- 572 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUHAMMEDİ MELAL KURULTAYI
“Diriliş Üfleyen Adam”
24 Mayıs 2009 Pazar günü Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yaşlı-genç, kadın-erkek, çocuk-delikanlı bütün Alperenler hüznü yutkunarak toplandı. Salonu dolduranların omuzlarında “Reis”ten ayrılışın dayanılmaz ağırlığı ve Muhammedî Melalin gözlerden akışı vardı. Kurultay kurulmuştu.”Bismillah”la başlamıştı. Ancak “Diriliş Üfleyen Adam”yoktu.
Aynı salonda yapılan 2007 Yılındaki Kurultayda, Şahadet parmağını gök-kubbeye değdirircesine uzatan Ülküdaşlarına:
“Ben Türküm, Türk Esir Olmaz!..
Ben Türküm, Türk Devletsiz Olmaz!..
Ben Türküm, Türk Bayraksız Olmaz!..
Ben Türküm, Türk Ezansız Ol-mazz!..
Ben Türküm, Türk Hürriyetsiz Olmaz!..”
Diye haykırarak “ahit”leşmişti. Salondakiler, mızrak gibi Şahadet parmakları ile gök-kubbeyi sarsmıştı sanki. Zulüm, muhabbet selinde boğulmuştu o gün. Ve o gün Süreyya Yıldızına erişircesine yukarı kalkan “Reis”in Şahadet parmağı ile diriliş üfleyen asil sesi, Kahramanmaraş’ın Şahadet parmağı Keş Dağı’nın zirvesine çarparak durmuştu. Vezinsiz bir dünyada yaşayıp, hayatın “Gül” kokulu kafiyesi olmak ne güzel!
”Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.” (Yunus Emre)
“Çağına Söyleyecek Sözü Olan Adam”
Birlik, gönüllerin birbirinden haberdar olmasıdır. Yüz-yüze, yan-yana, sırt-sırta, omuz-omuza duran nice insanlar vardır ki, birbirlerinden haberleri yoktur. Fiziki mesafelerinin arasından su sızmaz ama sosyal mesafeleri Arz ile Arş gibidir. Bunu bildi “Reis”,bunu gördü.”Büyük Birlik”dedi adına. Kendisine yapılan iftiralara, işkencelere, zulümlere ve ihanetlere rağmen hiç kimseye küsmedi, darılmadı, kırılmadı ve yorulmadı.
Kurtuluşun ”Büyük Birlik”te olduğunu söyledi hep. Türkiye’nin Büyük Birliği, Türk Dünyasının Büyük Birliği, İslam Dünyasının Büyük Birliği…”Gül Medeniyeti”, “Ay-Yıldız Medeniyeti” ve ”Besmele Medeniyeti” demekti Büyük Birlik. Bunu bilenler, buna inananlar ve buna soyunanlar, yola devam diyorlardı. Büyük Birliğin kurulması için ödenmesi gereken bedeli ödeyerek gelmişti “Reis”.Şimdi Muhammedî Melal Kurultayına katılanları, hatıraların durağında çivilenip beklerken, düşünürken ve hayıflanırken gördüm.
“Garibindir ânı hoş tut efendim işte biz gittik
Gönül derler ser-i kûyunda bir dîvânemiz kaldı.” (Hayalî)
“Zulme Karşı Yumruğunu Çözmeyen Adam”
Çehresinde öfke çizgilerinin hâkim olduğu tek bir fotoğraf ve görüntüsüne rastlamadığım “Reis”in, toplulukların ittifakla tescil ettikleri en mühim hususiyeti; yiğit, delikanlı, emin, korkusuz, dürüst ve fikirlerine fiilleri ile ihanet etmeyen bir şahsiyet oluşuydu. Mağdurların “doğanına beşik, ölenine tabut”oluşuydu.”Yay gibi bükülmeyen, ok gibi dosdoğru çizgisi”yle başkalarına anlam veren bir anlama sahipti. En netameli dönemde, birçok parti liderinin baskılar sonucu dizlerinin bağı çözülürken O,”namlusu Milletime çevrilmiş tanka ben selam durmam!”Diyerek Yavuzca baktı yüzlerine ve zulme karşı yumruğunu çözmedi yine “Reis !”
