminlerine açık hale getirilmesi kesinlikle yasaktır... "
Sevgilerimle
ANSIZIN tarafından 9/6/2009 6:29:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
umut kuru
yoksa kurallarda birer öyküden mi baret ....
ADMİN.
Meftunkaranfil'e
sevgili kardeşim
elbette açıklamamda belirttim
Güldane Hanıma Lizeya hanımefendiye
cevap verirken onların söylediklerine ilaveten
senin söylediklerinin de arkasındayım.
Ama böylesine bir kaos içerisinde insanların kafasında bazı
şüphelerin oluşmaması mümkün değil.
Böyle insani yöntemlerle konuşarak daha iyi anlayabileceğiz
birbirimizin dertlerini.
Kürt kökenli bir vatandaşımızın kendi dilini konuşması kadar
doğal ve masum bir istek olamaz. Çok faşist dönemler yaşadık. Sırf evimde dostoyevskiye ait kitaplar bulundu diye
adım komuniste çıktı ve beni bir hafta aradılar (geçmişte)
halbuki dostoyevskinin ne alakası var komunizmle
adamların bıyığına sakalına ve fovorisine bakıp içeri attılar
ama benim korkum açık açık şudur. Ben hala bu yanlışların
farklı şekilde yapıldığını görüyorum.
ki bugün siteye koyduğum gündem şiiri de bu kaygılarımı anlatıyor.
kısaca şunu belirteyim
eğer seni hoşnut edecekse
söz sahibi olmuş olsak
gül gibi anlaşır gideriz
yeterki bu ülke de senin benim güldanenin lizayenin
ve faik beyin sözü geçsin. Bizim aramızda hiç bir
kemikleşmiş problem yok.
bundan kendi adıma eminim
Sevgi ve saygımla tüm dostlara
Öncelikle yazarın bu akıl dolusu düşüncelerinin önünde saygı
ile eğiliyorum...
Türk Tarih Kurmunun yazdığı tarih; milliyetçiliğe dayalı, kendi doğrularını, kendi insan tipini, iyisini doğrusunu kendi yaratan bir tarihtir..
Kürtler nereden geldi, kim kürtleri buraya getirdi, nerede yaşıyorlardı...
Kürtler varolduklarından beri bu Mezopotamya bölgesinde yaşamaktadırlar...
Doğu Anadolu ve Mezopotamya yerleşik yaşamın ve ilk hayatın yaşandığı yerlerdir.Tüm insanlık tarihinin ilk mimari yapısı olan M.Ö. Nevala Cori(Göbekli Tepe) dir.Dini tapınaklara da bu tarihte burada karşılaşılır.
İlk yerleşim yeri olan Nevala Cori M.Ö.8000 ilk heykeli, ilk sanatı buradadır. Yani bütün temeller burada atılmıştır.
Bu bölgede Kürt Medler İmparatorluğu ve yine kürt olan Ahameniş İmparatorluğu hüküm sürmüştür.
Türk Tarih Kurumu ve devlet ne yaptı
bakalım;
Bugün buralar Hasankeyf in bulunduğu noktalardır.Devlet burayı ne yaptı sular altında bıraktı...Araştırmlara ve yapılacak olan kazılarda yarım kalmıştır..
Bunun sonucunda ortaya çıkabilecek gerçeklerde sular altında bırakılmıştır.
Darbeci sistemin entegre ettiği Anayasa değişirse
hem kürtler için hem de türkler için, özgür yaşayabilecekleri bir ortama doğurulabilir...
kutluyorum
sevgiler
saygılar
selamlar
Tartışma platformunda kurdale almış kutlyo/rum.Tv deki gelin kaynanalı proğramlar misali.Ulus diye nitelendirilirken yorumlardan birinde birileri için açılım yaparak kendi ulusumuzu böleceğiz.Ulus tanımına dönüp baksınlar lütfen.ulus; derebeylik düzeninin yıkılışı ve anamalcı düzenin oluşumu döneminde ortaya çıkan, toprak, ekonomik yaşam, dil, ruhsal yapı ve kültürel özellikler yönünden ortaklık gösteren, tarihsel olarak oluşmuş, en geniş insan topluluğudur.Bu kafada olduğumuz müddetçe kimse hakkına rıza göstermeyecektir.Daha nice yazılara kurdale takılsa da amaç daima başkaları tarafından saptırılacaktır.Bir diğer konu da Darwinizim zaten yıllar önce çökmüş olmasına rağmen bu mevzuya da girdi ya pes! vallahi. :) kim kimden türemiş şimdi.Kimin soyu maymundan gelmiş şimdi...Ne yani ilk yaratık maymunmuydu? Bunların hepsi çok tuhaf.Kim maymuna benziyor şimdi? Nerden akıla geldi? :)
neneh. tarafından 9/6/2009 5:46:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Celal abi (Kardanadam)..
İnsanlar hep şekilci davrandığı için, görünenin ardına inip
bakmazlar ve bakmadıkları için hatalar birbiri ardına gelir.
Evet bu ülke de
Kürt milletvekili,bakan,cumhurbaşkanı,popçu,topçu vs.
bunlar var bunu inkar eden zaten nankördür, insan bile
olamaz.
Hepsi bu işi yapıyordu; ama hiçbiri birgün olsun bile
sistemin baskısı yüzünden kürdüm diyemedi.
Diyenleride gördük zaten...
Sevgili Celal abi bu ülke bölünmeyecektir biz yeter ki birlik
olalım, düşünce de birbirimize saygılı olalım...
Bu ülkeyi bölmek isteyenler ülkeyi bize nefret ettirmek
isteyen ülkü birliği adında saman altında su yürüten kesimdir.
Milliyetçi olarak geçinen partinin kurucusu Mohez Kohen
(Alp Tekin) yahudidir.Bu ülkeyi ciddi bir yahudi çemberi içine sokup altında ülkeyi savunmaya çalışıyorlar.
Kürtler neden bu hale getirildi...Babiller zamanında büyük
Yahudilerle yapılan savaşta Babillerin Ordusu tamamen
Kürtlerden oluşuyordu ve o zaman büyük bir yahudi
soykırımı yapılmıştı..Yahudilerin yapmak istediği ortada..
Sevgili Celal abi Kürtler demişsin ki
"Kimse bana falanca çerkezce konuştu 2 yıl hapis yedi veya
kürtçe konuştu 4 yıl ceza aldı diye bir örnek veremez"
Celal abi o kadar çok örnek var ki :
Okulda Kürtçe konuştum diye 2 hafta uzaklaştırma aldım lisede
Arkadaşım okuldan atıldı.
Tanıdığım çok insan var Kürtçe konuştukları için yargılanan.
.........
Kürtleri kim bu hale getirdi?
Darbeciler, ABD ve Yahudi işbirlikçileri...
1980 Darbesi ile Kürtlere cezaevlerinde ne tür işkenceler yaptıkları ortada.
Fare yedirilen
B... yedirilen
İdrar içirilen
Elektrik verilen......
