- 10367 Okunma
- 67 Yorum
- 0 Beğeni
*KÜRT EDEBİYATI ÜZERİNE / 1
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kürt edebiyatı, Kürt toplumu gibi bir var olma yassı içerisindedir. Osmanlı zamanın da üç eyalette yaşayan Kürtler , şu topraklarda ;Diyarbekir, Musul ve Ragga bölgelerinde Osmanlı yönetimi altındaydılar. Bu eyaletler Osmanlı da Kürt emirlikleri şeklinde geçiyordu.
Bu bölge de kendi geleneksel kültürünü yaşayan Kürt toplumu, o bölgede sürekli
istilalara maruz kalmıştır. Özellikle İran Safevi devletine karşı yapılan savaşlarda sürekli bir yokluk ile varlık arasında kalmışlardır.Kürt edebiayatı en büyük darbeyi Kasr-ı Şirin Antlaşması ile yiyor.Bu anlaşma ile topraklar bölünüyor ve insanlar yer değiştirmek zorunda kalıyorlar. Varolan düzen bir yitirilişin gölgesine sürükleniyor. Böyle bir ortamda kültür mozaiğini yaşatmak ve geliştirmek zordu. Bu koşullar altında Kürt edebiyatı daha çok sözlü bir edebiyat olarak hafızalarda yer edinmiştir. 17 y.y. da yaşamış olan ünlü Kürt yazarı, düşünürü ve şairi olan Ahmede Xani Mem u Zin adlı eseriyle bu edebiyatın dönüm noktası olmuştur . Dini eğitim alan Ahmede Xani Kürtçe, Arapça,Türkçe ve Farsça biliyordu. Ahmede Xani , bir edebiyat ustasıdır.Shakespeare, Cervantes,Dante ve Firdevsi’nin kendi dil, edebiyat ve kültürleri için önemi ne ise, Ahmede Xani’nin Kürt dili, edebiyatı ve kültürü içinde önemi odur.
“Doğruluğu, iyiliği, suçsuzluğu, zayıflığı ve çaresizliği Mem ile Zin’in karakterlerinde, kötülüğü, ikiyüzlülüğü, fitneyi, fesatçılığı ve dalkavukluğu Beko’nun karakterinde toplayan Ahmedi Xani’nin Kürtçe yazdığı bu eseri, Arapça, Farsça, Fransızca ve Rusça’ya çevrildi. “
Daha sonra bu eser ile ilgili çalışmalarım olacak, karmaşa içinde birbirinin hayatına kilitlenmiş insanların esrarını sizlere uzun uzadıya nakşedeceğim.
Kürt edebiyatının söz güzelliği Kürtçe bilenler ve anlayanlar için diyorum; uzak yerlerde çağıldayan bir ırmağın ruha akıttığı nur gibidir. O ruh insanı, en derin sevgilerin, mutlulukların,gizli bir vefanın,anlamlı bir dürüstlüğün, büyük bir hakkın içine gömüverir. Bu edebiyatta doğa ile iç içe olan insanlar, doğaya karşı ve doğadaki canlılara karşıda büyük bir özveri içerisindedir.
Klasik Kürt edebiyatının, sözlü geleneği çok gelişmiştir. Kürt edebiyatında destansı anlatımın temsilcisi olarak bilinen Evdalı Zeynike olayları sözlü geleneğe dökmüştür. Bu sozlu edebiyat, bir nevi tarih arsivi gibidir.
Evdal, hem binlerce yil once yaratilmis olan destanlari kendi uslubuyla soyledi, hem de yasadigi donemindeki pekcok olayi destanlastirdi. Bu nedenle ona "Kurtlerin Homeros’u " deniyor.
Eskiden Tukler arasinda oldugu gibi Kurtler arasinda da halk ozanlarinin seckin bir yeri vardi. Donemin beyleri ve pasalari hep nam salmis ozanlari yanlarina aldi.
Anadolu’da binlerce bey gelip gecmis, ama hicbiri simdi bellegimizde yok. Fakat Koroglu vasitasiyla Bolu Beyi ’ni ve Dadaloglu vasitasiyla Kozanoglu ’nu cok iyi biliyoruz. Evdal da doneminin unlu Kurt beyi Sürmeli Memed Pasa ’nin ozaniymis, uzun zaman onun yaninda kalmis. Sürmeli Memed Paşa sizlerinde bildiği gibi Doğubeyazıt’taki İshak Paşa sarayına ad olan İshak paşanın oğludur.
Nenem bana Evdalı Zeynike’nin destansı hikayelerini ve biricik aşkı Temo’ yu anlattığında bitmesini hiç istemezdi. O kadar tatlı ve hoş bir anlatımı vardı ki,her gece çocukluğum onun hikayeleri ile hayale bürünürdü.
Yaşar Kemal onu kendi eserlerinin söz babası olarak tanımlamaktadır. Yine Yaşar Kemal’ in eserlerine baktığımızda Türkçe yazılmasına rağmen, kullanılan atasözleri ve motifler de Kürt edebiyatının aittir, bu eserler de ne kadar güçlü bir yer edindiğini göstermektedir. Görülmektedir ki bir kültür ancak yazıldığı dile malolur. Evdalı Zeynike’nin aşk için söylediği şu sözler ne kadar doğru ve doğal bakalım…
“İnsan sevdiğine kavuştuktan sonra
Ekmeği olsun , ayranı hiç olmasın
yemeği sadece darı olsun
yorganı mavi gök olsun
döşeği kuru yer olsun
yastığı sert taş olsun
torbası omzunda olsun
torbanın dibi delik olsun
yurdu buralar olmasın
Acem ve gavur ellerinde olsun
Sevgilisi insanın istediği gibi olduktan sonra gün boyu avare olsun
Aşsız katıksız , ekmeksiz olsun” Bir sevginin doğruluğu ve gerçekliği ancak bu kadar güzel dile dökülebilir. Üstünden yıllar geçmesine rağmen, bu sözler birçok yerde sözlü olarak kullanılmaktadır.
Şiire baktığımızda ise; Feqiye Teyran(Kuşların Hocası),Melaye Ciziri,Nali ve Salim, Hacı Qadire Koyı, Şex Rıza Telabani, Wefayi, Edeb, Mehvi gibi birçok şair vardır. Velakin bu şairlerin içinde üstünde duracağımız iki isim bir vardır.Bunlar;Feqiye Teyran ve Melaye Ciziri’dir.
Bu şair ve yazarlarI aynı zamanda Kürt edebiyatının diğer dolaşımlarını ilerleyen yazılarda anlatacağım, birçok güzel şiir, aşk hikayeleri ve kahramanlıklarıyla birlikte en sade şekilde sizlere aktarmaya çalışacağım.
Svgler
Syglar
Slmlar
YORUMLAR
kürt dili ve edebiyatı=açılım bundan nefret ediyorum ama kürt deyince benim aklıma pkk geliyor güzel kardeşim önce bu imajdan kurtulun sonra hak adalet isteyin çünkü türk milleti askerine kurşun sıkan masum insanları öldüren kamu malına zarar veren iç huzuru bozan ve tüm bunları kürtler için yapıyoruz diyen insanlar dahilinde size bu hakkı tanımaz daha bugün yedi şehit verildi daha bu gün gencecik bir kız öldü neden açılımı beğenmeyen bazı zihniyetyer yüzünden isteyen istediğini benimser fakat bu tarz konular nifak tohumlarını yeşertmekten başka bir işe yaramaz varın istediğinizi yazın madem huzur olsun barış olsun diyorsunuz önce bunu sağlayın sonra bir takım ayrıcalıklar isteyin kan akıtılmasından bıktık artık bir de yazınızda dikkatimi çeken bir şey var lütfen sesli harfleri kullanın -syglar- dil kuralıdır sevgilerimle barış dolu günlere....
17. yüzyılda başlayan bir edebiyat ve bu edebiyatın dili dünyanın sayılı dilleri arasında... Oldukça garip!.. Üç yüz yıllık bir edebiyat ve bunun dili sayılı zengin dil ve edebiyat oluşturuyor! Sayı sistemi bile olmayan ve Farsça sayma sistemini dil(!)ine monte eden bir dil nasıl bu kadar zengin oluyor anlayamadım ama...
Hadi olsun bakalım. Bu özgürlüğü de yaşasın kardeşlerimiz doyasıya...
sevgili kardanadam
''ama türkçe üzerine ihtisas derecesinde olmasa bile
oldukça bilgiye sahibim''
demişsiniz ama bu bilginizde sanırım ''Türk''
büyük harfle başlar biliyor olmalısınız?
üzgünüm bu kadar incedir benim yazımla düşünce ölçüm..
size kastı yazmadım ben zaten
yazınızdan bunu anladım ve biz ikimiz insanları bilgilendirelim dedim haklı olarak ..
yorumlarda aklıma geldikçe tekrar tekrar okudukça konunun nerelere gideceğini kestirebiliyorum..
sevgili havin demiş ki
''Başbakan için ne düşündüğüm / üz hiç önemli değil ama sanırım ömrü boyunca bunlar kadar gerçekçi konuşmamıştır.''
başakan bu konuştuğunu uygulamaya geçirmek için çok uzun zaman kendi içinde düşüncesinde o kadar konuşmuş ki!!
gurubunda ele almış ki bugün bu noktaya gelinebildi sevgili havin..
bu gibi kurul kararıyla mecliste görüşülen konular uzun vadelerde oluyor bunu hepimiz biliyoruz..
sizin dediğinizin aksi bir durumdur..
başbakan hep doğruyu konuşmayabilir ama idarecidir ve neyi nerede konuşacağı ve hangi doğrular çerçevesinde uygulamaya koyacağı belli olmaz..
bu konuyu açıklamak istedim çünkü siz yorum yapanları eleştirirken aynı zamanda yeni bir konu açmış oluyorsunuz benim bu yaptığımı bir Tayyip çi bir AK partili yapabilir liderini korumak adına..
gelinen nokta efendiler buraya yorum yaparak bazan zırvalayan arkadaşlarım...
mustafanın bahsettiği konuya yönlenelim..
Kürt Türk kavgası ve tartışmasına gitmeden.
mustafanın soruları nedir?
bu forum konusunun amacı nedir?
