- 448 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK- 28
Mektubu yazdıktan sonra eline dolduracağı kapları alarak annesinin yanına gitti. Kezban, yorgunluğunun etkisiyle oturduğu yerde öylece kalakalmıştı. Tansiyonunun yükseldiği o günü hatırladıkça, yorulmamaya özen göstermeye çalışıyordu. Arada bir kalbi onu korkutuyor ama kimseyi üzmemek için bahsetmiyordu bu durumu. Daha çok üzüldüğü zamanlarda, kalp atışlarındaki farklılığı hissediyor ve kendi kendine telkinler vererek eski haline dönüyordu. İçinden bu zamanlarda dualar ediyordu.
Çocuklarının ona daha çok ihtiyaçları vardı. Onların en mutlu günlerinde yanlarında olmak istiyordu bir anne olarak. Fakat, son zamanlarda en çok Gülistan’ daki değişiklik dikkatini çekmeye başlamıştı. Gözleri dalıyor, bazen kendi kendine gülümsüyor ve sanki başka bir yerdeymiş gibi bir ruh hali vardı. En sonunda, bugün imalı bir şekilde sorabilmişti o soruyu. Cevabı da tatmin etmemişti Kezban’ ı . O’nu izlemelimiydi ona karar veremiyordu bir türlü. Kendine yakıştıramıyordu da aslında.
Kızı, bugüne kadar onu utandıracak veya üzecek hiçbir şey yapmamıştı. Onun endişesi ise kızının hayal kırıklığına uğraması veya bir aşk yüzünden çekeceği acılardı sadece. Kendisi de kocasına aşık olmuş ve bu uğurda çok üzüntülü günler geçirmişti. Ağabeyinin sayesinde kavuşabilmişti Ökkeş’ e.
“Ana, ben su almaya gidiyorum çeşmeye “
“Tamam kızım. Sen git. Sen gelene kadar ben biraz uzanacağım. Yoruldum galiba. “
“İyi misin Ana, iyi değilsen ben gitmeyeyim. “
“Yok kızım! Sen git. Bir şeyim yok. Sadece dinlenmek için uzanacağım. “
Gülistan kapıdan çıktıktan sonra biraz bekledi Kezban. Kalbi “ Takip etme” Diyor. Fakat, mantığı “ Takip et” Diyordu. Kararsızlık içinde düşündü biraz. Sonra birden bire karar vererek, dışarı çıktı ve yavaş yavaş yürümeye başladı. Çeşmeyi görecek kadar uzaklıkta bir yere geldiğinde çeşme başında sıra bekleyen kadınları gördü. Gülistan, en arkada biraz sıranın bitmesini bekledikten sonra suları doldurdu ve kenara koydu. Çeşme başında da kimse kalmamıştı. Etrafına baktıktan sonra, çeşmenin arkasına dolanarak, orada yere eğilerek bir şeyler aramaya başladı ve ayağa kalktı. Tekrar etrafına bir defa baktıktan sonra, yerde duran su dolu kapları alarak yürümeye başladı. O sırada, Kezban yakalanmamak için adımlarını hızlandırmış ve nefes nefese evine gelmiş ve dediği gibi yatağına uzanmıştı bile.
Yattığı yerde, hem nefesini kontrol altına almaya çalışıyor, hem de gördüğü şeylerin etkisini atmaya çalışıyordu üzerinden. Gülistan’ ın elinde bir kağıt parçası görmüş ve bu endişelerinin sebebini ve kızının son zamanlardaki ruh halini açıklamaya yetiyordu. Korktuğu şey başına gelmişti en sonunda. O, üzerine titrediği kızı için endişelenmeye başlamıştı artık. İçinden “ Konuşmalıyım onunla. Yapacağı hataları belki engelleyebilirim bu sayede “ diye geçirdiği sırada, kapının açıldığını duydu.
