SÜRGÜNDEKİ SIĞINAK
eski şehrime...
Uzaklardan bir ses konuşturdu kalemimi
uzaklardan bir ışık aydınlattı karanlığı
uzaklardan gelen bir gemi götürdü beni eski şehre........
Uzak sandığımız,uzakta kaldığını sandığımız her şey ne kadar yakınımızda,nasıl da kelepçelenmiş yüreğimizin en ücrasına..
O ücralar oluşturmuyormu zaten kalabalık(anıları)
Uzaklar yakınmış,ücralar kalabalık..
Dönermiş insan eski şehre ne kadar geldim ordan dese de ..
Döneriz bir gün eski şehre..
Hele ki o şehrin koynunda doğmuş,büyümüş,hayatı orada tanıyıp,anlayıp,olgunlaşıp,yeni tutkular edinmişse..
Dönermiş istemediğini sandığı o tutkulu şehre...
Döneriz bir gün eski şehirlere,tıpkı eski bir sevdaya döner gibi..hasretle,biraz kararsız,epeyce naçar...
O şehir;firarımdı,gurbetim,memleketim
sürgünüm,sığınağım,nefretim,sevgim
Hayatımın başlangıcı,orta yeri........
Özenerek baktığım kapısından güvenle dışarı çıkışım..yıllarca imrenerek,hasretle onu arzuladım.Sonra bir gün ansızın tutu kollarımdan aldı içine beni.Yeniden doğurdu,büyüttü,bazen özenle,bazen umarsızca..Sonra yuvadan uçma vaktin geldi der gibi uğurladı beni.
Üşüyen ruhuma,şefkat bekleyen gönlüme uzun süre kollarını açmasını bekledim;tutkuyla,sabırla...
Açtı neden sonra kilitli kapılarını.Gizemine ulaştım,verdi sırrını bana..
O kalabalığında beni seçti.kabuklarının altında bir inci buldu
sonra vazgeçmedi benden.
Oysa ben geçtim ve gittim ondan....................