- 1328 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Müslüman Açılımı
Kürt açılımı, demokratik açılım, alevi açılımı, müslüman açılımı.
Ne çok açılımımız var değil mi?
Aslında bu kadar çok açılıma ihtiyaç duyuyor olmamız bir anlamda ülke olarak nerede olduğumuzun da göstergesi.
Dört dörtlük hallettiğimiz, yerli yerine oturtabildiğimiz doğru dürüst hiç bir şeyimiz olmamış meğerse bugünlere kadar.
Halkı hep tebaası olarak görmüş yönetimi elinde tutan güç sahipleri.
Halkı hep devletine hizmetkar olarak görmüş.
Halk malıyla, kanıyla, canıyla devletin her istediğinde emrinde olmalı bu anlayışa göre.
Halka yapılan yanlışlıklar hep sineye çekilmeli, yanlışı yapanı mahçup etmemek için üzerine gidilmemeli, hatta kimsecikler bilmeden, bildirmeden yapılan yanlışlar unutulmalı, unutturulmalı. Halka karşı suç işleyenler cezalandırılırsa çünkü, "halkın devletine güveni azalır, çizilen imaj zedelenir" korkusu yerleştirilmiş yıllardır akıllara.Tam tersi söz konusuyken oysa.
Halk devletine hizmetkar olunca doğal olarak, bir de devlet adına halktan hizmet alan "kurum ve kişiler" zümreleri peydahlanmış oluyor.
Ben devletim diye düşünerek, kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşündüğü halka tepeden bakan bu zümre kısaca, bürokrasi.
Seçimle halk tarafından getirilip götürülemiyor bu zümre.
Kendi varlıklarını yine kendilerine göre düzenledikleri darbe yasalarından sağladıkları güçle sürdürüyorlar. Aralarına aldıkları, yine kendi misyonlarını sürdürecek kişilerden oluşuyor. Kendilerinden hesap sorulamıyor, başarısız olanları seçilmişler tarafından kolay kolay yerlerinden oynatılamıyor.Kimi zaman açıkça suç işleyenleri dahi, yasalar farklı yorumlanarak ya da "devletin saygınlığı, ululuğu, yüceliğı" kullanılarak kendilerine sıvadıkları dokunulmazlık kalkanlarıyla örtbas ediliyor.
Oysa bizzat devletin kendisi varlığını halka borçlu.
Halk yoksa, millet yoksa, ortada yönetecek bir devlet olmasına da gerek yok.
Vatan da aynı şekilde, millet yoksa sadece bir "toprak parçası".
Aynı şekilde halkın seçtiği meclis de, kendi içinden çıkardığı ordusu da halk yoksa hiç bir şey ifade etmez.
Bir kutsallık verilecekse devlete, vatana, orduya, halkın meclisine vb. bu sadece, bu değerleri "bu halk, bu millet" ürettiği için kutsaldır.
Kutsal olan milletin kendisidir asıl.
Milletin kendisini ve kutsiyetini temsil etsin diye görevlendirdiği ya da seçtiği kişi ya da kurumlar, kendilerine milletin üzerinde bir kutsallık biçmemeliler.
Varlıklarını millete borçlu olduklarını ve sadece, ama sadece içinden çıktıkları milletin emrinde, onun refahı, mutluluğu , huzuru için çalışmaya memur edildiklerini unutmamalılar.
Gereksiz egolarla kendisini görevlendiren halka karşı üstünlük taslamamalılar.
Peki milletin görevlendirdikleri, milletine karşı, onun değerlerine karşı saygılılar mı?
Milletin kendilerine verdiği ayrıcalıklı bu "millete hizmet etme görevi" nedeniyle edindikleri yetki ve güçleri, kendi çıkarları için, kendi iktidarlarını sürdürmek için kullanıyorlar mı?
--/--
Bugüne kadar halkın bireysel, toplumsal, dini, kültürel değerlerine yeteri kadar saygı gösterildiği söylenemez.
İşte yazının başındaki bir sürü açılım çeşidi de bu eksikliklerden doğdu zaten.
