Rehin Hayatlar_17
***Gelen Bir!..Çorbaya bir baydak su!...*****
_”Abla , neden öyle? mı acaba dedin?
_”Öylesine dedim işte yaa,Her şeyin altında bir şey arama.Hem ben sana abla yok demedim mi?
_”Kaç yıllık fani olur mu yani ,hesabı şimdi ben sana kaç yıldan sonra nasıl Neriman diyeyim?Ayrıca niye bu kadar çok duruyorsun bu konu üzerinde?”
_”Abla dediğin zaman benimle rahat konuşamadığını hissediyorum.”
_”Hıııı,Bilemiyorum.Olabilir.”
_”Şimdi söyle bakalım.Ben gelmeden az önce neden ağladın?Bak çaydanlık olduğu gibi duruyor,bardaklarınızdakiler bitmemiş,börekler dersen zaten duruyor…”
_”Çay suyu koyacaktım unutturdun bana”
_”Hayır.Yeniden koyma lütfen.Çay olduğu gibi duruyor bunu ısıt gel yeter.”
Isıtmak için çaydanlığı mutfağa götürdüğüm de,demliği,su doldurduğum ketıl’ın üzerine koyup ikide bardak alarak Neriman’ın yanına gidip ketıl’ın fişini barbekünün yanındaki prize takıp,demlikteki çayın ısınmasını beklerken,utana sıkıla Neriman demeye kendimi alıştırmaya çalışıyordum.
_”Neriman,Sen Ekrem’i benden önce tanıyorsun demi?”
_”Evet.Onların grubunun kahrını az çekmedim.Biliyorsun biz okul bitmeden evlendik.Sağ olsun Orhan abin de her gün olmasa bile gün aşırı hepsini toplar gelirdi.Hatta bir keresin de bak ne oldu?Yılbaşına bir-iki hafta falan var ve ben hamileyim.Yemek dediler mi içim dışıma çıkıyor.Orhan ,alt kattaki komşumuzun ortaokula giden kızıyla haber göndermiş.’Nergis ablan yemek yapmasın gelirken ben getireceğim’ bu da demek oluyor ki,’yanımda misafir var’.
Bir müddet sonra Orhan’la Ekrem geldiler.Köylü ye ziyafet çekeceklermiş gibi ellerinde bir sürü paket.Bu hep kuru şeyler almıştır,bende yanına sıcacık bir çorba yapayım dedim.Tencereye suyu koydum zil çaldı.Orhan kapıyı açınca,Yusuf;Gelen bir!...Neriman!Çorbaya bir bardak su ilave et!...Kapı kapandı onlar daha yerlerine oturmadan yine zil çaldı.Tuncay;Gelen bir!...Neriman çorbaya bir bardak daha su koy!...Tuncay’la birlikte bende içeriye girip;Siz utanmıyor musunuz bu halim le bana eziyet etmeye?Hadi Neriman çorbaya bir bardak su anladık…Tek tek geleceğinize kapının önünde toplanıpta gelseniz de iki de bir kapı açmak zorunda kalmasak olmaz mı?dememle birlikte bir zil daha,Kerim;Varan bir!...Neriman çorbaya…Tamam tamam…bir bardak daha su ilave edeceğim,geç sende içeriye geç…
Ha bire su ilave etmekten bir türlü kaynamayı beceremeyen çorba, çorbalıktan çıkmıştı.Bir sürü paketle gelişlerinden anlamalıydım çorap söküğü gibi geleceklerini.Tamam.Evliyiz ve evimiz/barkımız var da,etimiz ne? But’umuz ne? Kendi yağımızla kavrulacağız diye uğraşıyoruz,üstelikte hamileyim.Ringo nun ahırı gibi ipini koparan bizim ahıra…
On beşinci zil çaldığında yemin ettim.Ya bu kapıyı açmam,açarsam da ben çıkar giderim on beş deli birbirinizi yersiniz dediğimde kapı tıkıltısıyla birlikte ,cırtlak cırtlak bağıran Nevin’in sesini duyunca bitim kadar sevmesem de nihayet bir bayan geldi diye gözlerimin içi gülüverdi.O çatlakta daha içeriye girip hoş geldiniz demeden,Oğuz’u neden çağırmadınız demez mi?Ekrem de bet beniz gitti.Orhan ortamı yumuşatmak için ;’Oğuz’un sırtına Çingeneler binmiş ,Nevin’i görürseniz söyleyin beni kurtarmaya gelsin diye bağırıp gidiyor du’deyince , Orhan’dan cesaret alan diğerleri de ortaya birer laf atmaya başladılar.Biri diyor;Nataşalar binmiş,diğeri diyor;Sarışın bomba,öteki diyor;Esmer bomba.Nevin’i epeyce utandırdılar.
Gel sen uyma bu delilerin karınlarını doyuralım yoksa birbirini yiyecekler diyerek Nevin ile mutfağa gittik.Daha gider gitmez ocaktaki tencereyi alıp,’bu ne biçim çorba?imamın abdest suyu gibi olmuş diyerek hepsini lavaboya dökmesin mi?
