- 940 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Yaralı göç III
Mevalim,
ızdırabın kırbacındayken sabrım sesin sesime değdi. Derin
bir nefesti göğsümü vuran sevinç. Uyumak zor gelmedi bu
defa lakin özlem hep aynı demindeydi. Şükreyledim, rabbim açtı
vuslat kapısını mahzun yüzüme.
Nar dalım, bütün kırmızıları döktün pencereme. Semayı sardı
aşkın hoş sedası. Anlıktı belki gönül sözlerinin buluşması.
Yokluğun boşluğunda büyüyen varlığın ne hoş. Gülmelerini
okşuyorum öncemizin, şimdi üzerinde biriken yağmur gibiyim.
Fırat gibi olsa da gurbet içim, Dicle misali akar sılaya
verdiğim gözlerim. Kelepçeli bahtına sukut yüreğim.
İkimiz; yetim boğazında boğulan hak. Talih salınan sokaklar
bize çok uzak.
Alıştık, bütün sevaplar kardelen boynumuza yasak. Günleri
sayacağız da bohçamızda tükenenler hatırına, beyazları
giydirecek mi bahtımıza ömür.
Göğüs göğümüzde tüketecek miyiz son nefeslerimizi ilk nefes
serinliğinde.
Varlığım varlığına alıştı, gel gayri.
Sude Nur Haylazca
YORUMLAR
Hitabın güzelliği en başta, sonra gelecekleri güzellik tadında algılamaya yetiyor. İkinci hitap "nardalım" ...
Nar, narçiçeği...Alabildiğine narin, tez ömürlü nar çiçeği.
Sabah tülü sarılı naifliklerin en naifi...Sonrası...Yazılamıyor ve nar yazılamamanın, ifadeleniş içine girememenin ifadesi... Nar... Ve artık susalım.
Yazılarında ırmaklar, sular var öncekinden gelip sonrakine devreden. Irmaklarla çok şeyler akar zamana, varabilen için farkına.
Her cümlesi ah u efgan...
Güzeldi. Tam.