şimdi kürt yazarlar günümüzde tanıdığımız ismi duyulan duyulmayan hepsi bu açılımın amacı nedir ve tastik ediyorlarmı?
bu konu ile alakalı devam etsin forum..
Ağlarbaba tarafından 8/23/2009 12:15:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili dostum (ağlarbaba)
Ben yazarı eleştirmedim
herhalde yanlış anlaşılma oldu
ben tartışan dostların
birbirlerinin şahsiyetine saldırmalarına üzüldüm
ayrıca birisi yorum yazarken akademik kariyerini ortaya
koyarsa elbette üzerinde düşünürüm. Bu sanal ortamda
kimin hangi bilgiye vakıf olduğunu kestirmek çok zor
eğer sizin kürtçe konusunda bilginiz varsa saygı duyarım
elbet sonra sizin yaptığınız yorum bana ters gelenler içinde de sayılmaz
bana gelince zaten ben kürtçe üzerine bir bilgi sahibi değilim
ve bunu da iddia etmedim
ama türkçe üzerine ihtisas derecesinde olmasa bile
oldukça bilgiye sahibim
sevgilerimle
sevgili kardan adam neden böyle dediniz anlamıyorum yorumları okumadınız sanırım bu yazıyıda benim yorumumu okumadan yazdınız anladığım kadarıyla..
akademisyen tanımıyorum demekle neyi kastettiniz bilmiyorum...
bu defterde eğer kendinizi bu konuya vakıf buluyorsanız buyurun karşılıklı bilgilerimizi belirtelim bilmeyenler faydalansın değilmi?
ben böyle düşündüm yazınızı okuduğumda siz bu konuya vakıf olmalısınız ..
bekliyorum bilgilerinizi
Saygılarımla..
İlgiyle okudum
hele yorumları okurken
(her iki tarafı kastediyorum)
yazarı ve bazı sakin tartışma kültürüne sahip dostları
ayırırsak
çok üzüldüm ve irkildim tartışmalarda
yoktan var kılınan bir geçimsizlik
bir kaos
halbuki hala sevebiliriz birbirimizi
geç değil
varsa karşılıklı hatalar
telafi edilir zamanla
ama şu bir gerçek
altını çizmek istiyorum:
hasta insanlar asla makul olamaz ve doğru düşünemez
Türkiye zorla hasta edildi son 20 yıldır
Sömürgeci ülkeler amacına kavuştu
sermayeyi kenara ayırırsak - türk yurttaşları arasında asla sömürü olmamıştır
bunun da altını çizmek istiyorum
gelelim edebiyat kısmına
ben şahsen çok meraklıyım bunlara
ama bu defterde bunun tartışmasını yapacak bir akademisyen
tanımıyorum
sadece karşılıklı tatmin gibi geliyor bana
ve sataşmalara dönüşüyor tartışma
tüm dostlara
aynı ülkenin aynı haklara sahip yurttaşları olduklarını
hatırlatıyor
kavga yerine barışı denemelerini istiyorum
eğer becerebilirsek
hoş muhabbet tartışma da yapalım elbet
sevgimle
"Rutan Aşireti ve Necimoğulları,"
Her zaman Türkiye birliğine ve Türk Devleti'ne sadakatle bağlı bulunan Necimoğulları, bölgelerine ve ülkeye yaptıkları hizmetlerden dolayı takdir kazanmışlardır. Kendilerini kutluyorum.
Süleyman Demirel
Başta Hacı Necim Bey olmak üzere, ona bağlı güçlerin Mustafa Kemal'in yanında yer alarak, tarihimizin acı bir sayfasını insanca, yeniden yazdıkları anlatılıyor.
Hüsamettin Cindoruk
Bu çalışma daha önce yapılmış ve bundan sonra yapılacaklar içinde, yaşanan bir büyük hüznün, sadece bir bölümüdür. Rutan Aşireti ise, bu büyük tarihe katkı koymuş aşiretlerden sadece biridir. Bu tür spesifik çalışmaların devam etmesini ve tarihimizde karanlık hiçbir şeyin kalmamasını ve bunların yeni kuşaklara iletilmesini diliyorum.
Hikmet Çetin
İstedim ki, ülkeye hizmet edenleri halkımız daha iyi tanısın. Bazı boş ve mesnetsiz dedikodu ve iftiralar zihinleri bulandırmasın. Bu kitabın yazdınlmasmı ısrarla rica ettim. Hatırımı kırmadılar. İşi en iyi başarabilecek kişilere (değerli kardeşlerim Kenan Kırkpmar ve eşi Leyla Kırkpmar'a) tevdi ettiler. Ortaya çok güzel bir eser çıktı. Kurtuluş Savaşı'mız ve Mardin tarihi için de bir kaynak kazanılmış oldu.
Dr. Burhan Özfatura
herkese bu kitapcığı okumalarını tavsiye ediyor hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum.
ve diyorumki NE MUTLU TÜRK'üm diyene evet sizde NE MUTLU
KÜRD'üm diyene deyin hiç fark etmez çünki TÜRK VE KÜRT kardeştir.ayrımcılık yapan ve bu kardeşliği bu bağı bölen kalleştir.yaşasın teröre bulaşmamış ve ona taraf olmamış TÜRK ve KÜRT kardeşliği.saygılarımla.selametle kalın.
Sevgili dostum bende buradayım ama bu konuya belki de en iyi vakıf olanlardan biriyim..
hayatıma dair hiçbir şey için iyi biliyorum demem ama bu açtığın konuda sana büyük faydam olacak gerçek yaşamlardan kesitlerle burada olacağım öyle ki belki 10 yıl sürer yazacaklarım belki 20 yıl ama madem bu konu burada bende başlıyım açmış olduğun bu konuya ilişkin yazıma.
ve tavsiyem şudur ki konuya vakıf olmayanlar sadece burayı izlesinler ve sadece bilgileri almaya baksınlar sunağına..
yukarıda yorumları okuyunca titredim..
buraya açılan faydalı bir forumdur...
tartışılacak olan konuda ''kürt edebiyatı üzerine'' dir ama
daha dakika bir gol bir..
az sakin izleseniz bu konuyu daha iyi olur saptırmadan sapıtmadan..
suçlamadan eleştirmeden çünkü bu konu tastamam bilgi birikim ister..
ki burada yorumu olanlardan bir çoğunun Türkçe yazdıkları şiirleri bilirim ki
içinde imge yoktur..
içinde felsefe yoktur.
içinde toplum yoktur..
taktire şayan yazılan şiirlerdir..
neyse bu eleştirinin yeri de değil burası ama toplumun bir gerçeğidir. Edebiyat ve ''evrenseldir'' dildir.
fıkralar bilmeceler atasözleri şiirler öyküler..
her dilde vardır. Ve zaman zaman Nobel ödülüne layık bulunurlar ve hangi, dilde dinde olursa olsun o ödülü alır ve dünya için önemlidirler.
bunu anlamak için örnekler çoktur..
Victor HUGO yu okumak gibi.. bilmediği dilinde kullandığı terimleri anlamamak gibi..
Kürt dili vardır ve lehçe değildir ki lehçe bile bugünün Türkiye sinde bir çok yerde aslı gibi kullanılıyor..
dediğim gibi sevgili dostum bu konuda yanındayım formunun bitmesini bekleyeceğim..
Yaşasın dillerin anlatım ve kendini ifade biçimi..
Saygılar.
aydınlatan ve bilgilendiren bir yazıydı
belli ki şair; bir hayli emek sarf edip araştırmış
2.ci yazıyı merakla bekliyor olacağım...
ama neden bazı arkadaşlar ''Kürt Edebiyatı''ndan rahatsız ve böyle bir kültürün varlığını inkar ediyor anlayabilmiş değilim
hani ''biz kardeştik(!)''
yazı için sonsuz teşekkürler şair
selam ve saygıyla
hatta
SPAS DÎKÎM
SILAW Û GÎRAMÎ...SÊR ÇAWA HOZAN
Mevlana'nın çok sevdiğim bir sözü var, şöyle diyor;
İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun Dünya'dan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
Bazıları bazı şeyleri göremiyor diye o bazı şeyler yok olmuyor malesef... Olan bir şeyi inkar etmek, yok saymak ve heleki yok etmeye çalışmak en tehlikeli düşüncelerdir bence...
Sizi bu güzel yazınızdan dolayı kutluyorum sevgili meftunkaranfil...
Sevgilerimle...
Guldane Dal tarafından 8/22/2009 9:16:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu durumda Kürtçe diye bir dil yoktur...EEhhh dil yoksa edebiyat var demek saçmalık olur...
simdi herkes googleden girip alip koyup kürt diline merak sardi.kimi var kimi yok diyor.
acikca belli ki var.
nasil ki kürtler var ise tüm dünyayi ayaga kaldirdiysa demekki bir kürt dilide var.
size yada sizin yaziniza olarak bunlari yazdim.
ve saniyorum ki bir kücümseme yada bir hakaret icermiyor.
cevap vermeyin diyen yok ses yükseltmenin de alemi yok sanirim.
kürt dili vardir ve gelistirilmemis tir.
o yüzden de bilincsizce daglari secmislerdir.
gelistirilmis olsaydi dagi degil de yolu secerdi.demek istedigim bu sadece.
bunlar benim görüslerim katilma zorunlulugunuz yok.
bunu kafa tutma olarak algilamis iseniz cok konusmanin anlami yok.
Artık yelkenleri deviriyorum.......
Günlerdir bu dil-ırk çatışmalarını ya da doğru yola adım hallerindeki tepkileri izlerken yüreğim acıyor , kalbim ağırlaşıyor anlayabileniniz olacak mı...
Gidip bir Kürt kardeşime barış istiyor diye kızdım , tüm yaşadıklarını bir yana atarcasına saydım da saydım söyledim de söyledim...Kalbimi paramparça haliyle bıraktım orda...Hep iyiyiz, biz zaten kardeşiz zaten barış içindeyiz dedim ve dedikçe utandım şimdi. Bakıyorum millet hakikatli bir tufana haps olmuş...
Recep Tayyip ERDOĞAN ;
-üniversitelerde "Kürt Dili Ve Edebiyat'ı " bölümleri olacaktır.