Bunlar insana nefret besletir başka birşey değil .....
Darbeciler ülkeyi soyup yurtdışında yahudi ortaklığı ile
büyük şirketler kurarken, halk ülkede birbirini yiyordu.
Hormunlu zenginler sabancı, koç vs.. devletin belirleyebileceği bölgelerde de iş alanı açma gibi kanunlar
konsaydı bugün onlar doğuda da iş yapmaya çalışabilirlerdi.
Ama ne yazık ki sadece Ege,Akdeniz Karadenizin bir bölümü ve Marmara dan başka bir bölgede iş ortamı oluşturmadılar..
Sevgili Celal abi ben ne doğru düzgün Kürtçe biliyorum ne de
doğru düzgün Türkçe konuşabiliyorum.
Burada iken kıro muamelesi görüyorum.
Orada iken yumuşak muamelesi görüyorum..ne diyebiliriz ki.
Ben neden artık kendi dilimi konuşmak istiyorum, ben Türkiyenin geleceği için
Büyük bir yazar olmak istiyorum, ama Kürtçe kitap yazabilecek bir yazar olmak istiyorum, hepinizin, hepimizin
dünya daki mutluluğu olmak istiyorum...
Ben ne istiyorum biliyor musun Celal abi...
Kendi dilimi konuşmak istiyorum, otobüste konuşurken kimse kürdüm diye ters ters bakmasın, ecdadımı dile dökmek istiyorum..
Saygılar celal abi...
yazıya ayrı yorumum var inşallah
Sevgili Lizeya ve Sevgili Güldane
siz iki değerli arkadaşımın yorum olarak yazdığınız
tüm fikirleri aynen kabul ediyor ve katılıyorum.
hiç bir itirazım yok. Zaten bugünlere gelinmesine bu gibi
anti demokratik tutumların sergilenmesi sebep olmuştur.
inanın benim itirazım sadece bugün içinde bulunduğumuz
ve türkiyeyi parçalanma noktasına getiren ikinci büyük
hatalardır. Müzakere sözleridir.
Ülke otoritesi kiminle müzakere yapacak
PKK ile mi
Barzani ile mi
Amerika ile mi
Ülke ekonomisi Kürt aydınlarıyla oturup yapsın müzakereyi
en azından veya halka insin. İsteklerini tespit etsin. İhtiyaçlarını tespit etsin. Bunun dışındakiler müzakere değil
bir ülke egemenliğinin irtifa kaybetmesi olacaktır.
Bu konuda yitireceğimiz değerler sadece bu ülkede yaşıyan
Türklerin değil kürt halkının da aleyhine olacaktır
Acaba kürtler güçlü bir ülkenin vatandaşı olmak istemiyor mu
Milli bir maçta takımın yenilmesini istemez herhalde kürt kökenli vatandaşlarımız. Çünkü futbol takımı hepimizin.
Milli devlet hepimizin devleti
Devlet bir baba gibidir. Eğer çocuklarının büyük çoğunluğunu
görmemezlikten gelirse. Çocukların büyük bölümü başkaldırır
devlet babaya. Ama burada ve bütün gündemlerde hedef saptırılıyor amaçlı olarak. Bu çocukların yarısına diğer çocukların yarısı hedef gösteriliyor.
Devlet babanın madurları sadece kürt çocukları değildir.
Türk çocukları da madurdur. Ben onbinlerce açtan işsizden bahsediyorum. Trakya Marmara ege gökten yere zembille inmiş mutlu zenginler diyarı değildir. Herkes can çekişiyor açlıktan.
O halde neden bu çocuklar birbirlerine karşı hedef gösteriliyor etnik yaraları kaşınarak.
sorumlu olanlar aslında belli
ben gözardı edilen bu ayrıntıyı vurgulamak istemiştim.
analarımız farklı da olsa ayni devlet babanın çocuklarıyız
ve daha çok birbirimizi sevmemiz kenetlenmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. umarım yanılmam.
çok sevgilerimle
sevgilerimle
Ben bir yaşındayken göç etmiş ailem köyden İstanbul'a...hep anlatırdı rahmetli ninem ya da annem yaşadıkları zorlukları...kendi doğduğun toprakları terk etmişsin...türkçeyi bilmiyorsun...konuşamıyorsun ve anlamıyorsun ama en basiti ekmek alıcaksın parmağınla işaret edip alıyorsun ya da "nu" ver diyorsun ve bakkalcı sana şaşkın şaşkın bakıyor...tabi onlar güle güle anlatırlardı biz de daha küçüğüz tabi biz de gülerdik ...neden gülüyorlardı o zamanki hallerine çünkü artık türkçeyi onlar (annem ve yengemler)da öğrenmişti...ninem hariç!..biz babaannem'den öğrendik kendi anadilimizi...annemin ve babamın bize öğretecek vakitleri hiç yoktu çünkü ekmek kavgası ve geçim derdine düşmüşlerdi ...babam ve amcamlar askerde öğrenmişler okuma yazmayı...onlar kadınlara göre daha şanslıymış...yazık babam hala anlatır sırf bu yüzden çok dayak yedim diye...az değil yanılmıyorsam dört sene askerlik...eh buna da şanslıymışlar demek de pek yerinde bir laf değil...ama annem çok okula gitmek istemiş çok ağlamış dedeme beni okula gönder diye ama dedem kızlara okul lazım değil deyip göndermemiş annemi...işte cahillik burda da gösteriyor kendini...bazı şeyleri kısa kısa anlatıp geçiştireceğim bu yüzden kopukluklar olacak belki ama uzun uzuna anlatırsam sayfalar yetmeyecek yoksa...
Beni üzen ve etkileyen en başta kendi annemden ve babamdan doğduğumuz toprakların pek konuşulmaması ( annem yaşadığı zorlukları anlatırdı hep mesela köyde bebekken toprakla altımızın değiştirildiğini...çok küçük yaşta ve çok erken saatte uyanıp annesine yardım ettiği mesela ekmek pişirmek...süt sağmak...yoğurt yapmak...hayvanları otlatmak...düşün dağın başında çocuk sayılacak yaştasın ve yılanlar...ayılar...kurtlar da var ve onlar da aç!..)
