- 649 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ANTALYA UYKUDA
30 AĞUSTOS GÜNÜ
ANTALYA UYKUDA
Dr. Sadık ÖZEN
Yaşanan her günün kendine özgü özellikleri vardır. Çalışma günleri herkes işine gider. Hafta sonları ve tatil günleri içinse önceden planlamalar yapılır. Bayramlar ise gelenekselleşmiş belli kurallara göre kutlanır.
Geleneklerimize göre, dini bayramlarda, yakın akrabalar, komşular dostlar ziyaret edilirdi. Bu kural, son yıllarda yerini tatil yörelerine kaçamak yapılmasına bıraktı. Çünkü Türkiye gelişiyor (!), çağdaşlaşıyor (!) ve değişiyor.
Ulusal Bayramlar ayrı bir heyecan yaratırdı insanlarımızda. Günlerce önceden hazırlanır, bir gün önce işyerleri, evler, caddeler, sokaklar bayraklarla donatılırdı.
Ulusal bayramlarımızda ailece ayrı bir heyecan duyarız biz. İster yağmur- yaş, ister yaz, ister kış olsun, erkenden kalkar, hazırlanır ve eşimle birlikte törenin yapılacağı Cumhuriyet Alanı’na gideriz. Aynı şeyi çocuklarımız da yaparlar. Atatürk Anıtı önünde saygı duruşunda bulunmak ve hep birlikte İstiklal Marşımızı okumak bizim için büyük bir heyecan, zevk ve mutluluktur. Vücudumuzdaki bütün hücreler bu duygu ve heyecana katılır. Tüylerimiz diken diken olur. Bu törenle, Ulusal bağımsızlık ve egemenliğimize sahip oluşumuzun ve bunları koruma azim ve kararlılığımızın onurunu yaşarız.
Aynı yerde, aynı amaçla bir araya gelmiş dost ve arkadaşlarımızı görmek ve onlarla selamlaşmak da ayrı bir hazdır bizler için.
30 Ağustos sabahı, İşte bu coşkulu duygularla evden çıktığımızda, gördüklerimiz bir anda bizi hüsrana uğrattı. Bir taraftan hayretler içinde kalırken, bir taraftan da büyük üzüntüye kapıldık. Evlerin pencerelerine, balkonlara, işyerlerine asılan bayrak sayısı yok denecek kadar azdı. Caddeler bayraklarla donatılmamıştı. Bildiğimiz Antalya ve Antalyalı bu değildi. Acaba ne olmuştu Antalya’ya, bu duyarsızlığın sebebi neydi?
Ya belediyeler, nasıl bu kadar ihmalkar davranmışlardı. Siyasi kuruluşlar için;
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın, bir siyasi parti liderinin kente gelişi kadar önemi yok muydu? Yoksa belediyelerin bu duyarsızlığında, kulağımıza gelen, kendi aralarındaki birtakım tatsız çekişmelerin mi rolü vardı. Üstelik, kent bayrama hazırlanmadığı gibi, çöp konteynırlarının yanında biriken çöplerin manzarası Antalya’ya hiç yakışmıyordu. Belediyeler, ulusal bayramlarımıza gereken önemi vermeli ve hemşerilerimize bayrak armağan ederek, cadde ve sokakları bayraklarımızla donatarak milli heyecanın artırılmasına öncülük etmelidir. Bunu yapmak belediyeler için kaçınılmaz bir görevdir.
Kent içinde gördüklerimizin tam aksine, Cumhuriyet Meydanı’ndaki manzara çok güzeldi. Garnizon Komutanlığı görevini çok güzel yapmış, Antalya Emniyeti de gereken önlemleri en güzel şekilde almıştı. Çok güzel bir kutlama oldu. En azından, yeni baştan, bayramımızı Cumhuriyet Alanı’nda kutlayabilmenin mutluluğunu yaşadık.
Ancak, protokol konusunda büyük bir hatanın yapıldığını açıklamak istiyorum. Muharip ve Malul Gaziler Derneği’ne protokolün en sonunda yer verilmekte ve onlara ait çelenk de tören alanının bir köşesinde kalmaktadır. Bu duruma tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da tanık oldum ve uyarım üzerine çelenk bir görevli tarafından anıta konulabildi. Çünkü dernek adına törene katılan kişi son derecede yaşlı ve büyük bir heyecan içindeydi. Protokol Müdürlüğünce bu yanlışlığın düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Antalya’daki duyarsızlığa karşın , Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere birçok ilimizde ve Diyarbakır’da çok görkemli kutlamalar yapıldı. Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlı kalacağımızın, ulusal bütünlüğümüzün ve üniter yapımızın bozulmasına izin vermeyeceğimizin mesajı verildi.
30 Ağustos Zafer Bayramı’na karşı, arzu ettiğim ve beklediğim duyarlılığı göremediğim için Antalyalı hemşerilerime duyduğum kırgınlığı dile getirmeyi kendim için bir görev saydım. Çünkü ne başka bir Türkiye ne de başka bir Antalya yok.
Sanırım, Ramazan içinde olunuşu, sahura kalkılması ve bayramın Pazar’a rastlayışı bu duyarsızlığa neden oldu. Ama bu konuda hiçbir mazeretin geçerli sayılamayacağı bilinmelidir.
Antalya, düşmanların işgaline uğramış ve bu işgalden savaşmaksızın kurtulmuştur. Ancak, Kocatepe’de, Dumlupınar’da ve diğer bütün cephelerde savaşan ve şehit düşen Antalyalı kahraman evlatlarımız var. Bugün bile sevgili çocuklarımızı hain teröre kurban vermekteyiz. Sevgili Antalyalı hemşerilerimin bundan böyle ulusal bayramlarımıza daha duyarlı olacaklarını umuyor ve kendilerinden bunu bekliyorum. Önümüzdeki Cumhuriyet Bayramı bunun için büyük bir fırsat olacaktır. Şimdiden hazırlanmalarını öneriyorum.
En derin sevgi ve saygılarımla …
YORUMLAR
Bana da bir lise mezunukız sordu:
"Bugün nerenin nerenin kurtuluşu ya? İşçi bayramı mı ne? Bir Eylül..."
"1 Mayıs o."
"Bu ne o zaman? Her yerde bayraklar falan..."
İşte böyle, hemşerim. Antalya'nın, Antalyalının, gençliğin durumu. Külliyen hasta! Ne ilaç yazarsınız, bilmem.
KUTLUYORUM.