- 727 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AÇILIN, AÇILIM YAPIYORUZ.!
Kürt açılımı adı altında bazı gelişmeler yaşanıyor ülkemizde.
İçinde doğruları ve yanlışları birlikte barındıran bu kavramlar etrafında çok konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor.
Araya siyasi düşünceler de giriyor ve uç noktalara çekme çabaları da seziliyor konuyu.
Süreç içinde bir parti yöneticisi Cumhurbaşkanına "Sen Bizans tekfuru musun" diyor?
1960 yılında değiştirildiği söylenen bir ilçenin adını kullandı diye bu kelam sarfediliyor.Üstelik bu kelamı sarfeden de meğerse Siirtin "Tillo" diye bilinen beldesinde doğmuş.Şİmdiki adı "Aydınlı" olan bu ilçenin adı da 20 yıl kadar önce değiştirilmiş ve doğduğu yerin adını bilmediğini söylüyor bu zat, sadece şimdiki adını biliyormuş 50 li yaşlarda olduğu halde.
Nasıl samimiyet değil mi?
İşin suyunun çıktığı dönemlerde bu tip politik menfaat peşinde koşan insanlar da elbette çıkacaktır.Toz bulutu durulduğunda daha sağlıklı değerlendireceğiz belki yaşananları.
Süreç içinde yaşanan en ilginç gelişme şehit anaları ile, terörist analarını buluşturma çabaları olarak gözüme çarpıyor.
Doğrudur aslında.
Analığın milliyeti, ideolojisi yoktur.
12 Eylül döneminden önce ülkede aynı aileden bazı çocuklar solcu bazı çocuklar da sağcı olabiliyor ve birbirleriyle dahi çatışabiliyordu.
Salt bölücü ayrılıkçı PKK terörü ile özdeşleştirilebilecek bir durum değildi bu zaten yani. O yılları yaşamamış olanlar bunun pek ayrıdına varamamış olabilirler.
Sol fraksiyon örgütler tarafından örneğin ülkücü oğlu katledilen bir ana hangisine yanacaktır? Kaybettiğine mi, yoksa bir oğlunun ölmesine neden olan diğer oğlunun ideolojisine, katledenlere mi?
Böyle çıkmazlar, dramlar yaşandı bu ülkede maalesef.
Silahlı örgütler kurarak devletin polisine askerine saldırılar düzenleyen tek örgüt PKK olmadı bu ülkede.Tek neden de ayrılıkçılık değildi. Adına devrim dedikleri, ülkenin rejimini devirmeye, marksist ideolojiye gönül vermiş ve o yönde bir düzen kurmaya hevesli ve niyetli gençler vardı. "Oligarşik devlet, yıkılacak elbet" türünden sloganlarla yıkıcılıklarını da ilan etmekten çekinmiyorlardı.
Anneler gözyaşı dökmesin evet. Güzel bir temenni.
Hiç bir anne gözyaşı dökmesin, evlat acısı yaşamasın.
Yaşamasın ama, savaşları ne yapacağız?
Ne Iraklı anneler, ne de Amerikalı anneler gözyaşı dökmesin diye mesela Irakda ABD işgaline karşı direniş hiç olmasa mıydı?
Kızlarının ırzına geçilmiş, oğulları binbir işkencelerden geçirilerek kurşuna dizilmiş anneler
işkencecilerinin anneleriyle nasıl kucaklaşsın?
Tamam her ikisi de anne, ama bu annelik ülkenin askerine polisine kurşun sıkan, bölücülük, ayrılıkçılık güden çete artıkları ile mücadele etme zorunluluğunun önüne geçmeli mi?
Hapis cezası var diye hırsızlık yapan ile, malı çalınanlar da kucaklaşmalı mı?
Cinayet işleyen ile, maktül yakınları herşeyi unutup, suçlu cezalandırılmadan kucaklaşmalı mı?
Toplumsal düzeni nasıl sağlayacaksınız o zaman?
Bu kucaklaşma işinden, terörden zarar görenler ve terörist olarak ülke insanının canına malına kastedenler ayrılmalı.Zarar görenler devletin şefkatiyle sahiplenilmeli, canını kanını verenler onore edilmeli, suçlular ise mutlaka cezalandırılmalı.
Henüz suça bulaşmamış, askere polise kurşun sıkıp anaların yüreklerini yakmamış olanlar için belki gelecekte devlet "kendisine karşı işlediği suçlardan" bir kolaylık sağlayabilir, pişmanlıkları ve adalete teslim olmaları karşılığında.
PKK kürtlerin temsilcisi değildir.
