iki ELİF denemesi
Yağmur damlaları toprağa düşerken içimde senin için doğurduğum çocuklar yalnızlığını seçerken sana adanmış düşlerimi denize atıyorum. Ki bir gün belki aşktan yoksun düşmüş bir denizci denizin o ta en derinde kaybedilmiş,yitirilmiş hatta terk edilmiş sevdayı bulur da aşkı öğrenir diye. Sen adına şiirler yazılmaktan yoksun yaşarken ben senin naftalinleşmiş yalnızlığını sandıklardan çıkarmaya çalışırken sen her defasında bir örtü daha örttün yalnızlığına…
Benimse alfabem hep eksik senin adının harfleri olmadan. Adın gibi iki kişilik hayatın,bir yanın sevdaya aç,ilk ismin gibi, bir yanında yalnızlığın kahramanı.oysa ben yalnızlığımızı orta noktada buluşturup bir sevda seli yaratacaktım. Sen kendi yalnızlığına gömülüp yaşarken bastığın her toprak içime doğru akmakta. Ve ben senin kokunla yağmur ardından gelen o koku gibi huzur buluyorum.
Bulutlarını üflüyorum ruhunun gökyüzün hep açık olsun diye, bir dilek tutuyorum sana dair dileklerim gelip dudaklarına dokunsun diye… dualarımı yükleyip kayıklara denize gönderiyorum yakamozlarda sana sevdamı fısıldasınlar diye.
Tılsımlarla yarıyorum dünyayı, siyahi matemleri ebruli renklere boyayarak haykırıyorum adını, bir yerden çıkıp ellerimi tut diye.
Yüzün hüznüm olmuş her baktığımda hatırımda tutmaya çabalıyorum renkli hayallerini. Avutuyorum kendimi “o şimdi mutlu düşler sokağında” kendi hayallerinin peşinde… ve bir gün mutlu olacak diye…
Adına satırlar karalarken lekeli düşlerimi bir sandığa dolduruyorum, umudum oluyorsun bir anda acıların karanlık düşlerinden sıyrılıyorum.
Seni sarıyorum her yanıma umudu dolduruyorsun damla damla.çünkü nedensiz gülüşlerimin kahramanı ansızın ağlayışlarımın nedenisin…
Aç artık sandıklarını baştan başa mutluluk kokan ben geldim…