- 3497 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞANDI VE BİTTİ
“Bir gün daha yaşandı ve bitti
Küçük sevinçleri ve küçük kederleriyle
Herhangi bir gündü çok önemli değildi
Seni düşündüğüm birkaç andan başka…”*
Sezen Aksu’nun “Beni Unutma” isimli şarkısından bir dörtlükle başlamak istedim yazıma; ilk dizelerini görünce hatırlayacağınız ve okurken gayri ihtiyari mırıldanmaya başlayacağınız bu şarkı çok şey düşündürdü bana…
Güzel bir pazardı aslında yaşadığım havanın sıcaklığına rağmen. Önce sıradan başladım güne, sonra dostluk temelini yıllar önce attığımız üniversite arkadaşlarımın nete gelişiyle ayrı bir anlam kazandı gece. Kilometrelerce öteden ilaç olduk birbirimize, harflerin gölgesine sığınan sohbetlerimizle...
Son günlerde çevremizdekilerin bir cümleyi sıkça kullandığını fark ettik sohbetimiz esnasında: “Yaşandı ve bitti…” İnsanların böylesine ağır iki kelimeyi yan yana kolayca; bir çırpıda söyleyebilmesi düşündürdü bizi. Yaşarken taşıyamadığımız pek çok şeyi bir çırpıda söyleyerek mi hafifletiyorduk acaba yürek yüklerimizi? Yılların birikiminden kaçış mıydı bu iki cümleyi umarsızca iki dudağımızın arasından fırlatıp atışımız? Ya da gerçekten yaşamış ve bitirmiş miydik her şeyi?
Küçücüktük; sevdalara, sevgilere önem verilirdi o günlerde… İnsanlar mutluydu, gülümsüyorlardı… Sevgi kutsaldı, efsane olmuş aşklar anlatılırdı dağları deldiren, çölleri aştıran; uğruna savaşılandı sevdalı olunan…
Büyüdüğümüzde ya da büyüdüğümüzü sandığımızda çok şey değişti. Sorgulayıp yaşamaya zamanımız yoktu. Bizden öncekiler çok şeyi yaşamış bitirmişti ve bize yıkıntıları kalmıştı… Gençlik yılları darbe dönemine rastlayan susturulmuş bir nesildik. Hiçbir şeye hakkımız yoktu, sadece emir kipleriyle kurulan cümleler yer alıyordu yaşantımızda… Sorgulamadan, tablet gibi verilen bir hayatı yaşar hale geldik bir süre sonra… Ya da yaşayamadık demek daha doğruydu…
Çevremdeki insanlara bakınca gözlerinde hüzün görüyordum, bıkmışlık, geçmiş bir yaşamı yakalama telaşı. Sus/turul/muş olmanın getirdiği pişmanlıklar, boşa geçmiş ömür kırıntıları toplama çabası , “Söyleyemedim!” haykırışları…
Hayatlarını anlatırken ise umursamazca dökülen o iki kelime: Yaşandı ve bitti. Bu kadar kolay mı özetleniyordu bir yaşam? Ya peki birlikte geçirilen anların, birlikte yapılan paylaşımların ve hepsinden önemlisi anıların hiç mi değeri yoktu? Şarkıya takılı kalışım ve yazıma taşıyışım bir ömrün bir gün gibi anılmasından, herhangi bir günün bitişi kadar duyarsızlıkla o iki kelimeyi cümleye dönüştüren insanlar yüzünden olsa gerek. Bir ömrün en güzel yıllarını geçirdiğimiz, birlikte büyüdüğümüz insanları gerçekten yok mu sayıyorduk “Yaşandı ve bitti” diye söylerken? Her hangi bir gün bitiyordu önemsizce ama bir zamanlar sevdiğimiz, birlikte bir ömür vaad ettiğimiz kişiyi gün gelip yok saymak haksızlık değil miydi “o”na ve sevdalarımıza?
Yaşadıklarının özetini bu iki sözcükte ya da tek cümlede özetleyenlerin yenilgiyi kabullendiklerini düşünüyorum. Herkes kendi payına düşeni almış ve noktayı koymuşlar belki… Noktadan sonra yeni cümleler kuramayacak kadar acizler ki anıları bile yok sayabiliyorlar… Bazen hayat acımasız davranabiliyor, biten bir gün kadar anlamsız olabiliyor ilişkiler. Ama “o”nu düşündüğünüz birkaç an bile kalmıyor mu geriye?
Sanırım değişen çağla gelen bir hastalık bu; az zamanda çok şey yapma ve buna bağlı olarak hızlı yeme, hızlı çalışma, hızlı dostluklar ve sevdalar edinip hızlı harcama… Ve seçenek fazla bu hızlı yaşama içinde çünkü birinin kaybettiği diğerinin yenisi oluveriyor... Duygular anlamsızlaşıyor, yaşanmıyor, özümsenmiyor; anlık tatlar alıyor “kalp çarpıntıları”nın yerini…
Hal böyle olunca da yazacak çok şey olmasına rağmen kısa cümlelerin arkasına saklanıyor tüm gerçekler ve sanırım dinlemekte olduğunuz müziği de değiştirip her şeyden kaçıyorsunuz farkında olmadan.
“Yaşandı bitti saygısızca
Aldatmanın tadına varınca
Doğru söylesen kimin umurunda?”**
*Sezen Aksu şarkısı
**Burak Kut şarkısı
HATİCE ERDEMİR KUZU
www.gridergi.com köşe yazılarından
YORUMLAR
İnsan ilk önce kendini tanımalıdır, ik önce kendiyle barışık olmalıdır insan, yalnız kalıp kendiyle yüzleşip kendi yolculuğuna çıkıp ilk önce kendi bütünlüğünü tamamlamalı ama malesef kendi bütünlüğünü tamamlayamamış insanlarla dolu heryanımız hiç birşeyi sorgulamadan yaşayıp ve herşeye yaşandı bitti diye kendilerini avutuyorlar ve onlara tokat gibi olan bu yazınız için size sonsuz teşekkür. Kaleminiz daim olsun, sevgilerle....