YÜRÜYÜŞ
İslam, Hz. Adem (a.s) ile başlayan ve kıyamete kadar devam edecek olan kutlu bir yürüyüşün ismidir.Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v) ile yenilenen rahmet yürüyüşü.Bizlerde bu yolun yolcularıyız.Gelen her peygamber insanları bu yolda yürümeleri için irşad ve ikaz buyurmuş örneklik ve önderlik etmiştir.Vahye muhatap olan her kulda bu yürüyüşün yükümlülüğü altına girmiştir.Hatta olayı çok daha gerilere götürecek olursak, başlangıcı alemi ervahta elest bezminde olan , mezar üzerinden sırata uzanan ve haşr’de noktalanan bir yürüyüşle karşı karşıyayız.Tarih boyunca kimileri yürüyüş ahdine sadakat gösterip yol almış, kimileri de ihanet edip sapkınlık yolunu seçmiştir.
Gerçek mümin ulvi bir gaye ve ideal için hep yollarda olan insandır.Zira onun için önemli olan neticeye ulaşmak değil hak yolda olmaktır, yürüyüşü sürdürebilmektir.Biliyoruz ki hareket halinde olmak, yürümek kabuğunu kırmaktır.Korkuları,kaygıları,tabuları,kuşkuları yenmektir.Yürümek aynı zamanda yenilenmektir.Körelmeye, çürümeye, tükenmeye karşı bilenmek,direnmek ve dirilmektir.
Bu kulluk yürüyüşü nifakla imanın, kisp ile sıdkın, ihlas ile riyanın ayrışma sürecidir.Her türlü hamlıktan olgunluğa doğru bir devinimdir.
Yaşadığımız hayatı kısaca şu üç cümleyle formüle etmek mümkün; yol ,yön ve yürüyüş.Yani hayat yol, yön ve yürüyüşten ibarettir.Yola girmeyen yönünü bulamaz.Kendini hayatta kabul etsede yaratılış amacından koptuğu için yaşamı anlamsızlaşır.
Kişinin kalitesini adımlarından anlamak mümkün.Adımlarımız bizim karekterimizi ve kapasitemizi ele veriyor.Kısaca adamı adından değilde adımından tanımak bana kalırsa galiba en doğru olanı da bu.
Allah (c.c) hayatı yarattı niçin? bizi sınamak için.Kendi yolunda kim daha güzel yürüyecek bu bilinsin diye.Rabbe yürümekten yüz çevirenler kim? Görülsün diye.Bu yürüyüş insanlık tarihiyle eş zamanlı başlayan bir yürüyüş.Sadıklar tarih boyunca Allah yolunda yürümenin ağır bedellerlni ödediler.Bedel ödemekten kaçınarak yürüyüşten kopanlar zalimlerin boyunduruğu altına girerek zillet elbisesini giymekten kurtulamadılar.Tevhidi bir zeminde adelet ve özgürlük şiarıyla hak yola çıkmayanların yolu sonuçta esaretten ve kölelikten başka ne olabilir.
Tarih yürüyenlere tanıklık ediyor.Kimi kulluk yürüyüşünde, kimi de kölelik yürüyüşünde.Kulluk çizgisini sürdürenlerin yolu izzet ve sonsuz nimete,kölelik yönüne seyredenlerin yolu ise zillet ve ebedi mahrumiyete çıkıyor.Yürüyüş bilinciyle saflar netleşiyor.
Kur’anı Kerimde ki şu kareleri dikkatli bir şekilde düşünelim.İbrahim (a.s)’ın babasıyla yolu ayrıldı, Nuh (a.s)’ın oğluyla yolu ayrıldı,Lut (a.s)’ın eşiyle yolu ayrıldı ve tüm nebiler yürürken kavimlerinden ayrı düştüler.Fakat yürüyüşlerini durdurmadılar,örneklik ve önderlikleri hep yürüyüş bilincini ve çağrısını besledi.Bunun doğal sonucu olarak peygamberi mesaja açık olan her kul yürüyüş bilinciyle doğrulmak durumundadır ve şu soruya cevap bulmak yükümlülüğü ile karşıkarşıyadır.Nası bir yürüyüş ? Sahih özgür ve onurlu bir kulluk yürüyüşü,ikbal ve gelecek hesaplarıyla değil Allah rızasına kenetlenerek gerçekleşen bir yürüyüş.Vahyin aydınlığında Hz.Muhammed (s.a.v)’in izi üzere bir yürüyüş mecburiyeti.Arzın imar ve ıslahı için,özgür ve daha adil bir dünya özlemi ile fitneden eser kalmayıncaya kadar,bu refleksle kullara kulluğun zilletinden Allah’a kulluğun izzetine insanlık yol buluncaya kadar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.