- 624 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şapkanın Mefhumu…
“Efendiler ve ey millet! Biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru tarikat, medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için şarttır.”
“Bugün ilmin, fennin bütün şümulüyle medeniyetin parlak ışıkları karşısında, filan ve falan şahsın iradesiyle maddi bir huzur, saadet arayacak kadar iptidai (ilkel) insanların Türkiye medeni camiasında mevcudiyetini asla kabul etmiyorum.”
Mustafa Kemal ATATÜRK,
Şapkanın Mefhumu…
Ağustos sıcağındaymışçasına bir Mayıs sabahı… Seher yeli suratıma üflüyor buruk bahar havasını ve caddelerden eksik olmaz araba sesleri. Ufak bir çocuk üzerinde yırtık pırtık bir pantolon ve göbeği açıkta penyesiyle kâğıt mendil satma çabasında. İşlek bir caddede yürüyorum, hala aklımı kurcalayan bir mevzuu düşünerek: “Farklı mıdır; şemsi siperli serpuş (güneş siperli şapka) devriminin getirmek istedikleri, manası ve bizim bitmek bilmeyen türban meselesi…”
Lüleburgaz’ı bilen bilir, çevresiyle ve ahalinin çehreleriyle bembeyazdır buralar, sözüm ona üfürükçülerin tükürüklerine rast gelinmez. İstanbul Caddesi boyunca yaşam cıvıl cıvıldır; kendinizi insanlarının şen şakraklığında kaybedersiniz, genç kızlarının müstesna güzelliğinde bulursunuz.
Esasen bu Burgaz’ın kendine has alafranga havasını teneffüs ederken gözüme çarpan manzaranın biranda içimi kemirmesinden midir, nedir; yeşillerden haiz cüppeli, sarıklı, sakallılar tayfasından bir herif, söylenerek ilerliyor; ben hayretten tebessümlerde, o bir hışım teessüflerde… Göz göze gelince dayanamayarak dokunduruyorum: “Hangi kostümlü balodan, hangi tiyatrodan?” diye. Söylenerek devam ediyor.
Etraflıca bu bahsi tahayyül etmek gerekir. Yazdıklarımı beğenmeyenler elbette olacaktır, elbette her insan dilediği gibi giyinebilmelidir. Lakin bu memlekette yazdıklarım kadar aşikâr olan laik, demokratik ve sosyal bir hukuk yapısı vardır. Sarıklılar da, hahambaşıları da, keşişler de -her kim olursa olsun- ibadet yerleri dışındayken medeni kıyafetleri giyinmek mecburiyetindedir.
Şunu da belirtmek isterim; Atatürk’ün sözlerinden alıntılar yapıldığı vakit bunu ‘Atatürk’ün dönemi geçti’ şeklinde dile getirenler, demokrasiye sarılarak ve bunu farklı yorumlayarak zehirlerini akıtmaktadırlar. O beğenilmeyen! Atatürk’ün düşünce ve söylemleri, -bu zevatın fikirlerinden daha medeni olduğu gibi- bu şahsiyetlerin kalıplaşmış ve köhne düşüncelerine karşın halen geçerliliğini ve aydınlığını fazlasıyla korumaktadır.
Hülasa; 1935 senesinde çıkarılan bir kanunla kim, hangi dine ve mezhebe mensup olursa olsun; Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı din adamı sıfatıyla -ki bunlar müftü ve imamlardır- görevli kişiler hariç ve ‘ibadet yerleri dışında’ dinî kıyafetlerle gezmeleri yasak edilmiştir. Hatta -tarihi okuyanlar pekiyi bilir,- Mustafa Kemal ATATÜRK, bunu Kastamonu nutkunda pek güzel ifade etmiştir:
“Vazifedar olmayan birçok insanlar görüyorum ki, aynı kıyafeti giymekte berdevamdır. Bu gibiler içinde pek cahil, hatta ümmi (hiçbir şey öğrenmemiş) olanlara tesadüf ettim. Bilhassa bu gibi cühelâ (cahiller), bazı yerlerde halkın mümessili imiş (temsilcisiymiş) gibi onun önüne düşüyor, halkla doğrudan doğruya temasa adeta bir mani teşkil etmek sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum, bu sıfatı ve salahiyeti (yetkiyi) kimden, nereden almıştırlar?
Millete hatırlatmak isterim ki, bu lâubaliliğe (saygısızlığa) müsaade etmek asla caiz değildir. Her halde salahiyet sahibi olmayan bu gibi kimselerin muvazzaf (görevli) olan zevat ile aynı kisveyi (giysiyi) taşımalarındaki mahzuru hükümetin nazarı dikkatine koyacağım.
Yalnız bir Diyanet İşleri Reisliği ve buna mensup müftü, imam ve hatipler vardır. Bu sınıfa ait kıyafeti tanırız. Bu işlere muvazzaf olmayıp da hariçte kalanların aynı kisveyi giymeleri doğru değildir. Bu gibileri kimse tanımaz ve kabul etmez.”
Mustafa Kemal ATATÜRK,
Halen bunları yazıyor olmak en çok da benim yüreğimdeki ızdırabı körüklemektedir. Üstüme vazife olmayarak belirtmek istiyorum; Mustafa BALBAY’ın ‘Devlet ve İslam’ isimli kitabı ülkemizin hâlihazır tarikat-cemaat yapısını sarih bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Herkese iyi haftalar.
Raşit NADİR
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.