- 523 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Öykü gibi bir gerçek
…..Zamanın birinde günlerden bir gün yapmam gereken bir iş için Adana ilinin, dağlık ilçelerindeki köylerinden birine gitmiştim.
…..Zaman sanırım ikindi ezanından hemen sonraydı, namaz kılınmış ve gittiğim yerdeki köy halkı, kıldığı namazından sonra köyün tek kahvesinin önünde toplanmıştı. Orada hem çaylarını kahvelerini içiyorlardı, hem de onlar oradaki kahvehanede kendi aralarında çay kahvelerini içerlerken günlük yaptıkları ya da onlar yapacakları işlerinden falan konuşup sohbet ediyorlardı.
…..Ben de o gün köy muhtarının yanına gelen bir misafiri olarak o kahvede köylülerle beraberdim. Yanımdaki muhtar ve orada toplanmış olan köy halkından bazılarının, nedenini benim muhtar anlatıncaya kadar bilmediğim bir sebepten dolayı baktım çok üzgün görünüyorlardı.
…..Merak ettim ve bunun nedenini benimle konuşan beni misafir eden, yanımdaki muhtara sordum.
…..Muhtarın yüzüne bakarak, ne oldu muhtar dedim. Sizin bazı köylüler ve sen çok üzgün görünüyorsunuz, bazı kişiler kendi aralarında üzgün kendi konuşuyorlar ve onlar konuşurken de ben kulak verdim hep aynı kişiden bahis ediyorlar ve aynı olaydan konuşuyorlar. Yoksa sizin bu köyde bu gün bir olay falan mı var yoksa diye sordum.
…..Yanımdaki muhtar bunu kendisine sormamla bir halka baktı, sonrada bana bana bakar bakmaz daha merak ettiğim bu işin aslını bana anlatmaya başladı.
….Beyim dedi. Bizim bu köyümüzde, herkesin çok sevdiği bir garip köylümüz vardı da, bu dediğim ve hepimizin çok sevdiği adam, bu gün kendini asarak intihar etti de, şimdi hepimiz ondan dolayı üzgünüz dedi ve anlatmaya başladı.
….Ben de bu olayı olağan bir durumdur diye görerek onlara başınız sağ olsun amma çok sevilen bir insan nasıl olur da kendini şöyle dururken öldürür intihar ederdir bunu anlamadım derken muhtar olayı hala anlatıyordu.
…..Ama muhtarın bana anlattığına göre, işin aslı hiç de öyle basit değilmiş. Meğer bu kendini asarak intihar eden adam bu köyde gezinirken, olacak ya bir gün bir ağacın başına çıkar ağaçtan meyve toplarken, çirkin sesiyle uzun hava bir türkü söylemeye başlar. Türküyü o kişi söylerken kendince o kadar güzel söylüyormuş ki, bu türküyü köyde dinleyenlerden biri, onun bu türküyü söylerken çok güzel söylediğini sandığını düşününce ona artık her gördüğünde takılmaya başlar.
….Artık o günden sonra, her gördüğünde bu intihar eden bu adama şu türküyü bir daha asılsana demeye başlardır.
….Daha sonra bu adamın söylediği asılsana lafı, köylülerin hoşuna gider, köylünün dilinde dolaşmaya başlar. Artık o günden sonra türkü söyleyen o adamı yolda her gören, köylüler onu her görüşünde durmadan, o günden sonra ona, biz senin şu uzun hava türkünü çok beğendik, haydi şunu bir daha asılsana, biz de şurada oturup bir dinleyelim demeye ve onunla dalga geçmeye başlarlar.
…..Sesinin köy halkı tarafından çok beğenildiğini düşünen bu zavallı adam, o günden sonra ne zaman köy kahvesinin önünden geçse ve ne zaman biri haydi bir asılsana dese kahvede oturanlara ve soranlara hatta gördüklerine size bir türkü asılayım mı demeye başlardır.
…..Ve sonunda öyle demesiyle şaka yapmaya dalga geçmeye meraklı bizim boş boğaz köy halkı, o günden sonra da onu her gördükçe haydi bir türkü asıl’ da bir dinleyelim deyip onunla hep dalga geçerler.
…..O da her gördüğüne her haydi asılsana diyene istek üzerine elini kulaklarına götürür ne dersiniz köylüler şurada size bir asılayım’ mı beni dinler’ misiniz demeye başlardır.
…..İşte bu intihar eden kendini asan adam, olan olur ve sonunda, her sorana ne dersiniz bir asılayım’ mı, bir asılayım’ mı derken, en sonunda kafasını üşütür, ve bir gün bu dalga geçtikleri kişi kendini bir ağacın dallarına asarak, intihar ederdir.
…..Ve onlar bu olayı orada bana orada anlatınca, onun kendini asmasında biraz’ da oradaki onunla durmadan dalga geçen köy halkının katkısı olduğunu düşünmüştüm. Hani derler ya, bir insana deli, deli diye sık, sık takılırsan o insan gerçekten sonunda deli olur çıkar. Bu olay’ da sanırım öyle olmuştu bana kalırsa.