İstanbuldayız annemin işten eve geldiği birgün...gülüyor ama nasıl...ne oldu diyoruz konuşamıyor...kendine gelince "otobüste komik birşey oldu deyip başlıyor anlatmaya..."işe giderken otobüs tıka basa dolu ( her zamanki gibi hem annemin hem de benim okula giderken karşılaştığım durum düşünürken bile nefret ediyorum şimdi ) ve genç bir delikanlı çok yaklaştı ve rahatsız oldum ben de... dedim ki bota git!..yarı türkçe yarı kürtçe...hani bizim dilde öteye git demek oluyor bu ama şimdi bu dili anlamayan biri olmalı muhakkak şaşkın şaşkın "efendim" demiş sadece ...farkındayım bir kopukluk oldu yıkarıda ama silmek istemiyorum devam edeceğim...
işte bizimkiler asıl neden İstanbul'a göç ettiklerini o topraklarda neler olduğunu nasıl bir karmaşanın yaşandığından söz etmezlerdi hiç...o yüzden ne kendi kültürümüzü yeterince alabildik ne de özümüzü savunabildik...beni en çok üzen budur...babam sadece bize derdi ki "sakın okulda alevi olduğunuzu söylemeyin...doğduğunuz toprakları söylemeyin" diye sıkı sıkı tembihlerdi bizi hep...ne çok sıkılarak soğuk terler dökmüşümdür sırf bunun için okulun ilk günlerinde gerçekleşen tanışma fasıllarında...hiç doğmamış olduğum toprakları kendime yurt edinirdim hep bu yüzden...neden kimden kaçıyorduk biz?...o topraklarda doğmak suç muydu...günah mıydı...ayıp mıydı...neydi yani sorun neydi...doğru dürüst ne öğrenebildik ne de anlayabildik...ve ilginç olan da hiç te biri çıkmadı bir türlü ne aynı köylü ne de alevi...ta ki lise dönemine geçene kadar...
Ortaokuldan acı bir anı...okulla ev arası yaklaşık birbuçuk saat...babamın memur olarak çalıştığı okul ve babam emekli olana kadar hiçbir arkadaşı ne öğretmenler ne müdür onun alevi olduğunu bilmediler...o bu durumu açık tenli ve yemyeşil gözlerine borçluydu ve onun için güzel bir kandırmacaydı bu ama en kötüsü de kendi kendini kandırıyor olmasıydı...bize Erzincan'ı doğduğumuz il tayin ederken ( sanki alevi yok hiç orda ) kendine Samsun'u ya da işte hani lazlara benziyor ya atıyorum Karadeniz'den bir ili uygun görürdü ve seçerdi...düşündükçe hala çok üzülüyorum...
Okula giderken ( ortaokul ) bana yol arkadaşlığı eden bir kız arkadaşım vardı...kız ama nasıl yere attığı her adımda yer sarsılıyor...kiloca iri ve biraz da erkek gibi kendini cesur ve yürekli gibi göstermeye çalışırdı hep...hareketleri konuşması da aynen erkek gibi...bir sabah gidiyoruz yolda bana titreye titreye korkak bir ses tonuyla ( ve o kadar onunla yolda gitmişimdir onu hiç böyle görmemişimdir) demez mi "Meral benim sıra arkadaşım kızılbaşlı ve ben ondan çok korkuyorum...ne yapıcağımı bilmiyorum"...ben de sözüm sana çok biliyorum ya kızılbaşlılık ne demek güya kıza moral veriyorum "kız erkek gibisin maşallah neyden korkuyorsun...ne yapabilirki sana...seni mi yiyecek?..vurdun mu oturtursun ( kendi özüme meğer hakaret ediyormuşum ama farkında değil ve bilmiyorum...gene burda da cahillik gösteriyor kendini )...eve geldiğimde ilk sorum bizimkilere ne oldu biliyor musun?.."kızılbaşlı ne demek" ve babam bana "alevilere söylüyorlar öyle" ve benim o anda üzerimden kaynar sular boşalıyor...en yakın arkadaşım benim yol arkadaşım kızılbaşlı birisinden korkuyor ve benim de o güne kadar yeni öğrenmiş olduğum bu kelime yüzüme donk diye çarpıyor...hiçbirşey olmamış gibi davrandım kendisine ve öğrenemedi benim de kızılbaşlı olduğumu...söyleseydim herhalde kalpten gidecekti bu kez...peki o ne duymuştu ki hakkımızda ya da nasıl kirletip anlattılar bizi ailesi?..
Başka bir örnek...Annem maaşı daha iyi diye işini değiştirmişti...iş de ev temizliği...iki gün sonra işten çıkartıldı...sebep çünkü alevi...alevinin değdiği eli haramdır bizim için denildi anneme...ne kadar kötü ne kadar acımasız ve ne kadar duygusuzca...şimdi bile kan fışkırıyor beynime!!!
Sözün kısası politik değinmektense kendi başımıza gelen örneklerle anlatmaya çalıştım...zaten kirli politikadan da mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyorum kendimi...bunlar sadece birkaç ufak örnek yaşadığımız zorluklara ve ikinci sınıf hatta ikinci sınıf bile olamadık aslında göz göre göre bir toplumun yok sayılışı...başka yurtları mesken edinme çabaları...anadilini rahat rahat her yerde konuşamama ve bunun sonucunda unutulması ve yeni nesillere de öğretemeyişimiz...bazen çıkıp sokağa haykırasım geliyor inanır mısın evet kürdüm...aleviyim...ne olmuş yani...suç mu..?..günah mı..?...neyi kınıyorsunuz...neyi ayıplıyorsunuz...neyi ya neyi..?...ben niye herkesi eşit görüyorum...bende niye bu ayırımcılık yok...haksızlığa ve susturulmuş olmamıza rağmen niye herkesi aynı görüyorum...ve hala bana sorulsa nerelisin diye iğne gibi batıyor bana...çünkü bu soruda başlıyor ayırımcılık ve bu güne kadar kalkıp ta birisine nerelisin diye sormamışımdır...ilgilenmiyorum çünkü...benim ilgim nasıl insan olduğudur...nasıldır yüreği ve nasıldır kalbinin sesi...temel duvarlarım saygı ve sevgi üzerine örülmüştür...eğer bu sevgi ve saygıyı koruyabilirsek ve daha da yeşertirsek birbirimizi daha iyi anlayıp uzlaşmaya varacağımızı ve bir çözüm getirebileceğimizi düşünüyorum...
yazan güzel yüreğini ve emeğini selamlıyorum...sevgiyle...
“Tarih konusuna gelince, binlerce yıldır göçebe bir yaşam süren Kürtlerin iz bırakacak kadar herhangi bir coğrafyada konaklamadıkları için tarihçiler tarafından takip edilememiş ve kültürlerine ait herhangi bir bulguya rastlanamamıştır. Zaten Hakkari’yi İngilizlerden uzaylılar, Kars’ı Ruslardan cinler diğer şehirlerinde melekler tarafından kurtarıldığı rivayeti de yaygındır.
Dört bir yanı yeşil ormanlarla, mavi denizler ve petrol yataklarıyla çevrili bu kara parçasını gözüne kestiren bu toplum bireyleri bütün baskılara ve işgallere rağmen direnerek zaman içinde bu topraklarda hak iddia edecek duruma gelmişlerdir!
