- 5270 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk-ı Memnu Üzerine
Yazar Notu : Bu yazı Koç Holding, Arçelik-LG, "Ajans" aylık dergisinde yayımlanmış olup tüm hakları yazara aittir, izinsiz kullanılamaz.
Yenide köprü uyarlamalarına en güzel örneklerden biri olan modern anlamdaki ilk Türk romanı Aşk-ı memnu bu sayımızın konusu. Batılı anlamda ilk Türk romanı 1872’de yayımlanan; Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-u Talat ve Fitnat’ından on sekiz yıl sonra 1900’de Aşk-ı Memnu yayımlanır; gerçek anlamda ilk Türk Romanıdır.
“Roman olarak Aşk-ı memnu aşk ile ahlak arasında yaşanabilen sancılar ile baba-kız ve ana-kız ilişkilerinin işlendiği sosyo-psikolojik bir kesit değil sadece; aynı zamanda siyasal bir özgürlük sığlığı. Romanda siyasetten hiç söz edilmediği ileri sürülebilir; ama Halid Ziya’nın siyasal eleştirisi romanda siyasetin hiç olmamasında var zaten. Sırça köşklerine hapsolmuş hayatlarını kendilerince anlamlı kılmak için didinen şu insanlar bize yabancı mı? Ölenle ölmeyi reddederek hamle yapan Adnan bey; çocukluktan genç kızlığa sarsıntılarla geçen (ve adı “fidan” demek olan) Nihal; kudretinin esiri olan Firdevs Hanım; özerkleşme umuduyla evliliği seçen ( ve adı en iyi olan demek olan) Bihter; kendini eğlenceye veren ( ve adı çok gülen ve ironik olarak hayır sahibi kimse demek olan) Behlül; uçuk hayallerin içinde mali destek arayan Nihad ile onu çarnaçar destekleyen karısı Peyker; arzularını doğrularına tabi kılarak mutsuz olan Mille de Courton (dizideki adı ile Deniz Hn) ve (Doğrularını arzularına tabi kılan başkaları); adı yabani gül demek olan Nesrin; Beyoğlu gecelerinin vazgeçilmez çiçeklerinden Kette; adı müjdeci demek lan Beşir ve kendisini Kristof Kolomb’luğu yakıştıran çocuk (Adı yüce, yüksek demek olan) Bülent…” (Tarık Günersel)
Sadece realist teknik ve psikoloji itibariyle bakılırsa, her zaman için mükemmel sayılabilecek bir eser der Ahmet Hamdi TANPINAR, buna ek olarak kadınlarımızın sağlam bir biçimde edebiyatımıza girdiği ilk eser olduğunu belirtir Halit REFİĞ.
“Romantik açıdan bakılırsa Bihter’in yasak aşkını, Nihal’ın çocukluktan genç kızlığa geçişini, on dokuzuncu yüzyılın sonundaki sosyetenin yaşam tarzını Behlül’ün aşk hayatının anlatıldığı ileri sürülebilir. Bunların hepsi anlatılmaktadır. Fakat bütün bunları bir araya getirip okutturan roman şahısları arasındaki çatışmalardır. Bu çatışmalar hem şahıslar arasında hem de şahsın iç dünyasında gerçekleşmektedir. Bu açıdan bakılınca şahıslar arasında hem de şahsın iç dünyasında gerçekleşmektedir. Bu açıdan bakılınca şahısların, romanın olay örgüsündeki rolleri anlaşılır hale gelir. Kurgu bir tür yeniden doğuşla, cennet bahçesine ya da altın çağa dönüşle sonuçlanıyor” der Berna MORAN.
