- 1025 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MUMDA SİZ YAKIN..
ADI: Melek
YAŞI: 7 (ailesinin izni olmadığı için resmini kullanamıyorum)
Upuzun sarı saçları ve masmavi gözlerinden ötürü Maviş diyordu herkes. Hastanenin göz bebeğiydi. Henüz yedi yıldır taşıdığı böbrekleri zamansız ihanet etmişti ona. Yaşıtları okula giderken, oyunlar oynarken o, küçücük yaşının büyük umuduyla ona verilecek böbreği bekliyordu.
Sonunda beklenen haber geldi, ona uyan böbrek bulunmuştu. Küçücük bedenini ameliyata aldıklarında umuda yolculuk da başlamıştı. Uzun süren ameliyattan sonra, bu organın da ona ihanet etmemesi için dua etmekten başka bir şey kalmamıştı. Ama o öylesine küçüktü ve hayat doluydu ki bu ihanet asla olmayacaktı. O maviş gözleri yine umutla gülüyordu. Küçücük yaşında tanıştığı bu hastane ortamına alışmıştı. Onun gibi organ bekleyen arkadaşlarıyla geçiriyordu zamanının çoğunu. Sonuçta çocuktular, hastalık onlara o kadar uzak bir kavramdı ki.
Aradan bir süre geçtikten sonra kötü sinyaller gelmeye başladı Maviş’ten, doktorlar panikteydi. Maviş, boncuk gözleriyle hiçbir şey anlamadan bakıyordu çevresine. Bir kez daha ameliyat olması gerekiyordu, ikinci bir nakil. Bir şans daha. Yine bitmek tükenmek bilmeyen bekleme süreci başladı.
Günler günleri kovalarken bir türlü bulunamıyordu beklenen organ. Maviş son gücünü kullanarak hayatın ucundan değil, hayata sıkıca tutunmaya çalışıyordu yaşından beklenmeyen bir sabırla. Ama olmadı, olamadı. Ailesinin boncuğu, hastanenin göz bebeği Maviş, adı gibi melek oldu yeni yılın ilk haftasında... Aramızdan Maviş gitti ama, binlerce Maviş var yaşamak için umudu bekleyen..
***********
Dünyadaki ülkeler arasında en çok Türkiye’de organ bağışı bekleyen hasta olduğunu ve aynı zamanda en az organ bağışının Türkiye’de yapıldığını biliyor muydunuz? Organ bağışına karşı çıkanlar dilerim bir gün organ aramak zorunda kalmazlar. Bizim en sevdiklerimizden birinin organ nakline ihtiyacı olursa ne yaparız? Onları yaşatmak için nelerden vazgeçeceğimizi bir düşünün ve bir gün daha bizimle kalması için neleri feda edebileceğimizi... Yine bu durumdaki binlerce gözü yaşlı insanı. Bir çocuğun gözlerinin, dünyanın renklerini görmesine vesile olmaktan daha güzel bir iyilik ve manevi tatmin var mıdır?
Dört aylık minik Ege, onbir yaşındaki Şencan, dokuz yaşındaki Umut ve daha niceleri. Yaşamak için ellerini uzatmış bekliyorlar...
Zamanın, kum saatinin taneleri gibi umudun üzerine döküldüğü bir yarış başladığında, bu zaferi kazanma şansını elde etmiş olan hasta, belki dört aylık bir bebek ya da elli yaşında bir yetişkin. Onlar yaşamlarının birinci baharlarını tüketip ikinci baharlarına adım atarlarken, yüreklerindeki minnet duygularını yüzlerine öylesine güzel yansıtırlar ki...
Lütfen organ bağışına destek verelim...
”Gözlerimi; gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin.
Kalbimi; kendi kalbi ona acı vermekten başka bir işe yaramayan birine verin.
Kanımı; bir otomobilin enkazı altında olan gence verin. Verin ki; torunlarının oynadığını görene dek yaşayabilsin.
Böbreklerimi; haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı olan birine verin.
Kemiklerimi; alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun.
Eğer bir şeyler gömmeniz gerekiyorsa, hatalarımı, kusurlarımı, önyargımı gömün. Günahlarımı şeytan, ruhumu Tanrıya verin. Eğer yeri gelir ve beni hatırlamak isterseniz, bunu size ihtiyacı olan birine yardım ederek yapın.
Eğer tüm bu istediklerimi yaparsanız ben sonsuza dek yaşayacağım..
Robert N.”
Zeynep A. Edirne