Saati 09.00’a...
Seninle,ilk tanıştığımız gün,dudaklarımızın yerine gözlerimizle konuşuyor olduğumuzu anlamıştık.Başımızda kavak yellerinin estiği zamanları,anılar köşkümüzün,en müstesna yerlerine koymasınıda bilmiştik.
Fazladan hayallerin peşinde koşmadan,haybeye hayatlarımıza anlamlar kattığımızı,karşılıklı olarak hissetmiştik.Güneşin doğuşuna olan saygınlığımızı,gecenin yıldızlarına hediye etmiş ve güneşin yeniden doğacağı anları beraber yaşamıştık.Beraber yaşayıp,paylaştığımız anın saniyeleri sen,dakikaları ben olmuştuk.
Rüzgarın hoyratlığına inat,sevgi ağacımızın dallarındaki yapraklarının kımıldamadığına şahit olmuştuk.Gülen yüzlerimizde,onların olmadığı ve karışmadığı,hayatlarımızı sürdürmesini,çok iyi idare etmiştik.
Denizin derinliklerinde yaşayan canlılara özenerek,kendi iç derinliklerimizde yaşamasını öğrenmiştik.Yaşamanın sanat olduğuna dair okuduğumuz kitapların önsözlerinde yazılan cümlelerin en sonuna,aşkımızla dipnot olarak düşmesinide görmüştük.
Şimdilerde ise,serseri zamanların,sataşıp durduğu adamı oynamak bana kaldı.Senden yoksun geçmekte olan anların,kaydını tutmaktansa,özetini çıkarmaya karar verdim.
Bu nedenlede;
Saati 09.00’a senide ayrılığa kuruverdim...