- 3095 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
AH DEDE VAH DEDE !
Çok stresli bir işte çalışıyorum. Sabahın erken sayılabilecek bir saatinden akşama kadar yoğun bir şekilde çalışıyorum. Ben bir şirketin halkla ilişkiler departmanında çalışıyorum. Şirketin müşterilerinin sorunlarını çözümlemekle görevliyim. Benim görevim, onları memnun etmek ve gülen gözlerle uğurlamak. İşimi çok seviyorum. Stresine rağmen.
Yaptığım işte güler yüz ve diksiyon çok önemlidir. Konuşurken, karşınızdaki kişinin özellikle gözlerinin içine bakmanız ve mimikleriniz ile onların dikkatinizi çekmeniz gerekir. Sıkılmamaları için de akıcı bir konuşmanın yanında konuşacağınız kelimeleri de özenle seçmeniz gerekir. Müşterinin sorununu en kısa sürede ve olumlu bir şekilde çözümlemek gerekir.
Kesinlikle, müşteri ile tartışmadan fikrimi daha ılımlı bir şekilde yavaş yavaş kabul ettirmem gerekiyor. Bir kural vardır ticarette “ Müşteri veli nimetimizdir ve her zaman haklıdır. “ Bu sözü hiç unutmadan, uygulamaya çalışırım.
Bütün gün insanlarla uğraşıyorum. Eve geliyorum. Tek başına yaşadığım için de eve çoğunlukla, dışarıda yemeğimi yiyor, öyle geliyorum . Eve girdiğimde duvarlar üstüme üstüme geliyor. Dışarıya da her akşam çıkmıyorum. Çok erken saatte de uyumak istemiyorum. Çoğunlukla kitap okuyordum bir aralar. Ondan da sıkıldım. Laptop almıştım bir hevesle zamanın birinde. Birkaç kez gezindim ve sörf yaptım internette. Sonra da unuttum gittim. Bir akşam aklıma geldi. Koyduğum yerinden getirdim ve açtım. Can sıkıntısından geziniyorum Web sayfalarında.
Sonra aklıma maillerimi okumak geldi. Oturumu açtığımda karşımda bir kişinin listeme eklenme isteği var. Tanımıyorum ama gaflet bağladı beni. Kabul ettim. Maillerime baktım ve oturumu tam kapatacağım sırada , ekranda ışık yanıp sönmeye başlıyor. Kim diye merak ediyorum ve tıklıyorum.
“ Romantik âşık “
“ Merhabalar, tanışabilir miyiz.? “ Diye soruyor,
Ben şaşırıyorum. Kendi kendime “Allah Allah, kim bu ya ! Gecenin bu saatinde ne tanışması “ Diyorum. Ve o şaşkınlıkla kapatmak için yeltendiğimde ekranda tekrar o,
“Kapatmayı düşünüyordunuz değil mi ? Lütfen ! Sizinle tanışmak istiyorum. Siz, bir altmış beş boyunda, yaklaşık elli beş kilo ağırlığında, ela gözlü ve kumral bir bayansınız değil mi ? İsminiz nedir. ?“
Aklımdan kuşkulanmaya başlıyorum. Bütün bunlar bir hayalden ibaret mi acaba. ? Ama uyumuyorum. Kendime bir çimdik atıyorum. Yine hemen bir mesaj ekranda,
“ Yazık ya sana, niye çimdik atıyorsun şimdi durduk yere. “
Kafamı iki yana sallıyorum.
“ Benim adım Ahmet ! Sizi tanımak istiyorum. Lütfen! Sakın kapatmayın “ Yalvarırcasına yazıyor. Sanki o yazılarında sesini de duyuyorum. Sonra, aklıma kamera geliyor birden bire. Laptopumdaki kamerayı unutmuşum. Dalgınlık anımda da kamera açma isteğini de kabul etmişim.
Onunla msn de sohbetlerimiz bu şekilde başlamış oldu velhasıl. Sonraki gecelerde ayrılmaz ikili olduk. Saatlerce yazışıyoruz. Fikirlerimiz uyuşuyor, aynı şeylerden hoşlanıyor ve düşünce yapımız çok benziyor. Bazen siyaset hakkında bile tartışıyoruz. Ama artık dikkatliyim. Kamerayı kontrol ediyorum.
O, beni yere göğe sığdıramıyor. İltifatlar yağdırıyor. Beğenilmek ve şımartılmak hoşuma gidiyor. En azından yüz on metre kare içinde kendimi yalnız hissetmiyorum. Sanal da olsa bulunduğum yerde konuşabileceğim biri var. Belli bir süre sonra düşüncelerimizi açıklıyoruz birbirimize. O beni hile ile gördü ama ben onu hiç tanımıyorum. Yüzünü görmedim çünkü. Bir konuşmamızda ona bu düşüncemi açıklıyorum.
Uzunca bir süre sessizlikten sonra sabırsızlıkla titreşim gönderiyorum.
“ Tamam , ama bu akşam değil. Yarın akşam kamerada görüşelim “ Diyor..
“ Tamam, yarın akşam 21.00’ de “ Diyorum. Ve kapatıyorum oturumu.
Ertesi akşam saat 21.00 ‘ i iple çekiyorum. Heyecanla oturumu açıyorum. Bu kez kamera açma teklifi benden gidiyor Ahmet ‘ e. Etkilendiğim ve yüreğimin atışlarını hızlandırmaya başlayan kişiyle sanal da olsa ilk defa karşılaşacağım kamerada. 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1 ve tamam. Saat tam 21.00 . Kalbim hızla atmaya başlıyor.
AAAAAAAAAA kim o be. Dedeciğim senin ne işin var orada ? Ben, Yirmi beş, O, altmış beş. Ben mi yanıldım. Fikirlerimiz, dünya görüşümüz, hayata bakış açımız nasıl uyumlu oldu o zaman.?
Yüzünde sıkıntılı bir ifade var. Ama bir dakika, başında da bir gariplik var. Ben, hayal kırıklığımı belli etmemeye çalışarak, sahte de olsa yüzüme gülümseme yüklemeye çalışırken, elinden yere bir şey düşürüyor. Onu almak için yere eğildiğinde, kafasında fark ettiğim garipliğin nedeni ortaya çıkıyor.
Kamerada gördüğüm Ahmet, şimdiki Ahmet değil. Bir eksiklik var. O da fark ediyor bu durumu. Yerden alıp başına takmıyor peruğunu. Sonra da aniden kapatıveriyor yüzüme kamerayı. Bir daha da karşıma çıkmadı.
Onunla görüşmemiz son oluyor o gece. Benim hatıralarımda da güzel bir anı kalıyor. Aklıma geldikçe hala gülüyorum katıla katıla.