- 846 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAHAR KOKULU BİR KADIN (DEVAM) 2
bir adam salonun sımsıcak havasına rağmen üşüyormuş gibi paltosuna sımsıkı sarıldığını, onun içeri girmesiyle gözlerini açtığını ve doğrulduğunu uyandırılmış olmaktan ötürü öfkeden yüzünün patlıcan moru bir renk aldığını yüz kasları belirgin bir biçimde kasılan iri ve neredeyse sapsarı dişleri ağzından fırlayacak gibi olduğunu sert bakışlarla Rusell i süzdüğünü sonrada hiçbir şey olmamış gibi derin bir iç geçirip ardından uzandığı yerde sırtını duvara dönerek uyuklamaya devam ettiğini filan anlattı durdu.
Böylesine bir özlem ve çok uzun bir yolculuk sonrası beklediğim karşılamanın böyle olmaması gerekiyordu ama duygularımı ona belli etmek istemedim. Dışarı son derece soğuktu buna rağmen İnsanların nasıl olup ta bu soğuk havada üşümeden beklediklerine anlayamadım. Rusell ise dur duraksız konuşmasına devam ediyordu.
Tam da o esnada yakınlarda bir yerden Tren in gökyüzünü yırtan düdüğü duyulduğunda bunun nedenini anladım.Hızla bekleme salonundan dışarı çıktım.
Telaş ve heyecanla karışık duygularla önümden geçen Trenin vagonlarına bakmaktaydım hiç durmayacağını sandığım anda sondan üçüncü vagon benim bulunduğum noktada durdu Karen.
Anlıyor musun?dedikten sonra bana döndü ve Rusell ile göz göze geldik kalbim yerinden fırlayacak gibiydi sonunda kafasındaki dağınıklığı atıp uzun süredir bu anı beklediğini hatırladı, hasretle birbirimize sarıldık ama Rusell’in gözlerini gözlerimden kaçırdığını hissettiğim halde üzerinde durmadım.
Az sonra ellerimizde bavullarla istasyonun çıkışına doğru yürümeye başladık.İki yanı sıra sıra çam ağaçları dizili yolda ilerlerken tek bir kelime bile etmedik.
Soğuk esen kılıç keskinliğindeki rüzgar yanaklarımı kızartmıştı kaloriferin fazla mesai yaptığı sımsıcak bir trenden inip aniden soğukla karşılaşmak böyle bir etki yapmıştı belki,belki de Beni asıl üşüten karşılanma biçimim ile alakalı beklentilerimi bulamamış olmamın yarattığı hayal kırıklığımdı bilemiyorum.
Kumral saçlarım rüzgarda dört nala koşan kısrakların yeleleri gibi savruluyordu biraz önce Rusell bana böyle söyledi beklide hatasını anlamıştı kırıldığımı hissetmişti kim bilir..
Küçük bir fayton arabası gördüm Rusell e eve onunla gitmek istediğimi söyledim belki arabada bana sarılır üşümüş yüreğimi ısıtacak bir şeyler söyler diye düşünmüştüm ama olmadı nedense aramızda görünmeyen bir engel vardı.
Bundan sonraki yaşamımızı sürdüreceğimiz eve varana dek tuhaf suskunluğumuz devam etti.küçük bir bahçenin içindeki evin önünde durduğumuzda hemen yan taraftaki tek katlı eski bir evin perdelerini aralayıp bize merakla bakan aşağı yukarı benim yaşlarımdaki bir kadının varlığı dikkatimden kaçmadı……..
Bartminsk’e gelmemin üzerinden dört koca gün geçmişti bu arada eve iyice yerleşmiş ve bu küçük ama şirin evi sevmeye başladığımı hissettim Rusell deki garip davranışlar bir miktar azalmıştı yinede bu adam benim aşkım Rusell den kesinlikle farklı biriydi.
Demek ki insan uzun süre ayrı kalınca aralarında böyle garip şeyler olabiliyordu.Evdeki ihtiyaç duyacağımız malzemeleri listeledikten sonra birlikte akşam alışverişine çıktık aramızdaki tuhaf bir o kadarda çıldırtıcı sessizlik arada bir sarf ettiğimiz kısa kelimelerle bozulmasa dışarıdan bakanlarca birbirini hiç tanımayan fakat birlikte yan yana yürüyen iki yabancı izlenimi uyandırabilirdi…..
Eve döndüğümüzde vakit epeyce geç olmuştu.Rusell çok yorgun olduğunu söyleyip yatmak üzere odaya yöneldi buraya geldiğimden bu yana dört gün geçmesine rağmen Rusell bana hiç yaklaşmamıştı her seferinde yorgun olduğunu söyleyip sırtını dönerek uyuyordu,
<<Bu sorunu kısa zamanda çözmem lazım >> diye düşündüm ardından kasabanın tek alışveriş merkezinden satın aldığımız yiyecek, içecek,temizlik malzemelerini yerlerine yerleştirmeğe koyuldum.