Üniversitelere kayıtların başladığı bu günlerde hala başıörtülü diye öğrenciler okuların kapılarından geri çevrilmekte.
Kimin ne menfaati vardır bu durumda.
Kim güç kaybetmekten korkmaktadır.
Millet adına kim bu kararları alıp uygulamaktadır?
Milletin ne yararı vardır bunda?
Zararı az mıdır millete?
30 Ağustos resepsiyonunu izledik gazetelerde ordumuzun verdiği.
Fotograflardan görebiliyoruz, Ergenekon Terör örgütü olduğu idddia edilen davada zanlı olarak yargılanan bir yüksek yargıcımızın eşi törende boy gösteriyor.
Yine bir büyük kentimizin Ticaret Odası başkanı da yine bu ETÖ davasından sanık olarak yargılanırken ordunun resepsiyonunda boy gösteriyor.
Muhtemeldir ki, yargılanmaları sürerken davet almışlar.
Hiçbirisi de, "Hakkımda süregelen bir dava var, henüz aklanmadım, resepsiyona katılmayayım da, yıpratmayayım orduyu" diye düşünmeyip gülücükler saçarak katılmışlar toplantıya.
Yargılandıklar örgüt hakkındaki iddialar arasında, emekli/ muvazaf bir çok ordu mensubuna suikast düzenlenmesi, devletin yargıçlarına suikast düzenlenmesi, aydınların katledilmesi, dağlarda şehit olan Mehmetçiklere kurşun sıkan PKK örgütü ile ilişkileri olması da sayılıyor.
Böyle bir örgütten yargılanan zanlılar aklanmadan, ordunun düzenlediği bir resepsiyona davet edilebiliyorlar ve katılabiliyorlar.
Diğer taraftan, ordunun başkomutanı olarak bilinen Cumhurbaşkanının eşini, başbakanın, meclis başkanının eşini ise göremiyoruz etkinlikte.
Eşsiz davet edilmişler çünkü.
Eşlerinin başları örtülü çünkü.
Haklarında süregelen, bir terör örgütü üyesi olma iddiası nedeniyle bir davaları yok.
Milletin büyük çoğunluğu nasıl yaşıyorsa, nasıl giyiniyorsa öyle giyiniyorlar.
Görevlerine seçimle geliyorlar, halk ya da meclis tercih etmediğinde görevlerini başkalarına teslim edecek konumdalar doğal olarak.
Ama, milletin içinden çıkan bir kurum içerisinde, milletin değerlerine uygun yaşantı süren, halkın direkt ya da dolaylı desteğini almış kişiler, ETÖ zanlılarının gördüğü kadar itibar göremiyor.
Halkın dini örgütlenmeleri, cemaatlere katılması, kuran kurslarına çocuklarını göndermesi, dini etkinlik düzenlemesi, masonlar, rotaryenler kadar dahi olsa tarikatleşebilmesi hep yadırgandı. Fırsat bulunursa engellenmeye çalışıldı, en hafifinden sürekli aşağılanmaya çalışıldı özellikle bürokratik elit çevrelerde.
Öyleyse bu çarpıklıkları da düzeltecek başka bir açılım yapılmalı mı?
Müslüman açılımı mı olsun adı?
Ya da, daha çok ve gerçek demokrasi diyerek bütün bu sorunların üstesinden gelebilir miyiz?
Millete hizmet etmeye, milletin huzuru refahı, mutluluğu için çalışmaya hazırmıyız?
Aslında zaten milletin bu işlerini yapmakla memur edilenler bu gerçekle yüzleşmeye ve asil görevlerini yapmaya hazırlar mı?
YORUMLAR
Demokrat olmak için şu veya bu olmak gerekmiyor.Kendin için ne istiyorsan başka insanlar için de aynı şeyi istemelisin.Belki insan olmanın gereği de budur.
Başkasını ötelemeden,aşağılamadan,dışlamadan herkesin özgürce yaşadığı bir ülkede yaşamak daha güzel olmaz mı?
Devlet denen kurumun,herkese eşit mesafede durduğu ve güvenliğimizi sağladığı demokratik bir yapıda olması gerekmez mi?
