GÜL YÜZLÜ ŞAİR...
Yıl 2072 edebiyat sitesinin birinde 40 şair/yazarla sınırlı bir site varmış...
Bu site ancak üyelerinden biri veda ettiğnde yerine yenisi alınıyormuş...
Ve günün birinde bu siteden bir arkadaş ayrılmış,sitede bir kişilik bir kontenjan boşalmış...
Çok duygulu şiirler yazan iyi bir şair hemen üye olmak için başvurmuş fakat geç kalmış her nedense daha önce üye olan başka bir şairi üye yapmışlar.Bu şair buna rağmen katılma isteğini belirtmek için bir dolu bardağa bir gül yaprağı koyarak site yöneticilerine göndermiş...
Bunun karşısında duygulanan site yönetecileri bu büyük ve yüce şairi kırmamak adına ve 40 kuralını da bozmamak adına 40’ın arkasına bir 0 atarak yani sayıyı 400’e çıkararak bu şairi kabul ettkiklerini ve ona değer verdiklerini ima eden bir pusula göndermişler...
Bu jest karşısında duygulanan gül yüzlü şair..40 ’ın sağındaki sıfırı silerek soluna yazmış ve aynı pusulayı kibar bir şekilde göndermiş ve o şekilde kuralı bozmadan siteye üye olmuş...
Ve o sitede harika şiirler ,yazılar yazarak edebiyat yaşamına devam etmiş...
YORUMLAR
Yiğidi öldür,ama hakkını ver...yargısız infaza bir tepki olmuş,hen de çok imalı şekilde...Keskin zekalı tapınak müraatçısının kullandığı yöntemi kullanan gül yüzlü şaire hayranlık ve destek...Bir hikayeden ilham alarak,yapılan haksızlığı nazikçe eleştirme yolu bu olsa gerek...Kıvrak ve nazik bir üslup...tebrik ediyorum bu güçlü kalemi...
sevgili aydın bey;bu yazıda elbette esinlenme var. ve amaç karşılıklı sevgi ,saygı ve hoşgörüyü aktarmaktı...
başka bir yerde de iranda bir şairler meclisinde bu gül ve dolu bardak bahsi geçiyordu...
ve siz de bir tapınakta geçtiğini söylüyorsunuz..
ve bende bu anonim hikayeyi bizim site olan edebiyat defterine uyarlamaya çalıştım...
ve benim amacım çok uç eleştiri yapan ve bu eleştirileri silinen arkadaşlara bir mesaj vermekti...bir sevgi ve hoşgörü ortamının oluşmasına katkıda bulunmak istedim..
sanırım bu açıklamam yeterli olmuştur...
sevgilerimle...
"GÜL YAPRAĞI
Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini
aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli
olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan
açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı
geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.
Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden
kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.
Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist,
kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan
sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı,
tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.
Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar
suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı.
Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz
demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir
gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı.
Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak
yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir
gül yaprağına her zaman yer vardı."
Ütopik bir kurgu mu yoksa heryerde varolan ve herkes tarafından bilinen bir öykünün yeniden kurgusu mu?
Aklımdaki soru işaretlerinin kalkması lazım. Beni biraz aydınlatır mısınız? Ama lütfen özelden olmasın.
İyi günler.
aydın tarafından 7/10/2007 8:47:17 PM zamanında düzenlenmiştir.