Eskime
Sen canının yanmışlığı ile durmadan can acıtırsın. Yara dağıtırsın.
Bir kez düşmüşlüğü sindiremeyip; kalkmak yerine, insanları ayaklarından yakalayıp
düşürürsün... Kalbinin zehir salmış kabuklarını süpürürsün, gözlerinin önüne
indirdiğin karanlık perde ile umutları bir bir köreltip hüzüne boğulursun. Avuçlarının
içindeki yaşam çizgisinin uzunluğuna güvenir hoyratça harcarsın onu. Sen gece
melekler başucunda iyileşmen için dua ederken kabuslara bürünür, bütün bir şehire
öfkeni uzanırsın... Biliyorum. Kırmak değildir asla niyetin. Ya da yok etmek.
Sen yokluğun, yok olmanın ne demek olduğunu en iyi bilenlerdensin. Bu yola ilk adım
attığında, yok olmak değildi isteğin. Yada kırılmak. Senin kılıfını gördüğümde hiç
el sürülmemiş kadar temizdin. Kılıfını çıkardığımda karşılaştığım eskiyiş asla değildi
asıl görmek istediğim. Günden güne zayıflayan ses tonunla fısıldıyordun bilinmez kurta-
rıcıların kulaklarına. Gece yatağına uzandığında, melekler dua ederken yaşamına,
sen gözlerini dikmiş duvara öfkeni izliyordun. Öfkelendikçe eksiliyordun. Öfke
değiştiriyordu seni. Öfke hiçleştiriyordu seni. Başkalaştırıyordu. Her geçen an, her saniye
biraz daha karmaşıklaşıyordun. Cennetin suyuyla yıkanmış ruhunu kirletiyordun
Öfke suyunu buğulaştırıyordu. Öfke senin suretini flulaştırıyordu. Sen ise aynada gördü-
ğün hiçliğine sarılıp gerekli komplimanları yapıyordun. Daha güçlü, daha umursamaz
hissediyordun. Hiç kırılmayacak gibi. Hiç yok olmamış gibi.
Sen bu oyuna çok alışıksın. Gözlerini kısarak imrendiğin hayatlara baka baka
inatla sürdürdüğün bu sihirbazlık oyununa. İçten içe seni kemiren düşlerin sarılıp boynuna
tek başına inandığın varolmayan bu oyuna. Her geçen gün ciğerinde büyüyen o heybetli
kalabalık. Var olmanın, değer elde etmenin sana yaşattığı o büyük haz. Git gide kapanır
iken yüreğinin çelik kapıları, zincirleri vurmanın verdiği hissizlik tılsımı yayan o koca inat.
Kimin icadıydın ki sen ? beceriksiz ellerce işlenmiş sevgin, sözler kadar hoyrat! Kimin
rüyasıydın ki sen ? Sana gösterilen yalnızca bir serap! Gözçukurlarında birikmiş yaşları
biriktirdiğin umut çeşmesinden kullanmaya geliyor insanlar. Durmadan akan acı suyun-
dan içmeye geliyorlar. Kana kana susamışlar. Durdurmuyorsun bu öfkeyi. Kanlarında
dolaşıyorsun masum vücutların. Büyü girmiş bir kimyayı üflüyorsun insanlara. Bende
olmasa bile başkalarında hatırla yok olmanın inadına kapılmış iken yok etmenin ne
büyük bir esrigeyiş olduğunu. Ben olmasa bile başkalarında anla, gözlerine parıltı
sürdüğün bebekleri karanlığa sürüklemenin sana dönecek sukunetini. Bende olmasa
bile bir başka sessizlikte mutlaka anla, günden güne eksilmenin sana kattığı o elemi.
Bunda olmasa bile bir başka zamanda karşılaşacağız kim bilir...
Ama bende olmasa bile karşılaştığın farklı insanlara benzet beni. Ağlarlar ise karşında,
gözlerimi hatırla. O küskün bakışlarımı ama bir hareketinde kahkahayı basıverecekmiş-
cesine çocuksu bakışlarımı. Bende olmasa bile karşılaştığın farklı bir insanın gülüşüne
benzet beni. Bende olmasa bile bir başkasının gözlerinde mutlaka ara beni. Sakın unutma!
Bir başkasının gözlerinin parıltılarına sürer iken parlak simlerini, o ışıltının ardındaki gözleri
mi sakın unutma. Ve sonra hatırla. O gözlerdeki ateş böceği misali yanan çelimsiz gülümseme-
leri nasıl boca ettiğini. Belki de bu yüzden anlayacaksın masumluğumu neden kaybettiğimi.
Kendi sözcüklerimin anlamlarıma neden kendimim bile yetmediğini. Kelimelerimin siluetler-
rini ezberle. Beynine kazı. Son hatırasıdır ucunu yaktığım beyaz kağıda işlediğim bu emekli
sevgi surları. Parmak izlerime dokunamadığın gibi dokun cümlelerimin bedenine. Çünkü
bir daha çağırmayacağım seni. Karşılaşmayı dilemeyeceğim bir daha. Aksine hiç görmemek
tercihim olacak. Günden güne eksilen. Yok olmanın ne demek olduğunu en iyi bilen seni.
Ben senin beceriksiz ellerinin biçimlendiremediği bir sevgi idim. Şeytanın izninde mi
şekillendiriyordun beni ? Bilmiyorum... Unutma ben senin eserinim. Senin
ellerinden çıkma bir sanat eseriyim. Anlamını veremediğin, sürrealist bir çalışmanım.
En isteksiz anında, dua ile ilham dilene dilene giriştiğin bir eser. Belki de bu yüzden bu
kadar özensiz idin. Kimin ne kadar umrunda ki ? Melekler hala dua ediyorlar baş ucunda.
Sen ise duvara dikmiş öfkeni izliyorsun inatla. Bir daha asla çağırmayacağım seni. Son satır-
lara yaklaşır iken karalıyorum lugatımdan anlamını ve ismini. Çünkü bitmek demek her
zaman tüketmek, sıfıra indirmek demek değildir. Bazen yarıda kalanlarda bir bitimin habercisidir.
Bunda olmasa bile bir başka zamanda karşılaşacağız. Kim bilir...
Bende olmasa bile, bir başkasında mutlaka hatırla!...
YORUMLAR
öfke denilen illet bir yapısırsa bırakmaz,alır götürür bedeni istemediği yerlere..öfke baskalarınıda tesir eder bulunduğu insandan..güzel bir denemeydi..keske içindekiler de güzel olabilseydi..sevgiler cok olsun bundan sonraki yasamında..salla getsin derim ben..saygılar