- 552 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
RESULULLAH’IN RAMAZANLARI
M.NİHAT MALKOÇ
Ramazan en büyük öğretmendir inanan insanlar için… Açlığı ve susuzluğu, sabrı ve tahammülü, nimetin kadrini bilmeyi öğretir ramazan bizlere. Ramazanda mülkün sahibinin Allah olduğunu, insanların ne kadar da aciz olduğunu yaşayarak öğreniriz bir kere daha...
“Ramazan ayı girdiği zaman, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir. Şeytanlar zincire vurulur.” diyor Resulullah… Bu Müslümanlar için büyük bir müjdedir.
Her konuda olduğu gibi ramazanda da Resulullah’ın hayatına göz atıp onun yaşadığı ramazanları kendimize model almalıyız. O, bizim önümüzde duran eksiksiz bir modeldir. Her türlü sorunun cevabı ondadır. Yüce İslam dininin Peygamberi, kâinatın serveri Resul-i Ekrem Efendimiz bizlere her konuda mutlak ölçüler koymuştur. Onun mübarek hayatı bizim için ölçüdür. Ona uydukça, onun hayatını hayatımıza yansıttıkça Allah’ın sevdiği kullardan oluruz. Bu yüzden En Sevgili’nin ramazanlarını hep düşünmüş ve merak etmişimdir. Allah’ın Habibi acaba ramazanlarını nasıl geçirirdi? Ramazanlar onun gözünde nasıl anlam kazanırdı?
Resulullah Efendimiz ramazan ayını bir nimet ve fırsat olarak bilir, gereğini eksiksiz yapar, içini doldururdu. Bu ayda yaşlıları ve düşkünleri ziyaret ederdi. Onların hâl ve hatırını sorar, imkânlar ölçüsünde onlara yardım ederdi. O zamanlar bugünkü kadar bolluk ve zenginlik yoktu. İnsanlar kıt kanaat geçinirlerdi. Peygamberimizin durumu da halkın durumundan farklı değildi. Bu yüzden o mübarek insan iftarda ve sahurda çoğu zaman hurma yer, su içerdi. Bunları da bulamayınca aç sabahlardı. Aslında o isteydi refah içerisinde yaşayabilirdi. Fakat Resulullah elinde ne varsa muhtaçlara dağıtırdı. Başkalarını kendine tercih ederdi. O, eti çok sevdiği halde etle ekmeği bir arada görememiştir. Ya bugünkü müsrif insanlar!... Onlar sofralarına çeşit çeşit yemekler koysalar da yine yeterince şükretmiyorlar.
Günümüzde insanlar yemede ve giyimde aşırılığa kaçıyorlar. Ramazan, ahir zaman ümmetine nedense ağır geliyor. Acıkan müminler iftara pek çok çeşit yemek hazırlıyorlar. Bu yemeklerin çoğu yenmiyor, israf ediliyor. Oysa Resulullah Efendimiz “Mide üçe ayrılmalı: bir bölümü yemek, bir bölümü su için olmalı. Son bölüm ise boş kalmalı” diyor. Yani insan tıka basa yememelidir. Fazla yemek nefsi semirtir, ibadetlere bile engel olur. O büyük insan, bugünkü Müslümanların yemekteki aşırılığını görse onları kınardı, belki de onlara acırdı.
“Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.” diyor Resulullah Efendimiz… Ne büyük bir müjdedir bu… Ramazanda günahlarla vedalaşmak, arınarak temize çıkmak… Bu ne büyük kazançtır.
Rahmet Peygamberi olan Hz. Muhammed(sav) bazılarının sandığı gibi ramazanda ibadetlerini aşırı artırmazdı. O, ibadet de dâhil olmak üzere hiçbir şeyde aşırılığa kaçmamıştır. Her konuda ölçü üzere yaşamıştır. O, ibadetlerini on iki aya yaydığı için ramazanda diğer aylardaki ibadetlerine bir kısım takviyeler yapardı. Teravih namazlarını yalnız veya cemaatle kılardı. Kur’an’ı elinden hiç düşürmezdi. Ramazanın en feyizlisini, en dolusunu O yaşardı.
Ramazan huzura ve kurtuluşa açılan rahmet kapısıdır. Resulullah Efendimiz bir hadiste şöyle diyor: “Ramazanın ilk gecesi olduğu zaman, Cehennem kapıları kapanır, onun hiç bir kapısı açılmaz. Cennet kapıları açılır, o kapılardan hiç biri kapanmaz. Münadi şöyle seslenir: Ey hayır isteyen gel, koş! Ey şer isteyen, (kötülüklere karşı) kendini tut! O ayda Allah’ın cehennemden azatlıları vardır. Bu, Ramazan bitinceye dek her gece vaki olur.”
Resulullah oruç tutmaktan büyük haz alırdı. O’na sadece dokuz yıl ramazan orucu tutmak nasip olmuştur. Bahsimizi ramazanın feyiz ve bereketiyle ilgili bir hadisle kapatalım: “Âdemoğlunun bütün amellerine karşılık verilecek sevap on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah’u Teâlâ buyurdu ki: Oruç müstesna! Oruç benim içindir, onun karşılığını ancak ben vereceğim. Oruçlu kişi, nefsanî arzularını ve yemesini benim için terk eder. Oruçlu kişi için iki türlü ferahlık vardır: Biri iftar anındaki ferahlık, diğeri Rabbine kavuştuğu zamanki ferahlıktır. Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”