- 448 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK -29
Önce bir müddet düşündü Mustafa, arkadaşının çaresizliğine epeydir şahit olmuş ve elinden bir şey gelmediği için kendi kendine üzülüyordu sadece. Ama Ahmet Astsubaya bu konuyu açıp açmaması hakkındaki bu sorusu karşısında tereddüt ediyor ve bu kararda onu etkilemek istemiyordu.
“Halil! Bilmiyorum ki, nasıl karşılar, nasıl hareket eder. O konuda açıkçası bende tereddüt
içinde kaldım. Sonuçta, o çok iyi bir insan ama nasıl bir yardımı olabilir onu düşünüyorum.
Annen ve baban birazcık destek olmuş olsalardı. En azından onlar buraya gelip, bu konuyu
onlar anlatmış olsalar daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Sanırım, onlarda senin
askerliğinin bitmesini bekliyorlar. Anne ve baba gibi düşündükleri için de endişe duymaları gayet normal. Ama istersen sen bir konuyu aç. Anlayışla karşılayabilir büyük ihtimal ile. Evet! En doğrusu konuşman galiba. “
“Tamam Mustafa sağ ol. İyi ki varsın. Biraz sonra müsait bir zamanı kollayıp, konuşacağım onunla.”
Ahmet Astsubayın kapısının önüne geldiğinde, heyecanı artmış ve onunla konuşacağı cümleleri kafasında sıraya sokmaya çalışıyordu.Sonra bütün cesaretini toplayarak kapıyı çaldı ve içeri girdi. İçeriye girdiğinde, Ahmet Astsubay masasına oturmuş ve koltuğuna sırtını dayamış, gözleri sanki uzak bir yerde gezintiye çıkmış ve orada kalmış gibi bir durumdaydı. Halil’ i karşısında selam verirken görünce, hemen toparlandı ve yüzüne baktı.
“Rahat asker ! “
Dedikten sonra, bir sorunun olduğunu varsayarak konuşmaya başlaması için soru dolu gözlerle bakmaya başladı.
“Komutanım! İzniniz olursa, bir konuda sizinle konuşmak istiyorum.”
“Anlat Halil, dinliyorum seni.”
“Komutanım, bu gibi şeyler nasıl anlatılır bilemiyorum. Hele ki benim konumumdaki bir asker için daha zor. Üstelik siz benim komutanımsınız. Ama çaresiz kaldım.Ve tek çarem sizsiniz. Beni yanlış değerlendirmenizi de istemiyorum. “
“Söyle derdini Halil. Ben senin komutanın oluğum kadar aynı zamanda ağabeyinizim. Mesleğimiz gereği disiplini sağlamak için sert davranabiliriz ama biz de yürek taşıyoruz. Sonuçta biz de insanız. Senin her sorunun beni de ilgilendirir. Çekinme anlat. Elimden gelen bir şey olursa yaparım. Yapamadığım bir şey olursa da fikir verebilirim. “
“Çok teşekkürler komutanım. Ben, burada bir kıza aşık oldum ve onunla evlenmek istiyorum.Bir iki kelime dışında konuşamadım onunla. Ama onu, sanki yıllardır tanıyorum . En son aldığım haberde ailesinin onu başkasına vereceğini öğrendim. Buraların katı kurallarını az çok biliyorum. Aileme de durumu anlattım fakat gelmediler. Bir an önce isteyip, evlenmek istiyorum. En azından söz kesilirse, askerliğimin bitmesine çok az zaman kaldı. Daha rahat olacağım. Ama ailem de ilgilenmeyince sıkıntılara düştüm. Çaresizlik içinde kıvranıyorum. “
“Hımmmmmmm, mesele aşk olunca zor. Kimin kızı, ben tanıyor muyum .? “
“Tanıyorsunuz Komutanım. Ökkeş beyin kızı Gülistan. “
“Ya! Ciddi misin.? Ne zamandır devam ediyor.?”
“Ağanın düğünündeki olaydan sonra gittiğimizde gördüm onu. Ama daha öncesi de var. Fakat anlatsam size inanmayacak ve güleceksiniz belki de bana. “
“Niye güleyim Halil. Ben, aşka ve sevgiye her zaman saygı duyarım. Herkes istese de sevemez. Sevgi zorla olabilecek bir duygu değil. Ne zorla sevilir, ne de zorla nefret edilir. O kendiliğinden gelen bir duygu selidir. Ama bu konuda ne yapabiliriz.? Onu düşünmek lazım. Üstelik çok dikkatli olmak gerek. Seni tanımamış olsaydım, yanlış anlama ihtimalim yüksekti. Senin, nasıl bir insan olduğunu biliyorum. Peki, nasıl haberleşiyorsunuz. “
“ Teşekkür ederim Komutanım. Beni anlayışla karşıladığınız için. Onu ya da sizleri sıkıntıya sokacak hiçbir şey yapmadım. Mektup yazıp bırakıyorum. Sonra da cevabını alıyorum. Tek derdim sevdiğime kavuşmak. Yakınlarda da gidemedim üstelik mektubu almaya. “
“Tamam, ben bu konuyla ilgili elimden ne gelirse düşünüp, fikrimi söyleyeceğim. Ama sen de git mektubu al. Son değişikliklere bir bak. Ona göre değerlendirelim.”