“Ana! Ana ! “
“Efendim Kızım. Buradayım. “
Elindeki su kaplarını mutfağa bırakarak annesinin yanına geldi. Yüzüne baktığında, onun garip bir şekilde bakan gözleriyle karşılaştı. Bakışlarında endişe ve karamsarlık hâkimdi sanki. Yanına oturdu ve biraz dinlendi. Bir taraftan da bir an önce odasına gitmek için sabırsızlanıyordu.
Kezban hanım bir müddet daha baktıktan sonra ,
“ Gülistan! Kızım, bugüne kadar ben seninle her şeyi konuşamadım. Hep seninle arkadaş gibi olmak istedim. Ama bizim yetiştirilme tarzımız gereği bunu yapamadım. Bizim buralarda, anne- kız ilişkisinde bile bir mesafenin olması öğretildi. Genç kızlığa ilk başlangıç olan “ Regl” i bile anlatamamıştım ben sana. Arkadaşlarından öğrendiğini tahmin ediyorum. Hiç konuşmadık seninle biz bu konuyu. Şimdi büyüdün. Sevmek, sevilmek herkesin hakkı olduğu gibi senin de hakkın. Sana bugün sormuştum. Yarı şaka, yarı ciddi. Sen de aynı tarzda cevap verdin. Kızım, ilk defa bir arkadaş gibi konuşalım seninle. Anne ve kız olduğumuzu unutarak, töreyi unutarak. Bana anlatmak istediğin ne varsa anlat. Ben bileyim ki, seni bazı tehlikelerden koruyabileyim. Senin yüzünün hep gülmesini istiyorum. Gül yüzlüm, gözümün nuru! “
“Anam! Çilekeş anam, yaşam kaynağım. Seni üzecek hiçbir şey yapmadım. Sana her şeyi anlatacağım. Ama bu anlattıklarım yüzünden senin de üzülmenden korkuyorum.Sana şiddet uygulanmasından korkuyorum. Aslında, çok belirgin ve net bir şey de yok. Sadece âşık oldum ben. Mektuplaşıyoruz. Sana haykırmak istedim çoğu zaman. Ama yapamazdım anam. Beni kınamandan, beni ayıplamandan korktum. Bir de törenin getirdiği yükümlülüklerden korktum. Bilmediğin için daha çok güvende olacaktın. Kendimi düşünmüyorum ben. Kendimden çok seni düşünüyorum. Biri duysa, hemen seni suçlayacaklardı. “ Anasının da haberi varmış, ne biçim ana bu “ Diyeceklerdi. “
“Kuzum! Hiçbir şey umurumda değil. Kim o ? Neyin nesi ? Hepsini anlat bana. Endişelerim azalsın. Bilirsem ona göre sorun olduğunda koruyabilirim seni. “
“Ana! Adı Halil. Askerlik yapıyor karakolda. Ağa’ nın oğlunun düğünündeki olaydan sonra karşılaştık. O bana, ben de ona aşık oldum. Birkaç kez mektuplaştık. En son ki mektubunda beni isteteceğini yazmış. Çok efendi biri. Çok fazla konuşamadık. Bir iki kelime sadece. Ama onu sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyorum. “
Kızının bu açıklamasından sonra Kezban, hem rahatlamış, hem de tekrar endişe duymaya başlamıştı. Gülistan ise Annesinin kendisine bu şekilde davranması hoşuna gitmişti. Bir anda rahatlamış ve üzerinden büyük bir yük atmış gibi hissediyordu. Bundan sonrası için annesine karşı olmasa da çevredeki insanlara karşı daha dikkatli olması gerektiğinin farkındaydı. Amcasının onu isteme girişiminden sonra daha da dikkatli olmalıydı. Sonra bir ayrıntıyı konuşmayı unuttuğunu fark etti annesiyle,
