- 1804 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Vazgeçtim Canım
Kendi kendine konuşuyordu kadın. Kendi sesi kendine yansıyor ve yine kendi duvarına çarpıp geri dönüyordu. Çünkü çok fazla ses çıkartmaması gerekiyordu ve buna kendisi karar vermişti.
“Vazgeçtim” diyordu. “ Vazgeçtim senden, sana seslenmekten, sesini duymaya çalışmaktan, mektup yazmaktan ve gel demekten vazgeçtim canım. Çünkü biliyorum ki benim sesim ve mektuplarım ulaşmıyor sana, biliyorum ki benim sevgim yetmiyor ikimize. Anlıyorum ki şiirlerimden bile anlamıyorsun beni.. Vazgeçtim artık sevgimi anlatmaya çalışmaktan sana”
Kendi içinde yaşıyordu ikilemi ve kendine soruyordu hep soruları. Nerde hata yapmıştı? Ya da yaptığı hatamıydı sevmek ve delicesine bağlanmak?
Belki de hatası bu idi, Sevmenin kendi kendine muhakeme yapabilme duygusunu kaybettirmesi, sevenin beyninin sınırsız sevme isteği idi bir defa sevip ölümüne bağlandığı sevgilisini?
Ne mektuplar yazmıştı sevdiğine ama hiç birini göndermemişti kadın, Ne şiirler yazmış ama hiç birini okumamıştı sevdiğine. Şiirlerini hazine gibi saklamış ama mektuplarını hep avuçlarının içinde buruşturup atmış, göndermeye cesaret edememişti hiçbir zaman.
“Vazgeçtim” dediği gün aslında yaşamdan vazgeçtiğinin işaretini vermişti. Çünkü kadın için sevdiğine ulaşmasa da mektupları, okunmasa da şiirleri onun yaşama sıkı sıkı bağlanmasını sağlıyordu. Şimdi “ Vazgeçtim” dediği anda aslında yaşamdan vazgeçtiğini anlatıyordu sevdiğine, ama o bunu ne duyacak ne de anlayacaktı. Çünkü yine kendi kendine konuşmuş, sesi yine kendi içinde yitmişti kadının.
Eline kâğıt ve kalemini alıp, onun için vazgeçilmez olan sandalyesini çekip masasına oturdu. Son defa yazacaktı “Elveda “ diyebilmek için. Bu defa gönderecek miydi bilmiyordu ama yazmak istiyordu yinede.
“Canım” diye başladı gönderip göndermeyeceğini bilmediği mektubuna. “Canım, bu kaçıncı mektubum yazıp da gönderemediğim bilmiyorum. Bunu da gönderip göndermeyeceğimi bilmiyorum ama son defa yazmak istedim sana. Son defa neden vazgeçtiğimi anlatmak istedim. Aramayacağım seni artık demek için yazıyorum. Belki bu defa güvercinlerin ayaklarına bağlarım mektuplarımı, belki de söyleyeceğim her sözü kanatlarına yazıp gönderir onlar ulaştırırılar sana diye umut ediyorum.
Aşkım, yokluğunda bende bıraktığın sen ile yaşamayı başardım. Sesini duymadığım zamanlarda, senli olan günlerde kulaklarıma doldurduğum sesini dinledim her gece, yüzünü görmesem de, gözlerime çizdiğim seni, resim diye aldım her anımda gözlerime, tenine dokunamasam da, tenimde bıraktığın kokunu sakladım tenimin her köşesine ve çıkmasın diye su bile değiremedim hiçbir şekilde. İsmin zaten yüreğimin en nadide köşesine yazılmıştı ve hiçbir kasırga silemedi oradan ismini, sevgini ise tüm hücrelerime işlediğim için her hücrede sevdanı yaşadım ve yaşıyorum sınırsızca.
