- 919 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
gEÇMİŞ zAMAN oLUR kİ
Yine yeni bir gün. Yine gülücüklerin, güneşin ve yorulmuş bedenimin arkasına sakladığım küflü dertler… Her şey yalan. Bir boşluk var ki önünde, tutun tutunabilirsen!
Bu şehirde kimsem yok. Ben gelmişim yüreğimin çağrıldığı yere, yüreğim uzaklara gideli çok olmuş meğer… Dağlar var bulanık ve sisli. Sanki bağrına bin acı çökmüş dağların. Kımıldatamazsın yerinden. Acaba diyorum, onunda sevdiği bu şehirde de, o yüzden mi sahiplenmiş olduğu yeri…
Karşımda, uzaktan bakınca yabancı gelebilecek biri duruyor. Kırılganlığını, içindeki isyanı düşünemeyecek kadar yorgunum.
Dünyada yalnız ben mi kaldım ki! … Kayalar yok mu? Buzulları kırsam arınır mıyım? Sulara tükürsem kurumam mı? Kıyamet koptu da, dünya battı da bir ben mi kaldım? Günahkârım da böyle mi cezalandırılıyorum?
… Karşımda, uzağında dursam beni yakın gören; yakın olsam, beni dışlayan biri duruyor.
… Bir şeyler değişiyor zamanla. Değiştiren ben miyim, yoksa kaybedilmiş o saniyeler mi? Özlediğim insanlar… Artık unutulmuş bir film müziği gibi geçmişte çalınıyor.
Kalabalıklar arasında gülümsüyor gözükebilmek çok acı. Yüreğimin girdisinde, çıktısında, en derinlerinde kimi özlediğimin bilinmesi ise, bacağımdaki gamzenin bilinmemesi gibi tahmin edilemez.
Sonu meçhul olan bir yoldayım. Köstekli saatim, kimden yadigâr unuttum. Dede yadigârı masam çok uzaklarda kaldı. Nenemin 22 ayar kolyesi ise, tüm ızdırap saatlerimde boynumda. Sanki ölüm halkam…
… Hayatta yalnızsın. Her canlı yalnız doğar, yalnız ağlar, yalnız hastalanır, yalnız ölür. Hep birlikte olduğunu sanırsın oysaki.
… Gözlerini açarsın sil baştan. Her yaşa uygun sevinçler taşır yüreğin. Elini tutan vardır, elini tutmak isteyen vardır; asla bırakan yoktur. Farkına varmazsın gün ışığının, tan yelinin, akasyaların, hanımeli çiçeğinin… Bir sen varsındır önemli olan, bir de düşüncelerin. İnsanlar çantadır senin için: Acılarını, kederlerini, sırlarını taşıyan! Yalnızlık kitaplarda geçer ve yalandır sana göre. Şarkılarda duysan bile gülersin hani. Yaşın, genç kız mutluluğudur henüz. Yanakların boya kırmızısı değildir. Heyecanın, yalanlarla tanışmamıştır. Her gün uyanırken mantıklısındır; onu görünce sersemleşirsin. İlk öpücüğünle sarsılırsın. İlk öpücük: 12 Eylül 2003’ü gösterir tarih. Yoğun güneş ışıkları, ağaçların gölgesinde asılı kalır. Başka bir ten, başka bir beden, başka bir günah, başka bir dünyadır sana yaklaşmakta olan. Sol tarafından yaklaşır sana. Hayatını kucaklar o öpüşle. Sarhoşsundur. Oysaki içkiyi bilmezsin daha. Yürümeye çalıştığında dengen kaybolur ve terliğin yırtılır. Önemli olan terliğin yırtılması, sekerek eve varman değildir; seni öpmüş olmasıdır, seviyordur. Aslında önemli olan, önemsizi önemli görmemektir.
… Geride sözlerim kalsın istiyorum. Saat belirsiz ve ben kan ter içinde bir zaman girdabındayım.’’ Ya zamanım yetmezse’’ diyorum.
Bir yığın giysim var. Her gün seçerek giyiniyorum. Renkleri yüzümü yansıtmalı ilk olarak. Bir yığın giysim var ve her gün bir yenisini taşıyor bedenim. Acılarım onlar benim, acılarımı sırtlıyorum, acılarımı sırtıma geçiriyorum.
Yüzümdeki çizgiler görünemez, görünmez. Her aynaya baktığımda yalnız bana görünen o çizgiler… Gözlerim… Gözlerim çok acıdı. Çok acı gerçeklere sahne oldu gözlerimin derinliği. Hemen makyaja başlıyorum.
Ellerim vardır, güçlü; ellerim vardır, bir daldan daha kırılgan; ellerim vardır, dokunmayı seven; ellerim vardır, içten içe dokunan. Buz kütlesine casuslar bomba yerleştirirler ve patlatırlar. Unufak olan, geçmişteki kibarlığı kaale alınmayan, bombalanmış ellerim vardır. Avuçlarımın içine dokunmak, o yazılanları görmek zor değildir. Ellerimi geri istediğimde vermediler. Selam verdiler. Artık ellerimi kullanamaz olmuştum… Peki, benim yerime onlar yazabilecekler miydi sözlerimi? Geride sözlerim kalsın istiyorum…
Şimdi, bakışlarındaki dalgaları görebiliyorum… Sabahın her kızıllığında yüzüne yansıyan o ateşin o dalgalar yüzünden söndüğünü görebiliyorum…
Şimdi, kan ter içinde kalan cümleler kuruyorum… Dilime yasak gelse de, bir zamanlar umursamaz bir çocuk gibi sana koşan cümleleri kuramıyorum… Senin giz dolu şehirlerinde hapsedilmiş başı eğik cümleler kuruyorum…
Şimdi, kendi çaldığım bir şarkıda yürüyorum… Sözleri sana ulaşamayacak bir beste yapıyorum…
Mutluluğa el sallayıp, gülümseyerek azad etmenin provasını yaşıyorum…
Şimdi, ılık rüzgârların sırası gelmeli ve esmeli. Şimdi büyüklüğü, gururu, bilmişliği, inadı, tevazuyla uğurlamanın tam vakti. Masumiyeti bulup bir çocuk çağırmanın sırası. Ve tekrardan gülümseyebilmenin.