“ Minnettarım size komutanım. Şimdi gidebilir miyim ? “
“ Tamam , haydi hemen gidelim o zaman.Sen Mustafa ile kapıda aracı hazır et. Geliyorum ben de. “
“ Başüstüne komutanım “
Halil dışarı çıktıktan sonra, Ahmet Astsubay, başını iki yana salladı ve ,
“İlahi aşk, sen nelere kâdirsin ! “
Kadriye, hamile olduğunu anladığında, daha önceki hamileliklerindeki gibi sevinememişti bile. Yedi tane çocuğu vardı. Bugüne kadar hayatı bez yıkamak, çocuk emzirmek ve onların bakımıyla geçmişti.Sevinemeyişinin nedeni de bundan kaynaklanıyordu. Onların geleceğini düşündükçe daha çok karamsarlaşıyor ve içinden “ Onlara iyi bir gelecek sağlayacak durumda değilim. Neden doğuruyorum durmadan” Diye çoğu kez geçirirdi.Ama sadece kendi gayreti ile olmuyordu bu. Doğum yöntemleri hakkında konuşmaya kalktığında, eşinden tepkiler alıyor ve bir daha açılmamak üzere kapanıyordu konu. Daha yenice bez yıkama işi sona ermişti. Tam rahata ereceğim derken, hamile olduğunu anlamış ve en başa dönmüştü.
Bu durumu kimseye duyurmadan halletmeliydi. Duydukları anda, sevinecekler ve tekrar aynı sahneler yaşanacaktı. Hemen, annesinden ve onun komşularından duyduğu yöntemleri uygulamalıydı. Çocukluğunda, onların konuşmalarına şahit olmuştu. Çocuk olduğu için onun yanında konuşmakta bir sakınca görmez ve en ince ayrıntısına kadar konuşurlardı. Kafasının içine kazımıştı o yaşında. Gerekli olan bitkileri alarak banyoya girdi. Önce bir an tedirginlik yaşadı. Sonra cesaretini topladı ve uygulmaya başladı.
İbrahim eve geldiğinde karısının olmayışı dikkatini çekmiş ve odaları gezerek karısını aramaya başladı. Odalarına girdiğinde ufaklığın yatağında sere serpe yatmış bir vaziyette uyuduğunu görünce, uyandırmamak için sessizce çıktı odadan. Banyonun ışığının yandığını görünce,önce kapıyı tıklattı ve bekledi. Ama içeriden ses gelmediğini görünce kapıyı açtı ve o manzara ile karşılaştı.
Karısı, kanlar içinde yere yayılmış ve yarı baygın bir vaziyette yatıyordu.
“Kadriye! Kadriye ! Ne oldu sana. Ne olursun kendine gel. İmdat! İmdat ! Yardım edin “
Diye bağırıyor ve telaş içinde kendi etrafında dönüyordu. Birden aklına, sağlık ocağı geldi. Karısının kıyafetlerini giydirerek, kucağına aldı ve hızla evden çıktı. Koşmaya çalışıyor fakat kucağında taşımaya çalıştığı karısının hareketsiz vücudu daha da ağırlaşmış gibiydi sanki.
O telaş içinde arkasından bir aracın sesini duyar gibi oldu. Arkasını döndüğünde Jandarmaya ait aracı gördü. Aracın içinde ise Ahmet Astsubay, yolda koşmaya çalışan adamı fark etmiş ve durmalarını söylemişti. Hemen inerek yardım ettiler. İbrahim’ in kucağındaki hasta ile binmesiyle sağlık ocağına doğru hızla yol aldılar.
Sağlık ocağının önüne geldiklerinde, aracın durmasıyla İbrahim hemen karısını kucağına alarak hızla içeri girdi. Müşahade odasının camından onları gören Meliha Hemşire ise kapıya çıkmıştı. Doğruca odaya götürdü onları ve kocasını dışarı çıkarttıktan sonra,
müdahaleye başladı. İçinden " Doktor bey’ in izinli olduğu zamanlarda daha çok oluyor bu tür vak’ alar" diye geçiriyor ve soğukkanlılığını muhafaza etmeye çalışıyordu aynı zamanda.
DEVAM EECEK !
YORUMLAR
Biraz geç oldu ama sonuçta yazınızı sindire sindire okudum.
Toplumda kapalı kutular içerisimde kalmış,irdelenmesi her zaman ayıp ve yasak kavramları içerisinde gizemli kalan cinselliğe değinmen ile ne kadar yürekli bir yazar olduğunu koymuş oluyorsunuz.
Hailil'in Ahmet astsubaya aşkını açıp yardım istemesi de harikaydı.
Askerlik günlerim aklıma geldi.
Meliha hemşire ile Ahmet astsubay ileride aşk yaşayacaklarmış gibime geldi...
Bu bölümde yine harikaydı...Artık romana kilitlendim...
Kutlarım yazarını...saygılar ve sevgilerimi gönderiyorum...