-Trabzon’da ağlayan bir annenin duası ile Hakkari'deki annenin duası aynı ise aynı imanın sözlerinden oluşuyorsa burda bir terslik var.
Başbakan için ne düşündüğüm / üz hiç önemli değil ama sanırım ömrü boyunca bunlar kadar gerçekçi konuşmamıştır.
Ben de kürdüm elhamdülillah ne ırkımı ne dilimi ne dinimi inkara tutacak kadar beynimi köpeklere yem etmişliğe bırakmadım ömür boyu kendimde. Belki diğer tarafta Farısî bir halim de var ve Arap ülkesinden gelen bir soy. Ve nefeslendiğim ülke Türkiye. Ben şimdi kalkıp ,
“ben neden kürdüm aman Allah'ım bu rezalettir biz gericiyiz olamaz kimse bizi sevmiyor biz batılı değiliz olamadık da büyük bir utanç bununla nasıl yaşarız..........VS.VS.VS.”
Bunları söylemem mi güzel olur yoksa,
" Çok şükür ki bu kadar medeniyete, kültüre misafir olup çokça şey öğrendim, insan gördüm hayat gördüm "kendimi eğittim". Ve mutluyum ve ben dünyanın en zengin insanıyım hem kalben hem şeklen..."
Bunları mı söylemem güzel olurdu?
Biri kalkmış diyor ki,
“siz kim oluyorsunuz da ne hakkı istiyorsunuz öyle istediğiniz gibi olmayacak hiçbir şey insansınız belki ama insanlığın da sınırları var. Ve öyle hak diye debelenmeyin”
Buna hem acırım hem gülerim hem üzülürüm ama bana dokunan hiçbir şeyi olmaz. Ben onun bu cümlelerinden sonra insan olduğu şüphesine düşmekle birlikte ve olsa bile yazık ki yüz karası diyorum.
Bu sayfanın yorumlarına bakıyorum. Hepsi çokça da güzel ve tam kalite bir Türkiye tablosu ve biz böyle oldukça dış güçler bizi yemesinler de ne etsinler…
Kürtçe de Kürt de olması gereken yerde olacaktır ve eğer biraz güzel baksak hani insanca baksak bunlar gerçekleşirken mutlu oluruz. Yok eğer kavga istiyorsak hodri meydan. Sonunda ne Türk kalır ne Kürt. Ve bu sadece deccali mutlu eder bizim anamız ağlar. Kimsenin bileği yalan adına güçlü olamaz bu tabiatın kanunudur. Ama gerçekler adına uğraşıyor ve asırca kandökmüşse deli diyin karşınızdakine ne yaptığı ne de ne yapacağını hiçbir akıl akledemez. Cahilce değil de biraz erdemlice olsa her hareketimiz “kim tutar Türkiye’yi”…
Gelelim Kürtçe’ye…
Yüzlercesini duydum dünya lisanından ama hiçbiri bana benim kanımın okuduğu dilden olan bir türkünün hissettirdiğini hissettirmemiştir.
“sevgilim”
ve
“evina dıle mın”
biri Kürtçe biri Türkçe ve aynı anlam ama hiçbir zaman bana bu anlamın Türkçe’si asil görünemedi ve anlamdan öte bana başka şeyler verdi. Ama diğeri hem ağlatır hem mutlu eder. Ve ben daha kendi hak dilimi tam olarak bilmiyorum ve kaç yaşında olursam olayım şimdi inkar edilen günü geldiğinde gerçeklerini ıspatlayacaktır ve o zaman çokça da öğreneceğiz..
Kimse kimsenin alfabesini dilinden söküp zorla almıyor, benim Kürtçe’m geldiğinde kimseninkine dokunmayacak o zaman biz hala niye ya da neyin kavgasını yapıyoruz ?
“ ayıp değil mi ? ”
İnsanlara ilk önce insan olduğundan ötürü saygı duymak gerekir. Sevmek zorunda değiliz kimseyi ve hiç de sevmeyelim ama “herkes haddini bilmeli”…
Ayrıca bu yazı çok eksik. Vardı bir şeyler ama var olanın yanına koyarsak eksik ve sonra diyorum ki bu kadarıyla böylesine alevleniyorsa ortalık acaba bu sözü edilen dil bir gün ulu orta her yerde ve en olmadığınca özgür olduğunda ne olacak ?
Bekleyelim de görelim hesabı…
**Havin_** tarafından 8/22/2009 4:48:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
ben fikrimi size söylemedim üzerinize cekmissenz sizin sorununuz.
ve türkiye sinirlari tehlikede ise demekki türkiyenin en kücük sinirlarina kadar olan yerlere sahip cikmak gerekir.
buda böyle olmaz.
sizmi bana türklük dersii vereceksiniz.
türkün türke kafa tuttugunuda hesaba koyarsak vay vay vay-
hicbitmez tarafından 8/22/2009 4:19:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
"siz kendi karmaşık dilinize bakın..."
"Burası buram buram faşizm kokuyor."
"apacik ortada ki gelismemissiniz o yüzden de beyninizi yikamak sorun bile degil"
Vuuuuuuuuuuvvvvvv....
Saldırılar müthiş...
Yakıştırmalar,sıfatlar...
Yıkanmış beyne bir bakalım.
Ortaya konmuş konuyu irdelemek için yaptığı araştırmaları ortaya koyan , hiç kimsenin kişiliğine saldırıda bulunmayan,artık laçka ,temcit pilavı ,ağızda sakız hale gelmiş 'kürt' mevzusuna gayet ılımlı ve açıklayıcı davranan bir Türk genci...
Dararammm...Şlak... Yapıştırıldı sıfatı, neymiş yıkanmış beyin...Neymiş faşist...Bunları söyleyenlere Atalarımızın söylediği güzel bir atasözüyle cevap vermek isterdim ama buraya yazamam.Akllı olanlar tahmin etmişlerdir...Arif olan anlar hesabi...
Bir 30 milyondur tutturulmuş gidiyor.O zaman bizde olayı Türkler olarak ele alırsak 53 tane Türk devleti var dünya yüzünde sizin kadar sesimiz çıkmıyor meraklanmayın.Çünkü biz ses çıkararak iş yapmayız.Sabrederiz,kardeş deriz,buna da eyvallah deriz,sende bizdensin deriz ama en sonunda bir Türk dünya ya bedeldir de deriz.Güzel atalarımız "merhametten maraz doğar " demiş aslında ama yine bizim güzel yüreklerimiz merhametten vazgeçememiş.Ee tabi bardak taşana kadar..."bugün Türkçeye katılmış olan yüzlerce Fransızca,Arapça,Kürtçe,Farsça,Rumca,İngilizce kelimenin varlığını sürdürdüğü bir gerçek...bu yine de Türkçe diye bir dilin olmadığını göstermediği gibi her dilin içine sızmış sözcüklerin o dilin varlığına inkar politikası güdülmesini sağlamaz…" Bizim dilimize dişarıdan söz girdi evet bu zaten yaşam sürecinin zorunluluğudur.Fakat bizim öz dilimizin olduğu sade asla dayalı bir çok Türkçe kelime olduğu ve bu kelimelerin bir kökünün bir kökeninin olduğuda su götürmez bir gerçektir.
ben duyguya önem veririm sevmissem sevmisimdir bu konuda aciklik getirmek zorundada degilim sanirim.ben insanin kalbine bakarim irkina degil.bu insan olmanin kuralidir..
inkarda etseniz kürtler bu ülkenin bir gercegidir.
celisen biri hic olmadim hayatim da olmam da.
ben türklügüm ile gurur duyuyorum dedim se demisimdir.
ve siz sanirim ki dogru dürüst dedigimi okuyamamissiniz
bir defa kürt ile pkk iki ayri olaydir.
kardesiz diyebilen her kürt pkk yi lanetlemeli.insansa.
sanirim ki yeterli.
gocunma degildir fikirleri söylemek ve ben fikrimi söylerim babamda olsa ..
beyni yikanan siz degilsiniz gencecik kürt gencleri
pkk örgütüne katilanlarin beyni yikaniyor
algilamak istendigi sekilde algilama oluyor birazda.
hicbitmez tarafından 8/22/2009 5:05:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
Çok iyi niyetli bir şekilde paylaşıma sunulan bir çalışmanın bu denli tartışmalara neden olacak yorumlar toplaması içinde bulunduğumuz toplum kriterlerinin de aynası konumundadır.
Açıkçası şaşırdığımı da söyleyemem. kendini dünyanın merkezi sanıp etrafındaki her nesneyi, her olguyu inkar eğiliminde bulunan baskıcı, sömürücü ve aşağılık kompleksleriyle kendini donatmış, gelişimden, yenilikten ve uygar insanların kabul ettiği hoşgörü ve anlayıştan uzak toplum bireylerinin her platformda popülerite kavgası olarak güttüğü samimiyetsiz düşünce biçimlerine burada da karşılaşmak mümkün.
‘’kürt edebiyatı mı? Duymamıştım’’gibi küçümseme maksatlı sözlerin kendi cahilliklerini ortaya çıkardığı bir gerçektir. yüzlerce yıldır bir arada yaşadığımız halde ve bu kadar acı bir süreç geçmesine rağmen yanımda nefes alıp benim kültürümü bilmiyorsan…öğrenme çabası içine girmediysen bu senin tembelliğin senin eksikliğinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. ben Türkçe yazabiliyor,konuşabiliyorsam.tarihine,diline ,kültürüne saygı duyuyorsam.. aynı şekilde saygı beklerim.
Kürt milleti uzaydan gelmediği aşikardır. Otuz milyon insanıyla binlerce yıldır bütün baskılara yok etme politikalarına karşın varolabilme çabasını ileriye taşımış ,kendi kültürünü,tarihini,edebiyatını bir sonraki nesillere ulaştırmayı başarmıştır.gazetelerin,dergilerin kitapların yasaklandığı, insanların dillerine mühür vurulduğu dönemlerde bile Kürtler kendi dillerini ve kültürlerini baskılara boyun eğmeden günümüze taşımayı başarmışlardır.