Şiirlerimde ki imgeler, romanlarımın başrol oyuncusu hep sen oldun. Senden başka yazabildiğim, senden başka düşünebildiğim hiçbir şey yok ki hayatımda. Yürüdüğüm cansız ve kalpsiz denen kaldırım taşlarında bile sen vardın tüm canlılığın ile. Görebildiğim her şey seni gösterip, seni yaşatıyor bana ve ben artık hayallerin ile yaşamak değil, varlığın ile ölümü kabul ettiğim için vazgeçtim diyorum. Vazgeçişim sevdam değil bir tanem, vazgeçişim hayallerim ve kendim sakın bunu unutma”
Deyip bir an nefes almak için bıraktı kalemi elinden, Yaslandı arkasına. Hangi kelimeyi kullanmamıştı sevgisini anlatacak onu düşünüyordu.
Kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Gözleri kapanmak istiyor ama kirpikleri mani olmaya çabalıyordu sanki. Başına öyle bir ağrı saplanmıştı ki “ migrenim tuttu yine” diye geçirdi içinden.
Mektubun sonunu getirmek istiyor ama parmakları, masanın üstünden zorla aldığı kaleme gücü yetmiyor, aldığı gibi düşürüyordu elinden. “ Yazmalıyım, mektubun sonunu getirip göndermeliyim güvercinlerle, söylemek istediklerim bitmedi, onu severek gittiğimi anlamalı sevgili” diye düşünüyor, bütün gücünü toplamaya çalışıyor ama olmuyordu.
Son bir gayretle masada duran kaleme uzandı eli. Bütün gücünü toplayıp, masanın üstüne düşmüş olan kalemi alabildi eline. Mektubu yarım kalmıştı ama tamamlayacak gücü yoktu son bir kelime yazmalıydı.
“Haydi “ dedi parmaklarına” haydi toparlan ve gücünü koru ve yaz son kelimemi”. Sanki kalem ile söyleşiyordu.
Bir elindeki kaleme baktı, bir yarım kalan mektubuna. Ve bir an eğildi masanın üstüne, Kalem parmaklarının arasında titriyor. Diğer elinin yardımı ile son kelimelerini yazmaya çalışıyordu kadın.
“ Seni hep sevdim canımın içi, hep seveceğim bedenim toprak olsa da, seni severek ayrılıyorum buralardan. Demiştim sana vazgeçmişliğim senden değil kendimden diye. Sakın beni unutma”
Kelimesini tamamladı bütün gücünü kullanarak. Ve yine kalemi elinden düştü masanın üstüne. Son bir defa başını kaldırıp, camından gördüğü uzaklara baktı. Sevdiği oradaydı ufkun birleştiği yerde bekliyordu onu. Kadın son bir hamle ile elini uzattı “ Geliyorum canım, bekle” diyebildi.
Gözleri hiç kapanmamış ama bedeni boş bir çuval gibi yığılıvermişti olduğu yere ve kadın yazdığı son mektubu yine ulaştıramamıştı sevdiğine. Belki güvercinler gelip alır ya da açık olan camından içeri gören rüzgâr götürürdü mektubunu sevdiğine.
Türkan DİNÇER
Resim: Süleyman DİNÇER
Yer: Sinop/ Erfelek Tatlıca Şelaleleri
YORUMLAR
Aşkın ,sevginin doruğa çıktığı ve artık o kişinin benliğinden taştığı çarpık ruh hallerini çok güzel yansıtmışsınız.Sanki kara sevdaya dönüşmüş bir aşk vardı ortada.Bir de karşıdaki sevdasını sahiplenme dürtüsü yani kendi öznelerine almış halleri yatıyordu ki en zararlısı da bence bu...Sahiplenme dürtüsü,benim olmalı inadı...İşte bundan sonrası için o kişide çöküş başlıyor demektir..Sanırım yazıdaki kahramanda bu yıkımın,çöküşün etkisi altında kendi kendisini yok etmeye doğru gidiyor...
Kutlarım kardeş,güzel bir yazı okudum kaleminizden...saygılar...
ayhansarıkaya tarafından 8/13/2009 7:53:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgiliye gönderilmek istenen nice mektuplar var gönül postahanesinde adrese teslimi bekleyen...
Kaç kalem yazdı bu tür mektupları ve kaç güvercin adandı bu yolda...
Kendi çığlığını paylaşmak istedi belki bu son satırlarıyla ama yine sadece kendine duyabildi sesini...
Hüzün kokan yazıydı sevgili Türkan Hanım...
Kutlarım kaleminizi...
Saygım sevgim yüreğinize...