x_saudade_x----------(tarih:fi)
YORUMLAR
VE BEN--
Karanlıgın soguk ve dilsiz duvarlarına senin mutluluklarının figürlerini ciziyorum..Islak kaldırımları gülen gözlerindeki ışıkla aşındırıyorum..Günese kapalı tüm bedenimin sevgi perdelerini araladım gül yüzüne..Yitirdigim günesi senin yüzünde buldum.Susamıstım sevgiye...Kana kana ictim sevgini..Nefesim daralırken senin mutluluklarında huzur buluyorum...Azgın dalgaların hırcınlıgında senin huzurlu kalbine sıgınıyorum..Kuruyan kalbimin corak cöllerine gözbebeklerinden süzülen nazenin gözyaslarını bıraktım.Umutlarını tohum, sevgini günes bilip dünyann en güzel cicegini ektim kalbimin corak topraklarına...İçimde acaba kurur mu diye bir süphe yok.Eger seninle aynı sevgiyi paylasıyorsak ve ayrı kentlerin aynı sabahında aynı sevdaya uyanıyorsak ve iki ayrı bedende tek kalp olup seviyorsak birbirimizi bu cicek her zaman büyüyecek.Sevgimizle ve yarınlarımızdaki umutlarımızla mutluluklarda yeserecek..
Gözbebegim..Yalnızlıgın icinde yetim cocuk misali dolasırken senin kalbinde buldum tüm benligimi...Sevginin ve mutlulukların en güzelini Senin cennet misali kalbinde buldum.
Yıldız yıldız gözbebeklerinden aydınlıga düsmek isterim..İlmik ilmik sevgiyi dokumak isterim kalbinin hücrelerine..Damla damla olup yagmurun sevgiyle bulustugu bulutlarda senin sesine hediye edilmek isterim..
Seni severken ürkek bir ceylan gibi yüregim... Sevda duragındaki son bekledigimsin..Sen kalbimin en güzel gözbebeği ve hayatımın en güzel bebegisin...Seni canımdan öte sevdigim gözbebegimsin...Geceden sabaha bıkmadan usanmadan mutsuzluk cöllerine umut tasıyan rüzgarın esintisindeyim..Bir kelebek olup son nefesimi senin kalbinde vereyim....Kurumus sarı yaprak olup senin ilkbaharındaki sevgilerinle yeniden yesereyeyim....
Sehrin tüm yanan ısıklarında senin izini sürüyorum.Bohcamdaki son ekmegi senin icin bölöyorum..Seni sevmek bu dünyanın kötülerinin icinde güzellikleri ve senin sevgini bulup seni yasabilmektir...Ve seni sende sevmek gözbebegim; herseyinle kabulllenip iki ayrı bedende tek kalp olup aynı sevdayı nefes bilmektir...Ben senin kalbindeyim..Yalnızlgıın tüm zincirlerini kırıyorum sevdanla.Esen her rüzgara karısıp saclarını dagıtıyorum...Gece olup karanlık çökünce odana, yıldız olup aydınlıgına misafir oluyorum...Nasırlanmıs ellerimle mavilere seni yazıyorum yine...
Kelimelere sıgmamalı sana olan sevdamın bir damlası...Ne güzel olurdu gecmisimdeki acılarımın gözyaşlarını silip senin dizlerinde bir bebek misali aglamak..Gözbebeklerinde bilirim yüreginin nazeninligini, can bilirim her icine cektigin nefesini...Mürekkebi sevgiyle koyulasan ve gül yüzüne satır satır yazılan ömür sevdasının mutluluk kokan dizeleridir sana olsan yangınlarım...
Göcmen kuslara sordum tüm iyiliklerini...Kalbime adadım tüm sevgilerini..Karanlık gecelerime parlak yıldız bildim gözlerini...Yudum yudum ictim mutluluk denizindeki gülüşlerini...Sevdanı ekmek, mutluluklarını katıgım bilip seninle olan uzun yolculugumdaki bohcama koydum...Her sevdaya uzanan satırda senin gözlerini buldum.. Gecmisimdeki acılarıma sevdanla unutup sana kosuyorum yüregimin cıplak ayaklarıyla..Gözlerimdeki yasama sevinclerini yüregine ekleyip Cennetin mutluluklarında seni bulabilmek icin kosuyorum
Kanatlanıp ucsam bir kere, kanatlarımda senden ögrendigim tüm sevgilerini mutsuz insanalara tasıyacagım...Şair olup kalemimle yerle gök arasına sevdamı satır satır yazacağım..Bir tomurcuk olup baharlarda acsam; her tomurcuğunda seni anlatacağum sevdaya hasret gönüllere.
Seni Seviyorum Gözbebeğim