- 842 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
SOL YANIM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Denizden esen rüzgârın etkisiyle saçları uçuşuyordu. Gözleri, denizin en uzak noktasındaki dalgalara takılmıştı sanki. Sahildeki kumlar, beyaz köpüklerin içinde, su ile kara arasında kalma mücadelesi içindeydi.
Hiç bu kadar kendi düşünceleri ile baş başa kalmamış gibi görünüyordu. Yanından geçip, sahilde gezinen insanların bile farkında değildi adeta. Farklı bir ruh âleminde gezintiye çıkmış gibi bir görünüşü vardı. Düşünceleri onu çok farklı bir zamana götürmüştü. Çok üzüntüler ve sıkıntılı günler geçirmişti. Bir an bütün yaşamı gözünün önünde beliriverdi.
“ Çok mutlu bir çocukluk geçirmişti. Geniş bir aileye sahipti. Mutluluk dolu bir yuvası vardı. Anne ve babası evliliklerini sağlam temeller üzerine kurmuşlardı. O yüzden de hiç kavgalarına rastlamamıştı çocukluğunda. Selin ailenin de ilk torunuydu ve her istediği yerine getirilmişti. Ama şımarık değildi.
Bu şekilde süren yaşantısı su gibi akıp gitmişti. Liseyi bitirdikten sonra, üniversite sınavına girmiş, hayali olan Hukuk Fakültesini kazanmıştı. İlk defa ayrılacaktı yuvadan. Kendi ayakları üstünde durma isteğinin yanında, buruk hissetmişti kendini evden ayrılırken. Kendinden küçük bir erkek kardeşi vardı. Ve çok bağlıydılar birbirlerine. Üniversiteyi kazandığı ve ayrılacağı zaman daha fazla hissetmişti bu duyguyu. Onunla her gece uyumadan önce saatlerce sohbet ederlerdi.
Üniversiteye başladığında farklı bir dünyaya girmişti. Arkadaşlarıyla bir daire kiralayarak, orada yaşamaya başlamıştı. Evin sorumluluğu ve okul hayatı epey sorumluluklar yüklemişti üzerine. Bazen sorunlar da çıkıyordu aralarında. Çoğunlukla ev işleri ve yemek yüzünden çıkıyordu. Üniversite yıllarında her gencin yaşadığı gibi, kısa süreli flörtleri de olmuştu. Tanıdıkça uzun sürmemişti ne yazık ki. Ta ki Can’ ı tanıyana kadar. Onun farklı bir kişiliği ve duruşu vardı. Diğer erkekler gibi değildi davranışları. Kibar, düşünceli ve hassas bir kişiliği vardı. Uzun bir arkadaşlık sonunda, birbirlerine olan duyguları ortaya çıkmıştı. Güven veriyordu Selin’ e. Değer verdiğini hissettiriyordu aynı zamanda.
Can, aynı üniversitede işletme eğitimi alıyordu. Oldukça varlıklı bir ailenin oğluydu. Üniversiteyi bitirdikten sonra da şirketin sorumluluğunu alacaktı. Eğitimlerinin bitmesine az kalmıştı. Yarım dönem sonunda, okulları bitecek ve Can kısa dönem askerliğinin sonunda yuvalarını kuracaklardı.
Eğitimleri sona erdi. Kısa bir süre sonunda da Can, vatani görevini tamamlamak üzere gitti. Aynı şehirde oturuyorlardı. Askerlik öncesi, söz yüzüğü takmayı uygun gördüler. Bu arada da Selin stajını yapmak üzere bir hukuk bürosunda işe başlamıştı. İşi hem zor, hem de sevdiği için zevkli geçiyordu. Kendine çok güveniyordu. Sakin bir yapısı olan Selin, duruşma salonunda, tuttuğunu koparan bir kişiliğe bürünüyordu. Staj bittikten sonra, aynı yerde işe başladı.
Günler koşuşturma içinde geçiyordu. Bir taraftan da aileler tarafından düğün hazırlıklarına başlanmıştı. Selin işlerinin yoğunluğu nedeniyle ilgilenemiyordu bile.
Nihayet, Can evine dönmüştü. Bu arada, Selin ‘ in erkek kardeşi Selim’ de üniversiteyi kazanmıştı. Düğün hazırlıkları ve Selimin evden ayrılacak olması bir araya gelmişti. Çok güzel bir düğünle evlendiler. Güzel bir balayından sonra yuvalarındaydılar. Evlerinde huzur ve sevgi bir aradaydı. Gözlerinin içi gülüyordu. Bazen kırgınlık yaşıyorlar, fakat çok geçmeden unutulup gidiyordu kırgınlıklar.