Neriman’a erkemi tanıyor muydun? Dediğime diyeceğime çoktan pişman olmuştum.
_”Eeee,aç mı kaldınız?”
_”Yooo.Bana,’Sen çabuk içeriye git ben çağırınca gelirsin,Şu ayaklarının halini görmüyor musun? Davul gibi şişmiş’ diyerek beni yatak odasına götürüp ,ayaklarımın altına iki tane yastık koyup gitti.
Oh beee,canıma minnet ,dünya varmış deyip azcık uyumaya çalışırken kaç dakika geçti bilmiyorum yada bu ara da azcık uyudum mu onu da bilmiyorum,Nevin kapıdaydı.’Kalk zili çaldı!...Hadi hadi…Sadrazam doğuracak gibi salınıp durma ‘demez mi?O kadar çok kızdım ki.Sen kalk çorbayı dök,on dakika olmadan da yemekler hazır de gel…Her şeyi ona inanıp ta yatan da var kabahat diyerek kendime kızdım.Salona girmem le ağzım bir karış açık kaldı.Aaaaa diyebildim sadece.Benim oturacağım yere yemeklerim hazırlanmış,diğerlerinkini daha yeni servis yapıyordu.Bol acılı,bol sarımsaklı tarhana çorbası ama tuzu yok.Semiz otlu bulgur aşı,çoban salatası,sumaklı soğan salatası,yoğurtlu kuru kırmızı biber kızartması,döner,pide,ayran var da var…
Çorbadan bir yudum içtim ve elimi tuzluğa uzatmamla Nevin’le göz göze geldik ve bana ,’sakın ha!...diyerek parmak salladı.
_”Hanımefendi,Senin yemeklerin özel,ayaklarının haline bakar mısın?bastırsam parmağım gömülecek.Haaa,bu arada da üç beyazdan uzak duruyorsun.Masadakiler hep bir ağızdan evet,evet.Tuz,Un,Şeker.Hamilesin çünkü diye bağırdıklarında.
Demek hamileyim.Hayret!..Nasıl oldu da fark ettiniz.Çorbaya bir bardak daha su koy derken hamile değimliydim?.dediğimde ağızlarına götürdükleri kaşıklar havada kaldı.Hepsinin yüz ifadeleri değişti,en çok ta Ekrem’in.Pişman oldum ama iş işten geçmişti.Ortamı yumuşatmak için;Bakın hepinize birden söylüyorum.Bu çocuk doğduktan sonra da böyle cümbür cemaat bir gelmeyin… ,bana yardımcı olmayın…Kel kalıncaya kadar saçlarınızı yolacağım.anlaşıldı mı?..Evet!....böylece ortam yumuşadı ve yemekler afiyetle yendikten sonra Nevin gene bana iş bırakmadı..Deli/meli ama hamarat kızmış.Evdeki bulgurun,tarhananın nerde olduklarını bile unutmuştum.
Sırma 7,5 aylık doğdu.Kilosu çok düşük olmadığı için hastanede fazla kalmadık.Eve çıktığımızda da dediğim gibi hiç biri bizi yalnız bırakmadı.Erken doğumdan dolayı derslere giremiyor ama sınava girebileceğimi söylediklerinde hepsi seferber oldular.Kimisi çocuğa bakıyor,kimisi beni sınava hazırlıyordu.
Ben Sırma’ya iki üç yaşına kadar hiç kıyafet almadım desem olacak.Hepsi de harçlıklarından biriktirip boy boy kıyafet almışlar.Ama onların sayesinde de Sırma şımarık bir kız olup çıktı.
Vel hasıl…Ben Ekrem’i sen den çok çok önce tanıyordum.
Çok şükür konuya gelebildik dedim içimden ama anlattıkları da hoşuma gitmedi değil.
_”Ben, Ekrem ve Oğuz’a söylediğim sözleri kardeşime bile söyleyemem.Hatta Ekrem’in ensesine vurup ağzından lokmasını alsam gene de ses çıkarmaz.Doğum yaptığım için annem yanımdaydı.Ekrem’le Oğuz geldiler mi ,Mezarcılar geldi gene derdik.Yazık annem de onları mezarlıkta çalışıyor sanıyormuş.’Yazık,pek de gençlermiş.Yok mu bunların elinden tutacak kimi kimsesi?Sen karnın burnunda okula giderken bunlar,azcık da bunlara akıl verseydiniz ya.Civan gibi deli kanlıların mezarlıkta çalışması doğru mu? Dediği zaman ,Onlar da ;teyzeciğim bir iki altın diş bulduk mu yetiyor bize dediklerinde ise anam hemen kolumdan tutup başka odaya götürüyor ve,’sokma bunları eve,elle tutulur bir arkadaşınız yok mu sizin derdi.sonra dayanamayıp söyledik.Biri,Arkeoloğ olacak,eski mezarları bulup kemik çıkaracak.biri de doktor olacak,diğerinin çıkardığı kemikler den ders çalışacak.