Bu ülke hepimize yeter.Yeterki herkese özgür ortam sağlansın.
Bu ülkede işlerin neden ters gittiğine artık şaşmamak gerekir:Muhafazakar insanların en çok demokrasiyi savunduğu,sosyal demokratların da şövenistleştiği bir süreci yaşıyoruz.
Erol basçı sizi kutluyorum.Aynı dünya görüşünü paylaşmasakta doğruları ağır basan demokratlığınızı beğeniyorum.
Saygılarımla,barış gününüzü kutluyorum
Bu bahsettiğiniz bürokratları ben atamıyorum ya da tayin etmiyorum biliyorsunuz değil mi ?
Yine zorla da olsa bir kaç dönem seçildikten sonra seçilemeyen koltuk ve yeme hırsı olanlar tayin ediyor. Her gelen iktidar avanelerini yerleştiriyor... Yoksa bilmiyor musunuz ?
Mesela Belediyeler... Muhtemelen bir şeylerin sahibi olmak için sık sık asfaltları, kaldırım taşlarını söküyorlar da; onları söktürenler nedense kaldırımda olmadıkları halde sökülemiyorlar yerinden !
Halkı yeterince "sökene" kadar...
Belediyeler en küçük örnek... Aysbergin görünen yüzü... Ya daha derinde olan ?
Anlamamışsın yine "her zamanki" gibi Romantik gözüm:)
seçilmişlerin değiştirmeye muktedir oldukları bürokratları da başka bir bahiste ele alırız belki, ama konu bu değil..
:)
İlginç olan şu üstelik.
Seçilmişlerden zarar verenler oluyorsa, zamanla gidiyor.Halk gönderiyor onları.
Ya halkın gönderemedikleri?
Onların verdiği zararları kim düzeltecek?
Üstelik kendilerini de korumaya almışlar alabildiğince.
Üstelik varlıklarını sürdürebilmeleri için seçilmişleri karalayacak ortamı oluşturmaları gerekiyor.Yoksa kendi varlıkları sorgulanacak.Bunu başarabiliyorlar mı?
Evvet, yoksa böyle "Romantik" yorum yazabilecek iklimler nasıl oluşabilirdi ki?
Bazen gönüllü ama çıkar ilişkili, bazen aldatarak saflığından, temizliğinden faydalanarak halkın , seçilmişlerin, dolayısıyla TBMM nin bile aleyhinde kirli düşünceler palazlandırabildiklerini görebiliyoruz.
Kısaca halk kendisine ve vatana zarar verenleri hiç düşünmeden seçimlerde gönderir.Ama buna karar verirken, siyasi şabalakların aldatmacalarına, üç kağıtlarına, provakasyonlarına, iftiralarına, sömürülerine, istismarlarına, yalancılıklarına itibar etmez.Onun şaşmaz ölçüleri vardır.
Aaa, ama sahi,
Halk zaten hep yanlış kararlar verirdi değil mi?
Öyleyse birileri onun adına gerekeni yapmalı.
Değil miydi?
;)
Tam bir Erol Başçı klasiği :)
Yine başörtü adı altında türban meselesini ısıtma taktiği...
Bakın aklıma ne geldi...
Madem ki bahsettiğiniz resmi kurumlara türbanlılar alınmıyor. O halde, hileli ya da hilesiz seçimlerle başımıza gelip bahsettiğiniz ve kınadığınız bürokratları oraya seçip getiren "seçilmişler" var ya...
İşte protesto etmek adına onlar türban taksınlar...
Hiç olmazsa bir müddette olsa, yasa gereği kurumlara giremezler ve halka gerçekten o zaman hizmet yapmış olurlar. Çünkü seçilmişler... yani, tüm partililer şu an bu halka ve Vatana zarar veriyor. Yararlı olmak için gelmeye söz verdikleri halde !
