- 856 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yaralı göç II
Bal tadım,
bir haftayı bulmadı gidişin. Lakin asırları devirmiş gibi
göğsümü kavuran hasretin.
Çardağımızda dara duran ruhum gelişine kaç mum yaktı, kaç
çaput bağladı gönül ağacına.
Dile düşürdüm iç yangınlarımı da kimseler çare sunamadı
naçarlığıma. Deryayken bilememişim susuzluğun gazel
damarını nasıl çatlattığını.
En sevgili yar, yaradan yoklar nabzımızı. İmtihanın zorluğu
yıldıramayacak bizi, biliyorum. Feryadımı içime gömerken
ibadet, bağlamanın teline değer sırlar. Hangi türküde
dillense yaram her pareme değer ezgisi.
Gül yaram, durgun nehirler gibiyim. İç hırçınlığımı dile
getirmenin zorluğunda nereye aktığımı bilmeden. Enginliğine
varamamanın çaresizliğiyle zehrine gömüldüm.
Belki de bir haber, kor yanımı duldalayacak. Ne zaman
esecek yel senden bana da kem yanım kuruyacak.
Yollarına akıttığım yaş yedi düvel gelse tükenmeyecek. Sen
bana köle ben sana, semaha durdu bu sevda.
Gelişine özgeci baharlar tutuyorum altın kafeste.
Sude Nur Haylazca
YORUMLAR
Güzeli sona bırakmış yazar.
Bir bahar unutturabilir uzun ve siyah bir kışı ancak.
Bal tadının gidişinden dilde kalan acı bir tortu anlaşılan.
Gidebileceğini, davranabileceğini, devinebileceğini bile bile imani maslahata sebep yerinde durmak, sancılı eylemiş ırmağın yatağını. Derin-durgun sular gibi doldurmuş da doldurmuş gizemini. Biliyor sevdiğini, hem de ölesiye sevdiğini.
Neylersin?...
Tadında bir yazıydı.
Tebrikler.