Kar- kurt kelimesinden meydana gelmiştir diyen zihniyetler bile bugün kürt dilinin varlığını kabul ederek gerekli yasal düzenlemeleri yapmış ve devletin televizyonunda yayın yapması bir çok soruya cevap niteliğindedir.
Bu adımların ve açılım denilen çalışmaların bizlere yine armağan olarak sunulması bile geldiğimiz noktada zaman içinde nasıl zorluklara ve baskılara maruz kaldığımızın kanıtıdır…
Bugün itibariyle artık her yerde Kürtçe kelimeler, eserler, filmler, gazeteler ve Kürtçe yazan ,konuşan yazarlarla karşılaşıyorsunuz artık.resmi kurumlarda,hastanelerde,okullarda kürt eğitmenleri var .bu ülkeyi yönetenlerin bile çoğunun kürt kökenli olduğunu düşünürsek haliyle bu sizi fazlasıyla rahatsız ediyor…e haklısınız ama sömürü de bir yere kadar…
Not:bugün Türkçeye katılmış olan yüzlerce Fransızca,Arapça,Kürtçe,Farsça,Rumca,İngilizce kelimenin varlığını sürdürdüğü bir gerçek...bu yine de Türkçe diye bir dilin olmadığını göstermediği gibi her dilin içine sızmış sözcüklerin o dilin varlığına inkar politikası güdülmesini sağlamaz…
Biraz saygı lütfen..yazdıklarınız insanları rencide etmediği sürece bir edeb-iyat sitesinde düşüncelerinizi yazabilirsiniz…
Haksız olanlar hep en yüksek sesle konuşanlardır…biraz susun ,ve Tanrı’nın size verdiği nefesi sindirerek tüketin!
Bu durumda Kürtçe diye bir dil yoktur...EEhhh dil yoksa edebiyat var demek saçmalık olur...
simdi herkes googleden girip alip koyup kürt diline merak sardi.kimi var kimi yok diyor.
acikca belli ki var.
nasil ki kürtler var ise tüm dünyayi ayaga kaldirdiysa demekki bir kürt dilide var.
benim cocuklarimda kürtce biliyor ben türküm türklügümlede gurur duyarim daima..bende kürtce biliyorum.esimden dolayi.
türk kürt ayrimi yok kardesiz deyip
hem kürtlerin hemde türklerin bu tutumuna gülüyorum artik.alisilmis artik dünyada yakinda bize güler ki istenilen de budur.
bir defa kürt ile pkk iki ayri olaydir.
kardesiz diyebilen her kürt pkk yi lanetlemeli.insansa.
ve kac kürt kürt okuma yazma biliyor bu dahi tartisilir.
apacik ortada ki gelismemissiniz o yüzden de beyninizi yikamak sorun bile degil.
ümit ettiren olmasa umutlanan olmaz..
Rus dil uzmanı Minorski, 1952 yılında düzenlenen Şarkiyat Kongresi'ne katılmak üzere Türkiye'ye gelir. Müjgan Cumhur hanımefendi de Minorski'ye rehberlik etmek üzere görevlendirilir. Müjgan Cumhur, Minorski'ye 'Kürtçe bir dil olmamasına rağmen, Kürtçe'yi ortaya çıkaran kişi olarak biliniyorsunuz. Bu nedenle size karşı biraz soğuk durumdayım ama size rehber olarak görevlendirildim, vazifemi yapacağım' der.
Minorski de buna karşılık şöyle cevap verir: 'Türkler misafirperverdir. Sizden soğukluk görmüyorum. Fakat bu düşüncenize karşı size bu konuda açıklama yapmayı görev addettim. Ben yıllardır Kürtçe üzerinde çalışıyorum, ele aldığım bütün kelimeler Arapça, Farsça, Yezdice, Süryanice, Dürzice ve büyük ölçüde Türkçe çıkıyor, sentaks itibarı ile tamamen Türkçe hakimiyeti var. Böyle bir dil, ırk ve millet dili olamaz. Kaynağını tespit edemediğim 130 kelime var, bu kelimeler Kürtçe olsa bile, 130 kelimenin bir millet dili olması mümkün değildir.' (Kaynak: Dr. Müjgan Cumhur, 10.05.1996 tarihli Türkeli gazetesi)
Tekrarlıyorum ;
Anadil, bir ulusun konuştuğu ortak dildir. Lehçe ise, bir anadilin tarihsel, siyasal, toplumsal ve ekinsel nedenlerle değişik bölgelerde, sesçil, yapısal, şekilsel ve sözcüksel bakımdan birbirinden ayrılan kollarıdır. Yani dili olmayanın edebiyatı olamaz...
Bir çok kaynakda şu cümle geçer>>>Kürtlerin çoğu Batı İran dili konuşur....
Batı İran dili ise özünde Batı Farsçadır...Farsçaya diğer dillerden alıntılar yaparak buna Kürtçe demek doğru değildir....Bu durumda Kürtçe diye bir dil yoktur...EEhhh dil yoksa edebiyat var demek saçmalık olur...
ALLAH İNSANLARI KAVİMLERE, IRKLARA AYIRMIŞTIR HİÇ BİR IRKTAN , IRKINI İNKAR ETMESİ DİLİNİ , KÜLTÜRÜNÜ İNKAR ETMESİ BEKLENEMEZ. BİZLER TÜKLER VE KÜRTLER AYNI ÜLKEDE YAŞAYAN AYRI MİLLETİZ BUNU TÜRKLERİNDE ANLAYIP KABUL ETMESİ GEREKİR ARTIK!..
AYNI ÜLKEDE BARIŞ İÇİNDE VE BİRBİRLERİNİN HAKLARINA , ÖZGÜRLÜKLERİNE MÜDEHALE ETMEDEN YAŞAMAK DİLEĞİYLE
yazar demiş ki : "kürtçe bir dil yok diyenlere bunu iyi okusunlar;ayrıca kendi dillerine de baksınlar, sonradan eklemeli karışık bir dil kullanıyorlar"
yazıklar olsun...
Aslında bu cümle sizin zihniyetinizi tam anlamıyla özetliyor.
Yazıya gelince yorum yapmayacağım, çünkü okumadım. Ama kürt edebiyatı diye bir şey varsa da saygım sonsuzdur.
Burası buram buram faşizm kokuyor.
Bu ülkede faşistlik yapmanın sınırsız özgürlüğü var.
Faşistliği her yerde yapabilirsiniz.
Yeter ki kendinizi bu ülkenin,bu toprakların tek ve değişmez sahibi olduğunuzu görebilme psikopatlığına,manyaklığına,hadsizliğine,gerizekalılığına sahip olun.Her yerde yaparsınız ve kimse gelip kolunuzu kırıp da şöyle bir 3-4 yıllığına kodese koymaz.Aksine bunu yapmakla şeref (nasıl bir şerefse bu) kazanırsınız.Madalya bile alırsınız.
Alın size bir madalya.
Zamanında kürtlerin kuyruklu varlıklar olduklarını aşılamşıtı size -o kürt dilini inkar etme aptallığını sergileyen- rütbeli yazarlarınız.Kuyruk sokumlarımızı inceliyordunuz.
Sonra kart-kurt dedi size faşist tanrılarınız da,dilinizde dolaşımda olan 30 35 kelime türkçeyle ne diyeceğinizi bilemediniz 'kart ve kurt' demekten başka.
Benim faşist kardeşlerim.Kuyruktan dile..Yine de iyi yerdesiniz mi diyelim ne diyelim..
Size kalsa hepimiz dağa çıkacaktık.
Allahtan türk halkının tümü sizin gibi değil.
Allahtan kürt ve türk halkı gücünü yine halklardan alıp halkları sömüren ve onları birbirine kırdırtan bu sistemin onca rencidesine gelmedi.Gelmiyor.
Benim beni yok sayabileceğini sanan faşist kardeşlerim.
Kardeş diyorum ya ! Yalan.
Bu dünyada kardeşim sayabileceğim insanlar değilsiniz.
Sizi reddettim ben.
Siz de beni reddedin.
kurucu tarafından 8/22/2009 12:09:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Milletleri bölmenin günümüzdeki en kısa yolu dilini bölmektir. Hiç bir millet iki dilli değildir. Dış mihraklar, alevi- sünni, sağ-sol, kürt türk dediler olmadı. Dilini bölmek kalmıştı. Planlarını hazırladılar. Artık bir yol var. O yolda birşeyler yürüyor. Geri dönüşü yok. Yazık bu millete, geçmişine, geleceğine.
hz Muhammed aleyhisselamın bir arap olduğu ve aynı zamanda ırk ayrımı yapmadan tüm insanlığa gönderilmiş olduğu bu insanlığın görevini anlayıp bilmesi için kafi değilmidir...
bakarsanız sadece görmüş olursunuz
görmek için bakmak ve bilmek lazım..
kutladım.....
selam ve dua dileklerimle...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 8/22/2009 2:34:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
Uzuluyorum bu duruma.. Bir Turk-Kurt catismasidir ki; almis basini gidiyor.. Dusunce ozgurlugu sucu bu yuzyilda da yasayacaksak hakkaten vay bana vaylar bana.. Her birimiz, askimizi, sevdamizi, anne/baba olusumuzu, vatan sevdamizi.. vs. vs. dile getiriyoruz da Mustafa arkadasimizin icindeki caglayanlari dile getirmesine neden tasalaniyoruz; bunu yapmasina bir engel mi kondu?
Dis guclerin istegi dogrultusunda giden kiskirtmalara nasil da ayak uydurmus insanlarimiz.. Herkes almis sazi eline; akordunu bile yapmadan turkuler cigirmaya baslamis.. Sazi kucukken almis olsaydiniz, akordunu da iyi belleyip, belki bir tini tutturmus olurdunuz simdi.. Bilmedigimiz konularda ahkam kesmek konusunda ne kadar da basariliyiz.. Hic gecmisinizi arastirdiniz mi; ceddinizin nereden, ne sekilde geldigine dair ogrenme girisiminde bulundunuz mu?? Kurtler, Iranli bir kokten gelirler; Arap kokenlidirler; Orta Asya'dan goc etmis Turanli bir boydurlar.. Biz de Orta Asya'dan goc degil miyiz? Kim ki, irkinin saf irk oldugunu savunup bunu iddiaya kalkarsa; ben ancak gulerim ona.. Hangi kardes kardesine dusmandir? O zaman onda insanlik namina bir sey kalmamistir.. Benim 2 kardesim var ve ikisine de kiyamiyorum.. Kiyanlariniz varsa da onlarin insanliklarindan endise duyarim.. Ayni vatan uzerinde, ayni topraklarda, ayni havayi teneffus ediyorsak; bu kavgalarin bir son bulmasi gerekir.. Bu kavgalari yaratan ve onderlik edenleri de esefle kiniyorum..
