- 860 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Henüz Çocuk..
Adı: Reyhan.. Henüz (15) onbeş yaşında iken; yaşına (3) üç yaşanmamış yıl eklettirerek (18) onsekiz yaşında olduğunu beyan edip, Burdur’da bulunan Sevim Zekai Piribaş Kız Yetiştirme Yurdu’ndan ayrılmış bir kız çocuğu!
Efendim,
Reyhan’ı; yetiştirme yurdundan, yaşını büyülterek ayrılmasına sebep olan etken nedir? Hiç düşündünüz mü? Acaba; dışarı çıkıp nereye gitmek, ne yapmaktı niyeti?
İstikbalini kazanması, kendi ekonomisine hakim olabilmesi için yeterince yetiştirilmiş miydi?
Hem; o kızcağıza, bu fikri veren kim? Kim yol gösterdi ve kimler harcanmasına vesile oldu? Hatta; kim ya da kimler uyuşturucu verdi?
“Vah yavrum vah..!” dedirten bir son ile yaşamakta olduğumuz hayattan, feci biçimde ayrılmış ya da bilerek veya bilmeyerek ayrıltılmış!
Düşünüyorum da.. Aşağı yukarı; şu bir yıllık zaman diliminde, ne çabuk eroine alışmış ve Ankara’da eroin tedavisi görmüş.!?
Yazık, değil mi? Hiç mi Allah, vicdan korkusu yok? Haydi Allah, vicdan korkusu yok; insaniyet de mi yok?
Üstelik; Onlar da bizim evladımız değil midir? Küçücük çocuk... Evladımız.. Yavrumuz..
Onlar; her ne kadar bir başka analar tarafından taşınmış, hayat verilmiş ve maalesef kendileri tarafından bakılamamış ya da bakamamış olsa da bizim.. Sahip çıkmamız gerekiyor! Hepimizin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin. Yaşı kaç olursa olsun,
Vatandaş çünkü.
.
“Bu çocukların başına gelen felaketler nedir” diye soranlarımız, elbette var.
…Ve inanması zor ama gerçek olan çirkin: Altı ay önce; fuhuştan gözaltına alınmış, zavallıcık..
Yazacak, diyecek sözüm çok! Çok da.. Asıl mercilerin, bunlara “Dur” diyeceği yok galiba.
İnsanlık ölüyor mu yoksa? Çünkü; yüreğimden: “İnsanlığın ölmesinden korkuyorum” cümlesi çıkıyor, Özlemce...
YORUMLAR
ne yazıkki acı gerçekler
insanlarda öncelikle vicdan olmalı
kendi çocuklarının da başına gelebileceğini düşünmeli
ne yazıkki yasalar da uygulamada sözde kalmamalı
bunların tespiti hiç de zor değil sorumlular da cezasını bulmalı ki olaylar tekrarlamasın
bu konuya dikkat çektiğiniz için sizi tebrik ediyorum
bazen kurgu üzerine yazılmış bir şiir
veya bir öyküyle yüreğimiz sarsılırken
bugün kalemine değer verdiğimiz bir dostumuzun
yalın ama iki ucu bıçak gibi keskin küçük bir haberiyle
isyan içine giriyor halet-i ruhiyemiz
ben kendi kendime
ne kadar vatan
ne kadar bayrak
ne kadar iman
ne kadar vicdan
diye soruyorum
bu koskoca ülkede
ve en çok Allah Allah diye bağıranlara
şunu söylemek isterdim
Ne kadar büyük bu Allah
ve sizin vicdanınız ne den bukadar mikroskobik
ben de kurgularımla değil de
bir gerçekle noktalamak istiyorum bu anlamlı yazıyı
Çerkezköy ilçemiz başta olmak üzere
bütün il merkezi ve ilçelerde
hiç bir işçi ücretini tam ve zamanında alamıyor
üç kuruşa pazarlık yapıp mağazalara giren
kızlarımıza uygunsuz teklifler de yapılıyor
sadece bir ekmek için
çok sıkı pazarlık yapıyor şeytanın mirasyedileri
24 saat parasız iş
ve tüm bedeniyle itaat
saygımla
"Yazık, değil mi? Hiç mi Allah, vicdan korkusu yok? Haydi Allah, vicdan korkusu yok; insaniyet de mi yok?" Demişsiniz. Maalesef onlarda ne Allah, ne de vicdan korkusu yok. Zaten olmuş olsaydı o gencecik çocuklarımız bu durumlara düşmezdi. Yetkili merciler de kapamışlar gözlerini ve görmüyor, duymuyorlar; işlerine gelmiyor çünkü bir şeyler için çalışıp çabalamak. Peki insanlarımız yani bizler? Bizlerin vicdanı rahatmı bu konuda? Bence rahat olmamalı zira kaçımız yetiştirme yurdundaki o yavrularımız için bir şeyler yapıyor, onlarla ilgileniyor. Sadece yurtlarla ilgili kötü bir haber duyduğumuz zaman tüh tüh, vah vah... İki dakika sonra sanki hiç bir şey olmamış gibi günlük hayatımıza devam. Devlet var çünkü onlarla ilgilenir, bu bizim görevimiz değil.