Hal böyle iken ve üzerinde nefes alıp verecek bir coğrafya bulmuşken Kürtlerin şimdi insan temel hak ve özgürlüklerinden bahsetmesi, eşit koşullar, farklı kimlik arayışları, dil ve kültür propagandaları yapmaları affedilemez bir unsur olmalıdır. Bu durum etik ahlakla bağdaşmadığı gibi cezalandırılması gereken bir durumdur.Altında yaşadığı bayrağın askeri, işçisi, emekçisi, çiftçisi, kölesi gibi bütün sıfatları bünyesinde barındırırken bir de bunların yasalarda yer almasını istemek sadece nankörlükle nitelendirilebilecek bir düşüncedir!”
Faik Bey; işi Darwin teorisinden alarak günümüzde tartışılan adına da AÇILIM denen Devlet politikasına göre “Demokratik Açılım” basının dillendirdiği ve DTP ve PKK’nın ısrarla KÜRT HALKLARININ HAKLARI şeklinde lanse edilen bu ünlü açılıma farklı bir perspektiften bakarak düşünce jimnastiği yapmışsınız.öncelikle önemli bir konuyu gündeme alarak başarılı bir çalışma yapmışsınız tebrik ediyorum.
Değerli yorumcuları da okudum bir birinden güzel ve de özel değerlendirmelerde bulunmuşlar onları da kutlamak istiyorum.Evet bende konuya ırkçı yaklaşımlarla değil bu ülkede yaşayan farklı etnik gurupların yüzyıllardır aynı medeniyette yaşadığımızın bir gerçeği olarak kabul ediyor.iç içe yaşadığımız kültür atmosferinde akraba olmuş halende devam ediyoruz.her nedense bu konu DTP ve PKK tarafından asimilasyon gibi son derece densizce açıklamalarla kürt halkının asimile edildiği bizzat soyadı Türk kendisi ise Kürt olan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk tarafından ifade edildi.
Yukarıda bir yorumcunun da ifade ettiği gibi peki Kürt kardeşlerimiz hangi Devlet imkanından mahrum edildiler? Hangi haksızlığa uğradılar? Aslında işin bu yönünden bakacak olursak geçtiğimiz günlerde Osman Pamuk açıkladı Çanakkale de şehit veren bölgeleri açıklarken çarpıcı iddialarda bulundu doğu ve güneydoğu oran olarak %2’ler ile ifade edildi.Diğer taraftan Elektrik,su,vergi gibi temel yurttaşlık görevlerini diğer yöreler yerine getirirken bunu yerine getirmeyenler Doğu özellikle Güneydoğu olurken doğru bir haksızlık var aslında görevini dürüstçe yerine getiren yurttaşlar af edersiniz enayimi?
Tamam her kes yurttaşlık görevini dürüstçe yerine getirsin bakalım sorun kalıyor mu ortada…Bu çağrışmaların nedenlerinden birisi de budur bence…Önce adalet olmalıdır.Bir baba evlatları arasında ayırım yapabilir mi? Yaparsa adalet olmaz.Devlet söz konusu bölgeden vergi,su,elektrik parası alamayacak üstüne üstlük birde en çok yardımı oraya yapacak kömür,gıda hatta nakit yardımlar yapacak sonuç haksızlık yapılıyor olacak,asimile ediliyor olacak böyle adalet olur mu?
Evet işin can alıcı noktası burada tamam Devletimiz yardım edecek buna itirazımız yok ama adalet ölçülerinde olmalıdır.Peki bütün bunlar olurken birde gidip PKK’nın kucağına oturacak sana yardım elini uzatan Devletine isyan edeceksin dağa çıkacak askerine,polisine,sivil vatandaşına kurşun sıkacaksın,yakıp yıkacaksın ondan sonra haksızlıktan asimilasyondan bahsedeceksiniz böyle bir mantık olur mu?
Öncelikle Devletinize sahip çıkacaksınız bu ülkede yaşıyorsanız ülkemizin nimetlerinden faydalanıyorsanız saygılı olacak Devletin yasalarına uyacaksınız.Şimdi yeni bir Elektrik zammı gündemde neden?Çünkü elektrik kaçaklarının bedelini dürüst vatandaş ödüyor da ondan birileri kaçıracak birileri de ödeyecek.Adaletsiz açılım burada gelin öncelikle bunu açalım ve aşalım ondan sonra oturup tartışalım.
Neyimiz ayrı Bayrağımız bir,Vatanımız Bir,Aynı milletin mensuplarıyız,aynı kıbleye secde ediyoruz.Etnik dillerimiz törelerimiz bizim zenginliklerimizdir bunlar yeni icat olmadı ki yüzyıllardır devam eden kültürümüzdür.Ayrıştırmaya çalışanlar bu ülkeye ihanet edenlerdir.PKK bir terör örgütüdür.Ülkemizi bölmek için kürt halkını tahrik ederek devletine karşı isyan ettirmektedir.Bu gerçeği hep biliyoruz da her nedense yüksek sesle söyleyemiyoruz.
DTP’nin bu güne kadar Ekonomik programı hakkında bir raporunu duyan oldu mu? Ülkenin kalkınması için hangi projeleri var çıkıp anlatıyorlar mı? İşleri bölücülükten başka bir şey değil,buyurun diyelim ki siz iktidar oldunuz bu ülkeye neler yapacaksınız? Çıkın anlatın işsizliği nasıl önleyeceksiniz,kalkınmayı nasıl yapacaksınız? Buyurun işte gerçekler bunlar.Masum insanları tahrik ederek ülke aleyhine kışkırtmak kolay…
Vatandaşlarımızı ödedikleri vergilerden maaş alanlar meydan meydan gezip APO denen caniyi Devletin tanımasını müzakere etmesini söyleyecek kadar sesleri çıkıyor.Bundan daha büyük özgürlük olur mu? Ne istiyorlar ? Tek hedefleri ülkeyi bölmek değilse samimi iseler evet PKK bir terör örgütüdür.Bizim o örgütle bir bağımız yoktur.Biz demokratik bir ülkede tüm vatandaşlarımıza hizmet edecek olan bir siyasi partiyiz.diyebiliyor mu?
Tamam açalım Kürt açılımı iddiasında bulunanlara karşı bende Devletimden Türk açılımı istiyorum ben dürüstçe vatandaşlık görevimi yerine getiriyorum.vergimi ödüyor ülkemi seviyorum.Bana yapılan haksızlıkların da açılımını ve adalet istiyorum.Buyurun alın size açılım…Yazık oluyor bizler bir bütünün parçalarıyız.tek Bayrak,Tek Vatan,tek Milletiz.Gerisi teferruattır.
Faik Bey çok teşekkür ediyorum sayfanızda güncel bir konuda fikrimizi beyan etme fırsatı verdiğiniz için selam ve saygılarımla.
fatma_
Saygılarımla.
Sevgili kardanadam'ın düşünceleri üzerinde ben de bir kaç söz söylemek istiyorum. Basından takip ettiğim kadarı ile bir kaç örnek vermek istiyorum sadece ;
---İzmir'de çocuklarına Kürtçe isim veren dokuz kişi hakkında da 'terör örgütünün propagandasına alet oldukları' iddiasıyla dava açıldı.