Ben sanıyordum ki;Ekrem ve Oğuz,Sırma’yı çok sevdikleri için bizden çıkmıyorlar.Meğer dertleri başkaymış.
Meraktan,şaşkınlıktan ,ne diyeceğimi neyi nasıl soracağımı unuttum.
_”Neymiş asıl dertleri?”
Tam da cep telefonumun çalacağı tuttu.”Ekrem gelmiş…”
_”İyi insan lafının üzerine gelir mi demeli?yoksa lafının üzerine telefon mu açar demeli?”
_”Ya tam tersi ise?O zaman da sopa’yı hazırlamamız gerekmez mi?”
_”Aşkosun…Ekrem duymasın.Sen ne fena olmuşsun böyle.Sopa,mopa?...Duymayacağım bir daha.Hadi hadi bekletmeyelim,bardaklar olduğu gibi kalsın gelince toplarız.
_”Peki.Sen in ,ben şu börekleri sepete yerleştireyim geliyorum.”
Neriman aşağıya inerken ben de elimdeki börekleri piknik sepetine koymak için mutfağa gittiğimde;Kızartıp da bir türlü yemek nasip olmayan börekleri plastik bir kaba yerleştirirken;
Ekrem ve Oğuz’un sık sık Neriman gile gitmek için ne gibi bir dertleri olabileceğini düşünmeye başladım.
İki buçuk yıldır Neriman gilin oturduğu dairenin iki kat yukarısında oturmamıza rağmen ne Ekrem’i ne de Oğuz’u gördüm.
Hafta sonları gece çalışıp gündüz uyumaktan,hafta içi de okula gitmekten sağımı solumu pek göremiyordum.Oğuz la bir iki defa karşılaşmamızın dışın da,okuldan erken çıktığım bazı günler Nevin’in ısrarıyla çıktığımız da Oğuz la daha sık karşılaşmaya başlamıştık ama sürekli sürekli hastaneden ,sağlıktan,tıp tan bahsetmeye başlayınca çok kendini beğenmiş bulup karşılaşmamaya özen göstermeye başladım.Ta ki;Bana yeni çıkan kitaplardan bahsedip,kitapcı kitapcı dolaşmaya başladığımız günlere kadar.Konu kitap oldu mu iyi anlaşmaya başlıyorduk.
Tam duygusal anlamda ne zaman açılacak ki diye düşünmeye başladığım da;Oğuz da yüz seksen derece dönüş oldu.Son sınıfa geçtiğim yıl üstü kapalı bazı imalarda bile bulunmuştu ama ben açık açık söylemedikten sonra imalardan bir şeyler çıkarmak heveslisi değildim.
Bir gün hava çok soğuktu ve canım öyle çok çay çekmişti ki,kantine gittiğimde kalabalık bir gurup ateşli ateşli bir şeyler tartışıyordu.Nevin de orda olunca hiç çekinmeden ben yanlarına gittiğimde Oğuz’un da orda olduğunu gördüm,ama geri dönmemin bir anlamı yok son zamanlarda iyi anlaşmaya başladığımızı bile düşünüyordum.Beni görünce;
_”Ooooo!buyursunlar hemşire hanım.Gençler yer verin bakayım. Nergis sizin gibi benim gibi hazırcı değil,hem çalışıyor hem okuyor .”Deyip sonra bana dönerek;Staj da bizim amanızı ağlatıyorlar,azcık torpil yap ta sizin oraya staj’a geleyim bari”dediğinde;
_”Staj da sizin ananız ağlıyor,mezun olunca da sizin gibi ne oldum delisi olanlar da bizim yani hemşirelerin anasını ağlatıyorlar!Hemşirelere ikinci sınıf vatandaş ,pardon üçüncü sınıf demem lazım dı,çünkü;Hasta bakıcılar ve temizlik görevlileri bizden bir kademe üstünler.Nedenini de diycem ama burda yakışık almayacak.dediğimde o kadar çok bozulmuştu ki epey benimle görüşmek bile istemedi.
Bir ara ,Anne sütünün bebek pişikleri üzerindeki etkisini araştırmayı kafaya takmıştım ve sürekli kütüphaneye takılır yada ara da bir masa tenisi oynamaya giderdim.
Çarşamba günü öğleden sonra dersimiz boştu.Canım eve gitmek istemeyince masa tenisi oynayacak birini bulurum umuduyla spor salonuna gitmeye kara verdim ve giderken de binanın çıkış kapısında neredeyse kafa kafaya Oğuz’la çarpışıyorduk.Nereye gittiğimi sordu.Kayak yapmaya deyip yürüdüm ama geldiğimde spor salonunda kimsecikler yoktu.Tek başıma oynayamayacağıma göre de azcık bekleyeyim diye camdan dışarısını seyretmeye başladım.Tam dalmışım ki;
Arkamdan,”Nergis!...” diyen bir ses….
(devamı var)
nerimanK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.