Son günlerde çok bitkin hissediyordu Selin. Çok yorulduğu için olduğunu düşünüyordu. Baş dönmeleri ve mide bulantıları da olmaya başlamıştı. Evli arkadaşlarından biriyle paylaşınca bu durumu, kadın doğum uzmanına gitmesini söylemişti kendisine. Hemen randevu aldı ve Can’ a haber vermeden gitti. Hamile kalmışsa eğer, kendisi vermek istiyordu bu müjdeyi. Muayene bittikten sonra, doktorun
“ Hamilesiniz Selin Hanım “
Sözünü duyunca, çok mutlu olmuştu. Koşarcasına evine gitti. Güzel bir sofra hazırladı. Can, eve geldiğinde sofraya geçtiler. Müjdeyi verdi. Sevinç çığlıkları attı Can. Baba olacaktı. O yüzden de Selin ‘in üzerine daha çok düşüyordu. Farklı bir zaman sürecine girmişlerdi.
Ve beklenen değerli misafir gelmişti dünyaya. Anne olmuştu. Doğum sancılarının sonucunda, pembe yanaklı, yumuk gözlü, minik bir beden vardı kucağında. Ağzıyla garip hareketler yapıyor, annesinin memesini arıyor gibiydi garip ağız hareketiyle. Selin’ in yardımıyla da bulmuştu en sonunda.Onların en duygusal anlarıydı emzirme saatleri.
Adını Ece koymuşlardı. Selin istemişti bu adı. Hayatlarına ayrı bir anlam yüklemişti o. Ece’ nin rahatı için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı. Kendi anne ve babalarının yaptığı gibi.
Zaman ne çabuk geçmişti. Yaşına girmişti Ece. Selin’ in sütü yeterli değildi. O yüzden de emmekten vazgeçmişti annesini. Gıdalarla ve mamayla besleniyordu. Selin, bilinçli bir kadındı. Sağlıkla ilgili programları izler, bilgilendirmek için dağıtılan broşürleri incelerdi. O sıralar da sağlık ocakları tarafından evlere dağıtılan bir broşür verilmişti. Meme kanseriyle mücadele konusunda bilgiler vardı.
Ece’ yi uyuttuktan sonra, aynanın karşısına geçerek kendi kendine muayeneye başladı. O sırada, eline bir sertlik gelmişti. Dikkatlice tekrar okudu yazılanları. Ve tekrar eliyle yokladı. İrice bir sertlik vardı. Yanılmamıştı. İçinden “ herhalde süt bezesidir “ diye geçirdi. Sonrada unuttu gitti.
Aradan iki ay geçmişti. Yine selin kendini çok kötü hissediyordu. Bitkinlik ve ateş vardı. Kendini devamlı yorgun hissetmeye başlamıştı. Sonra bir gün sol göğsünün derisinde kalınlaşma ve şişme olduğunu fark etti. Bir iki gün sonra da renk değişikliği ve ağrı hissedince, hemen broşürdeki bilgiler aklına geldi. Akşam eve geldiğinde durumu Can’ a açtı. Can çok endişelenmişti. Ertesi gün için hemen randevu alarak bir doktora müracaat ettiler.
Muaneen sonra, mamografi, ültrason, kan tahlilleri yapıldı. Sonuçları göstermeye gittiklerinde acı gerçeği doktor üzüntüyle kendilerine bildirdi. O an ikisi de yıkılmıştı. Selin bunların sadece film sahnelerinde olduğunu düşünmüştü hep. Ve şimdi kendi hayatıyla ilgili bir gerçek vardı. O, MEME KANSERİYDİ.
O kadındı. Onu temsil eden ve ona ait olan göğsünün biri tamamen yok olacaktı. ! Onun eksikliğini her an hissedecekti. Bir tane daha çocuk doğurmak istiyordu. Çünkü kendi kardeşi olduğu için o eksikliği hissetmemişti. Ece ‘ ye kardeş sevgisini de tattırmak istiyordu. Ama şimdi hayatında pek çok şey değişikliğe uğramak zorunda kalacaktı.
Yıkılmış olarak hastaneden çıktılar. Arabaya bindiklerinde ikisi de hiç konuşmadı. Eve geldikten sonra da kendine gelene kadar konuşmadı Selin. Ama ağlamadı da. Bu epey bir sürdü. Hemen ameliyat olması gerektiğini söylemişti doktor onlara.
