- 1136 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Düğün Dönüşü
Akrabamızın düğünü için bir hafta sonu Uşak’a gittim. İş hayatımız çok yoğun olduğu için izin alamadım. İşten çıkınca gidip, düğün sabahı
erkenden dönüp, doğruca eve uğramadan işe gitmek için plan yaptım.
Dediğim gibi, düğün sabahı yorgun bir şekilde muavinin gösterdiği koltuğa oturur oturmaz uyumuşum.
Ne kadar yol aldığımızı hatırlamıyorum, çocuk sesiyle uyandım.
Yorgunluktan yanıma kim oturdu görmemişim. Gözümü açtığımda ayaklarımın dibinde bana bakan bir çift göz gördüm. Bu gözlerde merak, korku ve endişe vardı.
Üç dört yaşlarında kara üzüm gözlü bir erkek çocuğu.
Yanımda oturan çocuğun annesi olmalı; otuz otuzbeş yaşlarında, onun da kucağında bir yaşlarında bir bebek var. Bebek ağlıyor. Kadın onu emzirmek için uğraşıyor, yerdeki çocuğun ağlamaktan gözleri kızarmış.
Ben yarı uykulu, bu manzarayı seyrediyorum. İçimden bir çığlık atmak geldi. Şimdi ne yapayım? Neden oturttunuz bu çocuklu kadını, ben yorgunum uyuyacağım mı diyeyim? Yoksa bu çaresiz kadına yardım mı edeyim? Beynimde birkaç saniye dalgalanma oldu ama; çabuk karar verdim. Bir gün uykusuz kalabilirim ama; yanımdaki kadın gerçekten çaresiz ona yardım etmeliyim. Çantamı açıp içinden bir kraker çıkarıp yerdeki çocuğa uzattım. Çocuk çekinerek aldı. Kadın ters ters çocuğa bakıp
_’Var onun krakeri ‘ dedi.
Bir tanede benden olsun, fazla parmak göz çıkarmaz’ diyerek krakeri uzattım.
_’Ben Emine, senin ismin ne’
_’Ben de Öznur’
_’Ne güzel ismin varmış; tıpkı senin gibi. Tanıştığımıza memnun oldum Öznur. Bebeği bana biraz verir misin’?
_’Yok abla, sana zahmet olmasın ben bakıyorum’
_’Tamam Öznur, elbette bakıyorsun ama; biraz da ben sevsem olmaz mı’? aslında bebeği alıp kadını biraz dinlendirmekti amacım.
_’Madem ki sevmek istiyorsun alabilirsin’ diyerek bana uzattı bebeği. Kendi de yerdeki çocuğu kucakladı. Böylece hepimiz mutlu olduk. Öznur durmadan ağlayan çocukları susturmuş oldu. Ben de birine yardım etmenin huzuruyla bebeği seviyorum. Yaramaz bana gülücükler atıyor.
_’Yolculuk nereye Öznur’
_’İzmir’e abla’
_’Sen İzmirli misin’
_’Hayır abla, ben Mardinliyim. Annemler Uşak’a taşındılar, ablam da İzmir de oturuyor. Bir haftadır annemlerdeydim, gelmişken ablamı da ziyaret etmeden gidemedim.’
_’Eşin yok mu? Öznur’
_’O gelmedi, beni otobüse bindirdi, annemler garajdan aldılar. Mardin de kimsem kalmadı abla, bütün ailem batıya yerleşti, ben orda yalnız kaldım. Aslında Mardin’i çok seviyorum. Eşim de çok seviyor, çocuklarımız kendi kültürleriyle yetişmeli diyor, ona hak veriyorum. Hep ben konuştum, sahi sen nerelisin abla’?
_’Ben Uşaklıyım ama; ailem ben üç yaşındayken Manisa ya yerleşmiş, ben artık Manisalı görüyorum kendimi.’
_’Olamazzzzzzz’
_’Ne oldu Öznur, kötü bir şey mi söyledim.’
_’İnanmıyorum, ben senin Uşaklı olduğuna inanmıyorum.’
_’Neden Uşaklılar çok mu kötü’?
_’Ben seni doğulu sandım, hatta Mardinli sandım. Deminden beri bir Mardinliyle konuştuğumu sanıyordum. Senin batılı olduğuna inanmak istemiyorum.’
_’Neden böyle düşünüyorsun Öznur.’?
_’Bir batılının bu kadar sıcak olabileceğini hiç düşünmedim. Ben hep soğuk insanlar olarak hayal ettim sizleri.’
_’İşte şimdi batılılarında sıcak insanlar olduklarını gördün değil mi? Önemli olan insan olabilmektir Öznur, doğulu ya da batılı olmak bir şey değiştirmez. İnsan olmanın getirdiği erdemleri yaşamadıktan sonra nereli olursan ol bir şey ifade etmez, Öğle değil mi.’?
_’Çok haklısın abla, özür dilerim kabalık ettim’ diyerek kızardı, gözleri daha bir sevgiyle baktı bana.
_’Eşin ne iş yapıyor Öznur’?
_’Eşim mahalli sanatçı. Yeni kaset çıkardı, bak sana birini vereyim’ diyerek çantasında aramaya başladı ama; bir türlü aradığını bulamadı.
_’Hay Allah annemlerde kalmış abla eşimin adı Hasan …. Sen istersen kasetçilere bak belki buraya da gelmiştir’
Benim yolum az kaldı, son tabelayı da geçtik, tek tük evler görünüyor.
_’Öznur, benim memlekete geldik ben şimdi ineceğim, sana hayırlı yolculuklar dilerim. Hakkını helal et’
_’Abla ne hakkım var? Asıl sen helal et, hakkında kötü düşündüm. Hem kendi rahatını hiçe sayıp benim çocuklara baktın, inşallah yolun Mardin’e düşerse mutlaka beklerim.’ Otobüs durdu ve ben indim yorgun argın işimin yolunu tuttum.
Bir ay sonra aklıma Öznur geldi, ne telefon ne de adres almıştım. Elimde olan tek ipucu kocasının adıydı. Postaneyi arayıp Mardin den Hasan …. Numarasını sordum, karşıdaki memur biraz duraklamadan sonra bana numarayı verdi.
_’Alo, ben Emine, Öznur Hanım’la görüşebilirmiyim’
_’Ben Öznur, siz hangi Emine siniz’
_’Hangi Emine olacak, yol arkadaşın’
_’İnanmıyorum, beni işletiyorsun, sana inanmıyorum’
_’Tamam o zaman, ben sana benim numaramı vereyim sen beni ara kalbin kanaat etsin.’ Deyip numaramı verip telefonu kapattım, az sonra telefon çaldı.
_’Alo.
_’Emine ablaaaaaa, inanamıyorum beni aradın, şu anki duygularımı hiç bir şekilde ifade edemem. İster inan ister inanma büyük ikramiye bana çıksa bu kadar sevinmezdim ben’
_’Biliyorum Öznur, sen adın gibi nurlu bir insansın, aslına bakarsan büyük ikramiye bana çıktı; çünkü senin gibi bir arkadaşım oldu’
Emine Uysal 27/08/2009