Muharrem KAYA’nın eleştirisi ise “Nihal’le Bihter’i karşı karşıya getiren sebep ikisinde de çok yoğun olan sevgi tatminsizliğidir. İkisi de sahip olarak tatmin olmayı denerler. Bihter, Adanan Bey’in zenginliğine sahip olur, ama duygusal ve cinsel tatminsizlik, evin tek hakimi olmasını da anlamsız kılar. Bihter, Behlül’ü sevdiği için kendisine bağlamak, hayatına hakim olmak ister, fakat uçarı bir kişiliği olan Behlül ondan kaçar. Nihal’in sevdiği babasına ve evine hükmeden Bihter, onunla olan çatışmasında galip çıkmıştır ama kendi tatmin olunamayan duygularına yenilmiştir. Nihal’de babasını önce kaybeder sonra kavuşur fakat , sevebileceği ve sevilebiliceği bir erkeği Behlül’ü kaybederek. Aynı şekilde onu seven Beşir de karşılık beklemeden seven, koruyan bir aşıktır, fakat o da bu aşkına kurban olur, veremden ölür. Romandaki şahıslar arasındaki çatışmalar, olay örgüsü içinde, özellikle üç noktada düğümlenmektedir. Birincisi Bihter’in annesine benzememe mücadelesinde başarıya ulaşıp ulaşamayacağı; ikincisi Bihter’le, Behlül’ün ilişkilerinin nasıl sonuçlanacağı; üçüncüsü de Nihal’le Behlül’ün evlenip evlenemeyecekleri oluşturur. Bu düğümlerde Bihter’in annesi gibi anılmaktansa ölmeyi tercih etmesi, bu anlamda ona benzememesi, Nihal’le Behlül’ün evlenmemesi ve Behlül’ün kaçması ile çözülür. Bihter’in ve Nihal’in başından geçenleri, romanda iki olay örgüsü oluşturur gibi görünmesine rağmen bu iki şahsın ortak bir noktada çatışmaları bunları bir bütünlük halinde görmemizi sağlar. Olay örgüsünde işlevi olmayan şahısların yer almaması ve şahıslar arasında birbirine bağlı ilişkiler ağı yüzünden, roman, Tanpınar’ın deyişiyle bir satranç oyununa benzer. Berna Moran, bu romanın yapısını dans figürlerine benzetir. Nihal ve Adnan bey’in yakınken, bir ara uzaklaşmaları sonra tekrar yakınlaşmaları, Bihter ve Behlül ile Nihal ve Behlül’ün önce ayrıyken, bir ara birleşmeleri sonra tekrar tamamen ayrılmaları dansı andıran biçimsel kalıpları oluşturur” şeklindedir.
Aşk-ı Memnu’nun Halit Refiğ yönetiminde gerçekleştirilen dizi uyarlaması 1975 yılında TRT’de altı bölüm olarak yayınlandı. Bu uyarlamada esas olarak romana sadık kalınmıştır. Dizideki bazı diyaloglarda Osmanlı Devleti’nin son döneminin siyasi olaylarına yapılan atıflar, romanda yer almamaktadır. Siyasi olaylara romanda ve dizide yer verilmemesi de üstat Halid Ziya’nın aslında politik bir eleştirisidir. Her ne kadar kitap olarak Aşk-ı memnu ağdalı Türkçesi ile okurken bizleri yorsa da vakti olmayanlar ve maalesef ki az okuduğumuzdan kurgu- karakter- yeniden köprü uyarlamasının başarısından dolayı da izlenmeye değer bir dizidir. Ekrana uyarlama ile beraber yeni karakterler de kurguya eklenmiş ve bütünlük bozulmadan işletilmeye çalışılmıştır.
Barış ALTUĞ
Şehirler Şehri – 27.08.2009
Kısaca Karakter Adları ve Rolleri
Adnan bey : İki gökyüzü, iki cennet anlamında
Nihal : anlamı fidan
Bihter : en iyi olan
Behlül : çok gülen ve ironik olarakta hayır sahibi kimse
Peyker : Sevgili
Beşir : güzel yüzlü, müjdeci
Nihat : Tabiat, huy
Firdevs Hanım : Cennetteki altıncı bahçenin adı
Mille de Courton : Dizide Deniz hn
Nesrin : Yabani gül
Şaheste : Yakışır, yaraşır, uygun.
Bülend : Yüce, yüksek – Bülendpervaz; gözü yükseklerde anlamında kullanılan
Kette : Dizide Elif
Kaynakça;
• Aşk-ı Memnu – Halid Ziya UŞAKLIGİL – Özgür Yayınları –Mart 2002 – 2. Basım
• tr.wikipedia.org/wiki/A%C5%9Fk-%C4%B1_Memnu
• www.askimemnu.tv/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.