İlk şokun etkisi geçtikten sonra Selin ameliyata gitmeye karar verdi.Kısa sürede hastaneye yatarak tedavisine başladı. Ameliyat günü belirlendi. Ameliyattan önce sevdikleriyle görüştü. Ameliyata yarım saat kalmıştı ve o ne kadar da korkmadığını düşünüyorsa da korkuyordu. Dualarını yaptı. Sonra, görevlilerin gelmesiyle işin ciddiyetini iyice anladı. Ameliyathaneden içeri girer girmez, ameliyathanenin soğukluğunu hissetti ve içi ürperdi. Bütün ameliyat ekibi oradaydı. Ve hemen ardından narkoz verildiğini gördü. Gözkapaklarının ağırlaştığını hissediyordu.
Ayıldığında kendini çok uzun süren bir rüyadan uyanmış gibi hissediyordu. Bir an nerede ve ne zamanda bulunduğunu düşündü. Sonra güçsüzleşmiş kollarını hareket ettirmeye çalıştı. Sonra bir anda ameliyata girdiğini hatırladı ve zorla kolunu kaldırarak sol göğsüne dokunmaya çalıştı, orada olmadığının farkına vardı. Gerçek, güçlü bir tokat gibi vurmuştu yüzüne. İlaçların etkisiyle uyuyakaldı. Sonraki günlerde sadece aile bireyleriyle görüştü. Hastaneden çıkmasına yakın kendini epey toplamıştı.
Can, Selin ‘ in taburcu işlemlerini yaparak odasına gelmişti. Son kez odadan çıkarken, geriye döndü ve odasına baktı. Burada kendine ait bir emanetini bırakıp öyle gidiyordu.
Evlerine gittiklerinde bütün aile onları bekliyordu. Ece annesini görünce önce ne yapacağını şaşırdı. Küçük bir gülümseme belirdi yüzünde, arkasındanda hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Annesini özlemişti. Dakikalarca sarıldılar. Sonra annesinin karyolasında uyuyakaldı. Selin kızını gördüğü anda bütün acılarını unutmuştu.
Sonraki günlerde hasret giderdiler. Ece onun için yaşam iksiriydi. Tedavi devam ediyordu. Doktorunun önerisiyle psikolojik tedaviye de başladı. Psikiyatrikti ile her seansının sonunda daha güçlü hissediyordu kendini. Arkasından kimyasal tedavi tedavisine başlandı. Kemoterapi için uygulanan ilaçlar nedeniyle saçları dökülmüştü. Kendini teselli ediyordu hep. İyileşince tekrar çıkacaktı. Ailesi ve sevdikleri hep yanındaydı. Bu durum ona daha çok güç veriyordu.
Onu tek rahatsız eden göğsünün olmayışıydı. O yüzden de Canı ‘ ın olduğu yerde üzerini değiştirmiyordu. Kendisini eksik hissediyordu. Can, bu duruma çok üzülüyor ama Selin ‘ e hissettirmemeye özen gösteriyordu. Selin ondan tamamen kopmuştu. Bir süre sonra Can’ ın durumunu fark etti ve hemen tekrar bir seans randevusu aldı. Durumu doktoruna anlattı. Doktoru bu konuda çok deneyimliydi. Çoğu hastası da kanserli hastalardı. Etkili yöntemlerini uyguladı. Ve Esin ‘ e çok iyi gelmişti. Can ile kendi arasına ördüğü duvarları yıkabilmişti sonunda. Dökülen saçları tekrar çıkmış ve uzamaya bile başlamıştı. Kendini daha iyi hissediyordu artık. Her şey yoluna girmeye başlamıştı.
Ece epeyce büyümüştü. Can, tüm bu olumsuzluklardan sonra değişikliğin iyi olacağını düşünerek bir sahil kasabasında iki aylığına bir ev kiralamıştı. Hemen hazırlıklara başladılar. Selin denizi çok severdi. Onun için çok iyi olacaktı.
Yolculuk hazırlıkları bitmiş ve aileleri arabanın arkasından el sallıyorlardı. Yeniden ve yeni umutlara tekrar başlamak için iyi bir fırsattı bu. O zamanı çok iyi değerlendirdiler. Gezdiler, eğlendiler ve çok iyi vakit geçirdiler.
Yaşadıkları şehre dönmek için az bir zamanları kalmıştı. Ve selin tüm yaşadığı sıkıntı ve üzüntüleri burada arkasında bırakmaya karar vermişti. Ruhu ve bedeni kuş kadar hafiflemiş, yeni umutlara yelken açmaya hazırlanıyordu sanki. "
Tüm bu düşünceler içerindeyken, arkasından
“ Anne! Anne! “
Diye seslenen Ece’ nin sesiyle kendine geldi. Arkasına döndüğünde çok sevdiği kızı ve eşi ona sevgiyle bakıyorlardı. Ece başındaki şapka ve şortuyla çok tatlı gözüküyordu. Can, her zamanki gibi sevgiyle bakıyordu ona.