İçimdeki özlemi, kor ateşte tütsülenen hasretimi dindirebilmek için ne planlar yapmıştım oysa ama işler istediğim gibi yürümüyordu,bilmediğim adını koyamadığım büyük bir problemimiz vardı ve ben bunun ne olduğunu bilmiyordum….
Sabah erkenden Rusell’i işine yolcu ettikten sonra birden aklıma önceki gün komedinin içinde bulduğum günlük geldi, hızla yatak odasından içeri girdim,içinde neler yazdığını bilmediğim günlükle birlikte yeniden salona döndüm yaptığı şeyin af edilir bir yanı yoktu kocamda olsa ona ait ve özel bir şeyi okumaya hakkım olmadığı halde içimi kemiren merak duygusuna yenik düştüm.
Rusell in daha önceleri böyle bir alışkanlığı yoktu demek ki yalnızlık insana yepyeni alışkanlıklar kazandırabiliyordu.vicdan azabı ile karışık bir merak duygusu ile gelişi güzel bir sayfayı açtım ve okumaya başladım…
<<Bu gün uzun süredir unuttuğum adını koyamadığım kendime bile itiraf edemeyeceğim duygular beni adeta esir aldı yüreğimi göklere fırlatan taze bahar kokulu bir aşk bu gün neredeyse eskimeye yüz tutmuş bir bedende mahsur kalan zavallı ruhuma ait gönül kapımı çaldı.
Kahretsin nedense hiç pişman değilim Karene duyduğum aşka rağmen..
<<Yıllardır böylesine bir mutluluk yaşamamıştım hayat galiba çok çok çook güzel.>>……..
Okuduklarım karşısında bir anda şaşkına döndüm Bir sonraki sayfayı hışımla çevirdiğimde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum…
<<Hiç beklemiyordum hatta bir daha gelemezsin utanırsın sanmıştım benim yüzüne bakmaya utandığım gibi,dün yaşanılanlardan sonra gelebilmek kolay mı mutluluk boyun bükmekse aşka, ben önünde eğiliyorum güzeller güzeli bahar kokulu aşkım.>>
Annen dün gece seni gece epeyce hırpalamıştı sen benden gittikten sonra ayrıca çokta yorgundun, hani sevişmek seni çok yoruyordu ama her şeye rağmen bu gün yeniden sabah güneşim oldun bir daha süzüldün penceremden içeri buna şaşırmadım desem yalan olurdu hani mavi gözlü bahar kokulu bir süredir kadınım aşkım benim.
İnsan hem çok isteyip hem de nasıl karşı koyacağını düşünür ya bende öyle bir haldeyim aşkım gelmekle iyi etmedin mi acaba? galiba utanıyorum kendimden daha dünün yıkımlarındayken ilk defa aldatmanın yakıcı tadı düğüm düğüm boğazımı sıkarken gelmemelimiydin yabanım bahar çiçekleri saçlarında papatyalı kadınım.>>…
Dizlerimin bağı çözülmüş neredeyse bayılacak gibi olmuştum başım hızla dönmeye başlamıştı Rusell o çok sevdiğim adamım uğruna ölümleri göze aldığım demek ki beni aldatmıştı ilk günden bu yana o tuhaf o yaban o kaçak davranışları bu yüzdendi demek başka birileri girmişti aramıza her fırsat bulduğunda bana taptığını söyleyen adam şimdi başka bir tanrıçamı bulmuştu kendine. yeniden satırları hızla okumaya başladığımda bundan emin oldum….
<<Neyse her şeye rağmen bendesin ya çare kalmadı, bu seferde yine yalnızlığıma vurulmuş bir hançersin yeniden saplandığın yerden seni sökmek imkansız., sanıyorum ete kemiğe büründü hançeri aşkın yüreğimde kemikleşen bir sancısın bundan sonra hiç gitmemecesine.kurtulamam bu duygudan sonra karşı koyamadığım hislerim isteklerim seni düşündükçe azan boğalar gibi seni bir solukta içime çekme heveslerim ve sen bebek yüzlü yabanım bahar çiçekleri saçlarında papatyalı bir süredir kadınım.>>…
Seninle yeni bir fırtınanın esir aldığı çılgın okyanuslara saldım kendimi gözlerim kapalıymış daha önceleri, haberi bile yokmuş yorgun kalbimin aşkın yakıcı ateşlerinden;
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.