“ Ana, seni zor durumda bırakmam. O konuda endişelenmeyesin. Yalnız, babama hissettirme bu durumu yalvarırım sana. O, senin kadar anlayışlı davranmaz. O gün çok yalvardım ona. Bana inancını yitirirsem, yaşayamam. Tamam mı garip anam.! “
“Anlatır mıyım kızım. Ama bu şekilde gitmez. Düşmanlık yapmak isterler. Adını çıkarırlar. Temizleyemeyiz de. Askerliğinin bitmesine ne kadar kalmış. Mektup yaz tekrar. Gelsinler, istesinler seni. Eğer gerçekten seni seviyor ve ömür boyu seninle birlikte olmak istiyorsa. O zaman her şey netleşir. Ciddi değil ise zaten kendini belli eder ve bir daha mektup yazmaz sana. Sen de anlarsın onun tavrını. Yaz mektubu, bu sefer beraber gidelim. Kimse meraklanmasın. “
Gülistan’ ın içine bir umut doğmuştu. Annesinin onu anlayan ve destek veren sözlerinden sonra yanına giderek bir anda kucakladı. Yüzünden öptü ve tekrar kucakladı. Sonra aklına “ Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmazmış” Atasözü geldi. Ne kadar da doğru bir söz dedi içinden.
Bu sefer odasına daha bir sevinçli girdi. Halil’ e durumu anlatan mektubunu yazdı ve yeleğinin cebine koydu. Annesinin yanına gitti. Kezban Hanım, yattığı yerden kalkmış ve üzerine çeki düzen vererek gitmeye hazırlanmıştı bile. Mutfağa gitti. Dolu olan su kaplarından iki tanesini boş bulunan tencerelerin içine boşaltarak, eline almış olduğu kaplarla dış kapıya çıktı. Az sonra da beraberce kapıdan çıktılar.
Halil ise uzun süredir Gülistan’ a bıraktığı mektubun cevabını kontrol edememenin sıkıntısını yaşıyordu. Fırsat kolluyor ve köye gitmenin çaresini arıyordu. Herhangi bir olay da olmadığı için gitmeleri de gerekmemişti. Aklından, son zamanlardaki çaresizliği nedeniyle bu konuyu Ahmet Astsubay ile konuşmak istemiş fakat her seferinde vazgeçmişti.
Sonuçta, ne kadar iyi bir insan olursa olsun, o onun komutanıydı. Durumu farklı değerlenebileceğinden ve yanlış anlayabileceğinden korkmuştu. Annesi ve babasından da ses çıkmamış, bu daha da ümitsizliğe sevk etmişti onu. Çaresizlik içinde kıvranmıştı son zamanlarda. Bir tek onu anlayan arkadaşı Mustafa olmuştu. Elinden bir şey gelmese de onu dinlemesi bile ona güç vermişti. Bu fikrini Mustafa ile de paylaşmalıyım diye düşündü.
Eğitim bitmiş ve dinlenmek için mola vermişlerdi. Yanına gitti ve ,
“Mustafa, benim içimde yine bugünlerde bir huzursuzluk var. Her şey sessiz ve süt liman gözüküyor ama beni rahatsız eden bir şeyler var. Ben diyorum ki, acaba Ahmet Astsubaydan bu durum için fikrini ve yardımını mı istesem. Ha! Sen ne dersin.
DEVAM EDECEK !
Nermin KAÇAR
YORUMLAR
Romanın içerisinde toplumsal konuları çözümleriyle birlikte sunman harika.
Gülistan ile anası Kezban'ın diyalogları,Halil'ın durumu topluma verilmek istenen mesajı çok güzel ortaya koyuyorsunuz..
Ayrıca kalemin sıkıcı olmaması,hafifliliği insanı hemen olayların içerisine sürüklüyor.
Kutlarım seni yazar arkadaşım.
Devamını meraktayım.Saygılarımla...
ayhansarıkaya tarafından 8/21/2009 11:25:42 AM zamanında düzenlenmiştir.