- 1061 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Güvenlik ve Ebeveynlik
Fi tarihinde Garibistan’da öyle bir tefrika doğmuş du ki, ahali bölük pörçük olmuş. Allah’dan ülke o kadar geri değildi, ithal de olsa teknolojinin nimetlerinden faydalanıyordu. Bu dağılım öyle hal almışdı ki, her vatandaş sadece kendi fikrî grubuyla muhatab oluyor, işini öyle görüyordu. Herkesin dilinde "biz ve diğerleri" sloganı gelişmiş. Ebeveyn adayları bile "şu hastane senin, bu hastane benim" diyordu.
Ülke yönetimi çok demokratik olduğundan nizamî aralıklarla doğumhaneleri teftiş eder, isim listeleri alırlardı. Bazı bebekler zayıf doğduğundan küveze alınırdı ve bu küvez(ler) de "fiş" ile enerji kaynaklarına bağlı idi. Güvenlik gücleri böyle bir doğumevine gelip, başhekimden bilgi alınca, "vay birileri fişlemeyi bizden önce başlatmış, demek ki karşı spionaj var, vatanın bölünmez bütünlüğü adına tüm vurucu timler teyakkuza! dediler.
Maalesef bu titiz tedbirlere rağmen bu "karşı spionaj" bir türlü bulunamadı ve bir telsiz bildirisi geldi: derhal yeni doğan erkek çocukların ismini kayd edip, merkeze getirin!
Emir demiri keseceğinden işe başladılar:
Güvenlik Başamirliğine Rapor:
1. hastanede doğan oğlanların adları: Adem, Muhammed, İbrahim, Abdullah, Ali, Ömer, Osman, Mücahid, Fatih.
2. hastanede doğan oğlanların adları: Çağdaş, Egemen, Devrim, Aydın, Özgür, Akım.
3. hastanede doğan oğlanların adları: Oğuzhan, Boğaç, Kağan, Yiğit, Timuçin, Alperen, Kürşat.
İçerde olan bitenden haberim yokdu ve güneşli günde aynalı bir gözlükle merkezin önünden geçiyordum. Şüpheli görünmüşüm ki, derhal içeri sorguya alındım. İlk sual: kaç çocuğun var? cevab vermek zordu, evde bir çocuk vardı ama benim değildi. Yine de karımdan korkduğum için, yani bebeği dışlamış görünmemek için "bir oğlum var!" dedim.
- Adı nedir?
- Emek!
- Öyle isim mi olur?
- Bakın amirim, siz burada devletin şevkatli kolusunuz, beni anlayacağınızı sanıyorum.
- Anlat!
- tanışdığımızda karım, eşinden ayrılmışdı, çok şükür ki hızlı bir şekilde boşanma işlemi gerçekleşdi ve evlenmemiz için engel kalmadı. Fakat karım hamileydi.
- Sonra?
- Mahallede bir şaiya çıkdı, Aciz Kalem evleniyor, bir de zahmetsiz çocuğu olacak, diye. Oysa ben hayatda ne kazandıysam, bileğimin ve yüreğimin gücü ile kazanmışdım. Karıma da, doğacak bebeğe kendi çocuğummuş gibi bakacağım sözü vermişdim. O yüzden karıma ilk defa ultimatom verdim: bu çocuğun adı Emek olmazsa, izdivacımız yürümeyecek! Sağ olsun, kabul etti. O gün bugündür, ben, karım ve Emeğimiz mutlu bir şekilde yaşıyoruz.
Amir birden hiddetlendi:
- Vay, ne demek ulan bu? Biz kendi evimizde, kendi karımızla, kendi çocuğumuzla mutlu olamıyoruz, sen zahmetsiz çocukla mutlusun, bunun hesabını vereceksin!
Hayat hikâyemiz önce vilayete oradan da senatoya iletildi ve şöyle yeni bir kanun çıkdı: KDV oranı % 20’dir, üvey çocuk sahibleri için bu oran dörtte bir oranında arttırılır.
Bu kanun bizi biraz madden zorlayacakdı ama, şeriatın kesdiği parmak acımaz, diyerek sineye çekdik.
Neticede "her şey vatan için" değil miydi!
YORUMLAR
...:))) Güzeldi tefrika ..fazlasiyla.Bence bu kalem hep yazmali.Saygilarimla
Aydın Bayrakdar
Selam ve saygılarımla...