---Mardin'in Nusaybin ilçesinde kızına Rojin ismini verdiği için Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
---Malatya'da kızına Jiyan adını veren kişi, nüfus cüzdanı çıkarmak isterken gözaltına alındı. Ve bu kişi
'Örgüte yardım ve yataklık yapmak' suçundan tutuksuz olarak yargılanacak.
---Ardahan'da çocuklarına Kürtçe isim takan iki kişinin dosyaları, 'bölücülük'ten Erzurum DGM'ye yollandı. Savcı takipsizlik verdi.
---Kürtçe konuştuğu için bir milletvekili 6 ay ceza aldı.
---Kürtçe müzik çalındığı gerekçesiyle 5'er ay hapis cezası verildi. Cezalar daha sonra bin 733'er YTL para cezasına çevrildi.
---Diyarbakırlı Havva Kıran, şehir içi dolmuşta arkadaşına Kürtçe 'Ezê bidim tû nede (sen ödeme ben ödeyeceğim)' dediği için hakarete uğradı ve dolmuştan indirildi.
......................................
Bunlar sadece bir kaç örnek sevgili kardanadam. Ayrıca Kürt sorunu Türkiy'de yaşanan sorunlardan sadece bir tanesi. Bir sorun tartışılıyor diye bütün sorunumuz budur anlamı çıkmaması gerekir ki bana göre de oldukça önemli ve çözülmesi gerekli bir sorunumuzdur diye düşünüyorum. Umarım iyi yönde olur önerilerimiz de çözümümüz de inkar etmeden, incitmeden, kırmadan...
Sevgilerimle...
sayın kardanadam,
günün yazısına yaptığınız aklı selim yorumu çok beğenerek okudum. kardeşlik ve barış dileklerinizde kesinlikle samimisiniz.
ancak;
aşağıda yazınızdan aldığım bir bölüm üzerinde görüşlerimi ve itirazlarımı söylemek istiyorum..
''Bugün itibariyle kürt kökenli kardeşimiz
milletvekili ve bakan olup ekonominin patronu olabiliyor,
cumhurbaşkanı olabiliyor, dışişleri bakanı olabiliyor. Futbolcu
popçu, eğitim görevlisi asker ticaret adamı olabiliyor.''
bu bölümde yazdıklarınız kesinlikle doğru..ama bu ünlü kişiler, bakın ben kürt bir cumhurbaşkanıyım dediler mi..ya da ben bir kürt futbolcuyum..veya ben kürt kimlğine sahip bir iş adamıyım..diyen oldu mu? ya da diyebilen
tansu çiller kadın başbakan olunca, biz sevindik, biz kadınların haklarından söz eder diye..ama o, daha çok erkek egemen oldu..kadın olması hiçbir şeyi değiştirmedi..
gelelim kürt popçuya;
ahmet kaya, kürtçe klip yapacağım dedi de ne oldu??
ülkenin en sevilen ünlüsü, özgün müzikçisiydi..kim tuttu elinden.?bu lafı yetmedi mi? onun yad ellerde ölüme terkedilmesine..
var olmak, ben de varım*diyebilmek, özgürce serpilmek..
ve kavgasız, kansız....
temennim bu...
saygılarımla..
lizeya tarafından 9/6/2009 11:53:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
sevgili kardeşim
etnik kökeni ne olursa olsun
ben tüm dünya insanlarını kardeş olarak bilen inanan bir insanım
hatta keşke dünyada tüm sınırlar kalksa ve herkes adilce yönetilse inan bu benim ana düşüncem. Ama tüm dünya buna
hazır olana kadar heralde bu olanak dahilinde gözükmüyor
yazını defalarca okudum. İyi niyetlerle yazdığından adım gibi eminim. Ama bazı sakıncalarımı yazacağım bundan dolayı
bana kırılıp gücenseniz dahi ben sizi sevmeye devam edeceğim. Çünkü benim her zaman karşı çıktığım insanların
kişiliği değil ortaya atılan ve gündeme oturmuş konulardır
bizim mevzuumuz.
Şunu herhalde kimse inkar edemez. Bin yıldan beri bu topraklarda kimin hangi dilde konuştuğuna kimse karışmadı.
Kimse bana falanca çerkezce konuştu 2 yıl hapis yedi veya
kürtçe konuştu 4 yıl ceza aldı diye bir örnek veremez. Zaten
bin yıldan beri serbest bu. Aynı dine inandık İnançlarımızla
önce tanrı huzurunda kardeş olduk. Sonra kız aldık kız verdik akraba olduk. halk olduk millet olduk-ulusal devlet olduk
ama bana şunu diyebilirsiniz. Cumhuriyet döneminde güneydoğuya gerekli önem verilmedi. Evet verilmedi
vermeyenlerden de bunun hesabını sormalı. Ama şu anda benim ilimde en büyük 4 adet market güneydoğuluların.
iki tanesini güneyde açabilirlerdi.
tabi bu kişi bazında tamir edilecek bir husus değil devletin bu konularda ciddi önlemler alması gğerekir. Ancak bu açılımın
adı kürt açılımı olmamalıydı. Böyle bir ad konulduğunda ardından laz açılımı, çerkez açılımı, abaza açılımı
çorap söküğü gibi gider ve öyle bir zaman gelir ki
en büyük sorun Türk sorunu olur.
Bugün itibariyle kürt kökenli kardeşimiz
milletvekili ve bakan olup ekonominin patronu olabiliyor,
cumhurbaşkanı olabiliyor, dışişleri bakanı olabiliyor. Futbolcu
popçu, eğitim görevlisi asker ticaret adamı olabiliyor.
İstanbulda izmirde güney ve batı kentlerinde işveren ve işçi olabiliyor hiç kimseye de kökenini sormuyorlar.
Burada halk çatır çatır aç.
