- 1344 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
BAM TELİ
Kapı çaldı.
Genç kadın, elinde çantası içeri girdi. Yüzünden düşen bin parçaydı. Belli ki bir şeyler sezmişti . Üzgün ve mahcup bir ifadesi vardı. Genç adam sazını aldı:
-Sen benimdin bahar gözlüm
-Yarınlar da ikimizin
-gidiyorum..
Kadın ,odanın dağa bakan penceresinden karla kaplı tepelere bakıyordu. İçi ürperdi,üşüyordu. Ağlıyordu. idam ediyordu kendini,fakat ölmüyordu. Bir umut diyordu; bir umut…Şöyle demişti,yıllar sonra hatırlatarak o anın bitimsiz pişmanlığını :
-Kalksan gelsen , sarılsan, gözlerime baksan, bu seferlik affettim, bir daha olmasın emi gülüm desen; sonsuza kadar adayacaktım kendimi sana’’
Delikanlı vurdu sazın bam teline :
-Neredeydin
-Bana neden yalan söyledin!
-Neden!
Gururu aşkını boğazlıyordu. Derin derin nefes aldı. Şimdi o da üşüyordu; soğuk soğuk terler döküyordu. Bir sigara yaktı. Gördüğünü görmemeyi ne kadar da çok isterdi. Oysaki ne çok sevmişti , ne çok emek vermişti. Affedilebilir bir hataydı; belki de çocukluk yapıyordu.
- Hayır, hayır ! Dedi …
İki kaş arası kadar yakın, iki dağ arası kadar uzaktı şimdi kadın. Elini uzatsa tutabilirdi,elini uzatsa itebilirdi uçurumlarından.
Bağırdı,çağırdı, sazını zigon sehpaya vurdu. Kırılan kalbi gibi parçalandı notalar. Tellerinden elleri kesilmişti. Ellerinden kan, ellerinden aşk, ellerinden emek, ellerinden betimsiz bir gelecek damlıyordu.. Ayrılık aşkın bam teliydi , kırmızı ve kırıktı şimdi.
İlkel bir senfoni yankılandı kadının zarif kulaklarında. Çığ gibi düştü baktığı dağlardan. Kar oldu, buz oldu, bitkisel bir yalnızlığa yol alıyordu.
_Dur .Dedi adam;
-Dur!
-Şimdi özgürsün
-Zaten hep özgürdün ya
-Onlarla istediğin kadar görüşebilirsin
-Yine de ,
-Ben hep buradayım,
-Şefkatli ve bereketlidir ellerim
-Dost ararsan, sıkışırsan yardım ederim.
-Sazımı da yenilerim
-Ben bunu da yenerim…
Kapı kapandı,hıçkırıklar kesildi. Derin bir uçurumdan düşer gibi sessizce düştü adam yatağına. Ölü bir yılan gibi soğuktu oda; yalnızlığı kadar kısaydı şimdilik daha. Günler geçti; yeni mutluluklar keşfetti .Unutmak istedi, yalnızlığına meze hayatlar seçti.
Hasret türküleri çaldı. Uzun bir süre bam teline dokunamadı. Tiz ve cılızdı yalnızlığın sol anahtarı…Kıştan kalma yalnızlığını baharlara taşıdı. Artık her mevsim birbirinin aynıydı…Mevsim artık hep sonbahardı…Zehir zıkkım bir sonbahardı.
Yener ATA
YORUMLAR
-Kalksan gelsen , sarılsan, gözlerime baksan, bu seferlik affettim, bir daha olmasın emi gülüm desen; sonsuza kadar adayacaktım kendimi sana’’
KIŞ OLMASIN ÖMRÜN HİÇ DADAŞ ABİM.VARSIN KOPSUN BAMTELİ.YÜREĞİN SENİNLE YA HEP SENİ DİNLİYORYA.YARALASADA SARIL SEVDANA.O DİNLER KONUŞUR SENİNLE.UMUT GÜNEŞİN OLSUN SAYGILAR SELAMLAR...
Pişmanlık öyle bir zehir ki damarlarında dolaştıkça insanın yaşayabileceği küçük büyük mutluluklarını fark ettirmeden öldürür… affedilebilen hatalar kaç defa affedilir daha doğrusu her hatanın kaç defa affedilebilme hakkı vardır… veya hatanın ebatıyla mı ilgilidir aşkların büyüklüğü…. Her şekilde aşkının sözüne karşı gelmemiş midir af dileyen taraf… her seferinde içten içe aklının bir köşesinden başını uzatmayacak mıdır affettikleri….ve gün geçtikçe affettiği her şey bir bir boğazına yapışmayacak mıdır… her gün aşkın bir tarafını kesip budamayacak mıdır… inan sevgili dost, gurur affın önüne geçmişse iyi etmiş derim ben…. affetmek konusunda biraz gaddar oldum belki de… ama tecrübe ile sabit…. İnsan ne kadar affederse o kadar az mutlu oluyor ve hatta o kadar çok da mutsuz… aşk, aşkın için ne kadar değişebildiğinle ölçülür biliyorsun… -Kalksan gelsen , sarılsan, gözlerime baksan, bu seferlik affettim, bir daha olmasın emi gülüm desen; sonsuza kadar adayacaktım kendimi sana’’ bu bir koca yalan sevgili dost kocaman bir yalan….. eğer bunu yapmış olsaydı sanma ki her mevsimi ilk bahar olacaktı…. gene her mevsim birbirinin aynı olacaktı ama bu dafa sarı sızılı sonbahar değil ayaz kesiği bir karakış gibi yaşayacaktı her günü….ve bir gün ayaz yaraları canını o kadar acıtacaktı ki, dayanılmaz sancılarına son çare kalbini kesip atacaktı affeden…
Nerden mi biliyorum? Kendimden!!!
Kutluyorum sevgili Yener, çok kısa ama bir ömrü film gibi önüme serebilecek uzunlukta bir hikaye olmuş, beni o kadar gerilere götürdün ki kendimi buldum özetinde , hatırladıklarım içimi öyle acıttı ki…. iyi ki dedim şimdi geç de olsa iyi ki….
sayfaya gelişle biçtim geceyi..bilmem kaç parça şimdi..
bir yanım ağlamaklı..öfke düştü gecenin dibine...ve ayrılıklar en yılmazından...serzenişler var artık şüpheli bir gecede...ve inleyen nağmelere hapsolmuş aşk..ki aşk...hep bizi sınayacak...eskiyerek büyüdüğümüz gecelerde..
keyifti yener paylaşmak..ne kadar hüzün taşıs da geceye..
biz hüzünlere yatırmışken zamanı...gece bahane...
sevgimle.....devamını bekliyorum...))
Gecenin bu son saatlerinde okunabilecek en hüzünlü ve de bir o kadar da harika öyküydü.Varsın sazın bam teli kopmuş olsun ne çıkar.
Sen Boşuna Burdasın...
Yıllar geçmiş/yıllar hep boş yere
Tadı yok bir ömrü sensiz yaşamışım
Seninle yarınları yaşamak niyetine
Günler,aylar,mevsimler geçmiş
Geçip gidenler hep boş yere…
Yaşanmadık başka ne kaldı ki
Aşk’ta acı,ızdırap,hasret adına
Bir daha dönülmez yollardan
O hırçın akan sulardan sonra
Yar..şimdi sen yanı başımdasın
Ve ömrün en sıcak yazındasın
Oysa ki içimde zaman son hazan
Mamafih sen boşuna buradasın
Günler,aylar,mevsimler geçmiş
Geçip gidenler hep boş yere…