- 679 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EZAN’DA TEK SESLİLİK!... tekrar
Artık, tek seslilik denince; akla, ezan sesi geliyor!...
Câminin birinde ezan okunacak, diğer câmilerdeki minârelere telsiz aracılığı ile iletilip- hepsi bir arada ve Beş dakikada ezan sesi işi bitecek!...
Kırk câminin bir imamı okuyacak, Otuzdokuzu dinleyecek! Mâşallah. Ne akıl!... gördün mü kolaylığı!. Kimden çıktı bu fikir bilmiyorum ama, bunun faydalı olduğunu düşünenler; bundan sonra bu uygulamayı pek çok yerde denesinler!...
Meselâ, okullarda... olmaz mı? Ne gerek var öğretmenlere! Trabzon’da bir sınıfta anlatılanları ver telsize, Otuzdokuz sınıfın öğrencileri dinlesin!
Bir de İngilizce öğretmeni arıyorlar! Ne gerek var!..
Kameralar ve hoparlör aracılığı ile bilgisayarla maçlarda; hakemlik sorunu giderilsin!...
Bakınız efendim bu işin suyu ne zaman çıkar biliyor musunuz?...
1. O Otuzdokuz imam, minârenin merdivenlerini çıkmaya- çıkmaya Şerefeden ezan okuma hevesinin kaybolması,
2. Ses terbiyesi bozulacağı için var olan ses değerinin düşmesi, (örnek:Türk sanat müziği korolarındaki düzenli aralıklarla yapılan tekrarların gerekliliği. gibi)
3. Minârede ezan okumanın verdiği mânevî hazzın unutulması,
4. Şehir merkezinde ve gürültülü ortamlarda, birden çok ezânın aralıklarla daha uzun süre sedâsının duyulmasının engellenmesi,
5. Sabah ezânı ile uyanacak insanların ilk ezân sesini kaçırdıktan sonra o’nu, uyandıracak ikinci ezân sesinin olmaması,
6. İnsanların, dînî duygularının ezânlar aracılığı ile ve değişik ses tonları ile coşturulup- câmiye çağırılması,
7. “Bizim câmi hocamızın bu gün sesi çıkmıyor, hasta mı acabâ? ” sorusunun sorulamaması,
8. Her minârenin kendine has özelliklerinin vatandaşlar tarafından benimsenmesi,
9. Yeni yetişecek olan ezân okuyucularının artık, bu işi benimsememesi netîcesinde ve bu uygulamanın uzun zamanda getireceği olumsuzluklar,
10. Bir örnekle:Televizyonlardaki ses sanatçılarının bir şarkıyı bir şarkıcının okuması ile kişilere mâledilip- bölünmesine ve hak dağılımı eşitsizliğine,
(*)Bakınız:2. yorum.11. Doğumlarından beri uzun yıllardır alışık oldukları halde, Gece uykularını ezân sesi ile bölmek istemeyenlerin, bu isteklerinin; haksız ve yanlış olmasına rağmen, yerine getirilmesi ile; daha başka istekleri olacağı,(Ramazan’da davul çalınmasının yasaklanması. gibi...)
12. Cumhurbaşkanı Sayın, Kenan Evren’in dediği gibi: ”Parasını alıyor, ezânı; çıksın, minâreden okusunlar!.. Minâre merdivenleri, örümcek bağlamasın...” sözünün kesinlikle doğruluğu,
13. Bu uygulamanın Millî ve Mânevî Birlik düşüncelerimize aykırı olduğuna,
14. Elektrik kesintisi hâlinde, telsiz ile minârede okunup- okunmadığının belli olmamasına veyâ benzer ârızaların fark edilmeden, minâreden ezân sesinin gelmemesine, kısmî kesikliklere... gibi pek çok sayılabilecek olumsuzluklarına rağmen hâlâ, bu uygulamanın doğruluğuna inananlar; gelecekte, bu uygulamanın yürümediğini kendileri de göreceklerdir...
Bence, insanlara, tek tip elbise giydirip- ibâdet ettirmek gibi bir şey...
Herkes suskun... Kim dedi, nereden çıktı bu uygulama...
Dînimizi; başka dinler olduğunu iddia edenler mi etkiliyor?!.
Biz, kimsenin ne ağlama duvarına ne çanına ne katedraline karışmıyoruz...
Câmide nâmaz kılmayanların keyfine; Onbeş asırdır yapılan uygulamalar değiştirilemez!..
Bırakın, her minâreden rengârenk kadife kadar yumuşak billûr gibi akan sesleri ile imamlarımızın o nefis sabah ezânlarını; Şehidlerimize, Mânevî benliğimize ve ruhlarımıza, üflesinler...
Şehidlerimizi çiğnetmemiz yetmedi de şimdi ezânlarımız mı susturuluyor!?.
Yazıklar olsun ki! Şehid torunlarıyız ve susuyoruz!...
Herkes, minâresinde o leziz ve billûr sesleri duymayı özlemeden ve derhâl, bu uygulamaya son verin!...