Türkiye genelinde haksızlık, işsizlik ve açlık problemleri var
hepimizin problemi hem de ana problemi
bu kadar acil problemler dururken ortaya Kürt açılımı diye
bir sav atmak bana şunları anımsatıyor
Sanki biz uzun yıllar savaş yaptık
yenildik şimdi şartları konuşmak üzere
masaya oturup müzakere yapacağız.
anayasanın huzurunda zaten hepimiz eşitiz. Bu açılımdan sonra eşitlik kimin aleyhine bozulacak.
benim bu tür düşüncelere karşı
söyleye bileceğim sadece bir şey var
1- el insaf
Çok sevgimle
Sevgili Sevgi yorumunuzun sonunda bir soru soruyorsunuz ben hemen bir cevap vereyim müsadenizle. Ben Kürt'üm ve eski eşim de Türk'tü ve bu eşimden benim üç çocuğum oldu. Ben ne acıdır ki kendi anadilim olan Kürtçeyi bilmiyorum seneler önce ülkemdeki asimile politikaların yüzünden ama çok istedim çocuklarım ANADİLi olan Kürtçeyi öğrensinler diye ama burda yani İsveç'te bu mümkün olmadı . Eğer ben Türkiye'de kalmış olsaydım kesin hem kendim hem de çocuklarım öğrenirdik dilimizi. Benim çocuklarıma nereden geliyorsunuz diye sorduklarında Türkiye diyor, hangi dili konuşuyorsun dediklerinde Türkçe diyor, hangi ulustansın dediklerinde Kürt ulusundan diyor. Yani benim çocuklarım melez ve bunu çocuklarımda böylece benimsiyorlar. Dillerini konuşamıyorlar ama tarihlerini( ki başka ülkelerin tarihlerini de olmak üzere ) biliyorlar az da olsa ki ben biraz daha iyi biliyorum tabii övünmek gibi olmazsa şayet:) Örneğin oğlum müzisyen ve müzik dili de ingilizce. Şimdi çocuklarımın hepsi de üç dili anadili gibi konuşmalarına rağmen malesef asıl olan anadillerini bilmiyorlar ve bu duruma hem ben hem de onlar çok üzülüyoruz açıkçası. Farklılık bence büyük bir zenginliktir. Örneğin mutfakta bir yörenin yemeğini yapıyor olmak başka bir çok yörenin de yemeğini biliyor olmak daha da başkadır değil mi? Buna kültürünü, dilini, tarihini vs. vs. kattığın zaman konu daha da zenginleşip güzelleşiyor bence. İnsan olarak bir şeyin güzel yönlerini görmesini bilmeliyiz. Herkeste hatalar olabilir ama kalıcı olan bence güzelliklerdir sevgili Faik'in de verdiği Darwin ve Mevlana örneğinde olduğu gibi. İnsanlık iyiliklerin üzerinde yükseliyor. Kötülükler hüküm sürselerde kalıcı olan iyiliklerdir her daim... Bu iyi şeyler ne kadar inkar edilirse edilsinler asla ölmüyorlar... Bence sevmesini bilebilirsek eğer başaramıyacağımız hiç bir şey yoktur diye düşünüyorum.
Sevgilerimle Sevgi Kaya...
Sevgilerimle tekrar aspendos...
Ben ne kültürünü, ne dilini, ne de yaşamışlıklarını bilirim..sadece okuduklarım, dinlediklerim ve görsel olarak izlediklerimden ibarettir.ama bir insan olarak, düşünen bir insan olarak, insanca yaşamayı arzu eden biri olarak sahip olduğum tüm haklara bütün insanlığın da sahip olması ya da yukarıya baktığımda sahip olunan fakat benim olamadıklarıma sahip olmak gibi garip gelebilecek lakin insanca taleplerim vardır..bu doğrultuda da eylemlerim.
KÜRT AÇILIMI… çok bilimsel konuşabileceğim bir konu olmamakla beraber yakın takibinde olduğum ve insanca baktığım yanları olan bir sorundur benim için..
Öncelikle bir tarih boyunca aynı bölgede farklı halklarla. ortak bir yaşama imza atan insanlardan bahsediyoruz bunu unutmamak gerek..yıllar boyunca aynı kültürü, aynı tarihi, aynı kaderi paylaşmış insanlar...ki
Türkiye ; bünyesinde yıllardır bir çok etnik grup barındırmış, çokça din, dil,kültür farklılığına sahip insanların çok zaman ortak sesi çıkardıkları bir yaşam platformu olmuştur adeta..
öncelikle aslolan toprak değil insandır.toprak insanları bir arada yaşama zorunluluğu getiren unsurdur.ve bu toprak üzerinde aynı sesi çıkarmayı hedefleyen insanlara Türklük, Kürtlük, Çerkezlik, Gürcülük..v.s. gibi isimlemelerle ve birini diğerinden üstün kılma amaçlı emperyalist eylemlerle hiçbir güzellik sunulamaz..
Mesele şu anda Kürt Açılımı ise ki hiç azımsanmayacak (12 milyona yakın sanırım)bir etnik gruptan bahsediyoruz…etnik grup diyorum çünkü türksek, kürtsek, çerkezsek..vs….
biz kimiz o zaman demem gerekir.
çünkü bu sınıflandırma bile bir bölücülüğe çağrıdır, davettir.fakat her bireyin farklı ailelerde yetişmesinden kaynaklanan kültürel farklılıklar gibi farklılıklar mevcuttur dil, din ve kültürel paylaşımda..herkesin folklorik yapısına, tarihine, diline ve dinine saygı duymak gerekir. Diğer taraftan etnik değil coğrafi bağımsızlık istemenin de herhangi yarar getireceğine inanmayanlardanım..çünkü ortada bir coğrafya zaten vardır..amaç bu coğrafyada etnik değerlere saygı duyarak birlikte yaşabilme mücadelesini verebilmektir emperyalist güçlere peşkeş çekmeden hiçbir değerimizi.aksi taktirde azınlığı fakat gücü teşkil eden burjuvazi bir düzeneğin bir parçası olmaya doğru yol almaktır bu
etnik bağımsızlığa hayır diyenleri bulmadığım gibi coğrafi bağımsızlık isteyenleri de bu direnişte samimi bulmadım hiç.
Bir kürt evladının bir türk ile evlenmesinden doğan çocuklara isim veremeyiz eğer bu düşünce ile bakarsak olaya..peki bu evlatlarımıza kimin tarihini anlatacak, kimin kültürünü öğreteceğiz…evet..bu yeni gelen kuşağa soruyorum o zaman..onlar bilmez cevabı..bilen söylesin bana…SEN KİMSİN…?
mükemmel bir yazı olmuş evlat...
bağladığın düşünce çarkları da elbet kabule göre değişir...
ırkçı olmadığımı ve bunun bana nasıl ters geldiğini bilirsin...
"Arabın,Arap olamayana takvadan başka üstünlüğü yoktur"diyen peygamberimiz, ırkçılığın önünü ve dayatma unsuru olmadığını ne güzel anlatmıştır veda hutbesinde...
işte burada bir şey itiraf ediyorum... okuyanlar dostlar da ister gülsün ister şaşırsın...ben bu memleketin aşığıyım...Allahtan , peygamberim ve sonra vatanım-bayrağım gelir...
ben ve benim kuşağım ve bizden bir sonrakilere kadar bu etnik sorgulamaları biz hiç hissetmedik...sadece şivesel özellikle konuşursa anlardık tahminen nereli olduğunu...
sormak bile ayıp sayılırdı...merak da etmezdik...
