ölümün ardından
Hayatın hangi tarafını tutsam elimde kalıyor sanki. Mutluyum demeye korkarken mutsuzum demekten hiç korkmadığımız çekinmediğimiz bir yaşamı sürüyoruz. Aslında iki yüzü var bu yaşamın. Birincisi başına gelebileceğini hayal bile etmemiş kötülükte, zararda ve acıda olaylar yaşayanların hissettikleri.Bunlara hastanede, mezarlıkta, ıslak mendillerin arasında rastlayabilirsiniz.İkincisi dünyanın sonu yada günün sonu yokmuş gibi yaşayıp tüm sevdikleriyle beraber henüz kayıplar yaşamamış yolu hastanelere ve mezarlıklara uğramamış insanların hissettikleri.Belki karamsarca ama aslında tek bir gerçek var o da ölüm. Soğuk acımasız ve korkutucu.Babamı kaybettiğim zaman ki çok ani beklenmedik bir ölümdü çok hazırlıksız yakalanmıştım. Ömrü boyunca gripten başka hastalık yaşamamış babam birden bire ölüvermişti. Benimse çocukluğumdan beri en çok korktuğum şeydi bu ve başıma geldi.Ve ben hep zannederdimki o olmazsa yaşam durur, nefes alamam, her şey biter... Ama öyle olmadı. Lanet olsun nefes almaya devam ediyordum, hayat devam ediyordu, göz yaşlarımız birsüre sonra duruyordu ve gülümseyebiliyorduk. Başkalarının kayıplarını gördükçe; korkunç bir şey belki ama demek ki bir tek bizim başımıza gelmiyor bak ona da oldu diyebiliyorduk. Kızgınlıklarımız, kırgınlıklarımız, bütün düğümlerimiz yavaş yavaş çözülüyordu.Yani zaman her şeyi yavaş yavaş süpürüp eski yerlerine koyuyordu ama asla eskisi gibi olmuyordu...