- 381 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-27
Osman’ ın karşısındaki koltuğa oturarak, hal hatır etti Kudret Ağa. Osman ise Ağa’ nın yapmasını istediği iş ile ilgili bilgileri aktardı. Esas önemli konuyu en sona bırakmıştı özellikle. Osman buraya gelmeden önce çok düşünmüş ve bu şekilde daha iyi olacağına karar vermişti. Kudret Ağa, ilk başta, Hamza’ nın ailesine sahip çıkacağını söylemişti. Onu uzun zamandır tanıyor ve sözünün eri biri olduğunu biliyordu. Kudret Ağa, kendini yetiştirmiş ve bilgili bir insandı. Boş kaldığı zamanları, eline aldığı kitapları okuyarak geçirirdi. O yüzden de her konuda bilgi sahibiydi. Yanında çalışan insanlara değer verir, onları dinler, sonra karar verirdi. Onun için de hem saygı, hem de sevgi görürdü. O kendini ağa olarak görmemişti bugüne kadar. Törenin ona yüklediği görevi mecburen kabul etmek zorunda kalmıştı. Ara sıra da olsa hırslarına yenik düşerek, yanlışlar yapmak üzereyken aklı başına geliyor ve hatayı son anda engelliyordu. Tıpkı Gülistan’ ı istemesi gibi. Şimdi aklına geldiğinde, kendinden utanıyor ve o olayı zihninden tamamen silmek için ne gerekirse yapabileceğini düşünmeye başlamıştı. Kızdığı ve kınadığı yanlışları o yapmamalıydı. Halkına her konuda, örnek teşkil etmeliydi. Ona ailesi tarafından bırakılan maddi ve manevi değerleri, çağın gerektirdiği şekilde uyarlayarak, daha iyi bir yaşam sunmak zorunda olduğunu hissediyordu.
Bunun için gerekli olan hizmetler için kolları sıvamış ve köyüne bir ilköğretim okulu yaptırmıştı. Kız çocukları, aileleri tarafından okul olmadığı gerekçesiyle okula gönderilmiyordu. O da bu durumu kardelenlerin lehine çevirebilmek için okullarını açmış ve aileler ile bizzat konuşarak epeyce doldurmuştu sınıfları. Projelerinin arasında bir iki yıla kadar da bir lise vardı. Halkının yüzü güldükçe, onun da yüzü gülüyordu. Sırf bu yüzden, civardaki aşiret ağalarından tepki görüyor fakat o aldırmıyordu bu duruma. Ona suçlamalarda bulunuyorlar ve dışlamaya çalışıyorlardı. Onlar bu şekilde davrandıkça, o daha da şevkle projelerini hayata geçirmeye gayret ediyordu.
Osman, söze nereden başlayacağını kafasında tasarladıktan sonra ,
“Kudret Ağam! Hamza’ yı karakola teslim ettim. Ama içim acıdı biliyor musun? Arkasına bir bakışı vardı ki ! Anlatamam ben sana. Karısı ve çocukları bizim evdeler. Ama ne kadar sahip çıkabilirim.Anam ve karım şimdiden suratlarını düşürmeye başladılar. Bir de kadın olunca, durum daha da farklı oluyor. Ağam, ne yapalım biz bunları. Köylerine geri dönseler, Salim Ağanın haberi oldu ise onu ihbar ettiğinden, başlarına bir şey gelmesinden korkuyorum. O yüzden, aldım getirttim bize. Onlara ait bir ev ve iş olması lazım. Karısı çalışkan biri. Öyle boş boş oturmuyor. Bizim evde bile misafir olmasına rağmen yardım ediyor ev işlerinde. Düşündün, taşındım. Sana geldim. Bir hal çaresi bulursun diye. Ne yapabiliriz Ağam. “
Ağa bir süre düşündü ve ,
“Bana gelmekle iyi yapmışsın Osman, tabii ki sahip çıkacağız. Ben ona burada, konakta iş veririm. Çocukları da buradaki okula naklini yaptırırız. Kocasının ismi neydi? O gelene kadar da sahip çıkarız. Ben yarın onların kalacakları yeri hazırlatırım. Sen de onları getirirsin. Kocası gelince de isterlerse burada kalırlar, isterlerse İstanbul’ da iş buluruz. “
“ Adı Hamza Kudret Ağam. Sağ ol. Ben hepsini hallederim.”
Biraz daha sohbetten sonra, Osman oradan ayrıldı.
Eve geldiğinde, karısını yanına çağırdı.
“Haydi! Gözünüz aydın. Hamza’ nın karısı yarın gidiyor. Kudret Ağa’ nın konağına gidiyor. İş verecek ona. Onu benim yanıma çağır da söyleyeyim. “
Biraz sonra Hacer ve Osman’ ın karısı kapıda göründü. Yüzünde merak artmış ve Osman’ ın ağzından çıkacak kelimeleri tahmin etmeye çalışır gibi bir hali vardı.