Turkiye benim vatanim; bu topraklari ne zorluklarla kazandik.. Turk, Kurt, Laz, Arnavut, Ermeni, Makedon, Cerkez.. Bu topraklarin kazanilmasi icin her biri kanlari ile suladilar.. Bir millet olusturdular.. Vatan yaptilar.. Ve hepimiz de Orta Asya kokenliyiz..
Zaman; onun yaptigi kotu, benim yaptigim iyi deme zamani degil.. Zaman birlik olma zamanidir.. Zaman; daha fazka kiskirtmak degil.. Zaman; gercekleri kabul etme zamanidir.. Kardeslik ve millet bilinci ile birlik olma zamanidir..
Son olarak su sarki sozlerini yaftaladim yorumuma.. Anlayanlara!..
Su dunyadaki en mutlu kisi, insani sevendiiirrr..
Su dunyadaki sevilen kisi, sevmeyi bilendiiirrr..
Butun dunya buna inansa; bir inansa; hayat bayram olsaaa
Insanlar elele tutussa, birlik olsaaa
Uzansaaakkk sonsuzaaa..
Kalemine kuvvet sevgili kardesim.. Tebrik ederim..
KÜRTÇE (KURMANÇA LEHÇESİ) HAKKINDA BAZI BİLGİLER
İlk Kürtçe metne 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin kayıtlarında rastlıyoruz.(1) Yine Çelebi (1611–1668?), on altı kadar Kürtçeden bahsetmiş ve ardından bunların birbirlerini ancak tercüman ile anlaştıklarını söylemiştir.(2)
M. van Bruinessen’e göre 17. yüzyılda Kürtçe ile ilgili olarak en güvenilir kaynak Evliya Çelebi’ye aittir. Çünkü o notlarını tutarken Ahmet Hani daha küçük bir çocuktu. (3)
Evliya Çelebi, gezip gördüğü yerlerdeki Kürt topluluklarından bazı edebi eserler de nakletmiştir ki, bunlardan biri ilk ve son kıtalarını aşağıya aldığımız şiirdir. Şiir, Çelebi’nin aktardığına göre Kürtçenin Rojikan şivesiyle ve Bitlis Beylerinden Abdal Han tarafından yazılmıştır.
“Gönül şevk-i rûhun vejdiyle şâr enbâre gelmiştir
Hopân kandirden kurkuz olup bâzâre gelmiştir.
Gamunla tirmişir olmak deli bîmâre gelmiştir.
Olup hasak-i pulan beşiçün tımâr (e) gelmiştir.
Cefâ nârıyla harak olmadan bîzâre gelmiştir.
***
(…)
***
Lepük edüp yüzine silgun sürdi obı ârun
Lolo cürcan ne lâzımdır ola anlat da ol Hârun
Başında kohk şenpuri o harnikotlu murdârun
Meğer tığrik şenpuri o harnikotlu ağyârun
Koçurkan sûretinde ya’ni kim esrâre gelmiştir.” (x)
Şiirde, Türkçenin kelime ve gramer olarak baskınlığı açıktır ama yer yer Türkçede karşılığı olmayan kelimeler de vardır. Bu durum; kuşkusuz bir dönüşüme yahut doğuş halindeki bir İranî dile işaret etmektedir.
17. yüzyılda Ahmet Hani (1650–1698) tarafından yazılan “Mem ve Zin” adlı eser, Kürtçe (esasen Kurmançca) yazılmış ilk edebiyat örneğidir. Fakat M. van Bruinessen de ifade ettiği gibi onun da sıhhatinde şüpheler vardır. Çünkü bu eserin yazıcıların elinde ne kadar değiştirildiğini bilmiyoruz ve o günkü konuşma dili ile yazı dili arasındaki farkı da ayrıca dikkate almak gerekiyor.(4)
Konu olarak da, Ahmed Hani’nin eserinin özgün olmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan tetkikler sonrasında mesnevi tarzında kaleme alınan bu eserin Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Yusuf ile Züleyha gibi Türk-Fars ve Arap kültürünün ortak temasından esinlenerek yazıldığı, Mem ve Zin’in Doğu Anadolu ve Kafkasya’da halk arasında yaşayan Mem-i Alan adlı hikâyenin yeni bir yorumu olduğu ortaya çıkmıştır. (5)
***
Ahmedi Hani 1695 yılında menşei milattan önceki tarihlere kadar inen Türk destanı “Memi Alan Destanı”ndan faydalanarak “Mem ve Zin” adından manzum bir eser yazmıştır. 1730 yılında ise bu destanı Azeri şivesi ile Ahmet Faik, Azeri Türkleri arasında rivayetleri derleyerek “Mem o Zin” adıyla kitaplaştırmıştır. (6)
Mehmed Uzun, Memi Alan destanını Kürtlerin millî destanı olarak göstermiştir ki, (7) bizler bu destanın bir Türk destanı olduğunu biliyoruz. (8)
(1) Abdulhalûk M. Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.148
(2) Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 4/474
(3) Abdulhalûk M. Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.174
(X) Abdulhalûk M. Çay, Kürt Dosyası, s.212; Tarihî kayıtlarda Roşeki/Roşikan adlı göçebe bir Türkmen aşiretin Muş-Bitlis arasına yerleştiği yazılmaktadır. (İsmail Kayabalı-Cemender Arslanoğlu, Doğu Sorunu, Ankara 1990, s.17) Acaba Evliya Çelebi’nin Kürtçenin lehçeleri olarak saydığı diğer lehçeler de, Türkmen aşiretlerin dillerindeki değişime mi işaret etmektedir? Doğrusu bu biliminsanları tarafından incelenmesi gereken bir konudur.
(4) Abdulhalûk M. Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.174
(5) Abdulhalûk M. Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.174
(6) Bahaeddin Ögel ve diğerleri, Türk Millî Bütünlüğü İçersinde Doğu Anadolu, s.100;
Ahmet Faik, Mum O Zin, Haz.: Sırrı Dadaştepe, İstanbul 1969
(7) Mehmed Uzun, Kürt Edebiyatına Giriş, s.49
(8) Bahaeddin Ögel ve diğerleri, Türk Millî Bütünlüğü İçersinde Doğu Anadolu, s.100
Kaynak: Ali Rıza ÖZDEMİR, Kart Kurt Sesleri Arasında kaybolan gerçek: Kürtler ve Türklük, s. 174, 260
"kürtçe bir dil yok diyenlere bunu iyi okusunlar;ayrıca kendi dillerine de baksınlar, sonradan eklemeli karışık bir dil kullanıyorlar....."
farkında mısın ama şuan meramınızı şu kurduğunuz cümle ile küçümsediğiniz o dille yani Türkçe ile anlatıyorsunuz.Türkçe çok köklü bir dildir tıpkı Türk milleti gibi.Ve yine farkında mısınız bilmem ama o küçümsediğiniz dili kullanan halkın topraklarında yaşıyorsunuz.Gerçe farkında olsanız böyle bir cümle kurmazdınız.Araştırma yapıp yazmışsınız yoruma açmışsınız bizde eleştiride bulunduk.Had aşımı yapmayalım lütfen.Evet bizim dilimiz sondan eklemeli ve gayet asil bir dildir!
Yazıdan ziyade yapılan yorumların ilgimi çektiğini söylemeliyim. Kürtçe var mıdır, yok mudur gibi bir tartışmayı abes buluyorum. Bazı yorumcuların dili içinde bulunan; yani teşekkül ettiği kelimelerle izah etmeya çalışanlar var. Kelime dilin malzemesidir, kendisi değil. Nasıl ki binayı meydana getiren kum, çimento, tuğla, demir vs. binadan farklı ise, kelimeler de dille direk alakası olmayan unsurlardır. Dilleri birbirinden ayıran en önemle husus çekimleridir. Yani cümle kuruluşu, çekim ekleri dilin kişiliğini ortaya koyan en önemli unsurdur. Ben Kürtçe hakkında bilgiye sahip değilim; ama dilin ne olduğunu bilirim. 'Kürtçe' kelimesinin kullanılması bile bu dilin varlığına delalet eder. Önemli olan şey, bu dili ortaya çıkarmaya, canlandırmaya çalışanların niyetleridir. Kürtçe'ye karşı değilim, edebiyatına da karşı değilim; ancak bu dilin resmileşmesi, bununla eğitim yapılmasına ülkenin bütünlüğü açısından karşıyım. 'meftunkaranfil'in hacimli ve detaylı araştırması (kendisine mi ait bilmiyorum) dikkatimi çekti. Bir Kürt dilinden ve edebiyatından söz ediliyor; ancak araştırma yapanların hiçbiri (nedense) Kürt değil. 'Dünya çapında' diye iddia edilen edebiyatın mensuplarının üç dört isimle sınırlı olması biraz manidar değil midir? Kürtlere kim baskı yaptı? Kim ezdi? Hangi hakları gasp edildi? Bunu anlamış değilim. Yorumcuların pek çoğunun üslup olarak saldırgan olduğunu görüyorum; bu da üzücü bir şeydir. Bir arada yaşamak istiyorsak, birbirimizi anlamak istiyorsak tek dili kullanmamız şarttır. İkinci dil veya daha fazla dil ülkeyi kendiliğinden böler ve bundan tek kârlı çıkacak olan emperyalist güçlerdir. Bunu anlamak için alim olmaya gerek yok; biraz tarih okumak yeterelidir.
Saygı ve selam ile..
