HOŞÇAKAL!!!
"Hoş" diyorum. Sadece ufacık bir "hoş".Aslında her şey değil mi? Kof bir kelimeden ibaret olsa da kavanoz tipli bedenine almıyor mu her şeyi?
Neden derlerdi küçücük bir bebeğe "HOŞGELDİN!" diye? Ne anlardı ki o? Hoş mu gelmişti sahi? Bilmezdi ki...Koca bir dünyaya gelmişti ya ne önemi vardı gerisinin? Anlardı zamanla hoş olup olmadığını. Kalbime giren herkese dedim ben seçtiğim bu kelimeyi milyonlarca kelime arasından. Ufacık bir "Hoşgeldin!" dedim yüzüme en masum gülücüğü yapıştırıp. Her defasında aynı cevabı aldım:"HOŞBULDUM!" Sahiden de hoş mu bulmuşlardı gizlice ya da kapımı tıklayarak girenler? Yalancılar zaten hemen bırakıp gittiler. Sövdüm arkalarından yaramaz bir kız gibi. Niye kirletmişlerdi ki kelimelerimi?Madem gideceklerdi...Ne yaşlar döktüm muğlak hislerime inat.Peyderpey eridim "HOŞÇAKAL"ların ardından. Diğer "hoş"larıma hiç benzemiyordu. Onlar bana mutluluk yapıştırıyor,bu bütün mutluluklarımı temizliyordu. Ben "Hoşçakal"ı hiç sevmedim. Lanetli bir kelime gibi kaçtım ondan. Ama zamanla ben de onu söylemeyi öğrenecektim.
Nereden bilebilirdim ki "Hoşçakal!" aslında en sahicisiymiş. Onunla şaka olmazmış hiç. Gidenler bir daha dönmezmiş. Bu yüzden tıkadım belki de kulaklarımı gidişlerin ardından. Büzüldüm koltuğuma ona inat bağırdım:"Hoşgeldin, hoşbulduk!" diye. O da intikamını aldı benden. Onu hep bir kenara iteklememin acısını çıkardı küçücük yüreğimden. Bir "hoşçakal"dı beni ilkbaharda olmama rağmen sürükleyerek sonbaharıma götüren. Tekinsiz bir ezgi gibi kapladı benliğimi. Bir "hoşçakal" dı her şeyi bitiren.Tüm bedbin kıyafetlerini giyip karşıma dikilen bir "hoşçakal"dı. "Git!" diye bağırdım.Ama o peşimden ayrılmadı. "Ben sana ne yaptım?" diyerek ağladım. O ise sadece gülmekle yetindi.
Oysa ben umutla girmiştim onun kalbine. Bana en güzel sofrasını kurup :"Hoşgeldin!" demişti.Evet! Ben de gerçekten "hoşbulmuştum." Tüm umutlarımı yükleyip de gelmiştim bavuluma. Bana en güzel elma şekerlerinden ikram etmişti. O kadar mutluydum ki... Ta ki o çıkana kadar karşıma. Niye benim mutluluğumu istememişti? Kalbin sahibi anladı bendeki değişikliği. Her şeyi yaptı daha da mutlu olayım diye ama artık çok geçti. Ben gitmeliydim. Çünkü "hoşçakal!" sarmıştı tüm renklerimi. Usulca, korkarak ve utanarak:"Hoşçakal!" dedim. Öylece kaldı karşımda. "Seni de siyaha boyamadan gitmeliyim." Ve ben gittim. Artık sonbahardım ilkbaharları üzen. Artık ben de bir "Hoşçakaldım!"
"Hoşgelmiştim oysa.Hoşbulmuştum dünyayı.Ama hepsi "Hoşçakal" karşıma çıkınca birer yıldız gibi kaydı."
YORUMLAR
'HOŞ'larla dolu bir yazı bir hayat hikayesi ama şöyle bi naktığın zaman kimse istemez o sadece adı HOŞ olan sözcüğü ama kimi zaman tek çaredir HOŞÇAKAL... diyebileceğimiz başka söz yoktur umarsız bırakır kahrolası hayat kahır dolu hayat boş kalırız o HOŞÇAKALların ardından ama BİTTER sen hep hoş kal... hoşça değil
yüreğine sağlık
"Hoş" bir yazı gibi görünsede yüzeyden,inceden inceye kof olan bu kelimenin saçlarına takılan tokalarla yada eline,koluna yada bacağına zorla yapışan "çakal" ile anlam kazanıyor...Ve yaşanmışlıklar ekleniyor her "hoş" a...hoş-geldin ,hoş-bulduk ...ve hoş-çakal..irdelediğin kelime ve anlatımın çok "hoş"...;)
tebrikler...
saygılarımla...
uzakkasırga tarafından 7/10/2007 11:53:10 AM zamanında düzenlenmiştir.