15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3710
Okunma
Konuşma ve yazı dili, bir toplumun etnik kökenlerini simgeler. Türkçede, Orta Asya’daki lehçelerde ve Anadolu Lehçesinde kurallar aynıdır. Yapı aynıdır. Kelimelerde ve söyleyişlerdeki farklılıkların büyük kısmı, Bolşevik ihtilalinden sonra, Türk toplulukları bir araya gelmesinler düşüncesiyle ortaya konulan suni farklılıklardır.
Doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yaşayan ve Kürt denilen toplum, aslında farklı bir millet veya farklı bir ırk değildir. Dış mihrakların, güçlü bir Türkiye görmek istememesi arzularının yanında, doğu ve güneydoğuyu Ermenistan’a bağlama projelerinden başka bir şey değildir farklı bir millet gibi gösterme çabaları.
Tek hedef bir kürt devleti kurdurmak, Türkiyenin koruyuculuğundan kurtarmak ve Ermenistana yem yapmaktır.
Irkların kendi kuralları olan bir dilleri mevcuttur. Dili olmayan bir ırk yoktur. Kürt dediğimiz toplum, Orta Asya’dan göç eden Türk boylarından başka bir şey değildir. Doğu ve Güneydoğu Anadoluya geldiklerinde, bir taraflarında yaşayan Farsların, güney kısımda Arapların, orta kısımda Ermenilerin, daha sonraları ticari anlamda ilişkileri olan Gürcülerin dillerini öğrenmek zorunda kalmışlar ve ortaya bu dillerin karışımı bir dil çıkmış.
Rusya’nın Erzurum Konsolosluğunu yapan Auguste Jaba, Kürtçe derlemeler yayınlamış, F.Jutsi de bu derlemelere dayanarak 8378 kelimeden meydana gelen bir sözlük oluşturmuştur.
Bugünküne göre daha saf olan bu sözlükteki kelimeler tasnif edilmiş ve V.Minorsky adlı Kürdolog, Kürtçe kelimelerdeki kökenleri şöyle sıralamıştır:
3080 kelime Türkçe
2230 kelime Farsça
2000 kelime Arapça
370 kelime Pehlevi lehçesi(Sasaniler zamanında konuşulan İran dili)
220 kelime Ermenice
108 kelime Kaldanice
60 kelime Çerkezce
20 kelime Gürcüce
300 kelime (Ses ve şekil bakımından çok fazla değişikliğe uğradığı için kökeni bulunamamış)
Buradan da görülüyor ki, Kürtçe dediğimiz dil, ilişkiler sonucu ortaya çıkmış bir dildir. Kürtlerin Türk olduğunu gösteren bir delil Alman De Groot tarafından ortaya konmuştur. 1300 yıl önce konuşulan Göktürk lehçesine ait 532 kelime, bugünkü Kürtçede kullanılmaktadır. Buradan hareketle, Göktürkçe konuşan bir boy Anadolu’ya göç eder. Burada birebir ilişki içerisinde bulunduğu Arap’lardan, Fars’lardan ve Ermenilerden, onlarla anlaşabilmek için kelimeler alırlar. Bu kelimeleri toplumun çoğu bildiğinden, kendi aralarında konuşurken de kullanmaya başlarlar ve ortaya Kürtçe dediğimiz dil çıkar. Bu dil, toplumsal bir kaynaşmanın ürünüdür.
Kürtçede üç ana lehçe vardır: Sorani, Gorani ve Kırmançca. Zazaca bir kürt lehçesi değildir. Her ne kadar öyle gösterilmeye çalışılsa da, kelime yapıları tamamen farklıdır.
Mesela:
Kurmançca da ğ sesi yoktur. Zaza Türkçesinde vardır.( kelimenin başında ve ortasında bulunabilir: ğem(gam), belğul(bulgur), barı(u)ğ(kabile)
Kurmançcada ı ile başlayan kelime yoktur: Zazacada ıncah(ancak),ıstare(yıldız), ıncas(Kara erik)
Kurmançcada u ile başlayan kelime yoktur: Zazacada uca(orası) ucağ(ocak), usıl(usul)
Kurmançcada hw diftongu vardır. İki harfin tek ses çıkarması hali, Zazacada bu yoktur.
Cinsiyetle ilgili kelimelerde farklılık vardır: hun Kırmançca siz, şıma Zazaca siz gibi
Zazalar, önceleri Afganistan tarafına gçö etmiş, oradan da Anadoluya gelmiş bir Türk boyudur. Zazaca içinde Afganca olarak adlandırılan Talişçe kelimelerin yanında Tacik lehçesi ve Eski İran dili olan Partça kelimelerle ilgisi çok fazladır. Zazacada V ile başlayan her kelimenin karşılığı Partça’da da V ile başlar.va(rüzgar) Partça’da vad gibi çok sayıda örnek vardır. W ile başlayan bir sözcüğün karşılığı da Partça’da WX ile başlar.
Zaza Türklerinin yaşadıkları bölgeler İran’a daha yakın bölgeler olduğundan, o dönem Farsçası olan Parsça’nın etkisi daha fazla görülür. Partça çok eski dillerden olduğundan, Zazaca bilenlerin Anadoluya çok daha önceler geldikleri gerçeğini çıkarır.
Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur:
Türkiye’de, toplumsal ilişkiler sonucu ortaya çıkmış bir Kürtçe ve Zaza’ca dili mevcuttur. Bu dillerin incelenmesi Kürtlerin ve Zazaların farklı bir ırk olmadıklarını gösterir.
National Geographic dergisinin Genografi projesi var. Bu konuda yapılan araştırmalar, Anadoluya gelişimizin 1071 değil, kırk bin yıl önceye dayandığını göstermektedir. Ancak göç edenlerin sayısının fazla olmaması nüfus sayısını değiştirmediği gibi, dil olarak da hakimiyet kurulamamasına sebep olmuştur. Böylece ilk gelenler, burada yaşayanların dillerinin baskısı altına girmiş ve bu gün konuşulan Kürtçe ve Zazaca ortaya çıkmıştır. Kürtçede lehçelerin olması da, göç edilen bölgelerdeki baskın olan dil sebebiyledir.
Kısaca Kürtler, kültürel ilişki içinde oldukları toplumların dillerinden, hepsiyle az-çok anlaşabilen bir dil meydana çıkarmış bir Türk boyu, Kürtçe ve Zazaca da birlikte yaşamanın ortaya çıkardığı birer lehçedir.