Kürdoloji Kürt dili edebiyatı
Kürdoloji, Kürt dili, edebiyatı, tarihi, etnografyası gibi Kürtlere ve yaşadıkları coğrafyaya dair araştırma ve çalışmaları kapsayan bir bilimdir. Kimi zaman bu terim yerine, "Kürt incelemeleri" ifadesi de kullanılmaktadır. Uluslararası düzeyde ve akademik çalışmalarda Kürdoloji olarak kullanılan bu kavram (Fransızca Kurdologie, İng. Kurdology, İt. Curdologia, Hol. Coerdologi) Türkiye’de, resmi olarak, Kürtler bir halk, Kürtçe de bir dil olarak kabul edilmediğinden, kullanılmamaktadır.
Yaşamının yirmi yılını Musul ve Amadiye’de Kürtler arasında geçiren Garzoni 1764-1770 yılları boyunca söz konusu eseri üzerinde çalışmıştır. "Grammatica e Vocabolario della Lingua Kurda" adıyla İtalyanca 288 sayfa olarak yayımlanan kitabın, 220 sayfası dilbilgisi ve İtalyanca-Kürtçe sözlük olarak düzenlenmiştir. Kürt dilbilimcileri ve araştırmacılarının günümüzde 40 bin sözcüklü Türkçe-Kürtçe sözlük aşamasına ulaşmalarında Garzoni’nin hazırladığı 4600’e yakın Kürtçe-İtalyanca sözcüğün katkısı yadsınamaz. Kitabın ikinci baskısı, 1826 yılında yapılmıştır. Kürtler ve Kürdoloji üzerine kapsamlı çalışmalarıyla tanınan Bazil Nikitin de Kürt dili ve kültürüne dair bilimsel çalışmalara temel kaynak ve başlangıç olması bakımından Garzoni’yi anmaktadır.
Bir başka araştırmacı, Alessandro De Bianchi 1863 yılında İtalya’da yayımlanan araştırmasında Kürt kültürü, tarihi, gelenekleri ve dini inançlarından söz etmektedir. Yine Mirella Galetti’de "13. ve 19. Yüzyıl İtalyan Kaynaklarında Kürtler ve Kürdistan" araştırmasında yedi yüz yıl boyunca Kürtlere ilişkin yayımlanmış eserleri irdelemektedir. 1973-1978 yılları boyunca dünyanın birçok kütüphanesinde araştırmalarda bulunan, kaynakları birleştiren ve onlarca İtalyan araştırmacının birçok eserini kaynak gösteren Mirella Galetti’nin 1978 yılında yayımlanan bu eseri, İtalya’da Kürtlere ilişkin yayımlanmış birçok eserin toplamını kapsayan nitelikli bir çalışma olarak kabul görmüştür.
Kürtlere ilişkin birçok başka araştırma, Alman araştırmacılar tarafından yayımlanmıştır. Almanya’da en eski belgenin 1473 yılında Johann Schitberger tarafından kaleme alındığını, Cemal Nebez tarafından 1974 yılında Bağdat’ta yayımlanan "Almanya’da Kürdoloji’nin Kısa Bir Geçmişi" adlı çalışmasından öğrenmekteyiz.1 Yine 1799 yılında "Anadolu, Gürcistan, Ermenistan, Kürdistan, Irak ve Cizre" adlı seyahatnamenin yazarı J. Berg’in eserinde Kürtlerin sosyal ve kültürel yaşamına dair bilgiler yer almıştır. 1813-1887 yılları arasında yaşamış olan Moritz Wagner’in 1852 yılında Leipzig’te yayımlanan "Fars ve Kürt ülkesine Yolculuk" isimli eserinde Kürtlerin yaşamına kapsamlı olarak yer verilmektedir. Yazar, Kürt etnografyasını da ayrıntılı olarak incelemiştir. Osmanlı İmparatorluğu ile anlaşmalar gereği bir Alman subayı olarak görev yaptığı 1838 yılında izlenimlerini yazan Hellmut von Moltke ise "Türkiye Mektupları" adlı kitabında Kürtleri anlatmış ve bölgeyi bir çok yanıyla tanıtmıştır. Moltke’nin Kürtlere dair bir incelemesi "Das Land und Volk der Kurden" adıyla ölümünden sonra 1892’de Berlin’de yayımlanmıştır. 1824-1912 yılları arasında yaşayan ve Alman edebiyatında önemli bir yeri bulunan Karl May’ın "Vahşi Kürdistan’dan Geçiş" ismiyle bir romanı 1892’de yayımlanmış, birçok baskısı yapılmıştır.
1840-1930 arasındaki yıllar, Almanya’da Kürdoloji bakımından verimli ve parlak yıllar olarak değerlendirilmektedir. Rus ve Alman bilim adamları arasında gelişen ilişkilerin de etkisiyle Almanya’da Kürdoloji kulübü güçlenmiştir.
Almanya’da, E. Rödiger ve A. F. Pott’un Kürtçe üzerine ilk çalışmalarını kapsayan, "Kürt İncelemeleri"nde, Kürtçe’nin İrani diller içerisinde, bağımsız bir dil olduğu saptanmaktadır. Kürt dili üzerine araştırma ve çalışmalar yapan diğer bir Alman Doğubilimci ise Prof. Ferdinand Justi’dir. Justi, 1880 yılında "Kürtçe Gramer" adlı araştırmasında Kürtçe’nin tarihi ve etimolojisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Justi, M. A. Jaba tarafından hazırlanmış "Kürtçe-Fransızca Sözlük" üzerinde de çalışmış ve 1879 yılında Petersburg’da yayımlanan bu sözlüğe bir önsöz yazmıştır. Ferdinand Justi’nin "Kürtçe’de Yabancı Sözcükler üzerine Notlar", "Kürtçe’de Hayvan İsimleri" adlı eserleri Fransızca’ya ve başka dillere çevrilmiştir. Kürt dili ve folkloru alanında birçok inceleme yapmış en büyük Alman Doğubilimcilerinden biri sayılan Prof. Albert Socin (1884-1899) ile E. Prym’in ortak çalışması olarak yayımlanan iki bölümden oluşan başka bir derlemede ise, Ehmedé Xani’nin Mem u Zin’i ve yine Zembilfroş gibi ünlü Kürt halk destanlarıyla beraber birçok Kürt halk türküsü yer almıştır. Bu derlemenin sonuna A. Socin tarafından bir de Kürtçe-Almanca sözlük eklenmiştir.
Berlin üniversitesi Doğu dilleri dekanı olan Prof. Eduard Sachau, bilimsel araştırmalarda bulunmak üzere Kürtlerin yaşadığı bölgeye gitmiş; "Suriye ve Mezopotamya’da Yolculuk" isimli kapsamlı çalışmasından sonra "Dicle ve Fırat Dolayında" adıyla 1900 yılında Leibzig’de diğer eserini yayınlanmıştır. Prof. Sechau’nun dekanlığı döneminde Berlin üniversitesi Kürdolojinin önemli bir merkezi olarak görünmektedir. Yine, Kürt edebiyatında saygın bir yeri bulunan Melayé Ciziri’nin "Divan"ı 1904 yılında Prof. Martin Hartman tarafından Berlin’de yayınlanmıştır.
Fransa’da ise, 17. ve 19. yüzyıllar boyunca yapılmış Kürdolojiye ilişkin fazla sayıda belge bulunmaktadır. J. Bapiste Tavernier (1605-1689) Asya’ya yaptığı altı uzun yolculuktan sonra İran, Türkiye ve Irak Kürdistanı’na ilişkin gözlemlerini "Les Six Voyages de J. B. T. La Haye, 1718" olarak yayınlamıştır. Fransa, Amerika, İngiltere, Avusturya, Hollanda, İskandinavya ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya’da özellikle 20. yüzyıldan sonra olmak üzere) Kürtlere ve Kürtçe’ye ilişkin sosyolojik ve dilbilimsel olarak hayli araştırma yapılmıştır. Rusya, İran, Suriye ve Irak Kürdoloji alanında ayrıntılı çalışmaların yapıldığı ülkelerdir.
Amerika’da Kürt dili üzerine yapılan ilk çalışma 1851-1865 yılları arasında Hakkari’ye yerleşen misyoner S. A. Rhea tarafından yapılmıştır. Gramer çalışmasının sonuna Kürtçe-İngilizce 1600 sözcükten oluşan bir de sözlük eklenmiş olan Rhea’nın bu çalışması 1872 yılında basılmıştır. 1919 yılında Mahabat yöresinde konuşulan Mukri diyalekti üzerine çalışmalar yapan L. O. Fossum’un çalışmaları ise "Pratik Kürtçe Bir Gramer" adıyla yayımlamıştır. Yine Michigan üniversitesi’nde çalışan Prof. N. Mc Carus 1958 yılında Kürtçe’nin Süleymaniye Lehçesi üzerine çalışmalar yapmış, ardından "Kürtçe-İngilizce Sözlük" hazırlamıştır. Ayrıca Irak’lı Kürdolog C. Celal Abdullah ile beraber "Kürtçe Temel Kurs" çalışmasını ve ders malzemelerini de hazırlayıp yayınlamışlardır.
"Kürdolojinin anavatanı" olarak ifade edilen çarlık Rusya’sında Kürtlere ve Kürtçe’ye dair tarihsel bir ilgiden söz etmek olasıdır. öyle ki bir dönemin St. Petersburg’u Kürt araştırmalarının önemli bir merkezi haline gelmiştir. özellikle 19. yüzyıldaki savaşlardan sonra Kürtler, Rusların ilgi alanında olmuşlardır! Ancak Rusya’da Kürtler hakkında yapılan ilk çalışma P. S. Pallas’ın (1741-1811) hazırladığı "Tüm Diller ve Lehçelerin Karşılaştırmalı Sözlüğü" isimli dilbilimsel çalışma içinde bulunmaktadır. 149 Asya ve 51 Avrupa dilini kapsayan sözlüğün 77. bölümünde Kürtçe’ye yer verilmiştir. Pallas’ın bu çalışmasındaki Kürtçe sözcükler, J. A. Güldenstadt’in 1768- 1775 yılları süresince Kafkasya bölgesinde yaptığı araştırmalardan elde ettiği sözcükler arasından seçilmiştir. Güldenstadt’in 1781 yılında çalışmalarını yayımlayamadan ölmesinden sonra araştırmaları 1787 yılında, "Reisen durch Russland und Gaucacischen Gebürge, hrsg. Von P. S. Pallas, T. I-II, s. Pbg. 1787-1891" adıyla yayımlanmıştır. 19. yüzyılda Petersburg Kürdoloji’nin önemli bir merkezi olarak, sadece Rus araştırmacılara değil, Fransız, Polonyalı, Alman birçok araştırmacıya çalışma olanağı ve katkı sunmuştur.