DTP de kürtlerin tek temsilcisi değildir.
Her ikisinin de "sadece" kürtlerden taban buldukları doğrudur ama yaşanan seçimler kürtlerin tek tercihlerinin bunlar olmadığını ortaya koymuştur.
Kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgelerde dahi son genel seçimlerde ilk tercihi olamamışlardır hiçbir zaman bölge halkının.Yurdun diğer bölgelerindeki, büyük şehirlerindeki kürt nufusun tercihlerinde ise sonlardadırlar hala.
Kürt nufus için yapılacak açılımlar bu yüzden PKKnın elbette taleplerini dikkate almayı gerektirmez. Hatta tek başına DTP dahi bu açılımların muhatabı olamaz. Onun dışında da çok büyük bir kürt nufus vardır genel nüfus oranındaki yüzdelerinin içinde.
Devletin uzun süre kürt nufusun taleplerine, beklentilerine soğuk baktığı, en masum talepleri bile karşılamaktan uzak durduğu gerçektir.Çocuklarının isimlerini diledikleri gibi seçememekte, yaşadıkları yerlerin adları değiştirilebilmekte, yakın zamana kadar anadillerini konuşmalarında dahi sıkıntılar yaşamaktaydılar.Çocuklarının anadillerini unutmamaları için eğitim almaları, dillerini öğrenmeli yönündeki talepleri bile "vatan hainliği, bölücülük" gibi algılanıp etiketlenmekteydi.
Batı Trakyadaki Türk soydaşlarımıza yabancı ülkelerin yaptıklarından duyduğumuz öfke kadarını duymuyorduk kürt vatandaşlarımıza yapılanlardan.
Bulgaristanda Jivkov döneminde Türklerin isimlerinin değiştirilmesine hepimiz öfkelenmedik mi? 50 yaşına kadar adı Ahmet olanların bir gecede isimlerinin Dimitri, Todor vb olmasını normal mi karşıladık.?
Bizde böylesi bir girişim olmadı ama, çocuklarına isim vermek isteyenlerin nüfus müdürlüklerinden geri çevrildiğine çok şahit olduk.
Aslına bakarsanız devlet sadece kürt vatandaşlarına değil, diğer vatandaşlarına da çeşitli nedenlerle kısıtlama getirdi ve haksızlık yaptı.
Etnik kökenini ayırt etmeden salt kıyafetleri nedeniyle bazı vatandaşlarını eğitim hakkından mahrum bırakmadı mı?
Dini birtakım törenlere katıldı diye her türden etnik kökene sahip vatandaşlarını fişlemedi mi? Darbelere, muhtıralara sebep göstermedi mi çocuklarını "Kutlu doğum" haftası etkinliklerine gönderenlerin varlığını.
Hatta ne acıdır ki, bölücü teröre şehit verdikleri oğullarının cenazesine katıldıkları kıyafetlerin aynısı ile devletin başka kurumlarının içine girmeleri engellenmedi mi "kamusal alan" aldatmacası ve dayatmaları ile, analarımızın, kadınlarımızın, kızlarımızın.
Kürt açılımından önce gerçek anlamda bir "Demokrasi açılımı" yapabilseydik oysa bugün yaşadıklarımızın hiç birisini yaşamazdık.
Devlet halkının hizmetinde, onun refahı ve mutluluğu için çalışan bir kurum olabilmeli.
Devletin bu görevini yerine getirecek insanlar halkın efendisi değil, halkın hizmetkarı olduğunu idrak edebilmeli.
Neleri daha çok kısıtlayayım, daha başka neleri yasaklayayım düşüncesinde değil, "bu halkın refah ve mutluluğu için daha çok neyi yapabilirim toplumsal düzeni bozmadan" sorusunun cevabını bulmalı.
Kürt açılımı dedikleri şey her neyse içinde sadece, "Türk etnik kökenli olarak benim ya da diğer etnik kökene sahip yurttaşlarımızın yapabildiği, sahip olduğu, ama kürt yurttaşlarımızın kendilerine o hakkın tanınmadığını, yapamadıklarını söylediği şeyler" olmalı.Var mıdır, nelerdir bunlar ortaya konulmalı ve gecikmeden yerine getirilmeli.
Açılım dedikleri şeyin içeriği açıklandığında bu gözle bakacağım ben taleplere ve önerilere.
Bunun dışında etnik kökenine bakmadan, tüm halkın faydalanacağı çağdaş demokratik açılımların da bir an önce yapılmasını bekleyeceğim.
Kürt açılımı, şu açılımı, bu açılımı türünden açılımlara bir daha ihtiyaç kalmaması için...