- 924 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Anladım ki...
Bizleri hep şartlanmalarla susturdular. Düşünmeyi yasakladılar. Hep başkalarının doğrultusun da hayatımızı yaşadık. Önceleri ailenin etkisi, sonraları arkadaşların etkisi , öğretmenlerin, çevrenin, mahallenin, devletin....
Hep başkalarının istediği hayat bizim hayatımız oldu. Bizim doüru saydiklarımız , doğru olsa bile, hep yanlış bilindi. Misal olarak benim ailem bize öğretmenlerin kutsal olduğunu öğretti. Açıkcası ilkokulda öğretmenlerden korkuyordum ama bir yanım da hep asi idi. Geleneğe karşı çıkan bir yapım var idi. Nice sonra anladım ki , kutsal olan öğretmen değil imiş , " Öğrenmek imiş kutsal olan!". Kutsal olan başkalarının bizim için düşünmesi değil imiş, kendi aklını kendin çalıştırman imiş kutsal! Ama bunu bize kimse söylemedi ve bizler geleneğe karşı çıkınca , adımız " Yaramaz çocuk, ukala çocuk" oldu. Nice sonra anladım ki , sadece onlar geleneğe ve şartlanmalara karşı çıkmaktan korkanlar imiş. Öyle bir dünya inşa ettik ki, herşeye bir kutsiyet verdik! Polis kutsal, öğretmen kutsal, vatan kutsal, cami kutsal, türbe kutsal, mezar kutsal, savaş kutsal, cemaat kutsal, şeyhler kutsal, evlilik kutsal, nimet kutsal vs vs vs vs vs vs.....
Tabi ki içlerin de kutsal olduğunu kabul ettiğim unsurlar mevcut, ekmeğini kazanmak kadar güzel birşey olabilirmi acaba? Yahut evlilik gibi kuran da övülmüş bir hayat. Bunlara lafım yok!
Ama polis niçin kutsal? Asker niçin kutsal? Vatan niçin kutsal? Bir yandan diyoruz ki Müslümanız! Müslüman isek kendi vatanımız ne kadar kutsal ise başkalarının da vatanı o kadar kutsal olması gerekmezmiydi? Kesinlikle öyle olması gerek ! Nice sonra anladım ki, kutsal olan vatan ve asker değil imiş, kutsal olan vatanı işgal eden soytarılardan korumak imiş! Kutsal olan Atatürk değil imiş, kutsal olan onun gibi vatan icin hayır işler üretmek imiş! Kutsal olan kuranın duvarda asılı olması değil imiş, kutsal olan içinde ki mesaji okuyup anlamak imiş! Ama bunları da öğretmediler. Hep başkalarının doğru saydıkları bizim doğrularımız oldu! Bedelini , şartlanmalara mahkumiyetimizle ödedik!
Misal verelim yine: Hoca camide anlatıyor, siz karşı çıkıyorsunuz hocanın görüşüne . Bu ALLAHTAN verilmiş en doğal hakkınız sizin, ama cemaat hemen sizi tenkit ediyor:
- Sus! Sen hocadan dahami iyi bileceksin!
Ben en son bu cevabı aldığım da patladımdı. Tabiri caizse , canıma tak etmiş idi. Döndüm :
- Yahu bıraksanız daha iyi bilecem, daha soru bile sordurtmuyorsunuz ki bileyim. dedim.
Bize diyorlar ki " Kuran okuma sen anlamazsın!". Yahu kardeşim bırak bir okuyayım da, sonra ben karar vereyim anlarmıyım anlamazmıyım! ALLAH bu akılı bana boşa vermedi ya.
Anladım ki nice sonra , oturdukları tahtlarından indirilmekten korkanlar bu sözü söylüyor imiş. Ruhban sınıfı din tüccarlığı ile iyi para kazanıyormuş.
Bu da bir şartlanmaymiş. Hep bize dayatılan ve sorulması bile günah sayılan şartlanmalar! Benim isyanım tüm bu şartlanmalara, tüm bu gelenekçilere, atalar dinine, putlaştırılmalara! Ben kimsenin şartı altında yaşamak istemiyorum ve yaşamamda! Bırakın da ben kendi hayatımı kendim çizeyim, kendi dinimi kendim öğreneyim kuranı kerimden, bırakın da kendi vatanımı kendim korumasını bileyim. Başkaları bana neyi nasıl yapacağımı söylüyorsa bu onlarin doğruları ama benim değil! Benim olmayan bir doğru da, zaten benim olmadığı için baştan beri yanliş!
