- 825 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AÇILIM -6
Misaki Milli sınırları dahilinde, yani Anadolu’da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilan edilince, devletleşme sürecin de, öncelikli olarak üç şey öne çıktı; devletin varlığını ve devamını sağlayacak kurumların tezelden oluşturulması, tüm yurtta asayişin temini ve farklı bir toplumsal yapıyı oluşturmak. Model, modern ve gelişmiş kabul edilen batı ülkeleri, bu durum zaten Osmanlı’nın da son iki yüz yılını etkileyerek gelen bir süreç ve durumdu...
Cumhuriyetin ilk on beş yılına baktığımızda; bu üç sürecinde biri birine paralel olarak yürütüldüğünü görürüz. Bir yandan devlet organları ya dönüştürülüyor, yahut ihtiyaca göre yenileri oluşturuluyor, birtakım ayaklanma ve direnmeler olması nedeniyle asayişte zaman zaman zorlu günler yaşanıyor, toplumsal süreç ise, inkılaplarla hızla değiştiriliyordu...
Ancak Anadolu, baştan sona, gerek kültürel olarak, gerek üretim tarzı ve araçları itibariyle köylülük vasfını iyicene koruyordu. Halk inadına yoksuldu ve olup biteni de çokta anlamıyordu. Sadece, büyük ve orta ölçekli şehirlerde kümelenmiş, okur-yazar, yarı aydın insanlar değişimi takip etmeye çalışıyordu...
Bu aşamada en önemli tezat şuydu; halk uzun savaş yıllarının yorgunluğunu yaşıyordu. Pek çoğu imparatorluğun diğer kaybedilen topraklarından geliyor; hem yoksul, hem muhacirdi. Anadolu’nun yerleşik halkı ise, imparatorluğun gerçekten en yoksul, toprağını ve halkını oluşturuyordu. Sizce, bu insanlar öncelikle neyi bekler ? Açlık ve çıplaklıklarının giderilmesi, bir de iskan edilmeleri; yani başlarını sokabilecek bir evlerinin bulunması. Devletinse bu aşamada, her iki durumu da göğüsleyebilecek ne gücü, ne de bunu halkına anlatabilecek vasıtaları vardı. Merkezden çevreye doğru inkılaplar yayılırken, aç bi ilaç insanlar, elbette bunu anlayamazdı. Menfi propagandaların etkisiyle de yer yer bilinen direnmeler olmuştur. Öncelikleri karşılanmayan insanları, bilemedikleri, kestiremedikleri, bir anlamda değiştirmek ve dönüştürmek zordur. Ki bunların içinde üç bin yıllık alışkanlıklar bile vardır. Büyük toplum kesimleri, oluşturulan ve sürdürülen bu değişimi, benim çocukluk yıllarıma kadar anlayamamıştır, ben bunun bizzat şahidiyim. İnsanlar devletin okullarında çocuklarını okutmaktan haklı veya haksız kaçınmıştır. Bir güven problemi de uzun yıllar devam edegelmiştir. Halktaki bu ihtiyatın, olumsuz sonucu şu olmuştur; devlet çok ihtiyaç duyduğu anlarda, halktan yeterli desteği görememiştir. Bu durum gerçekten toplumun eğitimini geciktirmiştir. Ülkeninse okumuş aydın insanlara su gibi ihtiyacı vardır. Kız liseleri, II.Abdulhamit döneminde birçok kurum gibi açılmıştır, ama, seksen yılını çoktan aşan cumhuriyet döneminde bile, kız çocuklarının okutulması halen problem olmaya devam ediyor. Bu nazik durum, gün gelmiş, devlete vergisini dürüstçe vermeyi bile zımnen engellemiştir. Devletin halihazır gücü sorgulandığında bu gerçekleri de görmeliyiz.
Yine ilginçtir; aynı toplum, kurtuluş günlerine ve törenlerine karları yararak heyecanla koşmuş, kutlamalara katılmış,’ Askerlerin geçiş töreninde ki alkışlar halen kulağımdadır.’ Ciddi bir milli mesele olduğunda, askerlik şubelerinin önünde, kendiliğinden, uzun kuyruklar oluşturabilmiştir.
Belli ki, halkta zaman içinde, devletin uygulamalarını bir seleksiyorna tabi tutmuştur. Bazı uygulamalara heyecanla katılırken, bazı uygulamalardan geri durmuştur.
Burada belki de uygulayıcıların gözden kaçırdığı önemli sosyolojik hatalar da yapılmış olabilir. Özellikle maddi refahın gecikmiş olması, II.Dünya savaşı yıllarının da talihsizliğinin de katkısıyla, değişimlerin kabullenilmesini, geciktirmiş, yer yer engellemiştir.
Hayrettin YAZICI
Devam edecek..
YORUMLAR
Ülkeninse okumuş aydın insanlara su gibi ihtiyacı vardır. Kız liseleri,II.Abdulhamit döneminde birçok kurum gibi açılmıştır ama,seksen yılını çoktan aşan cumhuriyet döneminde bile,kız çocuklarının okutulması halen problem olmaya devam ediyor. Bu nazik durum, gün gelmiş,devlete vergisini dürüstçe vermeyi bile zımnen engellemiştir. Devletin halihazır gücü sorgulandığında bu gerçekleri de görmeliğiz.
Ulkede demekki yillardir devam eden bir gerileme var. Bu egitim seviyesi yukselmedikce, kardes kavgalari bitmeyecek. Saygilarimla
Misaki Milli sınırları dahilinde,yani Anadolu’da,Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilan edilince,devletleşme sürecin de,öncelikli olarak üç şey öne çıktı;devletin varlığını ve devamını sağlayacak kurumların tezelden oluşturulması,tüm yurtta asayişin temini ve farklı bir toplumsal yapıyı oluşturmak.
Ancak Anadolu,baştan sona,gerek kültürel olarak,gerek üretim tarzı ve araçları itibariyle köylülük vasfını iyicene koruyordu. Halk inadına yoksuldu ve olup biteni de çokta anlamıyordu. Sadece,büyük ve orta ölçekli şehirlerde kümelenmiş,okur-yazar,yarı aydın insanlar değişimi takip etmeye çalışıyordu
Gerekli ve olması gereken yapı taşlarıy dı bunlar.Maalesef gerekli katkı ve destek sağlanama dı devlete.Kuruluş sağlamlaştırılama dı.
Temelleri sağlamlaştırıp sağlam bina inşa etmek gibi devletimizi de sarsıntılardan koruyacak ilave tedbirlerle aydınlığa çıkarmak dileğiyle
yazınızı ilgiyle takipteyim.
SAYGILARIMLA.