öyle ki, ikinci evliliğimde, eşi-im Bitlis'li idi...Arkeolog ve Fransız Filoloji mezunu bir turizmciydi...Datça yarımadasını turizme tanıtan insanların başında gelirdi...aklıma bile gelmedi etniği...hani bitlislidir, demek ki kürt'tür vs...inanır mısınız boşandıktan sonra öğrendim))) (abd ye okumaya giden küçük kızıma "biz kürt'üz" demiş...)
vallahi ve billahi bizler bu ayrımcılığı hiç düşünmedik...sadece bir bayrağın altında efendi gibi yaşamayı öğrenerek geldik bu yaşa...
hizipçilik nifak çıkarmak vebu koca ülkeye sevr'de yapamadıkları, için şimdi etnik kıışkırtmaları körükleyerek parçalayıp yutmayı düşünenlerin ve bütün bu olanların bu senaryo bağlamında olduğunu inkar eden var mıdır bilmem ???
lakin ben 1949 da bu yana gelen bütün siyasi iktidarlara lanet ederek öleceğim...bundan eminim...
1957 lerde okullarda dağıtılan marshal yardımı kapsamındaki o peynirler ve süt tozları hala gırtlağımda dizilidir...o zaman bile soruyordum babama... neden bize veriyorlar bunları diye...ilkokul 1 de idim...
sapına kadar milliyetçiyim, anti-emperyalistim...ve hiç bir ideolojiye beni tanımlama hakkını vermedim...
Türk olmak, Kürt olmak, Çerkez, Laz, Rum, Ermeni, Musevi veya Balkan göçmeni olarak, yani bu etniklerle bu bayrağın altında, adı Türkiye Cumhuriyeti olduğu bağlamında; bu ülkede doğup, büyüyüp, okuyup, çalışıp bir ömür sürüyorlarsa , ülkenin iktisadi gücü kadar geçim temin ediyorlarsa, ve bu topraklarda olan iyi ya da kötü her imkandan (beğeniriz/beğenmeyiz...ben de bir çok şeyden hoşnut değilim mesela) faydalanıyorsak bunun adı T.C vatandaşlığıdır ...bu tartışılmaz.
ve bu fertler vatandaşımızdır...
adı üstünde VATAN/DAŞ... IRK/DAŞ DEĞİL !!!
Bu sayfalarda siyaset tartışmak çok doğru değil belki...
bir örnekleme yapmak isterim...
bu sitenin adı ne? Edebiyat defteri...
Burada ne yapıyoruz? yazdığımız şiirleri asıyoruz...ya da anı,deneme, makale paylaşıyoruz.
yani edebiyatın içine giren bütün dallarda genel bir paylaşım var...özellikle de şiir...
Burası ille şiir hem de sadece hece/aruz şiirlerine mahsus diyebilirmiyiz? Ya da tamamen serbest nazım çalışmalar paylaşılacak diyebilir miyiz ? böyle bir tanım yok...
Bizler serbest, hececi, aruzcu ,deneme, protest vs yazanlar olarak hepimiz buradayız...
İşte vatan da böyle...Kürt Türk laz Çerkez ayırd etmeden bu topraklarda yaşadık, yaşıyoruz...yaşayacağız...
Bir panelde Kürt etnikli bir yazarımıza Fatih Altaylı sordu..."Ne olmak istiyorsunuz ya da ne yapmak istediniz de Kürt etnikli olduğunuz için mahrum bırakıldınız?
cevap: HER ŞEY OLURUYORUZ...AMA T.C VATANDAŞI OLARAK...KÜRT KİMLİĞİMİZLE DEĞİL...
Bu cevap bana çok şey anlattı...
Bu kimlikler vatandaşlık dışına çıkıp ayrı ayrı tanımlar olduğunda ortalık toz duman our...
Sadece Kürt etnikli vatandaşımız yok...Biz 20 milyon Kürt'üz derken ,diğer etnik kökenli vatandaşlarımızı da Kürt etniklilerimiz ezmiş olmaz mı?..
bu mevzu uzar...Benim kankam da bir Kürt etnikli hanım...daire komşum...etnik ayrımcılık yapmadığımızın resmidir...15 yıl evvel gazinomuzun türkü evi bölümünde , Bedri ayseli, güler ışık , faruk tuncer kürtçe türküler okuyordu...
Tek şartım var ...sadece PKK yanlısı olmasıN... Bunun haricinde, benim bütün farklı etnikli vatandaşlarımın başımın üstünde yeri var...VESSELAMMM... ve benim gibi düşünen bir çok kişinin de...
Kimse Kürt etniklilerin düşmanı değil...böyle biline...
evlat...sayfanı işgal ettiğim için özürler...
gönlüne sağlık...selam ile...
Gerçekten de yazınızda belirttiğiniz gibi Kürt'ler aleyhinde oldukça fazla önyargılar mevcut. Ben hepsine de acı bir şekilde gülüyorum çünkü hepsinide çok komik buluyorum. Ne demek yani şimdi kart kurt sesinden Kürt çıktı demek, insanlarımız bu kadar mı cahil, bu kadar mı düzeysiz? Ama ne acıdır ki cahil insanlarımız oldukça çokmuş ki böylesi akılalmaz boş laflara inanabiliyor, savunuyor ve bu da yetmezmiş gibi bu düşüncelerden çıkıp bir de yargılamaya kalkıyor ve bu da yetmiyor YOK ediyor bir ulusun adını, kimliğini, dilini kısaca varlığını...
Ben yıllardır İsveç'te yaşıyorum ve burda ne kadar yaşarsan yaşa bazıları başka ülkelerden gelenleri ''yabancı'' olarak görüyorlar . '' Yabancılara '' karşı gelişen ırkçı saldırılar karşısında elbette burda da susmuyoruz ve taleplerimizi getirmeye çalışıyoruz sözlü, yazılı, protestolar olarak, kısaca her platformda ama bu arada ''yabancıları'' destekleyen oldukça da büyük İsveçliler kitlesi var ve bunlar bir mitinginde beyaz t tişörtlerine dur şeklinde el işareti basmışlar ve altına da ''ARKADAŞIMA DOKUNMA '' yazısı var ve hiç bir söz söylemeden bu tişörtleriyle uzun bir yürüyüş yapmışlardı ve o günden sonra da bu ARKADAŞIMA DOKUNMA tişörtler dükkanlarda satılır oldu. Eğer insan kendisini seviyorsa arkadaşını da sever ve ben de diyorum ki ARKADAŞLARIMA DOKUNMAYIN ! Bir arada yaşamasını öğrenecek bazıları, geç de olsa öğrenecekler ve eminim ki öğrendiklerinde de çok ama çok utanacaklar yaptıklarından dolayı...
Sevgilerim çokça ARKADAŞIM...
Sevgili Faik,
bilimsel ve mistik bir sentezle bir gerçeğin nasıl anlatılabileceğini gösterdiniz.
