GÜLÜMSEYEBİLMEK
GÜLÜMSEYEBİLMEK
Acı çekerken, ağlarken bile gülümseyebilmeli insan. Sırf onu ağlatanlara inat, hayatın önüne çıkardığı engellere inat! Gülümsemek… Dünyanın en kolay, en karşılıksız ama en değerli şeyi… Bırakın! Elinizden uçsun, gitsin her şeyiniz… Sevdiğinize verebileceğiniz bir tebessümünüz varsa hala; dünyanın en zengin insanısınız siz. Hep aklınızda, yüreğinizde olsun bu.
Sabah okula giderken bakıyorum insanlara. Çevremde neredeyse hiç kimse gülümsemiyor. Herkes yaşam kavgasına düşmüş, hayatın güzel yönlerini görmemeye yemin etmiş kendilerini mutlu etmekten aciz insanlar… Herkesin yüzü; sonbahar aylarında dolu her an yürek ürpertmeye hazır kapalı hava gibi iç karartıcı… Somurtkan. Ama ben yine de tebessüm edip şükrediyorum… Çünkü etrafımda insan var. Öyle ya da böyle yalnız değilim.
Geçen sabah; yüzünden düşen bin parça, dakikada bir oflayan birinin yanına yanaştım. Sordum ona:’’Nedir seni bu kadar dertlendiren?’’diye. Kısaca cevap verdi:’’Uykum var!’’şaşırdım bu cevaba.’’Ne garip bir insan’’ diye geçirdim içimden… Nasıl olur da uyanabilmenin bir armağan olduğunu düşünemez. Allah’ın ona bir gün daha bahşettiğini anlayamaz. Yine gülümsemek geldi içimden… Uyanabildiğim için.
Neden hep gülümsemek için sebep arar insan? Bu dünyaya insan olarak gelmek yeterli bir sebep değil mi? Ya parazit bir canlı olsaydı mesela… Konağı olmadan yaşayamayan, hiçbir uzvu olmayan ne yaptığını bilmeyen bir parazit… Kendimi bir parazit gibi düşününce yine gülmek geldi içimden…
Bazen çok mu gülüyorum ben diye soruyorum kendime. En kötü şeyde bile bir mutluluk sebebi arayan polyanna… Sonra bu soruyu sorduğu için yüreğim kızıyor aklıma. Ya ben de çevremdeki çoğu somurtkan insan gibi bir an evvel yanından uzaklaşılmak istenen biri olsaydım. İnsanlar bana “içimi rahatlattın’’ yerine “içimi kararttın’’ deselerdi. Ah… Bunları düşününce binlerce kez şükrettim yine. Ve bu sefer ben değil yüreğim gülümsedi hayata bakan gözleriyle… Gülümseyebildiği için.
Gülümsemeyi unutmamış ve hatırlamak isteyen
Dostlara… Sevgilerimle.