Kazan üniversitesi’nde İran filolojisi üzerine araştırmalar yapan I. N. Berezin de (1818-1896) daha sonraları Kürtçe ve ağızlar üzerine yaptığı çalışmalarla anılmaktadır.
Kırım savaşında esir düşen ve Kürtlerle yüz yüze görüşerek çalışmalarını sürdüren diğer bir Doğubilimci ve Kürdolog ise 1827-1884 yılları arasında yaşamış olan P. I. Lerx’tir. Kürt tarihi ve etnografyası alanını kapsayan temel eseri olan "İran Kürtleri ve Onların Ataları Olan Kuzey Haldeliler üzerine Araştırmalar"ı üç kitap olarak yayınlamıştır. Lerx, ilk kitabında Kürtlere dair genel açıklamalarda bulunurken, İran, Türkiye ve Rusya’daki Kürtler üzerinde titizlikle durmaktadır. Lerx, ikinci kitabında Kurmanci ve Zazaca metinlere ve bunların Rusça çevirilerine yer vermektedir. Dilbilimsel çalışmalar ile Kurmanci ve Zazaca sözlük çalımaları ise üçüncü ciltte bulunmaktadır.
1848-1866 yılları arasında Erzurum’da Rusya Konsolosu olarak görev yapan Polonyalı A. D. Jaba da Kürt dili ve edebiyatı üzerine birçok çalışma yapmıştır. çalışmaları, "Receuil de Notices et Extraits Kurdes" olarak 1860 yılında Petersburg’ta yayınlanmıştır. Kürtçe’yi de öğrenen Jaba Kürt aydını ve yazar M. Mahmut Beyazidi ve diğer önde gelen Kürt şahsiyetleriyle tanışarak Kürtlere ve Kürtçe’ye dair bilgisini artırmıştır.2 Araştırmalarını sürdüren Jaba daha sonra, Kürtçe-Fransızca bir sözlük, bir konuşma sözlüğü ve yayımlanmamış bir Fransızca-Rusça-Kürtçe sözlük hazırlamıştır. Jaba’nın çalışmaları Rus Bilimler Akademisi ve Asya Müzesi tarafından desteklenmiştir. Doğubilimci Bernhard Dorn’un (1805-1881) önerileri ve isteğiyle Kürt folkloru, Kürt dili ve edebiyatı, etnografya ve Kürt tarihi üzerine de çalışmalar yapmıştır. Jaba’nın Kürdolojiye diğer büyük katkısı Ferdinand Justi’nin yardımlarıyla gerçekleştirdiği 15.000 sözcüklü "Kürtçe-Fransızca Sözlük" tür. (A. Jaba, Recueil et Resits Kourdes, St. Petersburg, 1879) Jaba’nın kapsamlı ve titiz çalışmaları 17 Ekim Devrimi’nden sonra birçok Sovyet bilim adamınca değerlendirilmiştir. M. B. Rudenko’nun 1957 yılında yayınladığı "A. Jaba’nın Koleksiyonu-Kürt El Yazmaları" çalışması Doğubilimci ve Kürdologlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmıştır.
19. yüzyılda Kürdoloji alanında Rusya’da yapılan diğer bir önemli çalışma da ‘Kürt tarihi’ olarak kabul gören Þeref Han’ın Þerefname adlı eserinin Rusça’ya çevrilmesidir. 1597’de Farsça yazılmış olan Þerefname beş yüz yılı kapsayan Kürt tarihi olarak değerlendirilmektedir. Þeref Han’ın kendi el yazısıyla son düzeltmelerini yaptığı ve 1599 tarihini düşerek imzalamış olduğu nüsha 1828 Rus-İran savaşından sonra Petersburg’a getirilmiş, V. Veliaminov-Zernov tarafından "Scheref-Nameh ou Histoire des Kourdes, Preince de Bidlis" adıyla Farsça yayımlanmıştır. Bir süre sonra Farsça’dan Rusça’ya F. B. Charmoy (1793-1863) tarafından çevrilen Þerefname, ilk cildi 1868’de, son cildi 1875’te olmak üzere dört cilt halinde "Cheref-Nameh ou Fastes de la Nation Kourde" adıyla yayımlanmıştır.
Uzun süre Kürtlerle yaşayan ve Kürtçe’yi de öğrenen Prof. S. A. Egiazarov Kürtçe’ye ilişkin bilimsel çalışmasını Tiflis’te 1891 yılında "Erivan Kazasındaki Kürtlerin Kısa Etnografik Denemesi" adıyla yayınlamıştır. Başka bir Rus dilbilimci olan, A. Chodsko, Fransa’da çalıştığı 1857 yılında Kürtçe’nin Güney lehçesi olarak değerlendirilen Soranice üzerine yürüttüğü çalışmasını, "Etudes philologiques de la Langue Kurde (dialecte Suleimanie) " adıyla, Paris’te, Jornal Asiatique’te 1857’de yayınlamıştır.
Fransa’da 20. yüzyıl başlarında başlayan Kürdoloji çalışmaları daha sonra, 1945 yılında Paris’te açılan Kürdoloji Kürsüsü’nün çalışmaları içinde süregelmektedir. İlk yıllarda Kürt dili üzerine yoğunlaşan Kürsü’de daha sonraları, Kürt uygarlığı ve tarihi ele alınıp incelenmeye başlanmıştır. Bu Kürsü’nün çalışmaları Sorbonne üniversitesi’ne bağlı bulunan Doğu Dilleri ve Uygarlıkları Ulusal Enstitüsü’nde de sürmektedir. Paris Kürdoloji kürsüsünün 1945 yılından itibaren başkanlığını yürütmüş ve Kürdoloji alanında önemli çalışmalar yapmış olan Roger Lescot’un (1914-1975) 1946 yılında Þam’a görevli gitmesinden sonra onun yerine Kürdoloji Kürsüsü’nün başına Kâmuran Bedirxan (1895-1978) getirilmiştir. 1983 yılında Fransa’da Paris Kürt Enstitüsü kurulmuş ve 1984 yılında İsveç-Stockholm Yüksek öğretmen Okulu bünyesinde Kürtçe bölüm açılmıştır. Burada Kürt dili, tarihi, edebiyatı gibi dersler verilmektedir. Yine Almanya ve Hollanda’da da bu alanda akademik çalışmalar sürdürülmektedir.
1917 Büyük Ekim Devrimi Kürt dili ve kültürünün gelişiminde de önemli bir rol oynamıştır. Sosyalist devrim sadece araştırma ve bilimsel çalışmalar alanında değil Kürtçe’nin gelişiminde eğitim ve öğretimde de geniş olanaklar yaratmıştır. Doğu halklarının esarete ve sömürüye karşı mücadelesinde olduğu kadar onların kültürlerinin gelişiminde maddi ve manevi büyük katkılar sunan Sovyetler Birliği, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi Doğubilimleri Enstitüsü başta olmak üzere hemen her ulus için araştırma ve incelemelerde bulunan birçok bilimsel araştırma merkezine olanak yaratmış ve bunları geliştirmiştir.(3)
1931 yılında Leningrad Devlet üniversitesi, İranoloji Kürsüsü bünyesinde oluşturulan Kürt Semineri, Kürdoloji alanında önemli ve bilimsel bir dayanak oluşturmaktadır. İlk defa Kürt bilim adamları, Kürt olmayan bilim adamlarıyla çalışmaya Sovyetler Birliği’nde, burada başlamış oldular. Daha sonra ilk Kürt Kürdologlardan olan Erebé Þemo, Qanede Kurdo ve Isak Sukerman Kürtçe üzerine çalışmalar yapıp yayınlamışlardır. 1934 yılında Birinci Kürdoloji Kongresi düzenlenmiş, çalışmalar yoğunlaştırılarak sürdürülmüştür. 1957’de Taşkent’te toplanan Tüm Sovyet Doğubilimcileri Kongresi’nde Sovyet Kürdologların sundukları bildiriler Kürdoloji’nin gelişimi açısından çok önemli rol oynamıştır. 1958 yılında Ermenistan Bilimler Akademisi-Doğubilimciler Bölümünün açılmasının ardından Türkoloji, İranoloji, Kürdoloji ve Arabistik çalışma gurupları oluşturulmuştur. 1959 yılındaki Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi Doğubilimleri Enstitüsü’nün Leningrad Dalı bünyesinde açılan Kürdoloji Bölümü bu çalışmaların merkezi olarak işlev görmüştür. 1940 ile 1984 yılları arasında Sovyet Kürdolojisi’nin değişik dallarında 19’u Kürtçe üzerine olmak üzere 75 doktora tezi hazırlanmıştır.
ünlü Sovyet Doğubilimcileri N. Marr, I. Orbeli, V.A. Gordolevkski ve V. F. Minorsky ve birçok Sovyet bilim adamı Kürdoloji’ye neredeyse hayatlarını adamışlardır. Ekim Devrimi’nden birkaç yıl sonra Hakop Gazaryan’ın hazırladığı Kürtçe alfabe, "Þems" 1921’de yayımlandı.
Kürdolog ve Doğubilimci Minorsky ilki 1873 yılında Paris’te toplanmış olan ve 3-4 yılda bir toplanan Uluslararası Doğubilimcileri Kongresi’nin 8 toplantısına katılmış ve Kürdoloji üzerine katkılarda bulunmuştur. 1938 yılında Brüksel’de gerçekleşen Uluslararası Doğubilimcileri 20. Kongresine sunduğu "Kürtlerin Kökeni" bildirisi uluslararası düzeyde önemsenmiştir. Bugün, İtalyan Garzoni "Kürdoloji’nin babası", Sovyet V. F. Minorsky ise; "Modern Kürdoloji’nin babası" olarak anılmaktadır.