Kan taşı nedir bilirsin değil mi? Hani şu berberlerde traş sırasında yüzün kanadığında sürüp kanı durdurmak ve kurutmak için kullanılan beyaz renkli bir madde.İşte bu kan taşı kütleleri doğada kaya şeklinde,iri ve keskindir.Ütüne çıplak ayakla bastığın an kesinlikle ayaklarını kan içinde bırakır.Ama akıllı insanlar zaman içinde bu taşı kanayan yerlerine sürerek kanın durmasını sağlayan bir araç haline çevirmişlerdir.
Son günlerimizi meşgul eden en önemli konuda değişik bir pencereden; sürekli atıp tutanların bu yazıyı okumalarını isterim.Neden bu hale geldik diye soranların şunu öğrenmesi gerekir.Ülkenin politikacılarına cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde hesap soramamış ve bu işi her defasında darbecilere bırakarak aslında ne kadar edilgen ve padişahlık döneminden kalma bir alışkanlıkla ne kadar uyutulmuş bir halk olduğunu gösteren bir gerçek var.Bu politikacılar bu ülkenin değerlerini satarken sadece seyreden ve ne zaman yılan gelip kendini soktuğunda çığlık kopartan bir obje haline gelen yurt insanı,şimdi yine eline verilen ezberlerle demagojik söylemlere kalkışıp,biz kardeşiz ama sen bana benze dayatmasıyla aba altından sopayı gösterme refleksini saklayamaz hale gelmiştir.
Ben neden sana benzeyeyim veya aslında Kürtler Dağ Türküdür gibilerinden uydurulan bilgisizliğin ürünü olan saplantılarla beni kardeş görmene imkan yok.Kürtlerle ilgili ne kadar geniş bir kültür yelpazesi olduğunu da hep inkar ederek,başını kuma gömeceksin.Sıkışınca PKK ayrı Kürt ayrı,işine gelmeyince Kürtlerin hepsi PKK lı diyeceksin,gelip benim kültürümü,ekmeğimi,tandırımı bombalarken hiç düşünmedin mi,ya bu insanlara biz ne yapıyoruz diye.Kimse macera olsun diye asilik yapmaz,ama kimsede kabullenmez kendisine yapılan akıl almaz zulümleri.
Senin; burası Türklerindir diye caka sattığın ülkede,seçim zamanı gider kuzu kuzu soygunculara,mafyaya ve ülkeyi Amerika ve emperyalizmine teslim edenlerin kucağına oturursun,hani senin vatanseverliğin,hani milliyetçiliğin? Bunları yapamıyorsan sen sadece kafatasçısın.
Üstelik bu ülkede gerçek anlamda vatanseverce katkıda bulunan herkesi,şu veya bu şekilde damgalarsın.Sonuç ortada.Biz neden geldik bu hale ? Cevabı da ortada.
Sevgili Faik,güzel bir yazı,bilgilendim ve faydalandım.Ama umarım bu tartışmayı bile beceremediğimiz konuda olabilecek en iyi sonuçla karşılaşırız.Herkes elini taşın altına koymalı.
Saygı ve selamla.
yıllardır konuşur, yazar çizer ve provokatörlüğünü yaparız..hep bir yaradır bu konu içimizde aslında..kimine ciddi bir yaradır içten içe kanayan, kimine de timsah gözyaşına iyi bir done...kimi hep at gözlükleri ile bakar olaya...ama her hiararetimizi, iinsanlık ayıplarımızı dindirdiğimiz bir platform gibi durur...nasılsa vardır bir günah keçisi..lakin bu değildir işin boyutu..
mesele hep savunduğumuzdur aslında..HAKLARIN EŞİTLİĞİ VE HALKLARIN KARDEŞLİĞİ...
şu anda sadece Faik dostumun yazısına yorum bırakacağım ki sanırım bir iki kelam etmek için sonrasında yine geleceğim.
zekice irdelenmiş, kırıcı olmadan hicvedilmiş, çok ince nüanslarla ifade edilmiş, hiçbir bölücülüğün provokatörlüğüne soyunmadan kaleme alınmış bir açılım irdelemesi...bu zekayı kutlamam gerek ki, ustalıkla Darwin'den Mevlana'ya yol alınmış..anlayana zaten saz olmuştur bu söylemler ki ya çalacak sazı üslubunca yada çalmayı öğrenecektir...anlamayana ise zaten..........
sevgimle Faik...mükemmel bir iş çıkarmısın..umarım çokça okunur...
teşekkürler.........
Sevgi Kaya tarafından 9/5/2009 2:36:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
çok ileri bir zekanın öncüleri olarak görülen bir takım insanların öne sürdüğü bu insanların, karda yürürken ayaklarından kart-kurt sesleri gelince bunlara kürt denildiği fikri tarihe daha çok ışık tutmaktadır!
....
gerçekte Kürtlerin kullandığı dilin kuş dili olduğu kuzey kutbundan ,himalaya’lardan ,ekvatordan gelen çeşitli kuş sürülerinin çıkardığı farklı seslerden şimdiki konuşulan dilin oluştuğu daha aydınlatıcı bir bilgi olarak kabul edilebilir!
....
Altında yaşadığı bayrağın askeri, işçisi, emekçisi, çiftçisi, kölesi gibi bütün sıfatları bünyesinde barındırırken bir de bunların yasalarda yer almasını istemek sadece nankörlükle nitelendirilebilecek bir düşüncedir!
....
sayın aspendos,
yazınızdan seçtiğim ve üst kısma eklediğim bölümler, beni burukça gülümseten ustaca kotarılmış ironiler..bi kere bunun için ktlanmaya değer bir yazı..
mevlana'dan, darvin'e....
biri allah aşkının peşinde, diğeri insanın kökeninin labirentlerinde yılmaz bir bilim savaşçısı...
ikisi bu yazıda buluşarak, günümüzün en vahim, acılar yaratan sorununu gün yüzüne çıkarıp yazarın büyütecinde gözlere sokuyor. ama gören göz var görmayen göz var...
....
sayın yazarı, hasas bir konuyu açık net, ve ustaca işlediği için tekrar kutlarım..saygılar..
.....
lizeya tarafından 9/5/2009 1:24:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kim neyi açıyor ya da nereye açılıyor bilinmez. Lakin yaşamın bütün nehirlerinin kapağını açıp son hızla aktığı bir gerçektir. ölümün soğuk yüzü er geç herkesin yakasına yapışıp doğduktan sonra kendine yeni kılıflar yeni suretler bulan nazik bedeni kolayca alacaktır. Herkes kendi yaptığının hesabını günahları ve sevaplarıyla mutlaka ödeyecektir. Dünyaya amaçsız geldiğini düşünenler bu zaman diliminde Darwin’in ortaya attığı mantıktan uzak, düşünemeyen o maymun kılığına girmek için çırpınacaklardır.
‘’Gel, gel, daha yakın gel, bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen, bensin, ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir?
Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor?
Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücut halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız’’ Mevlana
er geç
kurulacak
türk ve kürt kardeşliği.
yazın terapi gibi geldi
hemşehrim faik dostum.
saygımla.