İçinden Allah ‘ a şükretti. Ortalarına kızlarını alarak sahilde yürümeye devam ettiler.
HER YENİ GÜN, YENİ BİR UMUTLA BAŞLAR. UMUTUN BİTTİĞİ YERDE YAŞAMDA BİTMİŞ DEMEKTİR.
BU HİKAYEM, SANAT SOKAĞI DERGİSİNDE YAYINLANMIŞTIR.
Nermin KAÇAR
YORUMLAR
Nerminciğim, yazılarında hep bir umut var. Bu da senin ne kadar pozitif olduğunu gösteriyor. Devamlı yazıyorsun, yazdıkçada gelişiyorsun. Bu güzel bir şey. Onca işin arasında nasıl zaman buluyorsun. Ben günlerdir bilgisayar başına yarım saatten fazla oturamıyorum. İş yerinde de siteye girmek istemiyorum. Zaten evliya çelebi gibi köy kasaba doalşıyorum, istesem de giremem. Ama sen de çalıştığın halde yılmıyor yorulmuyorsun. Maşallah diyorum. Tebrik ediyorum.
Yazının içeriğine gelince, ürperdim doğrusu. Neden bilmem ama anneciğim geldi aklıma. Kendim için değil de ona böyle birşey olsa çok üzülürüm. Neyseki her zamanki gibi mutlu sonla bitirdin de içimiz ferahladı...
Seni candan kutluyorum...Nice kurdelalara arkadaşım...
i
Hikayen çok güzel, hele okuyan birde kadın olursa, daha bir anlam kazanıyor. Aslında hepimiz o amansız hastalığın bire adayıyız. Ne zaman ve nerede gelecek bilmiyoruz. Bir gün başımıza gelirse ki gelmesini kimse istemez, o zaman Allah bize de Selin gibi güç versin....Kutlarım, Hülyam...
bu duyguyu çok yakinen yaşamış bir kadın olarak hemde anneler gününde ameliyat olan ve sol yanını kaybeden bir kişi olarak beni derinden yaraladı ama sabır ve metanet bana çok şey kazandır dı ve hastalık bana öyle güzel hasletler kattıki ben çok memnunum hayatımdan sağlığımızın zekatını verebilmek her kula nasip olmaz
kardeşim benim çok güzel dile getirmişsin buradan tek bir sonuç çıkartılalı kadınlarımız erken teşhis için ve kendileir için sevdikleri için doktora sürekli gitmeliler
selam ve sevgiler
Ece epeyce büyümüştü. Can, tüm bu olumsuzluklardan sonra değişikliğin iyi olacağını düşünerek bir sahil kasabasında iki aylığına bir ev kiralamıştı. Hemen hazırlıklara başladılar. Selin denizi çok severdi. Onun için çok iyi olacaktı.
Yolculuk hazırlıkları bitmiş ve aileleri arabanın arkasından el sallıyorlardı. Yeniden ve yeni umutlara tekrar başlamak için iyi bir fırsattı bu. O zamanı çok iyi değerlendirdiler. Gezdiler, eğlendiler ve çok güzel değerlendirdiler.
Yaşadıkları şehre dönmek için az bir zamanları kalmıştı. Ve selin tüm yaşadığı sıkıntı ve üzüntüleri burada arkasında bırakmaya karar vermişti. Ruhu ve bedeni kuş kadar hafiflemiş, yeni umutlara yelken açmaya hazırlanıyordu sanki. "
Tüm bu düşünceler içerindeyken, arkasından
“ Anne! Anne! “
Diye seslenen Ece’ nin sesiyle kendine geldi. Arkasına döndüğünde çok sevdiği kızı ve eşi ona sevgiyle bakıyorlardı. Ece başındaki şapka ve şortuyla çok tatlı gözüküyordu. Can, her zamanki gibi sevgiyle bakıyordu ona.
İçinden Allah ‘ a şükretti. Ortalarına kızlarını alarak sahilde yürümeye devam ettiler.
HER YENİ GÜN, YENİ BİR UMUTLA BAŞLAR. UMUTUN BİTTİĞİ YERDE YAŞAMDA BİTMİŞ DEMEKTİR.
bu ne güzel
ne harika
öyküydü.
mutlu öyküler
dostum
hülyam.