- 1058 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
( I )
( I )
Teresa ’’Pierce,Juliette’yi gerçekten unutabildi mi acaba?’’ diye aklından geçirirken büyük bir çaresizlikle,başında üşüşen acımasız korkularıyla kendisinin bile anlam veremediği bir şekilde bu soruyu Pierce’a sormuştu.Teresa: ’’Pierce,gerçekten Juliette’yi unutabildin mi’’.Teresa sevdiği insanın bir başkasını hala sevip sevmediğini sormuştu aslında.Bu ne kadar da acı vericiydi,bir insan sevdiği kişinin bir başkasını hala sevip sevmediğini sorarken kaç defa ölüyordu acaba?Hangimiz bu soruyu sevdiği insana sorabilecek kadar yüce,büyük,merhametli bir sevgiye sahip olabilirdi.Hangimiz bu sorunun varlığına rağmen o insanı sevebilirdi.Ve hangimiz bu sorunun ’’evet,onu unutamadım’’ cevabını duymaya göze alabilirdi -sözleriyle olamasa bile gözleriyle cevap verir insanlar- Pierce bu soru karşında neredeyse dondu kaldı.Aslında sorunun cevabı çok da önemli değildi onun için.Pierce’ı asıl yıkan şey,bu sorunun ona sorulduğu andaki Teresanın çaresizliğini,gözlerinde ki derin acıyı görmekti.Buna tanık olmak sevdiğinin bu denli acılar içinde boğulduğunu görmek onu da aynı sulara atıvermişti birden. -Vücutlarının her bir yerini hüzün ve keder ıslatmıştı çıktıklarında sulardan,hüzün ve keder su değildir kurumaz- Ve Pierce da Teresay’la beraber boğuluyordu çünkü o da -ne kadar gösteremese de- içten içe Teresa’yı seviyordu.Bu sevgisini gösteremiyordu çünkü korkmuştu Pierce da -Korkular geçmişten gelir ama geleceğe de ait olabilir- .Daha önce çok sevdiği için o ’’çok sevdiğini’’ kaybetmenin verdiği korku başından hiç ayrılmıyordu.Durmadan rahatsız ediyordu ’’onu sevme,hayır sevmemelisin,hadi diyelim sevdin bunu söyleme yalvarırım!...’’ diye bağırıyordu hep sanki yanı başında.Ardından Pierce cevap verdi ’’evet onu unuttum Teresa ama ona acıyorum şimdiki haline...’’ devam etti ’’Ben seni seviyorum Teresa seni çok seviyorum,sadece seni...’’ Teresa’ya ilk kez sevdiğini söylemişti ve bu gerçekten doğruydu ama şu an bunun ’’Juliette’yi unutamadım’’ demesinden farkı yoktu...Ona acıyordu.’’insan sevmediği birine acıyabilir mi’’,’’hem acınacak neyi var Juliette’nin gözle görülebilen’’,’’Neyine acıyor onun,büyük aşkını kaybetmesine mi?’’.Bu sorular boyunca ikisi de uzun süre sustu.İkisi de kendi içinde yakıcı sorularla boğuşuyordu hepsi acıya çıkan.Pierce Teresa’ya bunları yaşatmanın verdiği acıyı bir an olsun dindirmek için amansızca uğraşıyordu kendi içinde.Teresa içinse şu an için yapabileceği hiç bir şeyi yoktu.Bunun farkına varmak Pierce’ı daha da üzdü.’’Bunu nasıl söylerim,ona acımıyorum ki,ah ne aptalım neredeyse onu hala seviyorum diyecektim hem de sevmiyorken ah ben ne yaptım bunları nasıl söyledim’’.Pierce bunu nasıl söylediğine neden söylediğine hiç anlam veremedi sadece içinden sayıklıyordu ’’bunu nasıl söylerim...Bu olamaz olmamalı bu...olmamalı...’’Teresa ise aldığı bu cevap karşısında neredeyse öldür beni diyecekti Pierce’a -Öldür beni- .Yerde yatan yaralı bir hayvanın daha fazla acı çekmemesi için öldürülmesi gibiydi sanki bu istek.İçinden ’’öldür beni Pierce,acıyorrrrrr ah tanrım bu ne biçim bir acı böyle,Pierceeeee!... öldür beniiii.’’diye sayıklıyordu.Aynı zamanda Pierce’a da bir anne şefkatiyle acıyordu o da kendisi gibiydi ne de olsa.Kendisi gibi kim bilir ne acılar çekmişti.Yalnız ’’acımak’’ kelimesi bir an öyle iğrenç geldi ki ona,böyle bir kelimenin var olmasından nefret etti,ama acıyordu hem kendisine hem Pierce’a... -Kendilerini bırakıp başkasına acıyan iki insandılar- Uzun bir süre sonra Pierce tekrar konuşmaya başladı,dafa fazla böyle dursalar Teresa’yı böyle görmeye kesinlikle dayanamazdı.Ama bu bile onları garip bir şekilde yakınlaştırmıştı aslında,ikisi de bu yakınlığı kendilerine dahi itiraf edemeselerde taa içlerinde duymuştu....