- 350 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FİNALİNİZDEN SİZ SORUMLUSUNUZ!
Sık sık yaptığım yolculukların (çok yorulsam da )en sevdiğim yanı, bu yolculuklar esnasında bol bol kitap okuma fırsatı bulabilmemdir.
Kitap okumak, sadece yeni bilgi ve ufuk kazandırmıyor aynı zamanda insanı biraz olsun “yerel ve ulusal” gündemin dışına çıkartıyor ve rahatlatıyor.
Okuduğum kitaplarda bazen öyle konular karşıma çıkıyor ki; “her devirde modası geçmeyen”, kulağımıza küpe diyebileceğim türden.
O an “kesin bunu herkesle paylaşmalıyım” diyorum. İşte son okuduğum kitaptan , bazı satırlar.…
Yazar diyor ki;
“Dostlar, hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz ama finalinden sorumlusunuz.”
Siz birilerine omuz verdikçe, günün birinde bütün bir dünya sizin tabutunuza omuz verecektir.
Siz karşılığını almak için vermeseniz bile, birilerine verdikçe, yaşam size verecektir ve FİNALİNİZ MUHTEŞEM OLACAKTIR.
(Hâl bu olunca da, bu dünyada şarkınız kısa olsa da; önemli olan hayatınızın uzunluğu değil, niteliği oluyor.)
Kurtuluş savaşı sırasında silahı olmayan dedelerimiz, “Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Yemen’de, Dumlupınar’da” vücutlarını düşmanın üzerine atarak silah olarak kullanmışlar… Bu ne acı, ama ne muhteşem bir final…
Atatürk’ün tabutu İzmit’ten Ankara’ya gece yolculuğu yapacak, ışıkları yanmayan bir matem trenine konulmuş.
Türk köylüleri, onu son yolculuğunda uğurlamak için Ellerinde gaz lambaları ile uzaklardan gelip tren yolunda saatlerce beklemiş. Tren göründüğünde de yere gaz döküp yaktıkları ateşlerle, trenin yolunu aydınlatmışlar. Atatürk’ün naşını taşıyan tren, Anadolu insanının yaktığı ışıklar, nurlar içinde, ufuklara doğru uçup gitmiş. Ne muhteşem bir final… “ve hala aynı heyecan ve ışıklarla omuzlarda taşınan, Atatürk”…
Mevlana’nın tabutunun evinden türbesine gitmesi, mesafe kısa olduğu halde saatler almış.
Çünkü Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Musevi’si, dinlisi dinsizi biz taşıyacağız diye izdiham yaratmış.
Anlaşılan, “O” yaşarken, bütün bu insanlara “gelin” çağrısı yapmış.
Mevlana’nın tabutu “hala” türbesine ulaşmadı, yüzyıllardır her Şebi-aruzda, binlerce kişi “bizde taşıyacağız” diyor, tabutuna omuz vermeyi sürdürüyor.
Mozart’ın cenazesine kimse katılmamış, yağmurlu bir günde görevliler belediye mezarlığında bir çukura atıvermişler. Hangi çukur olduğu belli değil. Ama O, o çukurda değil, müziğini on binlerce kez dinleyen on binlerce insanın kalbinde yatıyor şimdi.
Dilleri, milliyetleri ne olursa olsun İNSANLAR; âlimlerin, aydınlatanların, kurtaranların, kahramanların, sanatçıların, şehitlerin, peygamberlerin finallerini yüzyıllar boyunca sürdürüyorlar, onların tabutlarını yere bırakmıyor, yüreklerinde taşıyorlar. Üstün Dökmen (Küçük Şeyler.2)
Bir kez daha gördük ki bu dünyada nasıl ve ne amaçla yaşarsanız, finalinizi de ona göre hazırlamış oluyorsunuz.
“Ferrari’sini Satan Bilge” kitabının yazarı Robin SHARMA der ki :“Her birimizin kaderi, sonunda, ne elde ettiğimize göre değil, ne verdiğimize göre şekillenecek.”
Sizlerde “finaliniz için” kendinizi sorgulayınız:
Yeterince duyarlı mısınız, sorumluluklarınıza? Almak için, vermekle başladınız mı mesela, seven insan var etmek için, kaç adım attınız karşıya!…
En güzel mutluluk: ‘iyi bitkinlik’dir, aslında… Kaç kişiyi mutlu etmek için uğraş verdiniz? Yoruldunuz mu bu uğurda!
Duygularınızı iyiye doğruya yönlendirerek sevgi kanallarınızı sonuna kadar açtınız mı insanlara…. ölümlü olduğunuzu hatırlayıp da hırslarınızı gömdünüz mü toprağa….
İnsanoğlunun günlük ortalama 45-55.000 düşüncesi olur… buda bir iç düşünme, beslenme demektir. Bu iç düşünmeyi iyi ve güzel olarak, sevgiyle kaynaştırabildik mi?
Kendi kanallarımızı besledikte; bundan başkalarını da sebeplendirebildik mi?
İyiliği sevgiyi paylaşmak çok değerli bir hazinenizi paylaşmak gibidir.
Ve her paylaşımda , hazinenize altın değerinde bir başka yürek düşer…….çoğalır çoğalır…………Bu yürekler,finalinize bir omuz olarak hazırlanır.
Büyük final için, insani yanınızı beslemek; mütevazı, hoşgörülü, paylaşımcı olmak, bencil yanınızı törpülemek durumundasınız.
Bir Hadis-i Şerifte, “Dünyaya, burada kalacağınız kadar, Ahirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!” buyruluyor.
AN şimdi… Önce kırdığımız yüreklerden başlayarak, sevgi tohumlarını yeniden yeşertmeliyiz. Sonra da, “muhteşem bir final istiyorsak…” “bencilce değil, insanca” hem bu dünya hem de ahiret için daha fazla, özverili çalışmalıyız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.