- 446 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GÖZLÜKLERİM!..
GÖZLÜKLERİM!..
Okumak ve yazmak tek tesellim,hobim.Bu hobim, beni her zaman farklı gezegenlerde gezdiriyor gibi…
Okumak ve yazmak için genelde dingin bir ortam olmasını tercih etsem de hiçbir zaman istediğim gibi olmadı.Günlerim,bir dilim ekmek için pazarlarda yaşam kavgası içerisinde didişmekle geçmekte olduğundan mevcut ortamı kendi lehime geçirmenin yollarını aramışımdır.Başkaları gibi koltuğa yaslanıp da klimaların karşısında,bol köpüklü kahveyi höpürdeterek okuyup yazmadım.Öyle bir lüksüm olmasını da arzulamadım…
Genelde gecelerin koynuna gizlenmeyi yeğlerim.Geceler,sırdaşım,aşkım olmuştur.İlhamım,daha yoğun bir şekilde dalga dalga geceleri çağlar,belleğimde.
Kurgular kurarım.Şafak sökene dek uyku girmez gözlerime.Göz kapaklarım yarı kapansa da beynim,devinim halindedir.İçtiğim şekersiz kahvelerin sayısını unuturum.
Yazmayı,gecenin başlangıç saatlerine;okumayı ise sabah saatlerine üleştiririm.Bu arada
Uykuma 3-4 saat ayırma imkanım olursa kendimi şanslı hissederim…
Bazen çalakalem şiirler de yazdığım olur.Yanımda kağıt kalem,her daim hazırdır.Yolda yürürken,minibüste tıkış mıkış her hangi bir yere giderken ya da parkta uzun yürüyüşlerime çıkmışken,gözlerim bir noktada odaklaşmaya başlamışsa;bu, sarmaş dolaş olmuş iki sevgili,küçük bir çocuk ya da asasıyla yürüyen ihtiyar biri de olabilir.O zaman hemen ilham dalgaları kabarmaya başlar ki;yeni bir şiirin habercisi geliyor demektir…
Bu hobim,son zamanlarda dalgınlığımı da içine aldı,beraberinde sürüklemeye başladı.
Kendime ait şeyleri unutmaya başladım.Bazen okuma gözlüğümün nerede olduğunu o kadar aramama rağmen bulamıyor ya da dalgınlıkla düşürüp üzerine basıyorum. İşte o zaman her şey, birden bire “zınk” diye duruveriyor. Kolum kanadım kırılmış,kendimi naçar hissediyorum
Kendimi zor durumdan kurtarmak için aile fertlerinden yardım istemeye başlıyorum.
On yaşındaki kızım,
“-Babacığım,sitenin bahçesinde arkadaşlarımla oynamam lazım” diyor fırlıyor dışarıya.
Ortanca oğlum ise yeni manitosunun gönderdiği mesajlarla meşgul.
“-Kusura bakma baba,kız arkadaşımla randevum var.” Diye savuşturuyor beni.
Eşim,bana sitem ediyor.İyi ki gözlüğünü kaybettin hiç olmazsa benimle ilgilenir,varlığımı hatırlarsın.Tek sevgilin romanların oldu.Bizleri unuttun.” Serzenişinde bulunuyor…Doğrusu haklı.
Neyse.bugünlerde evde yalnızım.Okulların tatil olmasıyla eşim,çocuklarla birlikte kayınpederin köyüne gitti ya.Ev bana kaldı.
Pazar günü dinlenmeye ayırdığım gün olmasına rağmen,bu Pazar da erken kalktım.
4’den 6’ ya kadar dünya klasiklerinden Jane Austin’in Aşk ve Gurur romanını okudum.Bazı cümlelerin altına kurşunkalem ile çizik attım.Kahramanları kurşunkalem ile daire içerisine hapis ettim ki; roman bittiğinde özet çıkarırken kolaylık olsun diye.Altıdan sonra 7.30 kadar Adnan Dinçer parkında yürüyüşlerime çıktım.Eve döndüğümde yazmakta olduğum “Yasak Aşk” öyküm üzerinde yeni kurgular oluşturup çalışmayı düşündüm.
Kendime sade kahve yapıp,öykümün başına oturuyorum.Tam o esnada apartmanın dibinde günün ilk satıcısı simitci,avazı çıktığı kadar,
“-Taazzeeee siimiiitttttt!..” diye bağırıyor.
Pencereyi açıp ikaz edemiyorum.Ne de olsa ekmek parası peşinde…
Simitçinin uzaklaşmasıyla boşluğu fırsat bilen başka bir satıcının hopörlerinden gelen gümbürtü alıyorve kulak zarlarımı patlatıyor sanki,
“Patatesci,soğancıııı,karppuuuuzzzcccuuu !”
Pencerelerden kafalarını uzatan kadınların çığırkanlıkları da işin cabası,
“-Soğanınnn çuuuvaallıı kaaçççaa?"
“-Pateesscciiii,sana zahhhmeett,onuncu kata bir çuval,patates çıkarırmısınnn?”
Bir saat sonra onun patırtısından da kurtuldum derken,sütcünün arabasının klaksonu,acı acı ötüyor,apartmanın camları titreşim yapıyor adeta…
Yeter artık be!..Benim “Yasak Aşk’ ın yazılması yine yattı.Ne güzel öykünün kahramanları bugün el ele dolaşacaklardı.Kısmet değilmiş…
Bugün Pazar.Dinlenmeli,okuyup yazmalıyım diye düşünmüşken anlıyorum ki;bugün de bana rahat yüzü yok.Konsantrasyonum dağıldı bir kez…
Arabama atlayıp şehirden uzaklaşmayı,doğayla iç içe olmayı yeğliyorum.
Daha doğrusu bugün kendimde değilim
(Günlüğümden)
Ayhan Sarıkaya
YORUMLAR
Ayhan Bey,
yazınızı okurken bir yandanda gülümsedim.ahhh bu satıcılar
ben küçük bir tatil kasabasında yaşıyorum ne bir satıcı nede bir fazladan gürültü.ben İstanbulu çok özledim çokkk.inşallah öykünüzü en kısa zamanda tamamlarsınızda
bizede okumak nasip olur.bu içten yazınız için çok teşekkür ederiz.nice yazılarınızda buluşmak dileğiyle.
Yalnızlık Allah' a mahsusur Ayhan abi. Onlar olmasaydı bu denemeyi yazabilir miydin ? Galiba hepimiz hayatın içinden malzeme çıkarıuyoruz yazılarımıza. Herkesin bakıp ta göremedikleri bize ilham kaynağı oluyor. Bir gün kafayı yemezsek iyi. Allah kolaylık versin. Ben de " öLÜMÜNE AŞK' ı yazıyrum ama rüyalarıma bile giriyor bazen. Benim de senden farkım yok anlayaağın. Güzeldi Kuytlarım.