- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEMCİDE KALKIN!dum..dum..
“Temcide kalkın!.
Dum....dum..
Temcide kalkın!.
Dum....dum..”
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “temcid” kelimesi; “Recep, Şaban, Ramazan ayları süresince, sabah ezanından sonra minarelerden okunan ve Allah’ın ululuğunu belirten dua” olarak tanımlanmış.
Benim yaşım ELLİBİR. Aklımın erdiğinden buyana mübarek üç ayların sabah ezanından sonra böyle bir dua okunduğunu hatırlamıyorum.
Ya da okunuyor bizler duymuyoruz.
Ben sizlere bir başka anlam ifade eden “temcid”ten bahsedeceğim. Sizleri kırk yıl önceki yıllara götüreceğim. Gözlerinizi yumun. İlçemizde yedi yaşında veya daha küçük yaşlarda olduğunuz bir ramazan gecesini hatırlayın.....
“Temcide kalkın!..
Dum...dum...
Temcide kalkın!..
Dum...dum...” sesleri ile kalkardık çocukluğumuzda sahura.
Analarımız ve babalarımızda o yıllarda “temcid” derlerdi ramazanda sahura. Bizlerde onlardan öğrendiğimiz gibi “gündüz oruç tutmak için gece kalkıp yemek yemeye “temcid” derdik;“temcide” kalkmak için de can atardık.
Dışarıda lapa lapa kar yağardı. Her taraf bem beyaz olurdu. Hava ise oldukça soğuk geçerdi çocukluğumuzun ramazan kış gecelerinde.
Babam benim “temcide” kalkmamı istemezdi; yaşım herhalde küçük diye. “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” derler ya!..Bende uzaklardan gelen teneke sesi ile tenekeyi çalanın “Temcide kalkın!..Dum...dum...” seslerini duyar duymaz sıcak yatağımda kıvranırdım. Yatağın bir o yanına bir bu yanına döner, babamın beni “temcide” kaldırmasını yarı uyanık halde bekler dururdum...
Yataklarımızın biraz ilerisinde boş alana kurulmuş yer sofrası başında babam benim uyandığımı görür görmez kafasını sallayarak “ Yat, uyanma” der, beni azarlardı. Ben hemen korkudan yorganı başıma çekerdim. Henüz buluğ çağına ermemiştim; daha çocuktum.. Babam bu yüzden benim oruç tutmamı istemiyordu. Anaların yürekleri yufka olur ya annem de dayanamaz “Bırak çocuk kalksın. Tam oruç tutmasın. Tekne orucu tutsun. Balanı (çoçuğu) şakır (çağır)” derdi.
Anamın sesini duyar duymaz babamın “Şükrü, kalk gel!” demesini beklemeden yataktan ok gibi fırlardım. Hemen dışarıya koşardım. Davulcunun karlar üzerinde elindeki tenekeyi çala çala gidişini evimizden uzaklaşana kadar büyük bir keyifle izlerdim.
Babama “Baba davulcu davul yerine niye teneke çalıyor?” dediğimde, babam:“Davulcunun ya davulu delinmiştir ya da davulu yoktur balam. Bu yüzden teneke çalıyordur” diye cevap verirdi .
Acaba ilçemizde hâlâ teneke çalarak insanları “temcide-sahura” kaldıran davulcular var mı?
Sonra da sofraya oturur, annemin tandırda yaptığı yağlı bazlamaları ayranla veya hoşafla mideye indirirdim. Susamayım diye çok su içerdim. Bir de “Bilmeden su içeceğim, bilmeden bir şey yiyeceğim bu yüzden orucum bozulacak” diye akşama kadar tedirgin bir vaziyette orucumu tutardım. Eğer bende biraz halsizlik gördü ise annem, öğle vakti orucumu bozdururdu. Bana da “Bugün sen ‘tekne orucu’ tuttun” derdi.
O gün oruç tutsakda tutmasak da gündüzden iftariyeliklerimizi hazırlar cebimize koyardık. Şimdiki çocukların yedikleri türlü türlü çikolatalar, pastalar, bisküviler, gofretlerin yerine bir portakal, bir mandalin, bir elma, bir ceviz, bir avuç kuru üzüm, bir avuç kaysı kurusu bizim en güzel iftariyeliklerimizdi.
Arkadaşlarımızla “topun atılmasını” beklerken cebimizden iftariyeliklerimizi çıkarır birbirimize gösterirdik. Bazen iftariyelikleri aramızda değiş tokuş yapardık.
Yine o yıllarda “Cumhuriyet Meydanı”n da iftar vakti “top” atılırdı. Arkasından da minarelerden ezan sesleri duyulurdu. Topun gök yüzüne doğru bir yıldız gibi yükseldiğini görür görmez , “ güm. güm ” diye patlayan sesini duyar duymaz, elimiz cebimizdeki iftariyeliklere giderdi, afiyetle orucumuzu neşe içinde açardık. Sofrada bekleyen babamıza da “Baba baba top patladı top patladı “ der, sofraya oturur, anamızın ocakta pişirdiği sıcak sıcak çorbamızı içerdik.
Teravi namazlarına koşa koşa giderdik. Yalnız şunu itiraf etmelim ki teravi namazlarında aklımız tam ermediğinden hep gülerdik. Genelde caminin en sonuna saf tutardık. Teravi namazı kılarken arkadaşımıza arkasından küt diye bir yumruk vururduk ya da yüzüne şamar atardık. Bazen arkadaşımız dengesini kaybeder yüzü koyun secdeye kapaklanırdı. Bizse sanki hiçbir şey olmamış gibi ellerimizi önümüze bağlar namaza dururduk. Bu seferde o arkadaş aynısını bize yapardı. Çocuklar arasında bir gülüşme başlardı...Yaşlılar selam verir vermez, bizleri gürültü yapıyorlar diye camiden kovarlardı. Ama onlar namaza durunca tekrar camiye girer namazımıza kaldığımız yerden devam ederdik....
İşte bizim çocukluğumuzun ramazanları böyle başlar böyle devam ederdi....
Her ramazan geldiğinde kulaklarımda çocukluğumda duyduğum
“Temcide kalkın!.
Dum....dum..
Temcide kalkın!.
Dum....dum..” sesleri çınlıyor.
O yıllarda temcidte tenekede çalınsa bile “temcide kalkmak” çok güzel bir duygu idi.
Hepinizin ramazanı hayırlı olsun.
Temcidinizde de yağlı bazlamalar, ayranlar, hoşaflar bulunsun.
İftar sofralarınızda bereketli olsun.
Sözlerimi iftar duası ile bitiriyorum.
“Allah’ım senin rızan için oruç tuttum.
Sana inandım, sana sığındım.
Senin rızkın ile orucumu açtım.
Hamd olsun verdiğin nimete, sağlık ve afiyete.
Allah’ım beni, annemi, babamı, ailemi, milletimi ve bütün inananları koru.
Rahmetini ve yardımını esirgeme üzerimizden. Bizlere yaşama ve dayanma gücü ver.
Senin herşeye gücün yeter.
Amin.”
Hoşça kalınız.Şükrü Bilgili
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.