- 578 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Hüzzam Bir Bekleyiştir Seni Sevmek
Bir yaşam tohumu seç kendine, en umutlu bekleyişlerle olgunlaşsın
Yağmurlar ıslatsın aşka tutkun saçlarını, hüsranlar kaderin olmasın
Onurlu renklerle boya odanı, mevsimler sevda çatılarını asla yıkmasın
Dudaklarındaki mutluluk türküleriyle büyüt yüreğini, güneşin batmasın
Mevsimine veda eden bir Ağustosun terli esintisi ve ben bakışlarının gölgesine sığınarak senin eşsiz dalgalarını izliyorum. İçimdeki özlemin nakaratıyla unuttuğum şarkıların sözlerini yeniden dilime doluyorum. Sürtünerek akıyorsun ıslak kayalarımdan, dudaklarındaki panzehirlerle içimi coşturup, ruhumu kokunla dolduruyorsun. Bir düşünüşün içinden geçerek yanıma ilişiyor, kıyım acılarla örselenmiş yüreğimi okşuyorsun.
Aşkın çaresiz notalarıyla biçimlenmiş güzelliğinin gözeneklerinden sessizlikler örüyorum kendime. Avuçlarımdaki gelgitlerim iniltili gemilerinin yolunu gözlüyor, iklimler çağırıyorum yokluğunun sofralarına ve dilimlere bölünüyorum sevgine muhtaç bir şekilde. Aşkın ılıman mevsimlerini kırpıyor gözlerin, ben derin ırmaklarda seninle boğulmanın hüzzam mutluluğunu yaşıyorum.
Geceden bir tutam utanç getireceksin belki de pencereme. Bedenindeki dil sürtünmelerini benden gizleyerek, yosun gözlerindeki afişlerle eylemime karşı duracaksın. Sararmış yapraklar gibi düşeceğim sen gelince dalımdan, hüzün kıran saatlerin ötelerinde sağanak olup sana, sana yağacağım. Ilgıt kokuna, yolumu aydınlatan ışıklı bakışlarına kapılarak yeniden kendime döneceğim.
Ansızın çekip gitmelere alışkın bir yürek var karşında, içi sevgi dolu, kolları sarmalamaya hazır ve yüreği seni taşımaya zıpkın. Bir düşünüş molasıyla kırılan dallar gibi yaslayıp sırtımı sulara kendi hayata yansımamı izlediğimde ve kendi kırık türkülerimi dinlediğimde sorular tırmalar içimi ve ben böylesi anlarımda hep aşkı düşünürüm.
Yine böylesi anlarda, uzaklarda bir kadın ağlar, gözlerinde kayıp yıldızlar. Sipersiz düşlerinin zirvesinde ellerimi arar, çıplak bir edayla göğsümü yumruklar ve ben gülüm bilesin ki, böylesi durumlarda gözyaşlarımla hep kendimi paralarım. Paraladıkça içten içe kanayan, kanadıkça hazan dallarına çizdiği şiirlerini arayan bir adam oluveririm.
Her ne ise yaşamın bedellerle taksitlendirilmiş faturası, ödemeden kurtuluş yoktur anlayacağın ruhumuza. O ödentilerin hicranlı sandıklarına damlayan hüzünle büyür acılarımız ve doğrular hiç hesaplamak istemediğimiz yanlışlarla örselenir. Büyür içten içe yalnızlıklarımız, üşür zemheride okşanmayı bekleyen bedenimiz, süzülür gözlerden mutluluk düşlerimiz, yürüdükçe kaybolmasını dilediğimiz izlerimiz kalır ardımızda.
Bir kasırga koyağında mevsimlerin değişimini izliyorum, yüreğimde korkulu pazarlar kuruluyor. Ben canımıza can, sevdamıza canan, aşkımıza ömür biçen bir düşünüşle kendi dağlarımın zirvelerine dikiyorum gözlerimi, çığlar yuvarlanıyor seni düşündükçe, kendi ırmağını arayan sular dökülüyor çağlayanlarımdan ve kollarını doluyorsun ruhuma, gözlerimden dökülen yaşlarla seni bekliyorum. Bükülüyor boynum, çoğalmalarımı tüketirken umudum, dilimde bir türkü oluyor yoksulluğum.
Gönül dolusu bir yaşamın kıyısına bağdaş kurdum, yorgun ve kırık iklimler eksiliyor yüreğimin pencerelerinde, sen bir şarkının sözlerindeki ezberim gibi büyüyorsun. Her gün, yitik bir döngünün tel örgülerine tutunarak, gözlerim bağlıyken bile yolumu arayarak ve ‘dur’ ihtarlarına aldırmayarak bir aşkın kuyusunu arıyor susuz benliğim. Dudaklarıma kapılışını hayal ederek, bedenime sarılışını umut ederek bir alışkanlığa uzatıyorum ellerimi, yitik yaşanmışlık hülyalarını başka baharlara erteleyerek.
Aşkın sergisine yeni aldanışlar ekledim, zaman aşırı bir düşün isimsiz sokaklarında herkes gelsin istiyorum, sevda boylarında dudaklarına yalnızlık kavı sürmek için orada olacağım. Aynalarla donatılı odalarda bıçak kesiği sevdalarla ağırlayacağım hüsran yarası taşıyanları. Bütün günahlarını silkeleyerek gülücükler ekeceğim acıdan dumur olmuş yüzlerine. Yeni bir kimlik, belki de yeni bir dünya kuracağız ve yürüyeceğiz yüzyıllar ötesine el ele ve birlikte.
Bu şiirin hikayesi : Kimliği yağmurda ıslanmış, sevgililiği bu dünyada hiç yaşamamış, hüznü en umulmaz yerlerde harcamış ve yüreğini bir kez bile sevgilinin ellerine bırakamamış bir masalın yapraklarına gizlenir her gün hayat. Yaşlarla yarışan sevda damlalarının kıyı kentlerinde dizeler karalar özleme ve ramak yaklaşımlı sarılmaların terkisinde dört nala hayatı geçer. Islanır dalları, kanar okşandıkça yaraları ve ölümü saklar en gizlisinde, aşka sunmak için bir gün. Anlaşılır olmak ve kahredici azapları yangınlarla sarmaktır tek bildiği, omzundaki hüzün ihtilallerini hiçe sayarak...
YORUMLAR
Öyle bir çırpıda okunacak yazı değil, tadına vara vara okunmalı. Her satır alıp götürüyor insanı nerelrden nerelere bir bilsen sevgili Labirent!
Özlemler, beklemler, sitemler, serzenişler . Hepsi yaşama dair hepsi çok tanıdık. Yaşasak bile bunları, hiç böylesine güzel satırlara dökemedik sanırım. İşte bunun için kalemin hep yazmalı. Yürekten kutluyorum.
Gönül dolusu bir yaşamın kıyısına bağdaş kurdum, yorgun ve kırık iklimler eksiliyor yüreğimin pencerelerinde, sen bir şarkının sözlerindeki ezberim gibi büyüyorsun. Her gün, yitik bir döngünün tel örgülerine tutunarak, gözlerim bağlıyken bile yolumu arayarak ve ‘dur’ ihtarlarına aldırmayarak bir aşkın kuyusunu arıyor susuz benliğim. Dudaklarıma kapılışını hayal ederek, bedenime sarılışını umut ederek bir alışkanlığa uzatıyorum ellerimi, yitik yaşanmışlık hülyalarını başka baharlara erteleyerek.
sözcükler imparatoru kutlarım harika denem yine sevgimle