Bizi ne zaman bu hale getirdiler? Sormayı, eleştirmeyi ne zaman unutturdular bize? Nasıl uyuttular 80 milyon küsür insanı?! Adam kalkıyor dini tahrif ediyor , kimse eleştirmiyor. Kalkıyor kelimeyi tevhiti değiştiriyor eleştiren yok. Ama komşunun kızı tutmuş boşanmış, bunu eleştiririz! Vatanı parça parça bölüyorlar, orta doğu projesi adına ve kimsenin gıkı çıkmıyor. Ama komşunun oğlu askerden kaçmış, bu mahalleye manşet olur! Amerikanlılar giriyor ıraka , afganistana ve katl ediyorlar müslümanları. Türbeleri yağmalıyorlar, adamlar kutsal dediğiniz yerlere işiyorlar ve kimsenin gıkı çıkmıyor. Ama komşunuz namaz kılmaz imiş, onu eleştirirsiniz! Hıristiyanlar ile cemaat adına iş birliği yapan sahtekarları eleştirmezsiniz, ama kapınızda alevi kardeşinizi zındıklık ve sapıklıkla suçlarsınız! Anladım ki nice sonra zulmün karşısında susmak sabır değil imiş, asıl sabır zalime boyun eğmemek, zalime karşı mücadele etmek imiş!
Dediler ki, ulemaya karşı çıkılmaz , ben karşı çıktım ve ne kadar aciz olduklarını gördüm!
Dediler ki , mezhepsiz olan dinsizdir, ben mezhebe karşı çıktım ve baktım ki kuran mezhebin tümünü red ediyor! Dediler ki , şeyhler insan-ı kamildir, ben onların karşısın da boyun eğmedim ve gördüm ki sadece aciz insanlar imiş. Dediler ki , cinler seni çarpar, bunu diyen medyumculara karşı çıktım, apaçık meydan okudum. Ne bir cin geldi, ne bir olağan üstü birşey gösterebildiler. Anladım ki aslında her insan aciz imiş! Ve kendilerin de olağan üstü birşeylerin var olduğunu iddia eden herkes sahtekar imiş!
Bu yazı tüm şeyhcilere, medyumculara, kendin de olağan üstü bir güç var sayanlara, dini kendi tekelin de görenlere meydan okumak için yazılıyor. Keşke şimdi o üstün insanlık maskesi takmış olanlar karşımda olsalar da, size tek tek göstersem kimler olduklarını. Anladım ki hakk ve hakikatı kendi gönlünde bulmak, kuranı kerim doğrultusunda yaşamak imiş asıl olağan üstü güç!
Hiç kimseye kanmayın, hiç kimsenin üstün varlık olduğunu sanmayın. Onlar da sizler gibi acizler. Şimdi sizler ilen bir tefekküre dalalım. Biliyorsunuz bizim türkiyemiz, şeyhler, medyumcular, hocalar, astralcılar, cinci bacılarla dolu. Eliniz az sallasanız, kendin de bir üstünlük yahut üstünlük sahibi insan tanıdığını iddia edene değiyor. Hani gökte uçar imişler, kuran hizmetliler var imiş, onlarla irtibata geçiyorlar imiş, cinler ile çarparlar imiş, meleklerle görüşürlermiş ya. Hepsi palavra!
Bakın ıraka, filistine, afganistana, ordaki türbelerin içine işeyen Amerikan askerine. Nerde bu bizim şeyhler? Niye birşey yapmıyorlar? Adam senin en kutsal saydığın yerleri işgal ediyor. Hani bu cinciler? Niye cinlerini amerikan askerinin üstüne salmıyorlar?
Çünkü onların da hepsi sizin gibi aciz! Siz ne kadar insansanız onlar da aynen sizin gibi sadece insan! ( Bazılarına hayvandan aşağı diyesim geliyor, dedim gitti hadi)
Ve son olarak yine o muhteşem kitabımız olan kuranı kerimden birkaç ayet asarak , bu aciz kulunu ALLAHIN affetmesi dileği ile, size saygılarımı sunarak , köşeme çekiliyorum.
Yusuf Suresi 40 "O’nun yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve atalarınız koymuştur. Onlar hakkında Allah, hiçbir kanıt indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah’ındır. O, yalnız ve yalnız kendisine kulluk etmenizi emretti. Eskimez ve pörsümez din işte budur. Ama insanların çokları bilmiyorlar."
Nahl Suresi 35 Ortak koşanlar dediler ki: "Eğer Allah isteseydi ne biz ne de atalarımız Allah dışında bir şeye kulluk/ibadet etmez, O’na rağmen hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynen böyle yaptılar. Resullere düşen, açık bir tebliğden başkası değildir.
Rad Suresi 16 De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah." De ki: "O’nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki: "Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah’a, tıpkı O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki: "Allah’tır her şeyi yaratan, O’dur Vâhid ve Kahhâr olan."
Nahl Suresi 116 Yalan düzerek Allah’a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah’a iftira edenler kurtulamazlar.
Ankebut Suresi 17 "Allah’ın berisinden; bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan/iftira üretiyorsunuz. Sizin Allah dışında kulluk/kölelik ettikleriniz size hiçbir rızık veremezler. Rızkı Allah katında arayın; O’na kulluk edin, O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz."
En’am Suresi 100 Allah’a bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O’nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O!
Sebe Suresi 41 Melekler derler ki: "Tespih ederiz seni! Bizim Velî’miz sendin, onlar değil. Doğrusu şu ki, onlar cinlere tapıyorlardı. Onların çoğu cinlere iman etmekteydi."
Mustafa Çelebi