Saygıyla
Sevgili Erol seni anlını n ortasın dan bütün kalbimle öpüyorum.
bu açılımdan kendine güvenemeyenler korkar bu güne kadar devletin bir takım kurumlarını sömürerek yaşayanlar bir gün Ergenkoncular gibi ortaya dökülecekler korku bu
Takke düşüp kel görünecelerini anlayanlar hırçınlaşıyorlar
Korkunun ecele faydası yok, taşlar yerli yerine mutlaka oturacak Ama tabiki Türkiye cumhuriyeti payidar kalacak tabiki Ne mutlu türküm diyene diyecek buna mani olmaya kimsenin gücü yetmez.
Erol beyin yazdığoı gibi belki ilerde gerçek halk açılımı alurda gerçek demokrasi dünyaya türkiyeden yayılır
Görün o zaman ne keller çıkacak ortaya bu güne kadar halkı mal gibi görenler saklanacak yer arayacaklar
ve türkiye tek yürek olacak Dünyanında gelecekte lider ülkesi olacak hiç korkmayın zira demokrasiden korkkanlar ona inanmayanlardır.saygılar erol
Evet son derece haklı ve yerinde tesbitler.Burada iş dönüp dolaşıyor Türkiye Türklere bırakılamıyacak kadar değerlidir lafına saplanıyor.Evet proje bu elbette figürenlarını ise her yerde ve her makamda bulmak mümkün bunun için her yola başvurabilirler
Onlara mübah ülkenin asli sahiplerine ise temel haklar memnudur, zira beyaz Türkler ve siyah Türkler meselesi daha açılmadı.
Gerçi ben onun açılma ihtimalini zor görüyorum ama bu olmayacak demekde değildir ,zira bu eşyanın fıtratına aykırı olur .Tarihler sadece Türkler milli ve manevi değerlerle mücehhez oldukları takdirde hürriyetini kazanır , bu bir temenniden öte tarihi bir hakikattir aynı zamanda.
Bu yüzden dünya yüzündeki baronlar köle avcıları güçlü ve müreffeh ir Türkiye'yi asla istemezler. Onu ayakları üstünde görmek menfaatlerini haleldar edeceği için dahili ve harici payandaları ile sürekli kaos halinde kalması için ellerinden geleni yapacaklardır.
Kim ne derse desin 21. asrın ayak seslerine kulak kapatarak yaklaşan Türk asrını önleyemezler bunu yabancı Tarihçiler çok iyi bildiği için cansiperane uğraşıyorlar nafile olacağını bile bile.
Hadi onları anladık savunma psikolojisi peki ya içimizdekiler, gel de anla nedir bu delalet nedir bu gaflet .Kısaca Arslan'ın uyanma vakti geldi verilen narkozlar işe yaramayacak bünye artık eğreti ilaçları reddediyor dilinden kalbine doğru öz açılımı gerekli gün onu selamlamak için bekliyor, gerisi laf-ı güzâf..
Karanlık bitmek üzere Nûr âlâ Nûr
selamlarımla
Makberî -Ahmet Akkoyun tarafından 9/1/2009 1:03:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yazınız ilginç yer yer haklı...
Biz müslümanlar (sözüm ona)müslümanca yaşamayı bilmediğimiz yada işimize gelmediği için yada nefsimizin hoşuna gitmediği için bölesi bir ülkeyle yada bölesi yöneticilerle karşı karşıyayız bölesi vekiller çıkıyor içimizden.
Biz kuran hükümlerine göre yaşasak müslümanlığın gerekliliğini kavrayabilsek asl olanın ahiret olduğunu bilsek ve buna göre yaşasak daha iyi yönetiliriz gibi geliyor bana.
Bir hadis var "nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz" ee bizim yaşamlar ortada herkes bi ben tutturmuş gidiyor.
Kuranı tam takip edebilsek varya hem dünya hem ahiret kurtulacak...Kuranda hayata dair her türlü konuya yer verilmiş çünki siyasetten ev kurallarına kadar.
Bir de Rasulullahı tam örnek alırsak aliyyül ala olacak inş.
Rabbim hepimizide gaflet uykusundan uyandırsın hakkı hak bilip ona uymayı batılı batıl bilip hemen ondan uzaklaşmayı nasip buyursun inş. cümlemize...
selam ve dua ile...
siyahgül38 tarafından 9/1/2009 1:18:49 PM zamanında düzenlenmiştir.