Yöneticiler geçicidir ancak minâreler ve ezânlar, ebedîyyen Ülkemizin üstünde susmayacaktır... Susturulamaz...
“Bu ezânlar ki; şâhâdeti, dînin temeli... “
Saygılarımla.
Kadir Yeter. TRABZON.
Trabzon Türksesi Gazetesi’nin, 12 MAYIS 2003 Pazartesi gün ve
8941. sayısının 2. sayfasında yayınlanmıştır.
...............
KONU NOTLARI:
1.NOT:
(*):11. Doğumlarından beri uzun yıllardır alışık oldukları halde, Gece uykularını ezân sesi ile bölmek istemeyenlerin, bu isteklerinin; haksız ve yanlış olmasına rağmen, yerine getirilmesi ile; daha başka istekleri olacağı,(Ramazan’da davul çalınmasının yasaklanması. gibi...)
Yukarıda kayıtlı yazımda naklettiğim gibi, yazdıklarım bugünkü gazete haberi ile ne yazık ki, gerçek oldu!!!
Trabzon Türksesi gazetesi’nin 30 Ağustos 2008 Cumartesi gün ve 12083. sayısının, 1 ve devamla 7. sayfasındaki haber:
"Gürültü kirliliği yarattığı gerekçesiyle bu yıl Trabzon’da ramazan davulcularına izin verilmeyecek iller arasında yer aldı. ... Vatandaşlardan gelen şikayetler sebebiyle Adana, Trabzon, Bingöl, Tunceli ve Muş gibi bazı illerde belediyeler davul çalınmaması kararı aldı. ..."
Keşke, söylediklerim doğru çıkmasa idi... üzüldüm. Çok yazık... Eyvah!
Kadir Yeter.
30 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ, ZAFER BAYRAMI GÜNÜNDE. TRABZON.
........................................................................................
2.NOT:
Mübârek Ramazan Ayı başlayalı, mahallemizde Sahur vaktinde
Ramazan davulu çalmaya devam ediyor... beş gecedir bu güzel düzen devam ediyor.
Kadir Yeter.05.9.2008 CUMÂ. TRABZON.
...................................................
3. NOT:
Dün, Cumâ günü idi ya; yeni birşey dikkâtimi çekti ya da aklımda yeni birleştirdim;
Hoca Câmide, önümüzde ve vaaz dinliyor, bize bakıyor...1),
Ezan Minâreden ancak, başka yerden telsiz aracılığı ile naklen okunuyor, hoca yine bize bakıyor...2),
Hocamız, Cumâ Hutbesi okuyor ancak; elindeki kâğıtta yazılanlar kendine ait değil. Câmi hocalarına, Cumâ Hutbesinde okunmak üzere, İl Müftülüğünce dağıtılmış(genel kural)... yâni, Hocamız, hazır yazıyı okuyarak hutbe okuma görevini ifâ ediyor...3).
Ey benim Din Kardeşlerim; Hocanın görevinde, başka ne kaldı? Sâdece, Nâmâzın Farzını kıldırmak. Ne diye Hocaya bu görevi yüklüyorsunuz? Ey, âdîl görevliler... Günâh değil mi hocaya? O görevi de tez vakitte, toplu farz nâmazları kıldırmak sûretiyle, Cümle âhâli birlikte ve aynı anda, Telsiz hoparlör yoluyla kılalım... daha sevap olmaz mı?! Bu fikrimi sakın yabana atmayın! Olur mu- olur!... Uygulayın da görün. Kimseden bak ses çıkacak mı?!!.
Gelin, kulağınıza, sessizce bir şey söyleyeyim; aman kimse duymasın! Yâ- hû, öldüğümüzde bizim Cenâze Nâmâzımızı kıldırmaya; o vak’te kadar, Hoca kalır mı?!! Belki de O’nu da toptan kıldırırlar ha ne dersiniz?!
Ey, Cemaât-ı Müslimîn; bu yazdıklarımdan, râzı mısınız?...-1, râzı mısınız?...-2, râzı mısınız?...3 .Râzı değilseniz; Yok-yok... Sökün ayak başparmaklarını; kendi mezarına kendisi yürüyüp gitsin!.
Allah’ım; Beni ve benim gibi boşa uygulamaları yapanlarla birlikte affet… “Sen, affedicisin… Bağışlayıcısın… Senin her şeye gücün yeter; Âmîn.”
Bütün okuyucularıma, Saygılarımla Selâm eder; Özür dilerim, Efendim.
Kusûrumu bağışlayanlardan Allah râzı olsun. Âmîn.
Kadir Yeter.
11 NİSAN 2009 Cumartesi. TRABZON.
..................................................
SON NOT:
Bu gece, iki ayrı davulcu sesi ile Sahurda uyandık: 21.8.2009 Cumâ.
Bu yıl ki Ramazan’ın ilk sahuru.
SİTEMİZDE İLK YAYIN TÂRİHİ VE SAYFASI(31.7.2008):
.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=15036