“Buyur Osman Ağabey, beni çağırmışsın.”
“Bacım, Kudret Ağam sana iş verecek konakta. Ev de verecek. Çocukları da buradaki okula yazdıracağız. Ama içini rahat tut. Kudret Ağam iyi bir insandır. Güvenilir bir insandır. Hamza gelene kadar orada kalırsın. Ondan sonra da Allah kerim. “
Hacer, bu konuşmanın ardından, dışarı çıktı ve geleceğin ona ne getireceğinin endişesini taşımaya başlamıştı şimdiden. Son zamanlarda hayatında çok değişiklik olmuştu. Şimdi ise köyüne yakın olmasına rağmen, evine ve alıştığı çevresine çok uzaktaymış gibi hissediyordu. Yenice alışmakta olduğu bu evden de ayrılacak, yeni ve bilmediği bir yerde devam edecekti yaşantısına. Şimdiden özlemişti evini ve kokusunun sindiği yorganını ve yastığını. Evinin her köşesinde, genç kızlığında, uykusuz kalarak el emeğini verdiği çeyizleri ona genç kızlık günlerini hatırlatıyordu. Çeyiz sandığına koyduğu her parçada emek vermiş, her parçanın yanında hayallerini de yerleştirmişti o sandığa. Şimdi ise yabancı bir yerde ve tedirginlik içinde yarının neler getireceğinin endişesi içindeydi. Bir taraftan da Hamza’ yı düşünüyor ve ne kadar ayrı kalacaklarının bilinmezliği içinde aklı daha fazla karışıyordu. Başka çaresinin olmadığını düşündü. Ailesi ile Osman yüzünden görüşmüyordu. Yanlarına gitmeye kalksa bile kabul etmeyeceklerini bildiği için tamamen o seçeneği silmişti kafasından. Kaderin getirdiklerini kabullenmekten başka çaresi yoktu.
Ökkeş’ in kardeşine o akşam ki cevabından sonra aile arasında gerginlik artmıştı. Gülistan ise o akşamdan bu yana neşesi yerine gelmişti. Tek üzüldüğü durum ise, Babasının düşünceli tavrı oluyordu. O anlarda ise koşarak babasına sarılmak istiyor olmasına rağmen kendine engel oluyordu. Ara sıra gelen giden amcası ve ailesi birden bire kesivermişti ziyaretlerini. Yolda karşılaştıklarında bile yollarını değiştirmek zorunda kalıyorlardı. Sadece, yabancıların olduğu ortamlarda bir sorun yokmuş izlenimini vermeye çalışıyorlardı. Son zamanlarda, isteme olayı da ortaya çıkınca mektup gelip gelmediğine bakamaz olmuştu Gülistan. Merak ediyor fakat tehlikeli olabileceği gerekçesiyle bakamıyordu gizli köşeye. Amcası, sözünün geride kaldığı düşüncesi ile serseri mayın gibi sağa, sola vuracak ve her ayrıntıyı gözlem altında bulunduracaklardı. İçinden “ Çok dikkatli olmalıyım.” Diye geçirdi.Bir an Halil’ i gözünün önüne getirdi ve sanki ona gülümsüyormuş gibi hissetti.
O sırada odaya giren Annesi onu görmüş ve yüzüne dikkatlice bakmaya başlamıştı. Karşısında Annesini gören Gülistan, ciddiyetini takındı.
“Kızım! Niye gülüyordun az önce. “
“ Komik bir şey aklıma geldi de. O yüzden güldüm. “
“Kızım! Sen de bir iş var. Son zamanlarda gözümden kaçmıyor. Gözlerin dalıyor. Çok dalgın ve düşüncelisin. Aşık mısın gız. ? “
“Yok Ana ya. Nereye çıkıyorum da aşık olacağım. Sana öyle gelmiştir “
Dedikten sonra odasına gitti. Kapıyı kilitledi ve gizli mektup köşesine bakmaya karar verdi aniden. Mektup yoksa bile o bir tane mektup bırakacaktı. Ona hasretini anlatan satırlar yazdı. Ve yine suyun bitmiş olmasını bahane ederek çıkacaktı evden.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Gülistan'ı aşklı günler bekliyor.Çünkü yüreği kıpır kıpır.
Bakalım aşkın gücü,töreleri yıkmaya yetecek mi?...
Yine akıcı ve sürükleyiciydi...
Yüreğine sağlık kardeş.Sen,kesintisiz yazmana devam et.Doğrusu senin yazdıklarını okuya okuya okuma hastası oldum doğrusu...
selamlar...
++++++10++++PUAN.