- 753 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GENÇ ADAM-1
Ağır ve nereye gideceğinden emin olmayan adımlarla yürüyordu genç adam. On dakika önce içinde bulunduğu sınıftan, biraz temiz hava almak için ayrılmıştı. Ağır ve nereye gideceğinden emin olmayan adımlarla ilerliyordu…
Okulunu oluşturan binalar, bölgeye hakim bir tepeye kurulmuştu. Bu açıdan tepenin eteklerinden bakanlara adeta bir ortaçağ kalesi izlenimi verdirmekteydiler…
Genç adam düşünceli bir halde tepeyi işgal etmiş olan palamut ağaçlarının arasında yürüyordu. Tepe yeşil bir çimen örtüsü ve palamut ağaçlarıyla süslenmişti. Kendi gibi olmasa da bir çok insan yanından geçip gidiyordu. Daha fazla yürümedi. Beğendiği bir yerde çimenlerin üstüne bağdaş kurarak oturdu. Kendine hatırı sayılır bir mesafede oturan irili ufaklı örgenci gruplarını görebiliyordu. Onlardan uzak olmayı bilerek istemişti…
Genç adam derin ve oksijen yüklü bir havayı içine çektikten sonra önündeki manzarayı izlemeye koyuldu.Tepenin hemen eteklerinde baharla gelen yağmurların sebep olduğu pek de küçümsenmeyecek büyüklükte bir su birikintisini – mini bir göl - ve tepenin hemen karşısındaki dağın suya aksini görebiliyordu.Kırılgan ve içe dönük yapısı, gördüğü her şeyden çabuk etkilenmesi, gördüğü bu manzara karşısında genç adamı tahayyül ve tefekküre itti. Bağdaş pozisyonundaki oturuşunu değiştirdi ve taze çimenlerin üzerine kendini bıraktı. Çimenler genç adama bir yatak rahatlığı sunmuştu. Göldeki dağ yansımasını düşünüyordu. Gördüğü bu güzellik, ruhunu sıkan günlük hayat temposundan bir nevi uzaklaşmasını sağlamış, manzaradan uçsuz bucaksız mavi gökyüzüne çevirdiği gözlerine bir ışıltı, canlılık doldurmuştu.
Genç adam derin gökyüzüne bakıp daha önce okuduğu bir mısrayı içinden tekrar etti: ‘’Varlıklar gerçeğin aynası burada!’’.. ve ne zamandan beri varlığını hissettiği ancak anlam veremediği,kelimelere dökemediği kıpırtıyı, o andan itibaren sıfatlandırdı: Özleyiş…
‘’İşte bu olmalı!’’dedi genç adam.’’Sen O’sun. Beni kendine çeken şey bu!..’’ Gerçekten de ruhunun ‘’ geçmeyen bir anın,solmaz bir güzelliğin,bitmeyen bir mutluluğun’’ özleyişini çektiğini, sırtına saplanan bir bıçak keskinliğindeki acıyla fark etti.
‘’Vakıa, kusurlar ve eksiklikler üzerine bina edilen bu hayat seni varlığını zorunlu kılıyor’’ dedi içinden..
Masmavi gökyüzüne bu düşüncelerle dalgın bir halde bakan genç adam, birden karşısında bir çift gözün olduğunu ve süresini kestiremediği bir andan beri aslında bu gözlere baktığını anladı.
‘’Selam’’ diye bir ses onun iyice kendine gelmesini sağladı.Yattığı yerden doğruldu ve ‘’ Aa sen miydin?’’ diye cevap verdi genç adam…
Karşısında kıvırcık saçları,kahve gözleri,kan rengi dudağıyla etrafa bir renk-canlılık katan o kızı gördü.Bahar kadar canlı.Zaten ona hep bahar kadar güzel ve canlı derdi içinden.
Bahar kadar güzel kız:
- Evet benim. Geçerken, çimenlere uzanmış yatan kişinin sen olduğun kanaatine varıp yaklaştım.
Gülümseyerek:
- Yanılmamışım… Söyle bakalım burada ne yapıyordun gözlerini yukarı dikmiş vaziyette?
Genç adam uzandığı çimlerden kalkarken,üzerine takılan birkaç çimeni temizleyip, az önce ne yaptığını hatırlamaya çalıştı.Düşünüyordu…
Kahverengi-yeşil karışımlı ala gözlerini kızın kahve gözlerine bir anlık dokundurdu.
-Düşünüyordum dedi.
Kız genç adamın elbisesine takılmış olan bir çimen tanesini aldıktan sonra o kendine mahsus rikkatiyle:
- Düşünüyor musun? Neyi? Kimi? Dedi.
Genç adam az önce yaşadığı o fırtınayı kelimelere dökmenin zorluğunu bildiği için kendi yakıştırdığı sıfatı kullandı.
-Özleyiş’i dedi.
Bahar kadar güzel kız cebinden çıkardığı telefonunun saatine bakarak, az önceki rikkatiyle tekrar sordu:
- Özleyiş mi? Neyi? Kimi özleyiş?
Genç adam duraksadı.Gözlerini kızın kahve gözlerine bir kez daha değdirip kaçırdıktan sonra:
- Doyumsuzluğu doyuracak olan Özleyiş’i dedi.
Bir an sessizlik..Bahar kadar güzel kız aldığı bu cevap karşısında şaşırdı.Kelimeler gayet açıktı ve genç adamın neyden bahsettiğini anlamıştı çünkü onu tanıyordu.Ne diyeceğini bilemedi…
Ortamın hareketsizliğini ve sessizliğini bahar kadar güzel kızın telefonunun saatine ikince kez bakması ve ‘’Dersim başlamak üzere, gitmem gerek. Hoşça kal’’ demesi bozdu.
Genç adam:
- Peki, hoşça kal diyerek karşılık verdi.
Yeniden kendini çimenlerin üzerine bıraktı ve gözlerini masmavi göğe çevirdi.. Aşıktı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.