- 719 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
eylül...
havanın ha yağdı, ha yağacak tadı…
akşamüzeri yüze vuran rutubetli esinti…
gökyüzüne boca edilmiş sarı rengin her tonu…
geride bırakılmış tembel tatil sabahları…
yaz kokusundan uzaklaşmanın burukluğu…
erken inen akşamlar…
gittikçe zorlaşan sabah uyanmaları…
mavi önlük, okul zili, servis kornası…
bir dilim reçelli ekmek, bir bardak süt ve anne
şefkati…
oturduğum apartmanın adı…
hayatı soluduğum ay…
eylül…
Sonbahar çocuğu olmamdan mıdır bilinmez pek severim eylül ayını. Bünyesindeki dışavurumsuz kırgın hüzünden olsa gerek, asil gelir bana. Bir yarısı sıcak, bir yarısı serin…
Bir uğurlama ardından kalmış gibi olurum bu ayda. Hafif buruk ama geride kalmışlığını çabuk atlatmaya kararlı… Eylül ayı, giden otobüsün ardından el sallamak gibi. Gidişine üzülüyorum, yine gel demek gibi…Daha pek çok “gibi”yle anlatabilirim eylül ayını. Eylül işte… damarlarınıza gizlice enjekte edilmiş her renkten hüzün tadı. Hayatı, eylülün gözünden görmek gerek bazen. Arafta kalmış bir pencereden bakmaktır bu, dünyaya. Yani ne yazsınızdır, ne kış. Neticede kararsızsınızdır. Üstelik bir de yağmur getirirsiniz.
Adınız, yaz vedasıdır. Hareketsiz ve sarısınızdır. Bundandır belki de eylül vedalarının daha çok can acıtışı. Ve vedaların en çok eylüle yakışması. Ama bazen başlangıçları da taşır
bünyesinde. Özlenmiş tebeşir kokusu, çığlık çığlığa okul bahçesinde koşulacak günler, teneffüs zili, eteğinize vuran rüzgar da eylüle kısmettir. Yani eylül, ınsan-ı beşer ruhunun “bütün” yanıdır. Başlarken hareketli, biterken durgun…
Eylül üşüyünce bir bardak çayla ısınmanın tadıdır.
YORUMLAR
Sonbahar çocuğu olmamdan mıdır bilinmez pek severim eylül ayını. Bünyesindeki dışavurumsuz kırgın hüzünden olsa gerek, asil gelir bana. Bir yarısı sıcak, bir yarısı serin…
Bir uğurlama ardından kalmış gibi olurum bu ayda. Hafif buruk ama geride kalmışlığını çabuk atlatmaya kararlı… Eylül ayı, giden otobüsün ardından el sallamak gibi. Gidişine üzülüyorum, yine gel demek gibi…Daha pek çok “gibi”yle anlatabilirim eylül ayını. Eylül işte… damarlarınıza gizlice enjekte edilmiş her renkten hüzün tadı. Hayatı, eylülün gözünden görmek gerek bazen. Arafta kalmış bir pencereden bakmaktır bu, dünyaya. Yani ne yazsınızdır, ne kış. Neticede kararsızsınızdır. Üstelik bir de yağmur getirirsiniz.
Adınız, yaz vedasıdır. Hareketsiz ve sarısınızdır. Bundandır belki de eylül vedalarının daha çok can acıtışı. Ve vedaların en çok eylüle yakışması. Ama bazen başlangıçları da taşır
bünyesinde. Özlenmiş tebeşir kokusu, çığlık çığlığa okul bahçesinde koşulacak günler, teneffüs zili, eteğinize vuran rüzgar da eylüle kısmettir. Yani eylül, ınsan-ı beşer ruhunun “bütün” yanıdır. Başlarken hareketli, biterken durgun…
Eylül üşüyünce bir bardak çayla ısınmanın tadıdır.
eylülce kal.
saygımla.