“Zulüm Azrail olsa hep hakkı tutacağım! / Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.”(Karakoç)
“Aklını Davasına Kurban Eden Adam”
Davasını nefsi için pazarlayanların mebzul miktarda bulunduğu ve “Muteber Adam” sayıldığı bir devranda, zindanlarda “Gül” yetiştiren adam olmak çetin işti:
“Gençliğim!”dedim;”Ver!” dediler.
“İstikbalim!” dedim; “Yok!” dediler.
“Kanım!” dedim; “Dök!” dediler.
“Canım!” dedim; “Milletin!” dediler.
Sevdim!.. “Suçtur!” dediler.
Ve
Çığlıkla yarıldı karanlık,
Sevgimi
Çarmıha gerdiler…”
O,”çarmıh”tan baktı olaylara. Gördü, anladı ve söyledi “Reis”: ”Dışarıda birlikte yaşayamayanlar hücrelerde birlikte yaşamaya mecbur oldular … Dışarıda yaşamanın yolunu bulamayanlar hücrede birlikte yaşamanın kültürünü geliştirdiler.” Zindan hücresinde şükrü yudumladı, zikri sindirdi ve sabrı ezberledi. Hayatının her döneminde “Ülkücü Lider”di. Muhammedî Melal Kurultayı’nda zindandan itibaren yetişen “Gül”ler bir araya gelmiş, elleri koynunda, boynu bükük “Reis”i beklediler. Gelmedi. Geldi ise gören olmadı. Gören oldu ise bize söylemedi…
“Gitti ey dil kimi sevdik ise cânân diyerek / Etmedik gerçi şikâyet Yüce Ferman diyerek”(A.Çelebioğlu)
“Sonun Başlangıcı”
Çok toplantıya katıldım. Cenaze törenlerini çok gördüm. Mitinglerin atmosferini yaşadım. 31 Mart 2009 Salı günü gerçekleşen bir cenaze töreni gibisine şahit olmadım.Kalabalıkların aktığı caddede oksijensiz ve havasız kalmanın nasıl bir şey olduğunu öğrendim.Her gönülde nasıl yer buldun be “Reis”!?..Ve senin ,bu vurguncu düzene karşı itirazlarını tereddütsüz seven bu Millet, teklif ve tahlillerine neden destek vermedi? “Mustaz’aflık” mı bu sonucu doğurdu? Başka sebepler mi bilinmez ama “Adanmış Adamlar”, gazi-dervişler, Alperenler olmadan da siyaset okulunda ders veren çıkmadı.”Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah(c.c)’ın izni ile hayatım boyunca hep böyle gittim.”diyerek son dersini verdiğini hatırlıyorum.
Cümle âlem ve ervah bilir ki, sizler görünen siyaset âleminin dışında bir âlem inşa etmenin çilesini çeken muzdarip bahtiyarlarsınız. Cihan Sultanı’nın işaret buyurduğu “misakı” ve “akti” diri tutmaya memurdunuz. Bu memuriyet el’an devam ediyor. Görevi devir alanların yükü ağır. İnsanların, cebinde şeytanla dolaştığı bu zamanda “Vasiyet”in “Rahmaniyet”ini muhafaza edebilmek ayrı bir “yiğitlik” ister. Yumruk olmuş eller ile tokalaşılmaz. Tarihin mezarlığı, birbirini tasfiye ederken tarihten silinen “Kardeşler”ile doludur. Bu Milletin “Derin İrfanı”, nefsanî hiçbir tasarrufu bağışlamaz.“Vasiyet”i omuzlayanlardan; Hz.Ebu Bekir(r.a)’ın sadakati, Hz.Ömer (r.a)’in adaleti, Hz.Osman(r.a)’ın merhameti ve Hz.Ali(r.a)’nin şecaati beklenmektedir. Yunusçasına…
Rahman’ın Rahmeti üzerine olsun. Hakkını helal et Reisim. Can dostum…
“Yâdında mı doğduğun günler? / Sen ağlardın gülerdi âlem
Öyle bir ömür sür ki, olsun mevtin / Sana hande, âleme mâtem.”(Lâedri)
Mustafa ÖZARSLAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.