Ancak, dünyada durum böyleyken, Türkiye’de Kürdoloji prangaya vurulmuştur. Hem Kürtlerin yaşadığı diğer coğrafyalardaki bilimsel ve kültürel gelişmelere, diğer ülkelerdeki çalışmalara bakıldığında açıkça görülen Türkiye’de Kürtler ve Kürtçe’ye ilişkin baskı ve inkârın süregeldiğidir. Oysa tarihte bu topraklar Kürt kültürü bakımından önemli bir kaynak olmuştur. özellikle, Beyazid, (Doğubeyazıt) Diyarbakır, Hakkari ve Bitlis şehirleri Kürt kültürünün önemli merkezleriydi. Ahmedé Xani, Þeref Han, Mahmut Beyazidi başta olmak üzere bir çok Kürt aydın ve düşünürü buralarda yetişmiştir. ünlü Türk gezgini Evliya çelebi 10 ciltlik Seyahatname’sinde Kürtler ve –kendi ifadesiyle– Kürdistan üzerine ayrıntılı bilgiler vermiştir. Evliya çelebi kendi dönemi bakımından Avrupalı ve Batılı diğer gezginlerden daha kapsamlı bir gözlemle dönemin Kürdistan’ına dair önemli bir kaynak bırakmıştır. ‘Evliya çelebi Seyahatnamesi’ birçok dile çevrildiği gibi, ilk defa 1979 yılında Irak’ta Kürtçe’ye de çevrilerek yayımlanmıştır.4 Bazı araştırmacılar Evliya çelebi’nin eserini Kürt tarihine tutuğu ışık bakımından Þerefname’den sonraki önemli ikinci kaynak, "... Kürtler hakkında ilk sosyolojik çalışma" olarak değerlendirmektedir.5
önemli bir geçmişi olan ve büyük bir literatür oluşturan Kürdoloji çalışmalarının küçük bir dökümünü yapmaya çalıştığımız bu yazı, günümüzde küçük bir ilçede kendi dillerinde edebiyat ve dil araştırmaları yapmaya çalışan on iki Kürt aydınının başına gelenleri tarihsel bir trajedi olarak değerlendirmemize yardım ederse, amacına ulaşmış olacaktır.
1. Rohat, "Kürdoloji Biliminin 200 Yıllık Geçmişi" s. 33
2. Mahmut Beyazidi’nin Jaba’nın çalışmaları içerisinde bulunan "Kürt Adetleri ve Gelenekleri" isimli el yazması 1963 yılında Moskova’da yayınlanmıştır.
3. A. Bonnard, "Sovyet Edebiyatı üzerine", s. 16, Evrensel Basım Yayın
4. Seid Nakam, "Seyahatnameyi Ewliye çelebi", Bağdat,1979
5- Martin van Bruinessen, "Onyedinci yüzyılda Kürtler ve Dilleri: Kürt Lehçeleri üzerine Evliya çelebinin Notları, Studia Kurdica", No: 1-3, Paris-1985
* Nübar adlı Kürtçe-Arapça sözlük 1892 yılında İstanbul’da Yusuf Ziyaeddin Paşa tarafından "El Heddiye’l-Hamidiyye fi’l-Lügati’l-Kurdiye" adıyla yayınlanmıştır
Yapılan bir araştırmayı sizlerle paylaşayım o halde....!
1879 da yurt dışında ki bir akademinin çıkarttığı, sizlerin tabiri ile "Kürtçe", Rusça, Almanca sözlük kitabında, 8307 kelime vardır. Bu kelimelerin 3080'i Türkçe, 2040'ı Farsça,2060'ı Arapça, 60' Çerkezce, 20'si Gürcüce ve 108'i Kaldanicedir. Bunlar arasından yer isimlerini çıkarırsak geriye üç bin kelime kalmaktadır. Bu üç bin kelimenin 1200'ü Türkçe, 800'ü Farsça, 500'ü Arapça ve kalanı diğer dillerden gelen kelimelerdir.'bütün kelimeler Arapça, Farsça, Yezdice, Süryanice, Dürzice ve büyük ölçüde Türkçeden ibarettir...Arap diliyle Kürt edebiyatı olmaz, Fars diliyle Kürt edebiyatı olmaz, Rus diliyle Kürt edebiyatı olmaz, Türk diliyle de Kürt edebiyatı olmaz.tarih boyunca milli devletlerin parçalanması süreci önce dilden başlamştr....
24 Temmuz— Mem ile Zin arasında 1450-1451 yıllarında yaşanan aşk hikayesi, Hakkarili Şeyh Ahmed-i Hani tarafından manzume olarak kaleme alındı. Doğruluğu, iyiliği, suçsuzluğu, zayıflığı ve çaresizliği Mem ile Zin’in karakterlerinde, kötülüğü, ikiyüzlüğü, fitne ve fesatçılığı, dalkavukluğu Bekir’in karakterinde toplayan yazarın eseri, Arapça, Farsça, Fransızca ve Rusça’ya çevrildi. Hikaye beyazperdeye de aktarıldı.
...........................ANCAK............
ESER Ahmedi Hani'den /Bizlere Büyük Amcam tarafından çevirilmiştir...
ŞEYH CELALETTİN KARDEŞ
Şeyh Celaleddin (KARDEŞ) .......yetiştirdiği büyük din âlimlerindendir. Memo-zin’i Arapça’ya tercüme etmiş olup
Türk ve Ortadoğu Edebiyatına kazandırmıştır. Ayrıca çok değerli dini incelemeleri vardır.(arama motorlarından bilgi detayı alınabilir)
Sevgili yazar Kürt Edebiyatı üzerine önemli bir esere imza atmışsınız hele ki büyük amcamın çevirisi olan Memo-Zin'in usta kalemini ele almanız anında beni sayfaya mıhladı.Sayenizde o büyük Üstad/Şair/Din bilgini ve alimlerin alimi olan Amcamı da anmış oldum..
.............Şew baş........
Şarkılarını ağıtlarını bilirim... Çokcada dinlerim... Lakin edebiyatı konusunda yorum yapamam.. Araştırmanıza saygı duyarım. Çok kapsamlı olmasada bazı şeyleri ön plana çıkarılmak için araştırılmış emek verilmiş. saygı duymak gerek.. yalnızzzz bir arkadaşın diğer bir arkada olan yorumuna ne demeli bilmiyorum.
Salih durmuş arkadaşın, hiçbitmez in yorumuna açıkcası bir anlam veremedim. arkadaş heralde farkl ıbir coğrafyada yada yerde yaşıyor. Askerliğimi o bölgede yaptım ve en iyi ben bilirim.. içindeydim yaşadım gördüm.
açıklamam kendi gözümdendir geneli bağlamaz tabiki.
saygı duyarım.
sevgiler
ben öyle düsünmüyorum.kimsenin kürtlere birsey dedgi yok.
türkiyede yasayan kürtler neyin pesin de kavraya bilmiste degilim.
Allah etmesin bir kürdistan kurulsa halinizi merak ediyorum.
ki bir kürdistan türk topraklarinin icerisin de kurulamaz cünkü kimse vermez o topragi.
irak bölgesin de bir kürdistan kurulursa sasirmayin türkiyeyi cok ararsiniz ozaman .bunu böyle bilin.
eli silah tutanlar kürt degilse dagda ne isi var adam gibi ciksinlar konussunlar vurmak neyin nesi.mayinlar neyin nesi ve neden hersey doguda oluyor neden pkk kürt bölgesini vuruyor biraz mantik lazim.kullaniliyor kürtler ortada siz gidiyorsunuz,farkinda bile degilsiniz.
ki kürtlerin isi degil bu dis ülkelerin elin de bir oyuncak olmus kürtler.türkiyeyi düsman bellemisler.
ülkedeki kürtlere yine türkler sahip cikar gün gelir.
ben aslin da böylesi mübarek günde bu tarz konulara karsiyim hic bir kitaba sigmiyor sigdiramiyorum ramazada özellikle bu konuyu.
hiç bir kürdün silaha sarıldığını görmedim ve sarılan olmuşsa bile karşısında kaba ve kuvveti gördüğü için sarılmıştı sorarım size ben bugün size silah dayatsam sizde bana silah dayatmazmısın
kürtler her zaman barış kürtler her zaman kardeşlik istemiştir bunu böyle bilelim
saygılar
ibrahim tatlises te bir kürttür yillarca türk halki tarafindan dinlenmistir ve star haline getirilmistir..kürtce sarkilari da var.benim de dinledigim bir cok kürt sanatci var.
keske kürtler saldirganligi ön plan da tutacagina dillerini gelistirmeyi hedefleseydi.kac kürt yazar var.
edebiyati dikkate alanlar hep insancil dili kullanmistir zaten.
kürt olsun ne olursa olsun.
ama maalesef kalemden cok silaha egilmis kürt halki.
o yüzden de bunca kanlar döküldü belkide.
kaba kuvvet ile ancak kiyamet kopar.
ilgincti yazi güzel bir konuydu.
saygilar.
“İnsan sevdiğine kavuştuktan sonra
Ekmeği olsun , ayranı hiç olmasın
yemeği sadece darı olsun
yorganı mavi gök olsun
döşeği kuru yer olsun
yastığı sert taş olsun
torbası omzunda olsun
torbanın dibi delik olsun
yurdu buralar olmasın
Acem ve gavur ellerinde olsun
Sevgilisi insanın istediği gibi olduktan sonra gün boyu avare olsun
Aşsız katıksız , ekmeksiz olsun”
HİÇ BİR BASKIYA BOYUN EĞMEYEN BİR DESTAN YAZAN EDEBİYAT KÜRT EDEBİYATI
SAYGILAR HEWALO
salih durmuş tarafından 8/21/2009 2:39:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kürt Edebiyatı,daha doğrusu Kürt dili ve kültürü o kadar sağlam ve kadim ki,bunca asimile ve dejenerasyon çabalarına rağmen ısrar ve inatla dimdik ayakta durmayı başarmıştır ve başaracağından da hiç kuşkumuz yok,bu dili koruma altına alan ne bir yasa ne bir erg olduğu halde,zira bu dil köklerini kapsadığı halkın inanç ve yiğitliğinden almıştır.
ahmede Xani dün neyse bugün de Mehmet Uzun ve diğerleri de o dur.
Sevgili dostum güzel anlatımın ve tespitlerin için teşekkürler-zor spaz!